13 Temmuz 2007 Sayı: 2007/27(27)

  Kızıl Bayrak'tan
   “Sınır dışı operasyon” yeniden ısıtılıyor...
  İşçi ve emekçiler devrimin ve sosyalizmin
bayrağı altında birleşmelidir!
CHP-MHP koalisyonu kimin için seçenek,
nasıl bir seçenek?
Ülkeyi talan eden hırsız tüccarlardan hesap soralım…
Petkim’in özelleştirilmesi ve ötesi
BDSP’nin seçim faaliyetlerinden...
  BDSP’nin bağımsız sosyalist milletvekili adaylarıyla konuştuk...
  Eksen Yayıncılık’tan seçimler üzerine çıkan kitapların tanıtımı... Tasfiyeci sürecin son aşaması: Parlamentarizm
  Elektropak işçisi mücadeleyle kazanacak!
  Düzen partileri hangi kadınlara sesleniyor?
  Seçim çalışmalarına keyfi engellemeler...
  Yoksulluktan kurtulmak için
kapitalizmden kurtulmak gerekir
  Parlamento sevdası herkesi
birbirine benzetiyor!
  Çalışma ilişkileri nereye ya da Çin nereye düşer usta?- Yüksel Akkaya
  Liberal sol, Baskın Oran’la makyaj tazeliyor!
  Küresel ısınma dünyayı tehdit ediyor...
  Binali Soydan’la dayanışma eylemlerinden....
  Parlamenter avanaklık değil komünist devrimcilik!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

DİSK yönetimi safını seçti,
hazırola geçti!

DİSK yönetimi, genel seçimleri çok erken bir tarihte gündemine almıştı. Daha ortada seçimlere dair bir tartışma yokken, “AB standartlarında” bir “sol” parti kurarak düzen siyasetinin bu alandaki ihtiyacına yanıt verme misyonuyla harekete geçmiş, 10 Aralık Hareketi denen ucube siyasal oluşum bu çabaların sonucunda ortaya çıkmıştı.

Fakat son aylarda yaşanan hızlı siyasal gelişmeler ve oluşan dengeler Süleyman Çelebi ve ekibinin büyük umutlar bağladığı 10 Aralık Hareketi’ne yaşam şansı tanımadı. Ordu merkezli laik cephe ve AKP gericiliği eksenlerinde oluşan kutuplaşmanın basıncı nedeniyle “AB standartlarında” sol parti kurma projesi ve “solu birleştirme” çabaları sonuçsuz kaldı.

Oluşan dengeler içerisinde iki arada bir derede kalan DİSK yönetimi, bir yandan “sivil generaller”in düzenlediği Cumhuriyet mitinglerinde boy gösterdi, diğer yandan darbe ve provokasyon girişimlerine karşı ilerden tutum almaya çalıştı. Son birkaç aydan bu yana yaşanan gelişmeler, yapılan açıklamalar DİSK yönetiminin ikircikli tutumunu ortaya koymakta idi.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin 6 Temmuz tarihli son açıklaması, bu ikircikli davranış çizgisinin artık sona erdiğini, DİSK yönetiminin generallerin sözcüsü durumundaki CHP’ye yedeklenerek kendi tercihini yaptığını göstermektedir.

Süleyman Çelebi’nin yaptığı basın açıklamasında kamuoyu ile paylaşılan “2007 seçimleri ve DİSK’in Tavrı” başlıklı bildiri metni, Süleyman Çelebi açısından bir “kürkçü dükkanına dönüş” hikayesi olmakla birlikte, Türkiye’deki sendikal hareketin düzen siyaseti karşısındaki konumunu, tutumunu ortaya koyan bir utanç vesikası niteliğindedir.

Bildiriden anlaşıldığına göre DİSK yöneticileri CHP’nin ellerine tutuşturduğu “pusula”yı evirip çevirmişler, uzun uzun incelemişler. Sonunda da “Milletvekili aday listelerinde sol ve sosyal demokrasinin evrensel ilkelerine uymayan adaylar olmasına, seçim bildirgelerindeki kimi eksiklikleri ve doğru bulmadığımız politikaları tespit etmemize karşın, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar gözetilerek, Cumhuriyet’in temel ilkeleri temelinde seçime birlikte giren CHP-DSP işbirliğinin işçi ve emekçi halkın kimi ekonomik, demokratik ve siyasi taleplerine programında yer vermesi de dikkate alınarak desteklenmesi”ni kararlaştırmışlar.

