19 Ekim 2007 Sayı: 2007/40(40)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sermaye devleti içeride ve dışarıda saldırganlaşıyor!..
  Sermaye meclisinden savaş tezkeresi çıktı...
Düzen cephesinde savaş hali...
Kirli savaş kampanyası tırmandırılıyor...
Türk Telekom’da 25 bin işçi greve çıktı...
Telekom işçileriyle grev süreci üzerine konuştuk...
  “Telekom işçisi yalnız değildir!”
  İslamın çocukları emekçilere karşı:
“Türk” Telekom grevi
Yüksel Akkaya
  Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu ile konuştuk…
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Seçimler ve yeni dönem / 6
  Kübra Gül’ün düğünü üzerine...
  Pakistan’da seçim mizanseni…
  Dünyadan...
  Avrasya üzerine kavgalar kızışıyor
Abu Şehmuz Demir
  “Küreselleşme”, sendikasızlaştırma
ve yoksullaştırma / 2
Yüksel Akkaya
  Tezkere ve “milli seferberlik”...
M. Can Yüce
  İnkar edilen bir halkın yazarı: Mehmet Uzun
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD ordusu Afrika’da üsleniyor…

Afrika halkları da Amerikan savaş makinesinin hedefinde!

Kapitalist-emperyalist düzenin dünya jandarması ABD, bu zorbalık rolünü oynayabilmek için devasa boyutlara varan ve sürekli tahkim edilen bir savaş makinesini kullanıyor. Dünyanın dört bir yanında yüzlerce askeri üs kuran ABD, yüzbinlerce işgalci askerini bu üslerde hazır bekletiyor. Somali, Sudan, eski Yugoslavya, Afganistan, Irak gibi ülkeleri bombalayıp sayısız katliamlar yapan bu işgalci güçlerle, ABD emperyalizminin saldırganlık ve savaş politikası hayata geçiriliyor.

Afrika halkları da dünya jandarmasının saldırılarından payına düşeni almakla birlikte, ABD kıtaya özel bir askeri üs kurmamıştı. Ancak son zamanlarda yayılan haberlerden, ABD ordusunun, Afrika’da “AFRICOM” adlı yeni bir komutanlık kurduğu öğrenildi. Konuyla ilgili haberlerde, geçici olarak Almanya’da bulunan sözkonusu komutanlığın yakında Afrika’ya taşınacağı belirtiliyor. Verilen bilgilere göre, AFRICOM personeli tek bir bölgede toplanmak yerine, çeşitli Afrika ülkelerine dağıtılarak konumlandırılacak.

Üs kurma kararının açıklanmasından sonra konuşan Bush liderliğindeki savaş kundakçılarının sözcüleri, AFRICOM’un “iyi yönetim, hukukun üstünlüğü ve ekonomik fırsatlar aracılığıyla Afrika’nın kendi istikrarını ve güvenliğini sağlamasına yardım” için planlandığını iddia ediyorlar.

Bu tür söylemlerin herhangi bir ciddiyetinin olmadığı biliniyor. Afrika halkları Afganistan, Irak, Filistin, Somali gibi ülkelere baktıklarında, ABD savaş makinesinin neden kıtalarına işgal gücü yerleştirdiğini anlamakta güçlük çekmezler. Zaten bazı Afrika ülkeleri ve kimi kabileler, ABD ordusunun kıtaya yerleşme hazırlıklarından rahatsız olduklarını şimdiden dile getirmeye başladılar.

Haydutbaşı Bush yönetiminin sözcüleri, AFRICOM’un kurulmasıyla Afrika kıtasının ABD’nin “terörizme karşı savaş” alanına dahil edildiğini duyurdular. Demek oluyor ki, ABD savaş makinesine bağlı işgalci güçler, “teröre karşı savaş”ı kıtanın çeşitli ülkelerine dağılarak icra edecekler. Bu ise, açlık ve iç çatışmalarla kırılan kıta halklarının başına yeni felaketlerin sarılmasından başka bir anlam taşımayacak.

