17 Ağustos 2007 Sayı: 2007/32(32)

  Kızıl Bayrak'tan
   Çok yönlü saldırılara karşı işçilerin ve
halkların direnişi!
  Ortadoğu’da etkin rol mü, ABD’yle suç ortaklığını pekiştirmek mi?
ABD ve işbirlikçilerinin cumhurbaşkanı seçimi...
17 Ağustos unutulmasın...
Tekstil TİS’leri ihanet öncesi sessizliği yaşıyor
Kamuda toplu görüşme süreci başladı.....
  Elektropak işçisi eylemde
  Texim Tekstil’de iş bırakma!
  Tersanede direniş kazandı!
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Sermaye grev hakkına saldırıyor…
  Sermayenin saldırılarını püskürtmek için ortak komite, birleşik direniş!
  Kadın vekiller kadın sorunuyla ne kadar ilgili?
  Emperyalist-kapitalist sistem kadın sorununu çözemez,
  Formula 1 sermayenin
uluslararası bir sirkidir!
  Mamak 4. Kültür Sanat Festivali’nde buluşalım!
  BM: “Kosova bölünebilir!”
  BM Irak’ta etkin role hazırlanıyor
  Şangay İşbirliği Örgütü’nden
askeri tatbikat
  Savaştan gıdasını alan tüccarlar - Abu Şehmuz Demir
  Filistin, Irak ve Lübnan’da mikro ve kanton devletler kuruluyor... / 3 - Volkan Yaraşır
  Kavel Müzik Grubu’yla devrimci sanat üzerine konuştuk...
  “Bu makine de faşistleri öldürür!”
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kamuda toplu görüşme süreci başladı...

Hak ve taleplerimiz için fiili-meşru mücadeleye!

Kamu sendikalarıyla hükümet arasındaki toplu görüşme süreci 15 Ağustos’ta başlıyor. Görüşmelerle kamu emekçilerinin ücretlerine yapılacak zam konusu bir kez daha belirlenecek. Daha doğrusu devlet bunu böyle sunmaya çalışıyor. Aslında zam oranlarının İMF bürolarında çoktan belirlendiği, bu görüşmelerle yapılmaya çalışılanın sadece belirlenen bu oranların sendikalara onaylatılması olduğu artık biliniyor.

Bu yıl 6.’sı yapılan görüşmeler de tam bir ortaoyunu. Zira hükümet önden belirlediklerini masada sendikalara dayatıyor. Devlet güdümlü sendikalar da hükümetin ekmeğine yağ sürerek milyonlarca kamu emekçinin hak gasplarına sessiz kalıyor.

Bu yıl da değişen bir şey olmayacak. Güdümlü sendikalar devletin muhatabı olarak bu görüşmelere katılacak. KESK ise, kendi hatalarının devletin oyunlarıyla birleşmesi sonucu, biri hariç tüm sendikalarında görüşme yetkisini yitirdikten sonra, bu yıl da görüşmelere katılmayacağını açıkladı. Geri dönüp “fiili meşru mücadele” argümanıyla ortaya çıkıyor, fakat kamuoyuna açıkladığı eylem takviminin, o geçmiş ‘fiili meşru mücadele’ ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Fiili meşru mücadelenin nasıl olduğunu en iyi bilenler, yine, KESK’e bağlı sendikalarda örgütlü olan kamu emekçileridir. Çünkü kamu emekçisinin sendika hakkını kazanması onların dişe diş mücadelesi sayesinde gerçekleşmiştir.

Sendika hakkı kazanıldı ama, onun temel direklerinden TİS hakkı budanarak. Yani kamu alanında faaliyet gösteren sendikalar henüz tam sendika sayılmaz. En azından, toplusözleşme ve grev hakkı kazanılıncaya kadar bunu böyle kabul etmek ve sendikaları gerçek birer sendika haline getirebilmek için, yeniden, fiili meşru mücadele hattını oluşturmak gerekiyor.

