6 Temmuz 2007 Sayı: 2007/26(26)

  Kızıl Bayrak'tan
   Düzen siyasetinde “ip dalaşı”...
  Terör edebiyatı yapan generaller...
Abdullah Gül sivil silahsız siyaset belgesini açıkladı!
Boş vaadler ortalığa saçılıyor...
Hrant Dink’in katili sermaye devleti!
PETKİM işçisiyle dayanışmayı yükseltelim!
  Sınıf hareketi...
  BDSP’nin bağımsız sosyalist milletvekili adaylarıyla konuştuk...
  Ankara ve Mersin’de
kontrgerilla karargâhları
  BDSP’nin seçim faaliyetlerinden...
  Eksen Yayıncılık’tan seçimler üzerine çıkan kitapların tanıtımı... Seçimler ve sol hareket
  BDSP’nin 2 Temmuz eylem ve tkinliklerinden...
  2 Temmuz eylem ve etkinliklerinden...
  Füze kalkanı krizi çözülemedi
  Yurtdışında Sivas katliamı lanetlendi...
  Binali Soydan: Kısa bir özgeçmiş
  Bir kez daha TC’nin Güney Kürdistan
operasyonu üzerine...
M. Can Yüce
  Kızıl Bayrak sitesi Haziran ayı rakamları...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yurtdışında Sivas anmalarından...

Berlin: “Sivas şehitleri ölümsüzdür!”

Sivas katliamını lanetlemek için Berlin’de Anadolu Alevileri Kültür Merkezi Cemevi ve demokratik kurumlar tarafından 1 Temmuz günü bir yürüyüş düzenlendi. BİR-KAR, ADHK, AGİF, PDD’nin içinde yeraldığı demokratik kitle kurumları olarak yürüyüşe “Sivası unutmadık!” ortak pankartıyla katıldık.

Düzenlenen yürüyüşe yaklaşık 1000 kişi katıldı. Yürüyüş Hermann Platz’da saat 14:00’te başladı. Kortejler oldukça canlıydı. Kitle sık sık “Sivas şehitleri ölümsüzdür!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganlarını coşkuyla attı.

Eylemin canlı geçmesinden rahatsız olan Cemevi’ne rağmen sloganlarımız hiç susmadı. Miting alanına gelindiğinde alternatif kürsümüzü kurarak 1 dakikalık saygı duruşu gerçekleştirdik. Ardından Almanya demokratik kitle kurumları merkezi olarak hazırladığımız ortak bildirimizi okuduk.

Yürüyüşte ortak bildiriyi ve Binali Soydan’la dayanışmak amacıyla 3 Temmuz Çarşamba günü saat 12:00’de Berlin İçişleri Bakanlığı önünde yapılacak olan basın açıklaması metnini yaygınca dağıttık.

Bir-Kar/Berlin



Wuppertal’de Sivas anması

1 Temmuz günü Sivas katliamında yitirdiklerimizi anmak amacıyla Almanya’nın Wuppertal kentinde bir etkinlik gerçekleştirildik.

Wuppertal Alevi Kültür Merkezi ile birlikte organize ettiğimiz etkinliğe yaklaşık 70 kişi katıldı. Etkinliğimizin tatil dönemine denk gelmesi, katılımı etkiledi.

“Sivas katliamını unutmayacağız!” şiarı ile düzenlediğimiz etkinliğimiz açılış konuşması ve emeğin kurtuluşu mücadelesinde ölümsüzlüğe ulaşan şehitlerimiz için saygı duruşuyla başladı.

Sivas katliamını anlatan sinevizyon gösteriminin ardından bir yoldaşımız, günün anlamına ilişkin bir konuşma yaptı. “Sahnedeki pankartta yeralan ‘Sivas katliamını unutmayacağız!’ sloganı yerinde bir slogandır. Nedir ki, bu sloganın içi boş bir söz kalıbı olmamalıdır. Bunun böyle olmamasının yegane göstergesi ise, bu katliamın sorumlularının, yalnızca katliamda tetikçilik yapan Ortaçağ kalıntısı karanlık-gerici güçler olmayıp, gerçekte ve esas olarak faşist sermaye devleti olduğunun bilinmesi ve kavranmasıdır. Gerçek de budur” dedi. Başta Alevi kökenli emekçiler olmak üzere tüm emekçileri Türkiye’de “laiklik-şeriatçılık” üzerinden sahnelenen orta oyununa gelmemesi uyarısı yaptı. “Pir Sultan’dan Madımak’a asanın da, yakanın da devlet olduğu hiç ama hiç unutulmamalıdır” dedi.

Daha sonra, sırasıyla, Güney Dergisi temsilcisi ile genç bir arkadaş kısa birer konuşma yaptılar. Genç arkadaşın dile getirdiği “bu katliamı en çok gençler unutmamalıdır” vurgusu özellikle dikkat çekti ve kitle tarafından alkışlandı. Bu arada, bir Alevi emekçisi katliamda yaşamını yitirenlerin anısına bir şiir okudu.

Etkinliğimiz İsmail Güzel’in ağırlıklı olarak Pir Sultan’dan derlediği birbirinden güzel türkülerle sona erdi.

Etkinlik sırasında ayrıca, iade istemi ile Köln’de tutuklanan Binali soydan ile ilgili bilgilendirme yapıldı. Soydan’la dayanışma çabalarına aktif biçimde destek olunması istendi.

