5 Ekim 2007 Sayı: 2007/39(39)

  Kızıl Bayrak'tan
   Kontrol altında tutulmak istenen kardeş Kürt halkının geleceğidir…
  Diyarbakır’da Kürt Konferansı yapıldı…
İMF’nin gözü yine emekçilerin
cebinde!
Referandum mu, farsi oyun mu? - Yüksel Akkaya
Kamu emekçilerinin işgüvencesi gaspediliyor, işgüvencesiz çalışma yaygınlaştırılıyor...
Birleşik ve kitlesel bir
6 Kasım süreci örgütlemek için!
  Ulucanlar anmalarından...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  “Küreselleşme”, sendikasızlaştırma ve yoksullaştırma - 1 - Yüksel Akkaya
  TİB-DER'den çağrı!
  İşten atılan sendika çalışanları üzerine Tüm Bel-Sen üyeleriyle konuştuk...
  Çocuklarımızın kurtuluşu sosyalizmde!
  Myanmar’da özgürlüğün yolu cuntaya ve emperyalizme karşı direnişten geçiyor!
  Suriye “Ortadoğu Barış Konferansı”na
katılmayacak!
  Dünyadan...
  Ulusal sorun üzerine notlar / 2 Volkan Yaraşır
  İki gelişme ve çatışma çizgisi - M. Can Yüce
  Yeni dönemde gençlik taraf olacaktır!
  Che şahsında sosyalizm hiç olmadığı
kadar günceldir!
  Ümit yoldaşa...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Referandum mu, farsi oyun mu?

Yüksel Akkaya

21 Ekim’de bir referandum yapılacağından sözediliyor. Halk bir yana, bu mümtaz halkın kendisine uygun “seçtiği” vekilleri bile ne için referandum yapıldığını bilmiyor. Aslında yapılacak olan bir referandumdan çok fars’a benziyor. Sözlükler referandum karşılığı olarak “halkoylaması”nı gösteriyor. Aynı sözlükler “halkoylaması”nın karşılığını da “Büyük bir topluluğun türlü siyasal ve toplumsal sorunlar karşısında olumlu ya da olumsuz tutumunu belirlemek için başvurulan oylama” olarak tanımlıyor. 21 Ekim’de, “yasa metnine göre”, 11. Cumhurbaşkanı’nın halkoyu ile seçilip seçilmemesi halka sorulacak, mümtaz halkımız ne derse o olacak. Ancak, gelin görün ki, bu arada 11. Cumhurbaşkanı’nı Meclis seçmiş, o da göreve başlamış, demeç üstüne demeç veriyor. Meclisin 11. Cumhurbaşkanı olarak seçtiği zat-ı muhterem, yasanın oylamaya sunduğu halk oylamasında 11. Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçimi kabul görürse, 11. Cumhurbaşkanlığı’na aday olacağını açıklıyor. Bakanlar Kurulu Başkanı, Kasımpaşalı yiğit boş durur mu, hemen devreye giriyor, yasa metnindeki 11. Cumhurbaşkanı seçimi ifadesini filan önemsemeden, “seçilecek olan 12. Cumhurbaşkanı’dır” diyor. Sanırsın ki mübarek kral, ne derse o olacak.

Bu yaşananlar ne ortaoyunu ne de trajedidir. Eğer tiyatro dili ile sorunu ortaya koymak gerekirse, bu tam bir “fars”tır. Sözlükler “fars”ı, “İlkel, yalın güldürme öğelerinden yararlanan, kimi kez inanırlığın sınırını aşan, güldürmeyi amaç eden oyun” olarak açıklıyor. Oyun yazarlarının bu konuda oldukça becerikli olduğu göze çarpıyor. Herhangi devlet terbiyesi görmüş, siyasetten az çok anlayan birine durum anlatılsa, inanamayacağı bu durum için söyleyeceği tek şey “bundan güzel bir fars çıkar” olacaktır.

Muhalefet partisinin başı çıkıp diyor ki “yasaya göre 11. Cumhurbaşkanı’nı seçeceğiz”, ki 11. Cumhurbaşkanı seçilmiş durumda. Ali kıran, baş kesen olma iddiasında olan hükümetin başı da çıkıp diyor ki “hayır, 12.’yi seçeceğiz”. Eee, bu durumda cumhurun başı boş durur mu, o da 11. olarak yine 11. seçilmeye talip oluyor. Gerçekten bundan daha farsi oyun olmaz. Katkıları olan herkesi kutlamak gerekiyor.

Bu farsi durum neyi gösterir. Bu durum, Türkiye’yi yönetenlerin aslında yönetme yeteneğine sahip olmadığını, yönetime talip olacak güçlü bir sınıf hareketi için önemli fırsatların varlığını gösterir. Bunu sermaye cephesi de bilmektedir. Bu nedenle, halka bu farsi oyunu seyrettirerek, biraz eğlenmesini biraz da düşünmemesini sağlamaya çalışmaktadır. Peki, emekçiler, kır ve kent yoksulları bunu hak etmekte midirler? Kuşkusuz, hayır. Bu oyunu bozmak ve emekçilerin iktidarına gidecek yolun taşlarını döşemek için bu farsi oyun bir araç olarak değerlendirilebilir. Değerlendirilmelidir.