Farklı çevreler, Afrika’ya yerleşme sürecindeki ABD’nin birinci derecedeki hedefinin Çin olduğu konusunda hemfikirler. Zira ABD, Çin’in, Afrika’da giderek artan nüfuzundan oldukça rahatsız. Geçerli kabul edilen bir diğer önemli neden ise, ABD’nin başta petrol olmak üzere enerji koridorlarının kontrolünü elinde tutmak istemesidir. ABD’nin, petrol ithalatının dörtte birini Nijerya ve Angola gibi ülkelerden gerçekleştirdiği göz önüne alındığında, bu sebebin savaş kundakçıları için taşıdığı önem daha iyi anlaşılır.

Büyük tekellerin hizmetindeki Amerikan savaş makinesi planlarını hayata geçirebilirse, kıta halklarına sunabileceği tek şey yeni yıkım ve katliamlar olacaktır. Fakat bu durum hiç de “aç Afrikalılar”ın ABD işgalini hoşgörüyle karşılayacakları anlamına gelmiyor. Tersine, ABD ordusu, açlığın kol gezdiği Somali’yi işgal ettiğinde nasıl kararlı bir direnişle püskürtüldüyse, kıtaya yerleşmeye hazırlanan işgalci güçler de aynı akıbete uğramaktan kurtulamayacaklar.


 

Dünyadan...

Almanya’da makinistler 18 Ekim’de grevde

Alman Demiryolları DB ile Alman Makinistler Sendikası GDL arasında süren görüşmelerde anlaşma sağlanamadı. Makinistler 18 Ekim günü greve çıkma kararı aldılar.

Alman Demiryolları Tekeli DB, 8 Ekim günü Alman Makinistler Sendikası GDL’ye makinistlerin özel ihtiyaçlarını gözeten bir teklif sunmuştu. Bu yeni teklifte de, diğer sendikayla anlaştıkları yüzde 4,5 ücret artışı ve fazla mesai karşılığı yüzde 5,5 ek ücret zammı öneriliyor.

Alman Makinistler Sendikası bunun göz boyama olduğunu söyleyerek teklifi reddetti. Sendika başkanı bu görüşmede farklı olan durumun makinistlere bir kereye mahsus olmak üzere 2 bin Euro ödenmesi önerisi olduğunu ifade etti. “DB bu paranın geçen dönem makinistlere ödenmesi gereken fazla mesailerin karşılığı olduğunu söylemedi” dedi.


Fransa’da grev var!

Fransa’da CGT Sendikası Demiryolları Federasyonu’nun çağrısını yaptığı Sarkozy hükümetinin saldırılarına karşı “mücadele günü” 18 Ekim’de gerçekleşecek. Bu eylem gününde sadece demiryollarında çalışanların değil, tüm işçilerin ortak mücadelesi planlanıyor.

Diğer sendikalar da eyleme katılma kararı aldılar. Ulusal elektrik ve gaz şirketi EDF ve GDF işçileri, Paris Metro (RATP) işçileri, Şehir Üstü Taşıma Şirketleri işçileri, memur sendikaları, kimya işçileri de 18 Ekim için çağrı yaptılar. FO ve Solidaires konfederasyonları genel merkezleri de grev ve eylemlere katılacaklarını açıkladılar.

Sendikalar 22 Ekim günü biraraya gelerek süresiz grev konusunu görüşecekler. Grevin diğer alanlara doğru genişletilmesi planlanıyor. Grev kararı Sarkozy hükümetinin demiryolları işçilerinin emeklilik yaşını uzatmayı amaçlayan yasayı onaylatmak istemesi üzerine verildi. Sarkozy’nin politikalarınıın özü daha uzun çalışma süresi, daha fazla sosyal kesinti ve emeklilik maaşının düşürülmesini öngörüyor. Özel Emeklilik Rejimi, 2008’de gündeme gelecek olan genel emeklilik reformu saldırısının ilk adımı.


