5 Ekim 2007 Sayı: 2007/39(39)

  Kızıl Bayrak'tan
   Kontrol altında tutulmak istenen kardeş Kürt halkının geleceğidir…
  Diyarbakır’da Kürt Konferansı yapıldı…
İMF’nin gözü yine emekçilerin
cebinde!
Referandum mu, farsi oyun mu? - Yüksel Akkaya
Kamu emekçilerinin işgüvencesi gaspediliyor, işgüvencesiz çalışma yaygınlaştırılıyor...
Birleşik ve kitlesel bir
6 Kasım süreci örgütlemek için!
  Ulucanlar anmalarından...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  “Küreselleşme”, sendikasızlaştırma ve yoksullaştırma - 1 - Yüksel Akkaya
  TİB-DER'den çağrı!
  İşten atılan sendika çalışanları üzerine Tüm Bel-Sen üyeleriyle konuştuk...
  Çocuklarımızın kurtuluşu sosyalizmde!
  Myanmar’da özgürlüğün yolu cuntaya ve emperyalizme karşı direnişten geçiyor!
  Suriye “Ortadoğu Barış Konferansı”na
katılmayacak!
  Dünyadan...
  Ulusal sorun üzerine notlar / 2 Volkan Yaraşır
  İki gelişme ve çatışma çizgisi - M. Can Yüce
  Yeni dönemde gençlik taraf olacaktır!
  Che şahsında sosyalizm hiç olmadığı
kadar günceldir!
  Ümit yoldaşa...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kan emicilerin çocuk işçilere şefkat yalanı...

Çocuklarımızın kurtuluşu sosyalizmde!

Çocuk emeğinin sömürülmesi kapitalizmle birlikte hayatın bir parçası oldu. Burjuvazinin ucuz emek gücüne olan ihtiyacı kadın ve çocuk emeğini onlar açısından tercih edilir hale getirdi. Sanayi devriminin başlarında, kimsesiz çocukları yurtlardan alarak maden ocaklarında ve fabrikalarda çalıştıran kapitalistler, aralıksız vardiya sistemiyle çocuklara yalnızca 4-5 saatlik uyku için izin verdiler.

Aradan geçen yıllar çocuk emeği sömürüsünü yaygınlaştırdı. Her ne kadar kapitalizmin “insancıllaştırıldığı” iddia edilse de, kapitalistler timsah gözyaşları dökerek bu işin üzerine eğilse de, çocuk emeğinin azgın sömürüsü hiç bitmedi. Sermayenin en az maliyetle en fazla kâr elde etme mantığı kapitalizmin insana ait değerlerini ezdi geçti. Ancak patronlar bu utancı hiçbir zaman kabul etmedi ve türlü biçimlerde bunu göstermek için derin uğraşlara giriştiler ve girişmeye devam ediyorlar.

Ucuz ve masrafsız çocuk emeği kapitalistler tarafından özel bir tercih sebebi olurken, birçok işkolunda çocuk işçiler ağır çalışma koşulları altında, her türlü sosyal haktan yoksun bir biçimde çalıştırılmaktadırlar. Okul çağındaki çocukları tezgah başına prangalayan sistem, onların geleceklerini bu yolla zaten ipotek altına almaktadır. Çocuk işçiliği yasalarla engellenmiş olmasına rağmen, kapitalizmin daha dizginsiz ve kuralsız işlediği tekstil, dokuma ve küçük sanayi siteleri gibi yerlerde bu sömürü yoğun bir şekilde sürüyor.

Birkaç yıl önce Zonguldak’ta kaçak bir madende hayatını kaybeden 17 yaşındaki Emrah Eserli, madenlerin özelleştirilmesiyle birlikte çocuk işçilerin sayısındaki artışın belgesi olmuştu. Karadeniz Ereğli’sindeki İHD’ye göre, sorunun bir nedeni özelleştirmeler ve Türkiye taş Kömürü Kurumu’nun (TTK) küçültülmesi. Konu ile ilgili belirlenen başlıklar şöyleydi:

* Yoksullaşan Zonguldak ilinde çocuk işçiler özel ve kaçak maden ocaklarında çalıştırılıyor.

* Maden sahalarında kendi adlarına taşeron olarak açtıkları kaçak ocaklarda aileler çocukları çalıştırıyorlar.

* Kaçak üretilen kömürler özel ocak sahipleri tarafından aklanıyor.

Ülkemizde yasalara göre çocuk işçi çalıştırmanın bazı koşulları var. 18 yaşının altındaki herkesi çocuk kabul eden “Çocuk İşçi Mevzuatı”; “Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi” ve “Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması Ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi”’ne göre belli başlı kısıtlamalar ve başlıklar şöyle:

* Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar, çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.

* Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yeraltında veya su altında çalışılacak işlerde on sekiz yaşını doldurmamış erkek ve her yaştaki kadınların çalıştırılması yasaktır.

* Çocuğun fahişelikte, pornografik yayınların üretiminde veya pornografik gösterilerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunu önlemek için gerekli tedbirlerin alınması gereklidir.

* Çocuğun özellikle ilgili uluslararası anlaşmalarda belirtilen uyuşturucu maddelerin üretimi ve ticareti gibi yasal olmayan faaliyetlerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunu önlemek için gerekli tedbirlerin alınması gereklidir.

* Doğası veya gerçekleştirildiği koşullar itibariyle çocukların sağlık, güvenlik veya ahlakî gelişimleri açısından zararlı olan işi kapsar.

