17 Ağustos 2007 Sayı: 2007/32(32)

  Kızıl Bayrak'tan
   Çok yönlü saldırılara karşı işçilerin ve
halkların direnişi!
  Ortadoğu’da etkin rol mü, ABD’yle suç ortaklığını pekiştirmek mi?
ABD ve işbirlikçilerinin cumhurbaşkanı seçimi...
17 Ağustos unutulmasın...
Tekstil TİS’leri ihanet öncesi sessizliği yaşıyor
Kamuda toplu görüşme süreci başladı.....
  Elektropak işçisi eylemde
  Texim Tekstil’de iş bırakma!
  Tersanede direniş kazandı!
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Sermaye grev hakkına saldırıyor…
  Sermayenin saldırılarını püskürtmek için ortak komite, birleşik direniş!
  Kadın vekiller kadın sorunuyla ne kadar ilgili?
  Emperyalist-kapitalist sistem kadın sorununu çözemez,
  Formula 1 sermayenin
uluslararası bir sirkidir!
  Mamak 4. Kültür Sanat Festivali’nde buluşalım!
  BM: “Kosova bölünebilir!”
  BM Irak’ta etkin role hazırlanıyor
  Şangay İşbirliği Örgütü’nden
askeri tatbikat
  Savaştan gıdasını alan tüccarlar - Abu Şehmuz Demir
  Filistin, Irak ve Lübnan’da mikro ve kanton devletler kuruluyor... / 3 - Volkan Yaraşır
  Kavel Müzik Grubu’yla devrimci sanat üzerine konuştuk...
  “Bu makine de faşistleri öldürür!”
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Bu makine de faşistleri öldürür!”

ABD’de büyük bunalım yıllarında elinde gitar Amerikan folk müziğini yoksullar için söyleyen bir adam dolaşıyordu. İşçi sınıfının ve tüm ezilenlerin isyanını kendi bildiği dille müziğine yansıtan Woody Guthrie (asıl adı Woodrow Wilson Guthrie) daha 15 yaşında trenlerde dolaşmaya başlamıştı. Tüm deneyimini gitarıyla gezdiği işsiz ve göçmen kamplarındaki insanlarla paylaştı. Bir yandan müziğini yaşatmaya diğer yandan da ailesini geçindirmeye çalışan Woody Guthrie gitarına “this machine kills fascists” (bu makine faşistleri öldürür) yazmıştı. Müziğin efsane ismi II. Dünya Savaşı’ndan etkilenerek bu sözü yazmıştı. Yaptığı müziğin insanları birbirine yaklaştıracağını ve bunun faşizmin panzehiri olduğunu düşünüyordu. Buna uygun bir duruşla üretim yapıyordu.

O’nun arkasından birçokları geldi. Bunlardan biri olan ve Rage Against The Machine, ardından Audioslave gruplarında gitar çalmış Tom Morello da gitarına Guthrie’ye ithafen “bu makine de faşistleri öldürür” yazdı. Morello daha önce Rage Against The Machine grubuyla New York borsasının tarihinde ilk kez erken kapanmasına neden olan konseri vermişti. Benzer bir şekilde çaldığı gruplarla beraber Zapatistalara destek vermekten savaş karşıtı gösterilere katılmaya dek varan birçok konsere katıldı. Tom Morello’yu ağzına polisin attığı gaz bombasından korunmak için bağladığı eşarbıyla eylemlerde görmek mümkün. Los Angeles’ın dünyanın en pahalıları arasına girebilecek otellerinde çalışanların sendikal hakları için yaptıkları gösteri esnasında tutuklanan Morello, tutuklanmadan hemen önce şöyle demişti: “Onlara destek olduğumuzu göstermek için buradayız, onların sendikalaşmasına yardım etmek, bu otellerin sahiplerinin kazandığı milyon dolarların yanında fakirlik sınırının altındaki ücretlerini yükseltmek için buradayız”.