Bulgaristan’da grev sürüyor!

Bulgaristan’da öğretmenlerin ücret artışı talebiyle başlattıkları grev 15 Ekim günü dördüncü haftasına girdi. Grev nedeniyle tüm okullar kapalı.

14 Ekim günü Öğretmenler Sendikası ile Eğitim Bakanlığı arasında yapılan görüşmelerde bir kez daha anlaşma sağlanamadı. Bulgaristan’da öğretmenler ortalama 300 leva (yaklaşık 150 avro) ücret alıyorlar. Eğitim Bakanlığı öğretmenlere 2008 Ocak ayında 190 leva (yaklaşık 85 avro), Temmuz ayında ise 50 leva (yaklaşık 25 avro) zam önerisi yaptı. Öğretmenler ise ücretlerinin yüzde 100 oranında artırılmasını (600 leva) talep ediyorlar.

Öğretmenler Sendikası Başkanı istekleri yerine getirilinceye kadar greve devam edeceklerini açıkladı. Halk greve büyük bir destek sunuyor. Bulgaristan’da eğitim tam bir yıkım halinde. Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu, inşaat sektörü gibi kendi mesleği ile ilgisi olmayan ek işlerde çalışıyorlar.

Bulgaristan’da birçok meslek grubu öğretmenlerin bu haklı taleplerini destekliyor. 11 Ekim’de 30 bin kişinin katıldığı yürüyüşe toplumun her kesiminden emekçiler destek vermişti. Aynı gün Sofya Üniversitesi’nde üniversite bütçesinin artırılması için de protesto gösterileri yapılmıştı.

Bulgaristan’da orman işçileri de 4 Ekim’den bu yana yüzde 30 ücret artışı talebiyle grevdeler. Sağlığa ayrılan bütçenin kısıtlanmasına karşı da huzursuzluk büyüyor.


İsviçre’de inşaat işçileri grevde!

İsviçre’de inşaat işçileri çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ücretlerinin artırılması, fazla mesailerin ödenmesi talepleri ile 15 Ekim’de greve çıktılar. Grev, başta başkent Bern olmak üzere Cenevre, Neuenburg gibi kentlerde Unia Sendikası’nın çağrısıyla başladı. İşçiler grev sözcülerini seçerek, şehir meydanlarında grev çadırlarını kurdular ve protestolara başladılar.

Unia Sendikası greve katılımın yüksek olduğunu, sadece Bern’de 100 inşaatta grev pankartının asılı olduğunu bildirdi. Nuenburg’da bin, Cenevre’de ise 4 bin kişi şehir merkezinde toplanarak protesto gösterisi yaptılar.

İşveren Pazar günlerinin de çalışma günü olmasını dayatırken fazla mesai ücretlerini ödemek istemiyor, asgari ücret ödemeyi de kabul etmiyor, çalışma sürelerinin uzatılmasını istiyor. Sendikanın talebi ise, eski iş sözleşmesinin kabul edilmesi. Sendika çalışma sürelerinin kısaltılmasını, fazla mesailerin ödenmesini, işe yeni alınacak kişilere asgari ücret ödenmesini talep ediyor. Hasta işçilerin çalışmaya zorlanmaması, hastalık paralarında kesinti yapılmaması da talepler arasında yer alıyor.


Barcelona’da Mercedes Benz grevi

16 Ekim’de Barcelona’da Mercedes Benz çalışanları greve gitti. Grevin başladığı gün bin işçi Endüstri Bakanlığı’nın önüne yürüdü.

