13 Temmuz 2007 Sayı: 2007/27(27)

  Kızıl Bayrak'tan
   “Sınır dışı operasyon” yeniden ısıtılıyor...
  İşçi ve emekçiler devrimin ve sosyalizmin
bayrağı altında birleşmelidir!
CHP-MHP koalisyonu kimin için seçenek,
nasıl bir seçenek?
Ülkeyi talan eden hırsız tüccarlardan hesap soralım…
Petkim’in özelleştirilmesi ve ötesi
BDSP’nin seçim faaliyetlerinden...
  BDSP’nin bağımsız sosyalist milletvekili adaylarıyla konuştuk...
  Eksen Yayıncılık’tan seçimler üzerine çıkan kitapların tanıtımı... Tasfiyeci sürecin son aşaması: Parlamentarizm
  Elektropak işçisi mücadeleyle kazanacak!
  Düzen partileri hangi kadınlara sesleniyor?
  Seçim çalışmalarına keyfi engellemeler...
  Yoksulluktan kurtulmak için
kapitalizmden kurtulmak gerekir
  Parlamento sevdası herkesi
birbirine benzetiyor!
  Çalışma ilişkileri nereye ya da Çin nereye düşer usta?- Yüksel Akkaya
  Liberal sol, Baskın Oran’la makyaj tazeliyor!
  Küresel ısınma dünyayı tehdit ediyor...
  Binali Soydan’la dayanışma eylemlerinden....
  Parlamenter avanaklık değil komünist devrimcilik!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Düzen partileri hangi kadınlara sesleniyor?

Seçimlerin yaklaşması ile beraber düzen partileri hemen hemen her konuda fikir beyan etmeye başladı. “Kadınların toplumsal yaşamdaki rolü” başlığı ise seçimlerden önce tartışılmaya başlanmıştı. Bütün partilerin seçim bildirgelerinde kadınlara özel bölümlerin ayrılması, aday listelerine kadınların girmesi ile sonuçlanan bu tartışmanın merkezinde ise kadınların siyasal yaşamdaki temsiliyeti bulunuyor. Burjuva politikacılar meclisin vizyonu için kadına özel ilgi gösterirken, burjuva kadınlar ise “kadını en iyi kadın anlar” diyerek sınıflar üstü bir kadın sorunu tanımladılar. Sonuçta düzen partileri ve burjuva kadın örgütleri elele vererek garip bir formül yarattılar: “Kadın sorununun kökeninde temsiliyet sorunu vardır! Kadını en iyi kadın anlayacağından ve düşüneceğinden meclise ne kadar çok kadın girerse sorun da o kadar çözülebilir olur!” Bu garip formül, (elbette açıktan böyle ifade edilmiyor ama yaratılan algı bu) bu ülkede Tansu Çiller’in başbakanlık yaptığı dönemin hatırlatılması ile çürütülebilir elbette! Ancak bu algıyı çürütmek emekçi kadın sorununun çözülmesi anlamına gelmeyecektir. Emekçi kadınların sorunlarının bu düzende çözülmesinin olanağı yoktur! Bu çerçevede düzen partilerinin bildirgelerinde seslendiği kadın, emekçi kadın değildir! Emekçi kadınlar bir seçimde daha tıpkı toplumsal yaşamda olduğu gibi kenara itilmiştir!

Düzen partilerinin seçim programlarında işçi ve emekçi kadınlara yer yok!

Özellikle AKP ve MHP’nin seçim bildirgelerinde kadın sorununu aile içi şiddet ve aile içinde “eşitlik”ten ibaret algılamaları göze çarpıyor. Söz konusu bildirgelerde fabrikalarda ucuz emek sömürüsüne maruz kalan, sigortasız, güvencesiz, kreşsiz çalışan kadınlara ilişkin tek bir söz yer almıyor. “Eşit işe eşit ücret” talebinin yanından bile geçilmiyor!