Tom Morello, The Nightwatchman adını kullandığı ilk solo albümüne ‘One Man Revolution’ adını vermiş. Albümle aynı ismi taşıyan şarkıdaysa; “Tek kişiyim ben/ Tek kişi/ Tek kişilik bir devrimim/ Havana’nın caddelerinde/ Sarıldılar bana, öptüler beni/ Playboy Mâlikhanesi‘nde/ Listede yoktu adım” diyor. Şarkı şöyle devam ediyor: “Kâbuslarımda/ Caddeler alev alev yanıyor/ Rüyalarımda da öyle/ Los Angeles’ın sokaklarında/ Tanırlar beni/ Bilirler adımı”. Albümündeki şarkılar içinse “2007 yılında işçi sınıfı mücadelesine dair yazılması gereken şarkılar olduğunu düşünüyorum. Mesela ‘Union’ (Sendika) şarkısı” diyor. Şarkının sözleri şöyle: “Nereleri daha çok acıyacaksa oraya vur/ Seni besleyen eli ısır/ Birkaç uyarırlar seni/ Sonra gözetim altına filan alırlar/ Ceza da verirler belki/ Ama biliyorum ben nerede durmam gerektiğini/ Grev hattının en önünde benim yerim/ Kendi yaşadıkları dönemde savaşan Joe Hill ve Caesar Chavez gibi...”

Tom Morello kendini bir sosyalist olarak tanımlıyor. Ancak yaptığı “tek kişilik devrim” şarkısının soldaki böylesi bir örgütsüzlük atmosferi ile çelişiyor olmasını da bir röportajında şöyle cevaplıyor: “Çocukluğumdan beri hem rock gruplarında, hem de her türlü sol örgütlenmede aktif rol aldım. Ama insan bazen tek başına hareket ettiğinde kendini daha rahat ve özgür hissediyor. Mesela Rage Against The Machine zamanlarında herhangi bir hayır konserine çıkmaya karar verebilmek için grubun biraraya gelip tartışmasını beklemek zorundaydım. Katılmaya karar verdiğimizde de bu fazla masraflı ve gösterişli bir hal alıyordu. Şimdi bir yerden çağırdıklarında elime gitarı alıp gidiyorum! ‘tek kişilik devrim’ dediğim bu… Çok kişisel şarkılar da yazabilirsin, ülkenin köpeklere yem edildiğini görmene rağmen, gayet burnu havalarda, kendinden memnun takılabilir, bilgisayar oyunu oynamayı tercih edebilirsin. Ama Beyaz Saray’da bir savaş suçlusu otururken, buna karşı bir şey yapmazsan, geceleri nasıl uyuyabilirsin ki?”

Morello tüm dünyaya saran kapitalizme karşı duruşunu da şöyle özetliyor: “Rock yıldızlarının ellerindeki etkileme gücünü ve paralarını, daha pahalı yeni otomobiller almak yerine Afrika’da açlığı durdurmaya kullanmalarını olumlu bulurum. Ancak ben daha devrimci bir duruşun yanındayım, reformist değil.”

Kapitalizmin tüm “hükümdarlık” gösterilerine rağmen bugüne kadar sokaklarda “Yaşasın kapitalizm” sloganlarını hiç duymadık. Sokakları hala daha güzel günler için umut besleyenlerle doluyor ve onların seslerine ev sahipliği yapıyor. İşte bu yüzden burjuvazinin korkusu hala yaşıyor. Dünyanın her köşesinden kapitalizme karşı sesler yükselmeye devam ediyor. Kapitalizmin ürettiği herşey sabun köpüğü gibi kaybolurken ona karşı duranların herşeye rağmen yaşamaya ve direnmeye devam ettiğini görüyoruz. Tom Morello da gitarıyla ve müziğiyle kapitalizme ve onun yarattığı yıkıma kendi cephesinden bir yanıt vermeye çalışıyor.