11 Mayıs 2007 Sayı: 2007/18(18)

  Kızıl Bayrak'tan
   Egemenler gerici iktidar için çatışıyor…
  Düzenin seçim oyununu bozmak için devrimci seferberlik!
Kürt liberallerin depreşen seçim hayalleri
Sınıf hareketi...
21. Geleneksel İTÜ Öğrenci Şenliği
 Şarlatan halife-padişah mı?, demagog faşist başkan mı- Haluk Gerger
  Kayıkçı kavgasında yeni perde: Çankaya savaşları mı, sistem savaşları mı? - Yüksel Akkaya
  Seçimler ve sol hareket
  Silahlanma doludizgin
  Şarm-el Şeyh’te çifte konferans
  Siyonist rejimin sarsıntıları sürüyor!
  Blair yerel seçimlerde hezimete uğradı
  Avrupa’da saldırganlaşan ırkçılığın karanlık yüzü
  Dünyadan...
  Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun 1 Mayıs değerlendirmesi...
  1 Mayıs üzerine gözlem ve değerlendirmeler…
  Postal yalayıcısı Türkan Saylan ve şürekâsına, onların kuyruğuna takılan “aydın” kılıklı Kemalistler’e…
  Askeri cumhuriyet, seçimler ve ötesi...
M. Can Yüce 
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!

Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birliği (TUYAB) 5 Mayıs günü saat 12.00’de Galatasaray Lisesi önünde hasta tutsakların serbest bırakılması talebiyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Gebze M Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan hasta kadın tutsak Hatice Bolat’ın ağırlaşan sağlık durumu ve diğer cezaevlerinde tutsaklara uygulanan baskılarla ilgili yapılan açıklamada “Hatice Bolat ve tüm hasta tutsaklar serbest bırakılsın!” pankartı açıldı. Basın metnini İbrahim Karagöz’ün okuduğu açıklamada, tecrit zulmüne dayalı F tipi infaz rejiminin tutsakların bedensel ve ruhsal sağlığını tehdit ettiği belirtildi. Son olarak Gebze M Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Hatice Bolat’ın ciddi sağlık sorunları yaşadığına dikkat çekildi. Hasta ve sağlık sorunları yaşayan tutsakların tedavilerinin yapılmaması veya engellenmesi durumunda sakat kalma ve ölüm riski taşıdıkları ifade edildi.

Hasta tutsakların tedavilerinin yapılamaması durumunda karşılaşılacak sonuçların sorumlusunun başta Adalet Bakanı, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü olacağı vurgulandı.

Açıklamada, Sincan F Tipi Kadın Hapishanesi’nde tutuklu bulunan Resmiye Vatansever’in 15 gün arayla 4 müdürün gözetimi altında saldırıya uğramasına ve tek kişilik hücreye konulmasına değinildi. F-D-L-M Tipi hapishanelerdeki hak gasplarına karşı mücadelenin süreceği duyuruldu.

Açıklama boyunca, “Hatice Bolat serbest bırakılsın!”, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!”, “Devrimci irade teslim alınamaz!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


 

‘Sayın Öcalan’ tahammülsüzlüğü sürüyor!

“İmralı’ya bağımsız heyet gönderilmesi” talebiyle Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemleri gerçekleştiren Barış Anneleri İnisiyatifi, bu haftaki eylemlerini 9 Mayıs günü İHD binasında düzenlediler. Haftalardır Barış Anneleri’nin basın açıklamalarına saldıran, döviz ve pankart açmalarına izin vermeyen polis, bugünkü basın açıklamasını da engellemek istedi. Açıklama öncesinde İHD binasına gelerek ellerinde içeride çekim yapmak için Kaymakamlık izni olduğunu söyleyen sivil polislere İHD yöneticileri izin vermedi.

Saat 13.00’te başlayan toplantıda sözü ilk olarak İHD İstanbul Şube Başkanı Rıza Dalkılıç aldı. Haftalardır süren basın açıklamalarına gözlemci olarak katıldıklarını söyleyen Dalkılıç, 4 Mayıs günü polisin Barış Anneleri’ni toplu olarak gözaltına aldığını, bu sırada İHD İstanbul Şubesi Yöneticisi Doğan Genç’in de gözaltına alındığını ve polisin psikolojik baskısına maruz kaldığını belirtti.

Ardından Barış Anneleri İnisiyatifi adına Güler Buğday basın metnini okudu. 1 Ekim’de başlayan ateşkes sürecinin karşılık bulabilmesi için 21 Şubat tarihinden itibaren her Çarşamba günü Galatasaray Lisesi önünde yaptıkları basın açıklamalarına devam ettiklerini ifade etti, son haftalarda yaşanan gözaltı terörü kınandı.

Açıklamanın hemen ardından İHD’ye gelen polis, İHD yöneticileri Nagihan Bayram, Rıza Dalkılıç, Doğan Genç, Veysi Altay ve Şaban Dayanan’ın kimliklerini toplantıya izin verdikleri ve polis kamerasını içeriye girmesine izin vermedikleri gerekçesiyle aldılar. Gelişme üzerine basına açıklama yapan İHD yöneticileri Kaymakamlık kararıyla içeride çekim yapmak isteyen polise izin vermediklerini, çekim yapılabilmesi için valilik izni gerektiğini ancak kendilerinin bir ilke olarak hiçbir koşulda böylesi bir müdahaleye izin vermeyeceklerini açıkladılar.