Mercedes Benz yönetimi 5 Ekim’de Barcelona’daki işletmeyi kapatma kararı aldıklarını, Sointe Venture üretimini küçük bir firma ile sürdürebileceklerini açıklamıştı. İşçiler, kendilerine bu yeni firmada iş olanakları sağlansa bile, Mercedes işçisi olma statüsünü kaybedecekleri ve yedek parça üreten bir işletmedeki risklerle karşı karşıya kalacakları için endişeliler. İşçiler grev ve protesto eylemlerinde tepkilerini gösteriyorlar, mücadelede kararlı olduklarını ilan ediyorlar. Grevler 16-19, 23-25 ve 30- 31 Ekim tarihlerinde sürdürülecek.


Berlin’de yürüyüş

13 Ekim günü Berlin’de, sosyal ve demokratik hakların kısıtlanmasına karşı Almanya çapında 4. kez düzenlenen yürüyüşe yaklaşık 2 bin kişi katıldı.

Ajanda 2010’un bir parçası olan Hartz IV uygulaması ile, eğitimin ve sağlığın paralı hale getirilmesi, işsizliğin büyümesi, işçi ücretlerinin düşürülmesi, emeklilik yaşının yükseltilmesi vb. saldırılar hayata geçirilerek, zenginlerle yoksullar arasındaki uçurum daha da büyütülüyor.

Pazartesi Yürüyüşü inisiyatifçilerinin organize ettiği yürüyüş ve eylemde kültürel etkinliklerin yanısıra sosyal ve demokratik hakların gaspına ve Hartz IV uygulamasına karşı konuşmalar yapıldı.


Cunta işbirlikçisi rahip yargılanıyor!

Arjantin’de askeri diktatörlük döneminde yürütülen kirli savaşın fiili destekçisi olarak tanınan rahip Christian von Wernich hakkında ömür boyu hapis cezası istendi.

Şu an 69 yaşında olan rahip, Arjantin’de faşist diktatörlük rejiminin egemen olduğu günlerde, bu rejime açık destek sunmak, adam kaçırma, cinayet, işkence gibi suçlara doğrudan iştirak etmekle suçlanıyor. Kirli savaş döneminde rahibin en önemli misyonu, siyasi tutsaklara dinsel sömürü yöntemlerini de kullanarak zorla ifade verdirmesi ve daha sonra bu ifadeleri polis birimlerine aktarması idi. Ayrıca, gizli tutuklu kamplarındaki işkencelere de ‘seyirci’ olarak katılmıştı.

Arjantin’de 30 bine yakın kayıpla kapanan cunta döneminde Katolik kilisesinin cunta ile kurduğu ilişkinin de açığa çıkmasını sağlayan yargılama ile, Arjantin’deki diğer kirli savaş suçlularının da yargılanmasının önü açılmış oldu!


Franco döneminin bilançosu açıklansın!

İspanya’da faşist diktatör Franco döneminde ölen ve hapsedilenleri anmak amacıyla hazırlanan yasa tasarısı ile ilgili olarak görüşmeler devam ediyor. İspanya solu Franco döneminde uygulanan devlet terörünün tümünün açıklanması talebinde ısrarcı. Sağcı gruplar ise, ‘eski yaraları deşmemek’ adına buna karşı çıkıyorlar. Franco döneminde onbinlerce kişi öldürüldü ya da hapsedildi. Ancak düzen yanlıları bu gerçeğin ayrıntıları ile ortalığa dökülmesinden kaçınıyorlar. Yasa tasarısı kesinleşirse, Franco döneminde öldürülen ve hapsedilenlerin haksızlığa uğradıkları kabul edilmiş olacak.


Dünya genelinde göçmenler istenmiyor!

ABD Pew adlı kamuoyu araştırma merkezinin dünya ölçeğinde yaptığı bir araştırmaya göre, göçmenleri istemeyenlerin sayısında hızlı bir artış yaşanmış. Özellikle de ABD ve Avrupa’da ırkçılık yükseliyor. 47 ülkede 45 bin kişi ile yapılan araştırmada Filistin ve Güney Kore dışındaki ülkelerin tamamı göçün sınırlandırılmasından yana. Göçün sınırlandırılmasını düşünen insan sayısı, milliyet ayrımına gidilmeksizin 30 bin civarında.


