19 Ekim 2007 Sayı: 2007/40(40)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sermaye devleti içeride ve dışarıda saldırganlaşıyor!..
  Sermaye meclisinden savaş tezkeresi çıktı...
Düzen cephesinde savaş hali...
Kirli savaş kampanyası tırmandırılıyor...
Türk Telekom’da 25 bin işçi greve çıktı...
Telekom işçileriyle grev süreci üzerine konuştuk...
  “Telekom işçisi yalnız değildir!”
  İslamın çocukları emekçilere karşı:
“Türk” Telekom grevi
Yüksel Akkaya
  Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu ile konuştuk…
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Seçimler ve yeni dönem / 6
  Kübra Gül’ün düğünü üzerine...
  Pakistan’da seçim mizanseni…
  Dünyadan...
  Avrasya üzerine kavgalar kızışıyor
Abu Şehmuz Demir
  “Küreselleşme”, sendikasızlaştırma
ve yoksullaştırma / 2
Yüksel Akkaya
  Tezkere ve “milli seferberlik”...
M. Can Yüce
  İnkar edilen bir halkın yazarı: Mehmet Uzun
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Pakistan’da seçim mizanseni…

Gerici rejim diktatör Müşerref’le yola devam ediyor

Ekim 1999’da askeri darbeyle iktidarı ele geçiren general Pervez Müşerref, 30 Nisan 2002’de bir referandum mizanseni gerçekleştirerek Pakistan devlet başkanlığı koltuğunu 5 yıl süreyle işgal etmeyi garantilemişti. 8 yıldır sırtındaki askeri üniformayı çıkarmadan devlet başkanı koltuğunu işgal eden diktatör, geçen hafta düzenlediği seçim mizanseninin ardından, devlet başkanlığı makamını bir 5 yıl daha işgal etmenin hazırlıklarına başladı. Ancak Müşerref, bu sefer üniformayı çıkarıp “sivil” kılığa bürünmeyi vaadediyor.

Pakistan diktatörüne, devlet başkanlığı makamını 5 yıl süreyle işgal etme olanağı sağlayan seçim oyunu, emperyalizme bağımlı ülkelerdeki burjuva parlamenter sistemin içine yuvarlandığı derin bataklığı göstermesi açısından ibret vericidir. Zira Pakistan’dan yansıyanlar, gerici güçler arasındaki çatışmanın bir yansıması olarak gündeme gelen seçimler, artık hiçbir kuralın geçerli olmadığını alenen ortaya koymaktadır.

İktidar etrafında dönen bu gerici çatışmaların mahiyeti ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle birlikte, özü itibarıyla aynıdır. İşçi sınıfı ve emekçilere saldırırken tüm kuralları bir yana bırakarak birlikte suç işleyen egemenler, kendi aralarındaki iktidar mücadelesinde de yasaları değil, güç ilişkilerini temel almaktadırlar.

Nitekim, Pakistan’daki siyasi arenaya baktığımızda, gerici güçlerin cirit attığı bir tepişme alanıyla karşılaşıyoruz. Öyle ki, gericiliğin kol gezdiği bu ülkede diktatör Müşerref, neredeyse “ilerici” diye yaftalanacak. Çünkü muhaliflerinin çoğu en az onun kadar gerici. Söz konusu muhalefet, Pervez Müşerref’in seçime katılmasına tek gerekçeyle karşı çıkıyor: “Müşerref, anayasayı çiğnemeden aday olacaksa genelkurmay başkanlığından istifa edip sırtındaki üniformayı çıkarmalıdır!” Yani diktatöre değil sırtındaki üniformaya itiraz ediyorlar. Bu tutum söz konusu “muhalefet”in niteliği hakkında fikir veriyor. Müşerref muhaliflerinin en katı olanları ise, şeriat düzeni kurmak isteyen dinsel gerici akımlardır.

Pervez Müşerref’le girdiği pazarlıkta anlaşmaya varan eski başbakanlardan Benazir Butto’da utanç verici pazarlıkları sonuçlandırmış görünüyor. Diktatör Ziya ül Hak tarafından idam edilen Zülfikar Ali Butto’nun kızı Benazir Butto, hakkındaki yolsuzluk dosyalarının rafa kaldırılması ve aktif siyasete katılımının önündeki engellerin kaldırılması karşılığında, “diktatörü aklama” misyonuna soyundu. Pakistan Halk Partisi Başkanı Butto’nun Pervez Müşerref’le girdiği bu kirli pazarlık, diktatöre rahat bir soluk aldırdı.

Bu arada diktatörle anlaşmaya varan Butto ile partisi, “üniformayı çıkarmadığı” için Müşerref’in seçilmesini boykot ederek, danışıklı dövüşün ikinci perdesini de tamamlamış oldu. Pakistan’daki egemenlerin bir kısmını temsil eden Butto ve ekibi, diktatörle masaya oturup pazarlık yapmakta bir sakınca görmezken, onun üniformasına karşı fazlasıyla “hassas” davrandı. Pakistan Halk Partisi, bu riyakarlık numunesi tutumuyla, güya “demokrasiye ne kadar bağlı” olduğunu kanıtlamış oldu.

Bu kirli pazarlık hem diktatöre, hem de Butto’ya fazlasıyla yaramış görünüyor. Zira yolsuzluk dosyaları rafa kaldırılan Butto, yakında Pakistan’a dönüp aktif siyasete başlama hazırlığını tamamlamak üzere. Üstelik yakında yapılması planlanan parlamento seçimlerinde, Pervez Müşerref’in partisinin en yakın müttefik adayı olarak. Butto tarafından meşru görülen diktatör de bu pazarlıktan fazlasıyla memnun görünüyor.

Bu arada belirtelim ki, Butto-Müşerref pazarlığı Washington’daki efendilerin teşviki ve denetimi altında gerçekleşti. Yani rüşvetçi ile diktatör, dünya jandarması ABD emperyalizminin hizmetine koşma noktasında birbiriyle yarışıyor.

Bu rezil pazarlıkların ardından yapılan seçimleri, muhalefet partileri boykot ederken, bir kısım milletvekili de istifa etti. Üniformaya karşı çıkan muhaliflerin, Müşerref’in adaylığını engellemek için açtıkları davayı değerlendiren Pakistan Yüksek Mahkemesi ise, “seçim tarihinde değişiklik yapılmayacağını”, ancak devam eden dava nedeniyle “seçim sonuçlarının hemen açıklanmayacağını” duyurmakla yetindi. Mahkemeyi ciddiye almayan diktatör 17 Ekim’de açıklanacak sonucu beğenmezse, tanımayacağını ilan etmiş bulunuyor. Demek oluyor ki, diktatör Müşerref, Washington’daki efendilerinin de onayını alarak, 5 yıl daha devlet başkanlığı makamını işgal etmeyi sürdürecek.

Seçim adına sergilenen bu çirkin mizansen her ne kadar Pakistan’da cereyan etse de, emperyalist-kapitalist düzendeki seçim oyununun kendine özgü bir versiyonundan başka bir şey değildir. Diğer kötülüklerin yanısıra, döne döne üretilen bi tür çirkeflikler, insanlığın gelişimi önünde aşılması gereken bir engel olarak duran kapitalist sistemin kaçınılmaz sonuçlarıdır.

Böylesi bir çatışma ortamında siyasi bir özne olarak sahneye çıkamayan emekçiler ise, şu veya bu gerici odağın peşine takılmaktan kurtulamazlar. Nitekim Pakistan’da da en yakıcı ihtiyaç, emekçiler adına hareket edebilecek ve ona önderlik edebilecek güce erişmiş devrimci bir partidir.