Görüşme dönemi nedeniyle oluşturulan eylem takvimine, KESK bürokratlarının gözüyle değil, hak ve özgürlüklerin kazanılması için gerekenler açısından bakmak gerekiyor. Eylemlerin kitleselliği ve taleplerini bu bakışla ele almak gerekiyor. Doğal olarak, en başta yer alması gereken temel taleplerden birisi grev ve toplusözleşme hakkıdır. Sendika hakkı nasıl sendikalar kurularak kazanıldıysa, grev hakkı da grev yaparak kazanılabilir. Kamu emekçisi sendikalarından ve konfederasyonundan grev kararı istemeli, buna hazır olmalıdır.

Sosyal hakların gaspı, iş güvencesine yönelik saldırılar, ücretler ve çalışma koşulları her zaman olduğu gibi bugün de talepler arasındadır. Hak ve talepler için fiili-meşru eylem biçimleri işyerlerinden başlayarak alanlara doğru örgütlenmelidir, meydanlara akmalıdır.

Bu aynı süreç kamu TİS’lerinin de yürütüldüğü bir dönemdir. Kamu sektöründe TİS süreci tıkanan ve grev aşamasına gelen işletmelerin başında da THY gelmektedir. Havayolu çalışanları grev adını anmaya başladığından beri ise, sadece işverenleri THY’nin değil, başta sermaye devleti olmak üzere, nerdeyse tüm sermaye örgütlerinin, tek tek sermayedarların, düzen medyasının saldırı kampanyasıyla karşı karşıyadır. Bugün hava işçileriyle dayanışma, sınıf mücadelesinin zorunlu gereklerinden biridir. Kamu emekçileri sadece kendi hak ve talepleri için değil, TİS’leri tıkanan, kölelik koşullarında çalışan işçi sınıfıyla dayanışmayı yükseltmeli, taleplerini ortaklaştırmalıdır.

Ortak mücadelenin örgütlenebilmesi, grev hakkının daha güçlü dillendirilmesi ve hayata geçirilebilmesinin imkanları her zamankinden daha fazla vardır. Yeter ki bu sorumlulukla davranalım. İşyerlerini ve meydanları mücadele alanlarına çevirelim!

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!


THY’de baskılar devam ediyor!

THY’de yaşanan gerilimli süreç geçen hafta grev oylaması ile hat safhaya tırmanmıştı. Sermaye, kendi hukukunu dahi tanımadan hayata geçirdiği grev oylamasında baskı ve tehditlerle sandıktan hayır kararı çıkartmayı, böylece üzerindeki yükten kurtulmayı hedeflemişti. Ancak sonuç istediği gibi olmadı. Yaşanan baskılar, grev oylamasının dört güne yayılması, kapsam dışı personelin oylamaya dahil edilmesi dahi sandıktan hayır kararının çıkması için yeterli olmadı. Sonuçta THY işçileri tüm baskılara rağmen taleplerinin arkasında olduklarını bir kez daha “greve evet” diyerek göstermiş oldular.

Grev oylamasının da geride kalması ile birlikte grev için resmi 60 günlük süre başlamış oldu. Bu süre içerisinde Hava-İş 6 işgünü önceden haber vermek kaydıyla grev uygulamasını başlatabilecek.

THY yönetimi oylamanın hemen ardından yeni bir teklif getirmeyeceğini ifade etti. TİM başta olmak üzere bir dizi sermaye kuruluşu ise grevin ertelenmesi için hukuki yollara başvuracağını açıkladı. Burjuva medya da bir kez daha bu koroya katılarak Almanya’da demiryolu işçilerinin grevinin ertelenmesini örnek gösterdi. Alman Mahkemeleri turizmin en yoğun olduğu dönemde ekonomiye darbe vuracağı gerekçesi ile demiryolu işçilerinin grev kararını yasaklamıştı. Burjuva medya bu kararın THY için de örnek olması gerektiğini ifade etmekte gecikmedi.