Pinochet ailesi aranıyor!

Şili’nin eli kanlı eski diktatörü Augusto Pinochet, zimmetine para geçirme ve insan hakları ihlalleri suçlarıyla ilgili hakkında açılan davalar sonuçlanmadan geçen yıl ölse de, Şili yargısı ailesinin peşini bırakmadı. Yargıç Carlos Cerda Pinochet’nin eşi ve beş çocuğu hakkında milyonlarca doları zimmetlerine geçirip ABD’deki gizli hesaplara yatırdıkları iddiasını içeren yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklama kararı çıkardı. Pinochet döneminde görevli altı general ile eski diktatörün bazı arkadaşları dahil tam 23 kişiyi kapsayan karar çerçevesinde, Pinochet’nin 84 yaşındaki eşi Lucia Hiriart ve bazı çocukları tutuklandı.


Cumartesi annelerinden eylem!

Arjantin’de “Cumartesi Anneleri” olarak da bilinen kayıp anaları mücadelelerine devam ediyorlar. 14 kişiyle başlayan eylemlerde analar, kaçırılan çocuklarının hesabını soruyorlardı. 30 Nisan ‘77’de Cumhurbaşkanlığı binası önünde buluşan Cumartesi anneleri, burada yürümek, durmak vb. yasak olduğu için meydanda bulunan piramidin etrafını dolaşarak eylemlerini sürdürmüşlerdi.

Cumartesi anneleri dönemsel olarak eylemlerini sürdürüyorlar. 7 Ekim günü de Buenos Aires’te, eylemlerinin doğuşunun 30. yılını anmak için yaşları 70 ila 90 arası olan kadınlar yine aynı meydanda toplandılar. Çocuklarının adlarını işledikleri beyaz başörtüleri ile eylem yapan kadınlar, çocuklarının hesabının hala verilmediğini, ülkede baskı ve devlet terörünün sürdüğünü vurguladılar.


İsrail’de öğretmenler süresiz grevde!

İsrail’de orta öğretimde çalışan 42 bin öğretmen süresiz greve başladı. Grev 1.200 ortaokul ve liseyi kapsıyor. Bu okullarda 600 bin öğrenci bulunuyor. Öğretmenler ücretlerinin artırılması ve daha iyi çalışma koşulları talep ediyorlar.


Polonya’da şoförler kazandı!

Polanya’da Kielce kentinde otobüs şoförlerinin 17 gündür sürdürdükleri grev başarı ile sonuçlandı. Şoförler kamu otobüs işletmesinin özelleştirilmesine karşı greve gitmişlerdi. Şehir belediyesi otobüs işletmesini Ceolia isimli Fransız tekeline satmak istiyordu.


 

Ekvador’da emekçiler lehine düzenlemeler!

Venezüella ve Bolivya’nın ardından Ekvador’da da emekçiler lehine yapılan bazı düzenlemeler, Ocak ayında devlet başkanlığına seçilen Rafael Correa’nın, Hugo Chavez ile Eva Morales’i örnek aldığı şeklinde yorumlandı. Gerici burjuva partiler ise, Correa’nın Ekvador’u sosyalist bir ülke haline getirmeyi planladığını öne sürerek saldırıya geçtiler.

Rafael Correa, devletin ülkede faaliyet gösteren yabancı petrol şirketlerinin kârlarından daha yüksek pay almasını düzenleyen bir kararnameyi imzaladı. Correa, yabancı şirketlerin devletle yaptıkları sözleşmede hesaplanandan daha fazla kâr elde etmeleri durumunda devletin bu ek kârın yüzde 99’unu alacağını ifade etti.