Cümlenin başındaki “Milletvekili aday listelerinde sol ve sosyal demokrasinin evrensel ilkelerine uymayan adaylar olmasına, seçim bildirgelerindeki kimi eksiklikleri ve doğru bulmadığımız politikaları tespit etmemize karşın” sözü kimseyi yanıltmasın. DİSK’in CHP’nin kuyruğuna yedeklenmesinin asıl nedeni CHP ve DSP ikilisinin Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar gözetilerek, Cumhuriyet’in temel ilkeleri temelinde seçime birlikte girdikleri yönündeki inanç ve tespittir. Bu sözler kimseye yabancı değildir. Bu gibi laflar darbe heveslisi generallerin kullanmayı pek sevdiği sözlerdir. Bunlar, darbecilerin siyaset alanındaki temsilcisi olan Deniz Baykal’ın her gün yüz kere tekrarladığı sözlerdir. Bunlar, “sivil generaller” tarafından organize edilen “cumhuriyet mitingleri”nin beylik sloganlarıdır. Ve nihayet bunlar, DİSK yöneticilerinin, darbe heveslisi generallerin, general eskilerinin karşısında hazır ol durumuna geçmelerinin resmidir.

DİSK’in yayınladığı bildiri metninin söyleyip söyleyeceği tek şey budur. Gerisi, işçi sınıfını da generaller karşısında esas duruşa çağırma tutumunu mazur göstermeye dönük laf cambazlığından başka bir şey değildir.

Örneğin yayınlanan bildiride DİSK yönetimi “Seçim sürecinde toplumumuzu terör, ırkçılık, etnik ve dinsel ayrımcılık üzerinden ayrıştırmak ve çatıştırmak çabaları toplumsal bütünlüğümüzü tehdit ettiği kadar aynı zamanda ülkemizde yaşanan soygun ve sömürüyü gizleyen, dikkatlerden uzak tutmaya yarayan tehlikeli yaklaşımlardır” demektedir. Peki toplumu “terör, ırkçılık, etnik ve dinsel ayrımcılık üzerinden ayrıştırmak ve çatıştırmak” için çalışıp çabalayanlar kimlerdir? Toplumu terörize edenler, Kürt ve Türk halkları arasına düşmanlık tohumları ekenler, savaş çığlıkları atanlar DİSK’in desteklemeye karar verdiği CHP’nin gerisindeki düzen güçleri değil midir?

Bir başka örnek daha verelim. DİSK’in bildirisinde “Yıllardır seçimlerden bir “umut” olarak çıkan siyasal partiler kendilerini seçenlerin taleplerine sırt çevirip IMF ve Dünya Bankası politikalarını sürdürmeye devam ediyor. Bu o kadar alışılmış bir durum ki, bir dizi yorumcu bugün aynı şeyi vurguluyor: “Ülkenin ekonomik gerçekleri var, hangi parti iktidar olursa olsun istikrar programının dışına çıkamaz”. Bu apaçık bir şekilde, emekçilerin taleplerinin bir kez daha görmezden gelineceği anlamına gelmektedir” deniliyor.

Doğru da deniliyor. Fakat bir taraftan bunu söylerken bir taraftan da “CHP-DSP işbirliğinin işçi ve emekçi halkın kimi ekonomik, demokratik ve siyasi taleplerine programında yer vermesi de dikkate alınarak desteklenmesi”ni istemek hangi mantıkla açıklanabilir. CHP’nin açıkladığı programda “işçi ve emekçi halkın” hangi talebi somut biçimde dile getiriliyor? Örneğin İMF ve Dünya Bankası programlarının reddedileceği, dış ve iç borçların ödenmeyeceği türünden tek bir somut satır var mı? “Özelleştirmelere karşıyız, yapmayacağız, yapılanları da iptal edeceğiz” diyebilmiş mi? Çalışma yaşamını cehenneme çeviren kölelik yasasını ortadan kaldırmayı vaat edebiliyor mu CHP? Aynı şekilde CHP’nin ortaya koyduğu “Ulusal sağlık sistemi”nin bugün AKP tarafından uygulanmak istenen “Sosyal Güvenlik Reformu’ndan ne farkı var? Sağlıktaki piyasalaştırma, özelleştirme uygulamalarına karşı kesin bir tutum alınmadan, özel sağlık kurumlarını ortadan kaldırıp sağlığı tümüyle bir kamu hizmetine dönüştürmeden “işçi ve emekçi halkın çıkarına” bir sosyal politikadan söz edilebilir mi?

