5 Ekim 2007 Sayı: 2007/39(39)

  Kızıl Bayrak'tan
   Kontrol altında tutulmak istenen kardeş Kürt halkının geleceğidir…
  Diyarbakır’da Kürt Konferansı yapıldı…
İMF’nin gözü yine emekçilerin
cebinde!
Referandum mu, farsi oyun mu? - Yüksel Akkaya
Kamu emekçilerinin işgüvencesi gaspediliyor, işgüvencesiz çalışma yaygınlaştırılıyor...
Birleşik ve kitlesel bir
6 Kasım süreci örgütlemek için!
  Ulucanlar anmalarından...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  “Küreselleşme”, sendikasızlaştırma ve yoksullaştırma - 1 - Yüksel Akkaya
  TİB-DER'den çağrı!
  İşten atılan sendika çalışanları üzerine Tüm Bel-Sen üyeleriyle konuştuk...
  Çocuklarımızın kurtuluşu sosyalizmde!
  Myanmar’da özgürlüğün yolu cuntaya ve emperyalizme karşı direnişten geçiyor!
  Suriye “Ortadoğu Barış Konferansı”na
katılmayacak!
  Dünyadan...
  Ulusal sorun üzerine notlar / 2 Volkan Yaraşır
  İki gelişme ve çatışma çizgisi - M. Can Yüce
  Yeni dönemde gençlik taraf olacaktır!
  Che şahsında sosyalizm hiç olmadığı
kadar günceldir!
  Ümit yoldaşa...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suriye “Ortadoğu Barış Konferansı”na katılmayacak!

Tahran’da hem ABD kuklası, hem İsrail’le iyi ilişkiler geliştirebilecek bir rejimin işbaşına getirilmesi, Bush liderliğindeki savaş kundakçılarının öncelikleri arasında yeralıyor. Pek çok veri ABD ile Tel Aviv’deki ırkçı-siyonistlerin son dönemde bu hedefe iyice kilitlendiklerini gösteriyor. ABD-İsrail ikilisinin bu kirli emelleri yeni olmamakla birlikte, geçen yıl siyonistlerin Lübnan’ı bombalamasıyla başlayan fiili saldırı süreci, günden güne daha tehlikeli bir hal almaktadır.

Temel hedef İran olmakla birlikte, bu ülkeye doğrudan saldırmadan önce “ayak bağı” olarak tanımlanan güçlerin saf dışı edilmesi planını uygulayan emperyalist-siyonist güçler, Filistin ve Lübnan’daki direnişçi güçleri tasfiye etmek, Şam’daki Beşar Esad başkanlığındaki yönetimi dize getirmek ya da yıkmak için uğraşıyor.

İsrail savaş makinesinin Filistin, Lübnan ve son günlerde Suriye’yi hedef alan saldırıları, “ayak bağları”yla uğraşma işini şimdilik siyonistlerin üstlendiğini gösteriyor. Lübnan direnişi tarafından utanç verici bir hezimete uğratılan siyonist ordunun Suriye’ye dönük tacizleri, bu uğursuz rolün gereklerindendir. ABD-İsrail şefleri, “ayak bağları”nın temizlenmesinin asıl hedefe, yani İran’a saldırmak için yolu düzleyeceğini varsayıyor.

İsrail savaş makinesi kirli-kanlı icraatları sürdürürken, Washington’daki savaş çetesi “Ortadoğu Barış Konferansı” toplama hazırlığını sürdürüyor. İsrail-Filistin sorununu çözmeyi hedefleyeceği öne sürülen konferansa Suriye’yi katmaya çalışan Bush ve çetesi, Suriye yönetiminin, İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’nin de konferans gündemine taşınması gerektiği talebiyle karşılaştı. Tel Aviv’deki ırkçı-siyonist şeflerin duymak bile istemediği bu talebe ABD’nin olumlu yanıt vermesi mümkün görünmüyor.

Suriye yönetiminin herhangi bir anti-emperyalist tutumundan söz etmek mümkün olmasa da, Golan Tepeleri konusundaki hassasiyeti bilinmektedir. Nitekim BBC radyosuna demeç veren Beşar Esad, “Konferansın içeriği açısından bizim için en önemli konu, 1967’de İsrail tarafından işgal edilen Golan Tepeleri’nin durumudur. Golan Tepeleri’nin Suriye’ye iadesi konuşulmayacaksa, bizim için bu konferansa gitmenin anlamı kalmaz” diyerek, bu konudaki hassasiyetlerini bir kez daha hatırlatmış oldu.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Suriye yönetiminin tezi, “toprak karşılığı barış” şeklinde formüle edilmeye başlandı. Birinci Körfez savaşında 10 bin askerini Irak’a saldıran emperyalist orduların hizmetine sunan Hafız Esad, “toprak karşılığı barış” tezine uygun bir çözüme ulaşabileceğini varsaymıştı. Bu beklenti kısa sürede boşa düşse de, Suriye yönetimi halen tezinin arkasında duruyor.

Askeri açıdan taşıdığı stratejik önemin yanısıra, zengin bir su havzası olan Golan Tepeleri’ni ilhak etmek isteyen siyonist rejim ise, Suriye’nin önerdiği çözümü baltalamak için her yola başvuruyor. İsrail’in engelleyici tutumu olmasaydı, ABD emperyalizmi büyük olasılıkla sorunu çözüp, İran’la yakın işbirliği içinde bulunan Suriye yönetimini kendi safına çekmeyi tercih edecekti. Ancak ırkçı-siyonist şeflerin “büyük İsrail”i kurma hayallerine destek veren savaş kundakçıları, Golan Tepeleri’nden vazgeçmesi için Suriye’yi taciz ediyor. İsrail savaş makinesinin Suriye topraklarına saldırması da, Pentagon’da hazırlanan pervasız planların bir parçasıdır.