Kapitalizmin yasaları gereği sömürülen kadın emeği sorununu düzen partilerinin çözebilme olanağı yok. Zira onların bu düzendeki rolü söz konusu sömürünün sürekliliğini güvence altına almaktır! Düzen partilerinin bildirgelerinde eşitlik tanıyacaklarını ifade ettikleri kesim, tekstil atölyesindeki genç kadınlar ya da tütün işçileri değildir. Onlar burjuva kadınlarını, kendi eş ve çocuklarını düşünüyorlar! Onlara kendileriyle, yani burjuva erkeklerle eşitlik hakkı vaadediyorlar.

İşçi ve emekçi kadınların sorunlarını çözmek, “çalışma hayatında eşitliği sağlayacağız”, “Aile içinde eşitliği sağlayacağız” gibi ne olduğu belirsiz cümlelerle sağlanamaz. Bu konuda somut adımlar atmak gerekmektedir. Bu ise, ancak sömürünün kaynağı olan kapitalizmin ortadan kalktığı, ev emeğinin toplumsallaşarak kadının omuzlarına binen bir yük olmaktan çıkarıldığı koşullarda mümkündür. Açık ki, bunları yapacak olan da düzen partileri değil, işçi sınıfı ve emekçi kesimlerin kendisidir! İşte bu yüzden düzen partilerine verilecek her oy, emekçi kadınların bugün mahkum edildiği çifte sömürüye onay vermek, kadının gerek ev yaşamındaki gerekse fabrikadaki köleliğine ses çıkarmamak anlamına gelecektir!

Düzen partilerinin seçim programlarında Kürt kadınına yer yok!

Düzen partilerinin seçim bildirgelerinde “Kürt kadınının” esamesi bile okunmuyor. Töre cinayetleri karşısında sıfır tolerans vb. söylemlerin öne çıkartıldığı, kadının aile içindeki konumunun ele alındığı bildirgeler, Kürt emekçi kadınlarının karşı karşıya kaldığı cinsel ve sınıfsal sömürüyü derinleştiren ulusal sömürüye gözlerini yumuyor. CHP’nin programında Kürt kadınlarının yok sayılması çok daha açık göze çarpıyor. “Kadınlar haklarını alacak, Türk kadını, ekonomide, eğitimde, siyasette haklarına kavuşacak, kimliğini bulacak” diyen CHP, bu söylemi ile Kürt kadınlarının haklarını elinin tersi ile ittiğini doğrudan açıklamış oluyor.

MHP’nin halihazırda bir açıklama yapması zaten gerekmiyor. Faşist partinin programında Kürt kadınlara ilişkin herhangi bir ifade yer almıyor. Ancak milliyetçi-gerici partinin Kürt sorunu konusundaki yaklaşımı, Kürt kadınları konusundaki yaklaşımını da belirliyor.

Kürt emekçileri bu coğrafyada belki de en fazla ezilen, en fazla baskı ve şiddete maruz kalan kesimdir. Sınıfsal ve cinsel sömürüye ulusal sömürü eklenir. İşte bu yüzden düzen partilerine verilen her oy, Kürt emekçi kadınlarının özgürlük mücadelesine sırt çevirmek, devlet terörüne onay vermek anlamına gelecektir!

Kadınlar, düzen partileri için vitrin süsüdür!

Düzen partileri kadınları yedekleyebilmenin telaşı ile bir takım vaadleri, “yapacağız, edeceğiz”leri alt alta sıralamaya başladı. Ancak sonuç, bu noktada da burjuva kadınların beklentilerinin dahi karşılanamaması oldu.

Kapitalizmle beraber kadın artık bir metadır! Kadın tek başına bir vücuttan, bir bedenden, bir et parçasından ibaret algılanmaktadır. Saçıyla, başıyla, makyajıyla... Sermaye düzeninin reklam araçlarından biri de kadındır! 22 Temmuz seçimleri buna bir örnektir. Bu seçimlerde kadınlar düzen partilerinin demokratik görüntüsünün ölçeği ilan edilmiştir. Bu yüzden söz konusu partilere süs bebekleri ihraç edilmiştir. Düzen partilerine verilecek her oy kadının vitrin süsüne indirgenen toplumsal rolüne onay vermek anlamına gelecektir!

Kadınlara eşitlik söylemi düzen partileri için koca bir yalandır!

