5 Ekim 2007 Sayı: 2007/39(39)

  Kızıl Bayrak'tan
   Kontrol altında tutulmak istenen kardeş Kürt halkının geleceğidir…
  Diyarbakır’da Kürt Konferansı yapıldı…
İMF’nin gözü yine emekçilerin
cebinde!
Referandum mu, farsi oyun mu? - Yüksel Akkaya
Kamu emekçilerinin işgüvencesi gaspediliyor, işgüvencesiz çalışma yaygınlaştırılıyor...
Birleşik ve kitlesel bir
6 Kasım süreci örgütlemek için!
  Ulucanlar anmalarından...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  “Küreselleşme”, sendikasızlaştırma ve yoksullaştırma - 1 - Yüksel Akkaya
  TİB-DER'den çağrı!
  İşten atılan sendika çalışanları üzerine Tüm Bel-Sen üyeleriyle konuştuk...
  Çocuklarımızın kurtuluşu sosyalizmde!
  Myanmar’da özgürlüğün yolu cuntaya ve emperyalizme karşı direnişten geçiyor!
  Suriye “Ortadoğu Barış Konferansı”na
katılmayacak!
  Dünyadan...
  Ulusal sorun üzerine notlar / 2 Volkan Yaraşır
  İki gelişme ve çatışma çizgisi - M. Can Yüce
  Yeni dönemde gençlik taraf olacaktır!
  Che şahsında sosyalizm hiç olmadığı
kadar günceldir!
  Ümit yoldaşa...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tersane İşçileri Birliği Derneği’nden ilerici sendikalara, DKÖ’lere, meslek odalarına ve devrimci kurumlara çağrı:

“Sınıf dayanışmasını yükseltmenin tam zamanıdır!”

Tuzla Tersaneler, 52 tersanede yaklaşık 25 bin işçinin kölece koşullarda çalıştığı bir sömürü cehennemi. 52 tersaneden en büyük 35’i GİSBİR’de örgütlü. Sömürü çarkının ana mimarı GİSBİR’in yanısıra tersanelerde 2 binden fazla taşeron ve alt taşeron işçilerin kanını emmekte ve canına kastetmektedir.

Tersanelerde yaşanan sorunları genel olarak taşeron usulü çalıştırma, yevmiyeci işçilik, yaygın ücret gaspları ve yaygın sigortasızlık, sağlıksız ve ağır çalışma koşulları, iş güvenliği tedbirlerinin alınmaması vb. başlıklar altında toparlayabiliriz.

Nitekim birkaç hafta önce 13 gün içinde peşpeşe gerçekleşen iş cinayetlerinde 5 işçi kardeşimizin hayatını kaybetmesi, tersanelerdeki sömürünün “işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri” boyutunu kamuoyunun da gündemine taşımıştı.

Bizler Tersane İşçileri Birliği Derneği olarak Tuzla Tersaneler’de yaşanan sorunlara karşı işçilerin mücadelesini örgütlemeye çalışıyoruz. Bugüne kadar sigortasız çalışmadan iş cinayetlerine, sağlıksız çalışma koşullarından servis hakkına, ücret gasplarından iş güvenliği tedbirlerinin alınmamasına kadar çeşitli sorunlara karşı yükselttiğimiz talepler etrafında bir mücadeleyi örgütleme çabası içinde olduk. Nitekim derneğimiz de havzadaki mücadelenin ve o mücadeleye bağlı olarak gerçekleştirilen 1. Tersane İşçileri Kurultayı’nın bir sonucu olarak kuruldu.