“Yeni Anayasa” hazırlama süreci de tam bir trajikomik hale dönmüş durumdadır. Anayasa hazırlama süreci bir yandan acıklı diğer yandan güldürücü bir özellik taşımaktadır. Acıklı yan, “yeni” ve de “sivil” diye bir “anayasa” metni hazırlamaya girişenlerin ortaya çıkardığı “şey” ile ilgili. 12 Eylülcüler’den daha otoriter, sermaye çevresinin çıkarlarını savunmada kraldan daha fazla kralcı, emekçilerin haklarını kısıtlamada sermaye cephesinden daha sermayedar davranan bu metnin “yeni” olan dertlerinden biri, üniversite diploması olmayan Kasımpaşalı zat-ı muhtereme cumhur reisliği kapısını açmaktır (ilkokul mezununa bile cumhurbaşkanı olma kapısını açmak). Diğer derdi, bir türlü çözemediği türban meselesini halletmektir. Gerisi laf-ı güzaftır.

Güldürücü olan yan da burada başlamaktadır. 12 Eylül Anayasası’nın değiştirileceğini bekleyenler, bu “çapsızlığı, yüreksizliği, korkaklığı” ve 12 Eylül ruhunun, özünün, felsefesinin korunduğunu görünce ne hık diyebildiler ne de gık diyebildiler. Trajikomik durumu besleyen bir diğer “şey” de dağın fare doğurduğunu gören muhalif cephenin, “yeni” ve de “sivil” olduğu ileri sürülen bu metinden fazla rahatsız olmamaları, tabii, yukarıda belirtilen iki durum ve ürkekçe düzenlenmiş birkaç madde dışında. Nitekim, ordu da kılıcı atarak, muhaliflerin elini güçlendirmiş bulunmaktadır. Böylece anayasanın trajikomik hali de giderek farsi bir oyuna dönüşmeye başlamıştır.

Yönetenlerin artık yönetme yetilerini kaybettiğini gösteren en önemli gösterge “devlet işleri”nin farsi bir oyuna dönüşmesidir. Kuşkusuz, bu durum işçi sınıfına iktidarı alma çağrısından başka bir şey değildir. İktidara talip olmak sokaklara ve meydanlara çağrıdır. Şimdi güçlü bir sokak muhalefeti örgütlemek için işçi sınıfına önderlik edenlerin eli çok daha güçlenmiş bulunmaktadır.


Emekli-Sen eylem takvimini açıkladı!

“Sendika hakkımızı istiyoruz!”

Emekli-Sen davasının 9 Ekim’de yeniden görülmesine karar verilmesi üzerine sendika Genel Merkezi yeni bir eylem takvimi oluşturdu. Emekli-Sen 28 Ekim günü Ankara’daki Genel Merkez binasında düzenlediği basın toplantısı ile eylem takvimini açıkladı.

Emekli-Sen’in eylem takvimi şöyle:

1-5 Ekim tarihleri arasında farklı demokratik kitle örgütlerinin de desteği ile İçişleri Bakanlığı’na Emekli-Sen davası ile ilgili faks çekme eylemi.

7 Ekim’de İstanbul, Adana ve İzmir’den Ankara’ya bölgedeki şube başkanları ve yöneticilerinin katılacağı bir yürüyüş başlatılması. Yürüyüş süresince uğranılan şehirlerde basın açıklamaları gerçekleştirilmesi.

8 Ekim’de Ankara ve Ankara dışından gelen sendika üyeleri ile İçişleri Bakanlığı önünde örgütlenecek bir basın açıklaması ile imzaların teslim edilmesi. Aynı gün Yüksel Caddesi’nde oturma eylemi.

9 Ekim’de sabah 8.30’da Gençlik Parkı Opera Girişi’nde toplanarak buradan davanın görüleceği Adliye önüne yürüyüş.

Emekli-Sen İstanbul Şubeleri İstanbul’da 2 Ekim günü gerçekleştirdikleri basın açıklaması ile Bakırköy, Taksim, Kartal, Maltepe, Kadıköy, Ümraniye ve Mecidiyeköy’de stand açacaklarını duyurdular. Taksim’de Metro önünde gerçekleşen açıklamada “Emekli-Sen kapatılamaz!” pankartı açan sendika üyeleri “Emekli-Sen kapatılamaz!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganlarını attılar. Açıklamayı Emekli-Sen Beyoğlu Şube Başkanı Mustafa Demir yaptı. 9 Ekim sabahı Ankara’da Adliye önünde olacaklarını söyledi.

Emekli-Sen üyeleri 3 Ekim günü İstanbul’da Kartal Meydanı, Karaköy, Mecidiyeköy, Bakırköy Özgürlük Meydanı ve Ümraniye Merkez’de açtıkları imza standları ile emeklileri mücadeleye çağırmaya devam ettiler.

Karaköy’deki imza standında “Sendika hakkımızı istiyoruz!”, “İnsanca yaşamak istiyoruz!” yazılı önlükleriyle imza toplayan emekliler, herkesi kapatılma davasına karşı kendilerine destek vermeye çağırdılar.

Emekli-Sen üyelerinin çalışmaları davanın görüleceği güne kadar sürecek. 7 Ekim günü Kadıköy İskele Meydanı’nda Genel Merkez yöneticilerinin de katılımıyla başlayacak yürüyüşün ardından il merkezlerinde basın açıklamaları gerçekleştirilecek.

Kızıl Bayrak/İstanbul