Ortamın bu derecede sertleşmesi ile birlikte ise AKP hükümeti de devreye girmiş oldu. Hafta başında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında konu gündeme alınarak bir “uzlaştırma komisyonu” kuruldu. Bu komisyonun uzlaştırmadan öte grevi ezme, THY çalışanlarının haklarını budama komisyonu olduğu ise bugünden görülen bir gerçek.

Kurulan komisyon önce Türk-İş Başkanı Salih Kılıç ile görüşerek ondan da ihanet yemini almış oldu. Hemen ardından ise sorunun çözüleceğine dair açıklamalar yapmaya başladı. Çalışma Bakanı Başesgioğlu bir açıklamasında “İleri demokrasilerde grev ve lokavt kararlarına alışmak gerekir!” diyerek grevin demokratik bir hak olduğunu vurguladı ve olası bir grev durumunda ekonominin zarar göreceğine dair açıklama yapanları eleştirdi, sakin olmaya çağırdı. Ancak Başesgioğlu bu açıklamayı yaparken Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın bu kapsamda yaptığı açıklamaların adını bile anmadı.

Bu arada hükümetin “uzlaştırma” komisyonu 15 Ağustos günü tarafları biraraya getirdi. Bu toplantıdan halen bir bilgi yansımamış olmakla birlikte, Kamu İşverenleri Sendikası Genel Sekreteri Adnan Çiçek ve Çalışma Genel Müdürü Saadettin Akyıl 16 Ağustos günü THY yetkililerini, 18 Ağustos günü ise Hava-İş yetkililerini ziyaret edecekler. Bu tekil ziyaretlerin ardından taraflar 20 Ağustos Pazartesi günü tekrar biraraya gelecekler.

Sorunu “barışçıl” yollarla çözmek istediğini ifade eden hükümet yetkilileri gerektiği koşullarda grevi erteleyeceklerinin de sinyalini veriyorlar. Başesgioğlu, yaptığı “umut” dolu açıklamada Bakanlar Kurulu’nun erteleme hakkını kullanıp kullanmayacağına ilişkin bir soru üzerine “Erteleme konusunu hiç telafuz etmek istemiyorum. Umarım süreç böyle bir noktaya gelmez” diyerek, olası bir durumda bu kararı vereceklerini üstü kapalı bir dille ifade etmiş oldu. “Grev demokratik bir haktır” diyen Başesgioğlu, aslında yalan söylediğini, bir kez daha sermayenin çıkarı için “demokratik bir hakkı” yasaklamaktan çekinmeyeceklerinin sinyalini vermiş oldu.


KESK: “Görüşmelere katılmıyoruz!”

Kamuda toplu görüşme süreci 15 Ağustos günü başladı. Görüşmelere Kamu-Sen, KESK ve Memur Sen katıldı. KESK heyeti başbakanlığa eylemle uğurlandı.

Başbakanlık önünde İ. Hakkı Tombul tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada kamu emekçilerinin toplu sözleşme yapması için hukuki herhangi bir engel olmadığı, engelin siyasi olduğu belirtildi. Görüşme sürecinin toplu sözleşme olması gerektiği, masaya hükümetin tavrını öğrenmek için gidildiği ve ona göre KESK’in tavır belirleyeceği ifade edildi. Ekonomik programları da eleştiren tombul IMF programının işçi, memur, işsiz herkesi mağdur ettiğini ve KESK’in bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm ezilenlerin sesi olmaya devam edeceğini söyledi. Son olarak KESK’i masada güçlü kılacak şeyin sokaklar ve işyerleri olduğu belirtildi. Heyet alkışlarla Başbakanlığa gönderildi. Ardından yeniden YKM önüne giden emekçiler KESK heyetini beklemeye başladı.

Toplantıdan çıkan ve YKM önünde açıklama yapan Tombul, “sözleşme talebinin” karşılık bulmadığını, bu nedenle görüşmelere katılamayacaklarını ifade etti.

Eylemde “Toplu sözleşme hakkımız grev silahımız!”, “Hak verilmez alınır zafer sokakta kazanılır!”, “Yoksullukta eşitlik istemiyoruz”, “Gerici, ırkçı kadrolaşmaya son!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/Ankara