Ancak bu alandaki sömürü sınırlandırılabilmiş dahi değil. Zira çocukların emeğinin ve bedeninin istismarına dayalı bu sorunu tümden kaldırmak düzenin işine gelmiyor. 1999-2004 yılları arasında yapılan geniş çapta bir araştırmaya göre, şu anda dünyada yaklaşık 246 milyon çocuk işçi var. Yani sorunu üreten tek başına Türkiye’nin kural tanımaz, yasa bilmez patronlarının kötü niyeti değil. Emperyalist-kapitalist düzen bu dehşet verici sömürü çarkı içinde büyük kârlar elde etmektedir. Sermaye cephesi yasaları ile yalan söylemektedir.

Türkiye de birçok anlamda çocuk işçi cenneti konumunda. Yaklaşık 4 milyon çocuk işçi ağır şartlar altında çalıştırılıyor. Böylesi bir sömürü çarkı içinde sermayeye “emanet” edilen çocuklara ilişkin burjuvazi de boş durmuyor. Çeşitli girişimlerde bulunuyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) İşveren Bürosu (ACT/EMP) tarafından organize edilen ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) ev sahipliğinde 27-28 Eylül 2007 tarihlerinde İstanbul Dedeman Oteli’nde gerçekleştirilen “Çocuk İşçiliğiyle Mücadelede Deneyimlerin ve Alınan Derslerin Paylaşılması Konusunda Bölgesel Konferans” patronların timsah gözyaşlarına sahne oldu. Elele veren patron örgütleri, vitrin olmaktan öteye geçemeyen bir işçi örgütü ile çocuk işçilerin yanında olduklarını söylediler. “Hükümetleri çocuk işçiliğini ulusal öncelik olarak belirlemeye çağırıyoruz” diyecek kadar da yüzsüzleştiler. Yaptıkları işe kendilerini öylesine kaptırdılar ki “Çocuk İşçiliğine Karşı Ortak Bildiri” adıyla yayınladıkları metnin sonunu şu şekilde bitirmekten zerre kadar utanmadılar: “Bu Konferansın çocuk işçiliğiyle mücadelede uluslararası camianın çabalarında bir dönüm noktası teşkil etmesini ümit ediyoruz. Hayati, karmaşık ve acil bir sorun olan çocuk işçiliğiyle başa çıkılması için güçlerin birleştirilmesi gerekmektedir. Bizler, çocuklarımızın geleceğimiz olduğu gerçeğinin bilincindeyiz.”

Meslek liselerinde ve çıraklık adı altında sömürüyü yasal hale getiren, sağlıksız ve tehlikeli maden ocaklarına çocukları sokan, tekstilden metal sektörüne kadar birçok sektörde çocuk emeğini azgınca ve sınırsızca sömüren patronlar biraraya gelince, örneğin Dedeman Oteli’nde, birden duyarlı olmayı akıllarına getiriyorlar. Dedeman Oteli’nin rahat koltuklarına gömülüp sahte gözyaşları dökerek bu konuda herkesi duyarlı olmaya çağırıyorlar.

Olayın mahiyetini anlamak için asalak sömürücülerin ne dediğine daha dikkatli bakmak yetiyor. Zira TİSK “çocuklar çalıştırılmasın” demiyor. Daha “insanca koşullarda çalıştırılsın” diyor. Sanki kapitalizmin azgın sömürü çarklarında insana dair herhangi bir değerin bir hükmü varmış gibi. “İnsani” her türden değer kapitalizmin kâr mantığıyla çelişir. Zira kapitalizm insanı değil kârı temel alan bir sistemdir.

Toplantı bölgesel olunca katılan işveren örgütleri de Asya’dan, yani çocuk işçiliğinin en yaygın olduğu bölgeden (2005 yılında UNİCEF’in Güney Asya’daki çocuk işçiler hakkında hazırlattığı rapora göre çocuk işçilerin %60’ı Asya’da) geliyor. Tam bir ortaoyunu! Türkiye’nin tablosu da çok farklı değil aslında. TİSK, “çocuk işçiliğiyle mücadele (!) deneyimini” 12 ülkenin işveren örgütleriyle paylaşmış. Bu mücadele deneyiminden diğer işveren örgütlerinin öğreneceği çok şey olabilir. Rakamlar da böyle söylüyor zaten: Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2006 verilerine göre, 6-14 yaş grubunda 12 milyon 477 bin çocuğun 320 bini sanayi, ticaret ve tarımda 4 milyon 448 bini de ev işlerinde çalıştırılıyor. Bunların 182 bini kız-oğlan ayrımı yapılmayan tarım işçisi olarak çalıştırılan çocuklar. 2006 Çocuk İşgücü Anketi’ne göre, aynı yaş grubunda okula devam etmeyen çocuk sayısı 945 bin ve bunların 576 bini kız çocuğu.

Sömürücü asalakların, hayatları kapitalizmin azgın sömürü çarklarında öğütülen çocuklar umrunda dahi değil. Çocukları, onların yaşamlarını ve geleceklerini düşünen, insana yaraşır bir şekilde düzenleyecek olan tek sistem işçi sınıfının devrimci iktidarıdır. Ancak sosyalizm çocuklarımızın geleceğini kurtarabilir.

Sınıfın devrimci partisinin programında çocuk işçiliği sorununa ilişkin alınacak önlemler ve talepler “Emeğin Korunması” bölümünde şöyle ortaya konulmaktadır:

“8) 14 yaşından küçük çocukların çalışmasının yasaklanması. 14-18 yaş arası çocuklar için maddi üretimin genel ve mesleki eğitimle birleştirilmesi. 16-18 yaş arası için 4 saatlik, 14-16 yaş arası için 3 saatlik işgünü.

“9) Ortaçağdan kalma bir yarı-feodal uygulama olarak çıraklığın tasfiyesi.”