Üstelik DİSK yöneticilerinin söylediği doğru da değildir. “İşçi ve emekçi halkın kimi ekonomik, demokratik ve siyasi talepleri”ni pekala CHP dışındaki düzen partilerinin programlarında da görmek mümkündür. Eğitim, sağlık, işsizlik, geçim sıkıntısı vb. konularında söz söylemeyen tek bir parti dahi yoktur. Hepsi de tıpkı CHP’nin yaptığı gibi işçi ve emekçilerin beklentilerini, ihtiyaçlarını istismara dönük soyut, uçuk talepler formüle etme konusunda birbirleriyle yarışmaktadırlar.

DİSK yönetiminin bu açıklaması hakkında çok şey söylenebilir. Çok şey de söylenmelidir. Çünkü bu metin bir utanç vesikasıdır. DİSK yöneticileri bu metin sayesinde 15-16 Haziran direnişçilerinin değil fakat 12 Eylül sonrasında sıkıyönetim komutanlıkları önünde sıraya girenlerin geleneğini sahiplendiğini göstermiştir.


 

CHP Kürtçe oy avında

Şovenizmde bayrağı en önde götüren ve son dönemde neredeyse MHP’nin kardeş partisi haline gelen CHP oportünizmde sınır tanımıyor. Kürt nüfusun yoğun olduğu yerlerde Kürtçe parçalarla halka seslenen CHP ses araçları, Alevi bölgelerinde de semah parçaları çalıyor.

İstanbul’da Kürt nüfusun yoğun olduğu Kartal, Pendik ve Ümraniye gibi yerlerde seçim otobüsünde Ferhat Tunç’un Kürtçe şarkılarını çalıyor. Olaya tepki gösteren Tunç, CHP’yi mahkemeye vereceğini söyledi. “Bin Umut” Dersim Bağımsız Milletvekili Adayı Şerafettin Halis’e destek olmak için çalışmalara katıldığını belirten Tunç, “Türkiye’de demokrasinin gelişmesi önünde ciddi engeller oluşturan CHP’nin benim şarkılarımı çalmasını samimiyetsizlik olarak görüyorum” dedi. Birçok yerde kendi parçalarının çalındığına ilişkin kendisine bilgiler geldiğini belirten sanatçı Tunç, şöyle devam etti: “Alevi kitlesinin yoğun olduğu yerlerde ‘Can dostluk’ parçasını çalıyorlar. Yine Kürtler’in yoğun olduğu bölgede Kürtçe parçalarımı çalıyorlar. Benim CHP’ye karşı tutumum ortada. Buna rağmen parçalarımı çalarak oy avcılığı yapmalarını şiddetle kınıyorum. Benim CHP gibi bağnaz bir parti ile en küçük bağım olamaz” dedi. Tunç önümüzdeki günlerde konuyla ilgili yasal yollara başvuracağını kaydetti.

Rüzgar nerden esiyorsa CHP o yana dönüyor. Televizyonda ve meydanlarda Kürtler’e kin kusup ardından Kürtçe parçalar çalan CHP, Erzurum’da da “AKP Erzurum’u Ermenistan’a verecek” afişiyle oy toplamaya çalışıyor. CHP Erzurum Milletvekili adayı Erbaşar Özsoy tarafından hazırlatılan billboardlarda Ortadoğu’nun ve Türkiye’nin mevcut haritası ile BOP’a göre şekillendirilmesi düşünülen iki farklı harita yer aldı. BOP haritasında, Kürdistan, Erzurum’un da aralarında bulunduğu bir kısmı Ermenistan sınırları arasında gösterildi. Üst kısmında “CHP iktidarında devleti böldürmeyeceğiz” yazısının yer aldığı billboardların altına “Erzurumlu sandıkta bunun hesabını sormayacak mı?” yazıldı.