Tersanelerde yaşanan sömürü ve baskı koşulları, bu sorunların toplamına karşı yürütülen örgütlü bir mücadele ile geriletilebilir ve değiştirilebilir. Kuşkusuz sorunların asıl çözümünde belirleyici olan tersane işçilerinin bu sömürü çarkının kendisini hedefleyen bütünlüklü bir mücadele programı altında örgütlenmeyi başarması ve bu doğrultuda yürüteceği mücadeleye gereken sınıf dayanışmasının sağlanmasıdır. Çünkü tersane patronlarının havzada saldırıları bu kadar pervasızca uygulamasına neden olan mevcut örgütsüzlük tablosudur. Ancak buna rağmen, iş cinayetleri konusunda olduğu gibi, tersane işçilerinin sorunlarını kamuoyunun gündemine taşımak için gösterilen her türlü çabanın ve sınıf dayanışmanın yükseltilmesinin ayrı bir anlamı olacaktır.

Tersane İşçileri Birliği Derneği olarak hem tersane işçilerinin maruz kaldığı sömürü ve baskı koşullarını kamuoyunun gündemine taşımak, hem de mücadelenin ve örgütlenmenin yakıcı sorunlarını tartışmak, mevcut deneyimleri gözden geçirmek, önümüzdeki döneme ilişkin bir mücadele ve eylem programı oluşturmak amacıyla “2. Tersane İşçileri Kurultayı” ile sonuçlanacak bir dizi eylem ve etkinlik gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.

Bu çabamızın ilk adımını tersane işçilerinin sorunlarını kamuoyunun gündemine taşıyacak eylemler oluşturuyor. Tersane işçilerinin sorunlarını kamuoyuna taşımak amacıyla bir eylem takvimi oluşturduk. Tüm meslek odalarını, sendikaları, DKÖ’leri, devrimci ve ilerici güçleri tersane işçilerinin sorunları ekseninde gerçekleştireceğimiz oturma eylemlerine destek vermeye ve tersane işçileriyle dayanışma içerisinde olmaya çağırıyoruz.

Eylem Programı:

* 7 Ekim ‘07 Pazar

Tersaneler cehenneminde yaşanan genel sorunlara karşı oturma eylemi

Yer : Galatasaray Postanesi önü

Saat: 13:00

Toplanma saati ve yeri: 12:30, Emek Sineması önü

* 21 Ekim ‘07 Pazar

“İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınsın! Ölümler durdurulsun!” talebiyle oturma eylemi

Yer: Galatasaray Postanesi önü

Saat: 13:00

Toplanma saati ve yeri: 12:30, Emek Sineması önü

* 28 Ekim ‘07 Pazar

Ücret gasplarına ve sigortasız çalışmaya karşı oturma eylemi

Yer: Galatasaray Postanesi önü

Saat: 13:00

Toplanma saati ve yeri: 12:30, Emek Sineması önü

Tersane İşçileri Birliği Derneği


AKP’liler ile tersane patronlarının çıkarları ortak...

Tersane işçilerinin sorunlarını ikiyüzlü uşaklar çözemez!

Geçtiğimiz günlerde tersanelerde peşisıra yaşanan iş cinayetleriyle birlikte kamuoyunun oluşmasının ardından hükümet yetkilileri tersaneler bölgesine gitmek zorunda kaldılar. Yeni Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ve heyeti, kazaların yaşandığı tersanelere ziyaretlerde bulundu. Ancak, yasak savma misali yapılan ziyarette, kazayı yaşayan işçiler yerine patronlarla konuştular. Kazanın yaşandığı gemi güverteleri yerine işçilerin çay içtiği, yemek yediği bölmeleri gezdiler. Kazada yaşamını yitirmiş işçilerin ailelerini ziyaret etmek yerine taşeronun evini ziyaret ettiler. Sonra da tersane patronlarına yönelik bir çift söz söylemeden bölgeden ayrıldılar.

Bakan ve heyetinin davranışlarında şaşıracak bir yan bulunmuyor. Çünkü hükümet, sermayenin hükümeti, AKP de bir sermaye partisi. Sınıfsal çıkarları gereği, sermayenin safında yer alacak ve onun çıkarlarının savunuculuğunu yapacaklardır.