Gerici Arap rejimleri Suriye üzerindeki basıncı el ovuşturarak izlerken, “Suriye muhalefeti”, emperyalist merkezlerden aldığı desteğe de yaslanarak Beşar Esad yönetimini yıkmak için harekete geçtiğini ilan ediyor.

Dıştan ABD-İsrail ikilisinin basıncı altında bulunan, içeride gerici muhalefetin yaratmaya çalıştığı karışıklıklara göğüs germeye çalışan Beşar Esad yönetimi, teslim olmayı reddediyor. Ancak gerici burjuva bir yönetim olduğu için de, emperyalizme karşı net bir tutum alma niteliğinden yoksundur. Bu durum, Esad yönetiminin sürekli yalpalamasını kaçınılmaz kılıyor.

Yönetimin bu tutumunu ne zamana kadar sürdüreceği, yalpalamaların kırılmaya yol açıp açmayacağı henüz belli değil. Ancak ABD-İsrail ikilisinin küstahça saldırganlığına tepkili olan Suriye halklarının, Golan Tepeleri’nin siyonistler tarafından ilhakına sessiz kalıp onay vermesi mümkün değildir. Suriye’ye yönelik bu gerici kuşatmanın parçalanabilmesi için ise, bu ülke halklarının da Ortadoğu’daki anti-emperyalist mücadelenin bir parçası olarak hareket etmesi gerekmektedir.



Kukla başkan Karzai Taliban şeflerini meclise çağırıyor...

Afganistan’da işgalcilerin aczi derinleşiyor!

İşgalci ordular 2001’den beri Afganistan’da bulunuyor. Sorumluluğu ABD savaş makinesinden devralan NATO, birkaç yıldır işgalin komutasını sürdürüyor. 6 yıla yakın süre içinde işgalci güçlerin Afganistan’a attıkları bombaların haddi hesabı bilinmezken, yapılan katliamlarda öldürülen insanların çetelesini tutan da yok. Bu ölçüsüz saldırganlığa karşın işgalci güçlerle soysuz işbirlikçileri başkent Kabil’i bile denetleyemiyorlar. Kukla başkan Hamit Karzai, Afganlılar’a güvenemediği için, ancak işgalci ABD ordusundan yakın koruma alarak kendini güvende hissedebiliyor.

Geçtiğimiz hafta sonu başkent Kabil’de asker taşıyan bir aracı hedef alan intihar saldırısı düzenleyen Taliban güçleri, 30’u aşkın askeri öldürdü. Saldırının ardından açıklama yapan CIA yetiştirmesi kukla başkan Karzai, Taliban’ın ayağına gitmeye hazır olduğunu ilan etti. Basın önünde yapılan bu ilan, belli ki, işgalin baş sorumlusu Bush ve savaş çetesinin onayını da almıştır.

Savaş kundakçıları güdümündeki Karzai, ABD’nin aranan teröristler listesinin başında yeralan Taliban lideri Molla Ömer ile eski Başbakan ve Hizb-i İslami lideri Gulbettin Hikmetyar’a “Şahsen buluşalım” önerisinde bulundu. Karzai açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Adreslerini bulursam, onların bana gelmesine gerek kalmaz. Şahsen yanlarına giderim. Muhterem Molla Ömer ve muhterem Hikmetyar, neredesiniz? Niye savaşın sürmesine neden oluyorsunuz, niye ülkenizi yıkıyorsunuz? Sizlerin nerede olduğunu bilsek, Kabil’e gelmenizi beklemeyiz bile. Ben ayağımla yanınıza gelir, görüşürüm.”

Taliban güçlerine sunduğu somut teklife ilişkin olarak Karzai şunları söyledi: “Bir grup Taliban üyesi bana gelip ‘Şu veya bu bakanlıkta bir makam istiyoruz ya da bakan yardımcısı olmak istiyoruz, artık savaşmak istemiyoruz’ derse, hemen kabul ederim. Zira çatışmaların bitmesini istiyorum. Onlar, bu toprağın çocukları ve Taliban’la da görüşürüz. Bizim için Afganistan’da barışın tesisi önemli. Bu hedefe giden yol onlardan geçiyorsa buna hazırız.”

Görüldüğü üzere, kukla başkan ile onu Kabil’e nakleden işgalci efendilerinin kibrinden eser kalmamış. Oysa onlar, Afganistan’ı yakıp yıkarak Taliban rejimini devirdiklerinde kendilerinden fazlasıyla emindiler. Emperyalist işgal kısa sürede hedefine ulaşacak, ardından herşey güllük gülistanlık olacaktı. Buna karşın varılan yer, tasavvur edilen tablonun tam zıddıdır.

Karzai’nin ayağınıza gelmeye hazırım açıklamasına yanıt veren Taliban sözcüsü Kari Yusuf Ahmedi, “Afganistan Devlet Başkanı Karzai görevi bıraksa dahi, NATO askerleri ülkeden çekilmedikçe hiçbir müzakereye girmeyeceğiz” dedi.

Savaş makinesiyle övünen Washington’daki savaş kurmayları, Taliban gibi şeriatçı bir akımla dahi baş etmeyi başaramadı. Kukla başkan Karzai’nin Taliban şeflerinin ayaklarına kapanarak onlardan uzlaşma dilenmesi, işgalci güçlerin Irak’tan sonra Afganistan’da da bataklık içinde çırpındıklarını gösteriyor. Bu ise kibirli emperyalist şefler için utanç verici bir hezimettir.

Salt bu kadarı, acımasızlıkta sınır tanımayan dünyanın en güçlü savaş makinesinin bile halkların iradesini kırma gücünden yoksun olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.