Bu düzenleme, Correa’nın ülkede üretilen değerlerden düşük gelirli kesimlerin yararlanması için yapmaya söz verdiği reformlardan biri. Daha önceki düzenlemeye göre, yabancı şirketler bu tür durumlarda kârlarının yüzde ellisini veriyorlardı.

Özel mülkiyeti hedef almadığı halde, emekçiler lehine en ufak bir düzenlemeye bile tahammül etmeyen burjuvazi, ortalığı velveleye veriyor.

Bu düzenlemenin hemen öncesinde yapılan kurucu meclis seçimlerinden zaferle çıkan Correa, yeni meclisten yoksulların iktidardaki etkisini artırıcı reformlar beklediğini de açıklamıştı. Correa, Ekvador’un artık geleneksel partilerden kurtulması gerektiğini de ifade etti. Bu açıklamaların ardından da saldırıya geçen gerici burjuva partileri, Correa’nın Morales Chavez gibi otoriter bir rejim düşlediğini iddia ettiler.

Kurucu meclisin anayasayı baştan sona yeniden yazması bekleniyor. Yani Correa, anayasa ile yoksulların yönetimdeki yerlerinin artacağını savunuyor.

Son 10 yılda neoliberal politikaları uygulayan üç devlet başkanını kovan Ekvadorlu işçi ve emekçiler, halihazırda Correa’ya destek veriyorlar. Emekçiler lehine düzenlemeler yapacağına söz vererek seçilen Correa da bu yönde bazı kısmi adımlar attı. Ancak bu adımların henüz sembolik düzeyde olduğu da bir gerçek.

Correa’nın emekçilerden aldığı desteğin devamı verdiği sözleri tutmasına bağlı. Kitle hareketinin bu kadar dinamik olduğu Ekvador’da, Correa’nın verdiği sözleri çiğnemesi kolay görünmüyor. Nihai sonucu ise sınıflar mücadelesinin seyri belirleyecek.


Holywood işgal politikalarının hizmetinde!

Holywood yıllardır ABD’nin kirli politikalarının empoze edilmesi ve meşrulaştırılmasının bir aracı olmuştur. Soğuk Savaş yılları boyunca kahraman ABD, korkunç Ruslar’dan dünyayı kurtarmış, bir dönem sonra ise sahneye çekik gözlü düşmanlar çıkmıştır. Şimdi ise Holywood sinemasına ekmek yediren yeni tema Ortadoğulular. ABD’nin işgal politikalarının temel argümanı olan ‘dünyayı tehdit eden terörün yuvası Ortadoğu’ imajı bu filmler aracılığı pekiştirilmek isteniyor. Bir yanda ilkel, barbar, hatta pis ve sapık Ortadoğulular, diğer yanda temiz pak, kahraman ve fedakar Jack’ler, John’lar… Kısacası Holywood Irak işgalini meşrulaştırmak için elinden geleni ardına koymuyor.

Los Angeles Times’a açıklama yapan Sayid Bedriye, yıllarca hep kötü Arap rolünü oynadığını anlatıyor. Kana susamış terörist, kaba bir bedevi, hava korsanı! Bedriye, bir filmde teröristlerin yakalanmasına yardım eden bir Arap elçisi rolünün bulunduğunu ve bu sahnelerin çekildiğini, ancak film montajdan çıktıktan sonra bu sahnelerin filmden atıldığını anlatıyor.

Ancak bu filmlere artık çocuklar bile gülüyor. Kötü Ruslar, ilkel Koreliler, katil-pislik-aşağılık Araplar, toplumda suç oranını artıran Meksikalılar, ötekileştirilmiş siyahlar, ilk saldırıya geçen Kızılderililer, dünyayı ele geçirmek isteyen psikopat komünistler… Ve hep kahraman, sportif, iyi giyimli ve giysisinin bir yerine Amerikan bayrağını iliştirmiş Amerikalılar… İşte Holywood sinemasının özü-özeti!