Ancak hükümet yetkililerinin tersane patronlarının yanında yer almasını sadece sermaye sınıfının temsilcisi olmaları ile açıklamak yeterli deği. AKP’nin kurmaylarının tersane patronları ile kurduğu başka ticari bağlar da mevcuttur.

“Gemi işinde çok para var!”

Daha birkaç yıl önce, Tayyip’in Amerika’daki bir dostunun bursuyla eğitim gördüğü kamuoyuna yansıyan oğlu Ahmet Burak Erdoğan da denizciliğe merak saranlar arasında. Küçük Erdoğan, ortaklarından Mert Çetinkaya’nın babasının önerisiyle gemicilik işine başlar. Çünkü “bu işte çok para vardır”. “Safran 1” adlı kuru yük gemisi birkaç milyon dolara “taksitle” alınır ve ticarete başlanır.

Gemi işine merak saran sadece Ahmet Burak Erdoğan da değildir. Abdullah Gül’ün damadı Mehmet Sarımermer de iki hafta önce 300 bin YTL sermayeyle bir bilgisayar şirketi kurar ve şirketin sözleşmesine faaliyet alanı olarak “gemi alım satımını” da ekler.

Bu kârlı işlere, her türlü yolsuzluğun altından çıkan eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve ailesini de eklemek gerekir. Bakan Yıldırım’ın oğlu da 445 bin Euro’ya gemi alır. Aynı zamanda Santour adlı firmada çalışırken, ihale olmadan Ankara Feribotu, Santour şirketine kiralanır.

Eski Çevre Bakanı Osman Pepe’nin oğulları da “gemi” işine merak saranlardan. Gemiyi alıp bir süre sonra satan Pepe’nin oğulları şimdi de “gemi inşa” işine soyunuyorlar. Pepe ailesi kurdukları şirketin “her tonajda gemi inşa tesisi, tersane, yolcu gemisi alıp-satma ve inşa etme” amacını taşıdığını söylüyor. Bu işlerini de 9 trilyonluk teşvikle yapıyorlar.

Osman Pepe, çocuklarına bu açıdan imkanlar yaratmakla kalmamış, hükümetin bakanı olmanın imkanlarını kullanarak tersane patronlarına (aynı zamanda çocuklarının ortağına) arka çıkmış. Pepe’nin yakın dostları ve şirket ortağı Kan ailesinin Altınova’da yapmak istediği tersaneye gerekli izinler, Osman Pepe tarafından sağlanmış.

İşçi kanıyla besleniyorlar!

AKP milletvekilleri, hükümet olmanın sağladığı imkanlara da yaslanarak kârlı işlerin içine girdiler, yolsuzluklar yaptılar, birçok alanda yakınlarının şirketlerine her türlü işi verdiler. Böylece sermayelerini daha da büyüttüler. Sadece verdiğimiz dört örnek bile AKP’lilerin nasıl da sermayeyle kurulan her türlü kirli işle palazlandıklarının somut göstergesidir.

Gemicilik alanında da benzer durum sözkonusudur. Tersane patronları ile her türlü kirli işin içine girenlerin birbirleriyle nasıl bir dayanışma içinde olacaklarını görmek gerekir.

Tersane patronları ile gemicilikle uğraşan AKP’lilerin ve çevrelerinin arasında çıkar birliği vardır. Hepsi de kârını artırmak için maliyetin ucuzluğuna bakar. “Gemi işinin çok para” getirmesinin gerisinde azgın emek sömürüsü, tersane işçisinin alınteri ve kanı vardır. Ne gemileri alanların ne de satanların işçinin ezilmesi, sömürülmesi hatta ölmesi umurunda değildir. Onlar sadece elde edecekleri kâra bakarlar.

Bu hükümet tersanelerdeki iş cinayetlerine en ufak bir tepki gösteremez. Buna sınıfsal çıkarları engel olduğu gibi, tersane patronlarıyla kurdukları ilişkiler de müsaade etmez. Ancak işçilerin kanı üzerinden sefahat sürenler işçiye hesap vermekten asla kurtulamayacaklardır!