Seçim bildirgelerinde yazanlar da, meydanlardaki vaadler de boştur! Düzen partileri eşine tokat atan milletvekilini savunurken, kadın ayrımcılığını derinleştiren yasaları çıkartırken, çalışma hayatındaki eşitsizliği derinleştiren sosyal yıkım saldırılarını hayata geçirirken maskelerini düşürmüşlerdir.

Onların bugün “eşitlik” diye ortaya çıkmaları seçim icabıdır. Oy avcılığı meclisteki icraatlarını da, söylemlerini de unutturmuştur onlara. Bu ülkenin başbakanı kadınlara eşitlik vaadettiği gün, başka bir partiye saldırırken “bekara karı boşamak” ile başlayan bir cümle kurabilmiş, bu ülkeye cumhurbaşkanı olarak önerilen isim, “erkeklik” kriterini ortaya atabilmiştir. Geçmişte ünlü bir kadın bakan kadınlara “bekaret kontrolü” yapılmasının ısrarcı savunucusu olmuştur.

Gerçekler apaçık ortadadır. Düzen partileri kadın sorununu bu seçimlerde de teğet geçmiştir! Çünkü emekçi kadınların sorunu bu düzenin seçim bildirgelerine sığamaz! Bu düzenin yasalarıyla çözülemez! İşte bu yüzden düzen partilerine verilecek her oy kadınların daha fazla aşağılanması, ezilmesi, ikincil konumunun pekiştirilmesi anlamına gelecektir! İşte bu nedenle emekçi kadınlar düzen partilerine oy vermeyecek, onlardan hesap soracak!



 

Kadına yönelik şiddet artıyor

Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı’nın hazırladığı “2006 Yılı Faaliyet Raporu”na göre, geçen yıl 72 bin 643 kadın şiddet içerikli suçlardan mağdur oldu. Bu kadınlardan 842’si cinayete kurban giderken, yaralanan kadın sayısı 9 bin 317 oldu.

Geçen yıl darp edilen kadın sayısı da polis kayıtlarına 22 bin 884 olarak yansıdı. 5 bin 972 kadın kaçırılırken, tehdide maruz kalan kadın sayısı 9 bin 675’e ulaştı. Aile içi şiddete maruz kalan kadın sayısı 14 bin 989 olarak emniyet kayıtlarına geçti.

Yine emniyet verilerine göre, cinsel suça maruz kalan kadınların sayısında da artış oldu. Buna göre, bin 113 kadın tecavüze uğradı, “ırzına tasaddi” edilen kadın sayısı 872 oldu. Evlenme vaadiyle kızlığını kaybedenlerin sayısı ise kayıtlarda 281 olarak yer aldı. Fuhuşa teşvik edilen ve kadın ticaretine maruz kalan kadınların sayısı 380 olarak kayıtlara geçti.

Geçen yıl 466 kadın intihar etti, intihar girişiminde bulunan kadınların sayısı ise 5 bin 852 oldu.

2005 yılında 41 bin 81 kadın şiddete maruz kalmıştı. Bu kadınlardan 824’i cinayete kurban gitmiş, 5 bin 257’si yaralanmış ve 13 bin 188’i de darp edilmişti. Aynı yıl 4 bin 111 kadın kaçırılırken, 3 bin 511 kadın tehdit edilmişti. Cinsel istismara maruz kalan kadınlardan 934’üne tecavüz edilmiş, 635’inin ırzına tasaddide bulunulurken, 288 kişi de evlenme vaadiyle kandırılmıştı. Polis kayıtlarına göre aynı dönemde 455 kadın intihar ederken, 2 bin 921 kadın ise intihara teşebbüs etti.

Emniyet verilerine göre, 2006 yılında şiddete maruz kalan kadınlardan 11 bin 2’sinin 18 ve altındaki yaş grubunda, 2005 yılında ise şiddete maruz kalan kadınların 7 bin 231’i 18 ve altı yaş grubunda yer alıyor.

Elbette bunlar şikâyet üzerine tutulan kayıtlar gerçek rakamların bunun çok üzerinde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır