19 Ekim 2007 Sayı: 2007/40(40)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sermaye devleti içeride ve dışarıda saldırganlaşıyor!..
  Sermaye meclisinden savaş tezkeresi çıktı...
Düzen cephesinde savaş hali...
Kirli savaş kampanyası tırmandırılıyor...
Türk Telekom’da 25 bin işçi greve çıktı...
Telekom işçileriyle grev süreci üzerine konuştuk...
  “Telekom işçisi yalnız değildir!”
  İslamın çocukları emekçilere karşı:
“Türk” Telekom grevi
Yüksel Akkaya
  Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu ile konuştuk…
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Seçimler ve yeni dönem / 6
  Kübra Gül’ün düğünü üzerine...
  Pakistan’da seçim mizanseni…
  Dünyadan...
  Avrasya üzerine kavgalar kızışıyor
Abu Şehmuz Demir
  “Küreselleşme”, sendikasızlaştırma
ve yoksullaştırma / 2
Yüksel Akkaya
  Tezkere ve “milli seferberlik”...
M. Can Yüce
  İnkar edilen bir halkın yazarı: Mehmet Uzun
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kirli savaş kampanyası tırmandırılıyor...

Toplumun değerlerini şovenizm pisliğine buluyorlar!

Sermaye düzeni bir kez daha açmazlarını şovenizmi tırmandırarak, kafatasçılığı meşrulaştırarak çözmenin hesabı içerisinde. Genelkurmay muhtıralarından bu yana, seçim meydanları, meclis kürsüsü vb. her türlü arena bu kirli hesaplar doğrultusunda toplumu terörize etmenin bir aracına dönüştürülmüş durumda. Geçmişten bu yana tekrarlanıp duran senaryolar bir kez daha sahnede. Toplum yine “kahramanlar” ve “katiller” ya da “vatanseverler” ve “bölücüler” olarak ikiye bölünmeye çalışılıyor.

Sermaye düzeni cephesinden geliştirilen saldırı çok yönlü yürütülüyor. Bir yandan diplomasi adı verilen kirli savaş ve sömürü pazarlıkları sürdürülürken, diğer yandan şimşek hızıyla tezkere mecliste onaylanıyor. Ancak asıl saldırı bir kez daha toplumun insanlık bilincini, kardeşlik ve dayanışma duygularını hedef alıyor!

Sermaye düzeninin kirli savaş pazarlıklarını bu kadar uluorta yürütmesinin, tezkere tartışmalarında sergilediği kudurganlığın, her türlü muhalif sesi “terörist” etiketi yapıştırarak devlet terörü ile ezmeye çalışmasının gerisinde, toplumsal bilinci hedef alan saldırının bugün ulaştığı düzey yatıyor. Bundan sonra atılacak adımlar da büyük ölçüde topluma serpiştirilen şoven tohumların tutup tutmayacağına bağlı. Bu yüzden de sermaye düzeni cephesinden eldeki bütün silahlar devreye sokulmuş durumda. Elbette bu çerçevede düzenin belki de en profesyonel ordusu olan burjuva medya, koluna kapitalist patronları, sözde sanatçı takımını ve hatta futbolcuları takarak sahneye çıkıyor!

Yazılı basının mürekkebi kan kokuyor!

Resmi ağızlardan 13 askerin öldüğünün açıklanması ile beraber sermaye düzeninin bütün kurumlarına bir mesaj verilmiş oldu: “Saldırıyı şiddetlendiriyoruz!” Zira saldırı bir dönemdir sürdürülmekteydi. Kürt burjuvazisinin DTP’li milletvekilleri aracılığıyla sürdürdüğü düzenle bütünleşme çabalarının karşılıksız kalması, özellikle Kürt hareketinin siyasal temsilcilerini hedef alan bir tarzda yürütülen hukuk terörü bu saldırıların birer parçasıydı. Emperyalizmle kurulan ilişkiler çerçevesinde yaşanan sıkışmanın yarattığı basınç ile beraber kirli savaş politikaları ve şovenizm bir kez daha burjuva siyasetin can simidine dönüştü. Böylesi bir atmosferde 13 askerin ölümü medyanın manşetlerine çıkarıldı.

Asker ölümleri ile ilgili haberler Türkiye’deki şoven atmosferin sermaye düzeni açısından hangi düzeyde tutulmak istendiğinin çarpıcı bir göstergesidir. Daha durgun dönemlerde ölümler iç sayfalarda fotoğrafsız birer haber olarak yer alır. Şovenizm zehri enjekte edilmeye çalışıldığında, özellikle cenaze törenlerinin görüntüleri ve konuyla ilgili haberlere ayrılan yer büyür. Ne zaman ki devlet terörünün uluorta uygulanacağı ve her zamankinden daha kapsamlı bir saldırı dizisinin devreye sokulacağı bir dönem gündeme gelse, işte o zaman ölen askerler bir anda tam sayfa haber haline gelir...

Düzenin dördüncü kolu olarak iş gören sermaye basını, emekçi kitlelerin duygu ve düşüncelerini etkilemek, toplumu yönlendirmek misyonunu üstlenmektedir. Satılık köşe yazarları, haber servisleri, kısacası günlük bir gazetenin hemen her bölümü tek yumruk bu hedefe kilitlenir. En acıklı fotoğraflar seçilir, toplumun damarına basacak sözcükler eşliğinde bir metin kaleme alınır. Satılık kalemler ise farklı vurguları öne çıkartarak “teröre karşı artık bir şeyler yapılmalı” feryatlarını yükseltir.