Wuppertal Bir-Kar çalışanları


Tahran’a doğru marş

Mumia Abu-Jamal

Washington’un İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı havadan yürüteceği savaş için hazırlıkları

Geçen aylarda ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney sırıtarak ortalıkta dolaşırken insan kendisine, onun strateji uzmanları ile birlikte yine ne planlar yapmakta olduğu sorusunu kaçınılmaz olarak soruyor. Neo-conlar’ın yayın organlarında yazılanların satır aralarını okumasını bilenler İran İslam Cumhuriyeti’ne askeri müdahalenin artık “kaçınılmaz” olduğu yönündeki işaretleri bu yılın başından itibaren bulabilirdi. Irak’taki başarısızlıktan dolayı ikinci bir savaş olanaksız gibi görünüyor olsa da gerek ABD’de, gerekse de İsrail’de askeri müdahale taraftarlarının sayısı giderek artmakta.

Bu göstergelerden biri Irak’taki ABD birliklerinin aylardır öncelikli hedefleri olan, ABD yönetimi ve Irak Başbakanı Nuri Al Maliki için artan bir tehlike oluşturan Muktada El Sadr’ın Şii Mehdi milislerini yok etme çabasıdır.

Mehdi milislerine yönelik yoğunlaştırılan saldırılar, ABD ordu yönetiminin “İran’a saldırı durumunda Irak topraklarında durumu kontrol altında tutabilecek miyiz” kaygısından dolayıdır. İngiltere’nin bu yılın başında nüfusun çoğunluğu Şiiler’den oluşan Basra kentinin çevresindeki birliklerini kısmi olarak geri çekmiş olması, Irak savaşı için ABD halkının Bush yönetimine verdiği destekten daha az desteğe sahip olan İngiliz hükümetinin yeni bir savaşa daha katılmak istemediğini göstermektedir. İngiltere’de savaşın sonuçlarının önceden tahmin edilemeyeceği bilinmektedir.

Otuz yılı aşkın bir zaman dilimi içerisinde İran, Iraklı Şiiler için güvenli bir yerdi. Onlar için İran yeni bir vatan değil ama Saddam rejiminin en karanlık dönemlerinde sığınacakları bir ülkeydi. Bugün birçok Iraklı Şii kendisini gerek tarihsel gerekse de dini bakımdan İran’a bağlı hissetmektedir. İran’a yönelik bir saldırı Iraklı Şiileri ABD ve müttefiklerine karşı başkaldırmalarını ve söndürülmesi o kadar kolay olmayacak bir yangına yol açacaktır.

ABD’nin İran’a karşı savaş başlatma niyetini gösteren başka kanıtlar da mevcuttur. Bizzat kendisi CİA ve ABD güvenlik konseyi için çalışmış gizli servis uzmanı Vincent Cannistraro Şubat ayında kamuoyu önünde ABD Savunma Bakanı Robert Gates inkar etse de İran’a yönelik askeri müdahale için hazırlıkların tüm hızıyla devam etmekte olduğunu açıkladı. ABD hava saldırısı için İran atom sanayi ve araştırma merkezlerinin de aralarında bulunduğu hedefler seçildi. Bu planlar son derece geliştirilmiş durumda. Hava saldırısını gerçekleştirecek birlikler yerlerine yerleştirildi. Cannistraro bu adımları son derece tehlikeli olarak tanımladı.

Bu savaş havadan yürütülecek. İran ordusuna karşı doğrudan karadan savaşmak ABD ordusu için ağır kayıp vermek demektir ki, bunu da “ülkedeki cephe gerisine” anlatmak imkansız. İsrail’in Lübnan’a saldırdığı gibi havadan saldırmak kendi kuvvetleri için nispeten zararsızdır. Sonuç ise şöyledir: ABD yönetimi İran’a karşı hava saldırıları için cephe gerisini (Irak kastedilmekte Ç.N.) garantiye alabilmesi için Mehdi-Milisleri ve Irak direnişine karşı yetecek kadar kara birlikleri ülkeye (Irak’a) göndermeli. Son dönemler Irak’taki askeri hareketlilik İran’la birleşme ihtimali olan güçlere karşı saldırı savaşıdır.

Biz yakında duyacağımız argümanları zaten şimdiden biliyoruz. Irak savaşı öncesi George W. Bush ve sözcüleri sözkonusu olan “savaş” değil, sadece “cerrahi” müdahaledir yönünde döne döne kamuoyuna açıklamalar yaptılar. Richard Nixon, Ronald Reagan ve George W. Bush gibi politikacılar Başkanlık dönemleri boyunca ABD toplumundaki kökleşmiş savaş heveslerini kışkırtmayı ve kendi politik otoritelerini sağlamlaştırmayı ve hatta bundan dolayı alkışlanmayı çok iyi becerdiler. Bugün ABD halkının %70’i Irak savaşına karşıdır. Bundan dört yıl önce %80’i Bush ve hempalarının politikalarını desteklemekteydi. Bu şimdi insana sanki 30 yıl önceymiş gibi geliyor. Belki, Pentagon ve Beyaz Saray’daki strateji uzmanları tam da bundan dolayı “ya şimdi, ya da hiç” diyorlardır.

Çeviri: J. Özgür

(Almanca Junge Welt gazetesinin 30 Haziran-1 Temmuz tarihli sayısından alınmıştır...)