Son iki haftadır, emperyalizme karşı sınır ötesi operasyonu destekleyenlerden intikam tugayı kesilenlere, milli tarih kitaplarından vecizeler sıralayanlardan ABD’deki Ermeni tasarısına misillemeyi Irak sınırlarında arayanlara kadar türlü söylemler satılık kalemler eliyle yükseltilmektedir. Hemen herbiri köşesinin bir yerine “yüce Türk ordusunu”, “şanlı-kahraman Türk askerini” iliştirerek, kirli savaşa kalemi elverdiği, dili döndüğünce destek vermektedir.

Ertuğrul Özkök, bu şoven kampanyada da bütün rakiplerini açık ara ile geride bıraktı. Katliamın haberciliğini yapan Özkök, iğrenç bir üslupla, Kürt halkına “katliama hazırlıklı olun” mesajı vermekten geri durmadı.

“Çok iyi biliyorum ki, biz Türklerin bugün millet olarak çektiği üzüntü, duyduğu infial, onların çekeceği acıların, yaşayacakları trajedilerin yanında mütevazi kalacaktır.

O yüzden Kürtlere tavsiye ediyorum.

Biraz tarih okuyun, Amerikan filmi seyredin.”(Hürriyet, 16 Ekim ’07)

Ertuğrul Özkök’ün yüzü burjuva medyanın bütününe aittir. Biri bir eksik yazar belki, diğeri bir fazla... Ancak Özkök’ün kaleminden damlayan kan, yazılı medyanın bugün taşıdığı misyonu özetlemek için yeterlidir!

Kirli savaşı finanse etme kampanyası

Burjuva medya sermaye düzenine en iyi hizmeti sunmak için birbiriyle yarışa girmiş durumdayken, Özkök’ün yaptığı atağın bir benzeri Haber Türk’ten geldi. Büyükanıt’ın desteğini de arkasına alan Haber Türk, “Terörle mücadele kahramanlarına destek” başlığı altında bir kampanya başlatarak, bir yandan şoven atmosferin genişlemesine ciddi düzeyde katkı sunarken, diğer yandan kirli savaşın finanse edilmesi yönünde bir adım atmış oldu.

Ülkücü çetelerle ilişkilerini sağır sultanın dahi duyduğu Fatih Terim’in fotoğrafının yer aldığı bir afiş aracılığıyla “milli” duygulara seslenen Haber Türk’ün başlattığı kampanya, ilan edildiği ilk günden başlayarak, başta düzen güçleri olmak üzere geniş bir çevre tarafından sahiplenildi.

Büyükanıt’ın, kampanyanın ilan edildiği gün canlı yayına bağlanarak takdirlerini sunduğu kampanyaya doğal olarak en büyük destek sermaye çevrelerinden geldi. TÜSİAD 5 milyon YTL, TOBB 5 milyon YTL, TESK 200 bin YTL bağışlarken, daha bir ay önce tekstil işçilerine 0 zam dayatan, sektörün yaşadığı mali sorunlardan dem vuran Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası 5 milyon YTL’yi bir çırpıda gözden çıkarırken, işçi düşmanı Telekom da 300 bin YTL’lik katkıyı esirgemedi. Doğaldır ki sermayedarlar kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyeceklerdi. Doğuş Grubu’ndan Acarlar Holding’e, Özaltın Grubu’ndan Nazif Zorlu’ya, Fenerbahçe’den Can Has’a kadar türlü sermaye grupları kampanyayı desteklediklerini milyonlarca YTL sunarak açıkladılar.

Kampanyaya destek bununla da sınırlı kalmadı. Cem Yılmaz, Seda Sayan, Metin Akpınar gibi kimi isimlerin yanısıra yıllarca Kürt emekçi kimliğini öne çıkartarak ekmek yemiş mafya bozuntusu Tatlıses de kirli savaşa bütçe ayıranlar kervanına katıldı. Ve elbette Yılmaz Erdoğan... Zamanında “bu savaşı durdurun” nidalarıyla “açık mektuplar” yazarak gündeme oturan barışçıl “Kürt delikanlısı”, kirli savaşı finanse etme yarışında tescilli faşistlerden ve sermaye patronlarından geri kalmadı!

Sermaye düzeni, Haber Türk öncülüğü ile bütün bir toplumun dayanışma, birlik ve beraberlik duygularını kirli savaşa alet ederek sömürürken, burjuvazinin farklı kesimleri bu düşmanlık kampanyasına omuz vermekte birbirleri ile yarışıyorlar. Kimileri kampanyalara milyarlar saçıyor, kimileri kan damlayan köşelerinden kirli savaşın teorisini üretiyor... Ama her biri adımlarını kirli savaştan kazançlı çıkacaklarının bilinci ile atıyor. Zira bu sürecin önü kesilmezse, kaybedecek tek kesim sözkonusu şoven kampanyalarla zehirlenmek istenen Kürt ve Türk işçi-emekçiler olacaktır.

İşte bu yüzden, sergilenen bu faşist kudurganlığın karşısına halkların kardeşliği şiarını yükselten bir kampanya ile çıkmak tüm devrimci ve ilerici güçlerin ertelenemez bir görevidir!