Kızıl Bayrak/İstanbul


 

“Katil Vali!” sözüne 301 tehdidi...

1 Mayıs Taksim kutlamalarındaki polis terörünü protesto etmek ve İstanbul Valisi’nin istifa etmesini talep etmek amacıyla 9 Mayıs günü saat 12.00’de Taksim Tramvay Durağı’nda açıklama yapan EKD üyelerine polis tarafından 301. maddeden yargılanma tehdidi savuruldu.

Taksim Tramvay Durağı’nda biraraya gelen Emekçi Kadınlar Derneği üyeleri “Katil Vali istifa! Gaz bombası yasaklansın!” pankartı açtılar. 1 Mayıs günü yaşanan polis terörünün fotoğraflarını taşıdılar. Kitle açıklama biter bitmez 14 kişilik kitle çevik polis tarafından çembere alındı. Alana gelen Beyoğlu Emniyet Müdürü Tuğrul Pek açıklamaya katılan EKD üyelerinden kimliklerini vermelerini istedi. “Devletin Valisi’ne katil diyemezsiniz!” diyerek açıklamaya katılanlar hakkında 301. maddeden suç duyurusunda bulunma tehdidi savuran Emniyet Müdürü, basın metnini okuyan Alçay Karatekin’in kimliğini alarak hakkında işlem yapacaklarını söyledi.

Kızıl Bayrak/İstanbul


 

İzmir Cezaevi İnisiyatifi’nden eylem

İzmir Cezaevi İnisiyatifi, 1 Mayıs günü İstanbul’da gerçekleştirilen 1 Mayıs eylemine yönelik devlet terörünü protesto etmek amacıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

9 Mayıs günü Kemeraltı girişinde saat 17:30’da yapılan eylemde, “İçerde, dışarda hücreleri parçala!” pankartı açıldı. 1 Mayıs günü İstanbul’daki saldırıların dile getirildiği açıklamada, bu saldırıların aynı zamanda dışarıdaki tecritin hangi boyuta ulaştığının da bir göstergesi olduğu vurgulandı.

Yapılan açıklama “Seslerimizi haklarımız-özgürlüğümüz ve halkların kardeşliği için yükseltelim. Tecriti hayatın her karesine sızdırmak isteyenlere karşı yükseltelim. Çünkü; bugün artık ‘İçerde dışarıda hücreleri parçala’ haykırışını tüm emekçilerin bilincine çıkarmanın tamda günüdür” denildi.

Eylemde “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Devlet terörüne son!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İzmir


 

Ek Ders Genelgesi yeniden düzenlenecek

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, ders ve ek ders saatlerini düzenleyen mevzuata ilişkin yapılmak istenen değişiklikler eğitim emekçilerinin tepkisi ile karşılaşmıştı. Ders ve ek derslere yönelik yayınlanan kararname ile öğretmenler herhangi bir nedenle okula gelemedikleri bir günde, örneğin mazeret izni aldıklarında, hasta sevki aldıklarında ya da raporlu olduklarında o günkü ders saati sayısının tümü ve ona karşılık gelen hazırlık ücreti de eklenerek kesilmesi öngörülüyordu.

Ek ders genelgesine karşı 25 Nisan günü sevk alarak hizmet üretmeyen Eğitim-Sen yaptığı açıklama ile Milli Eğitim Bakanı ile görüştüklerini, bu görüşmeler sonucunda Bakanlık’tan genelge üzerinde yeni bir çalışma yapacaklarına ve emekçileri mağdur etmeyeceklerine dair söz aldıklarını ifade etti.

Eğitim-Sen, bugüne kadar olduğu gibi, eğitim emekçilerinin kazanılmış haklarına, emeklerine, geleceklerine sahip çıkmaya devam edeceklerini vurguladı.



EMO: “Siyasal belirsizlik ortamında nükleer ısrarı”

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), 8 Mayıs’ta yaptığı açıklama ile hükümetin, nükleer santral kurulumuna ilişkin yasa tasarısını, TBMM Genel Kurulu’ndan geçirme çabalarını değerlendirdi.

Hükümetin yangından mal kaçırırcasına çıkardığı yasalara değinen EMO, Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi Hakkındaki Yasa Tasarısı’nın giderayak TBMM Genel Kurulu’nun gündemine alınarak yasalaştırılmak istendiğini ifade etti.

Bilim insanlarının ortaya koyduğu bildirgeye, nükleer santralların kurulmak istendiği Sinop ve Akkuyu’daki yöre halkının karşı duruşuna, ülke çapında 100 bine yakın imzaya rağmen hükümetin nükleer santral konusunda ısrar ettiğini söyledi.

Hükümeti enerji alananı planlamak noktasında eleştiren EMO, nükleer santral kurulumuna ilişkin yetersizliği nükleer enerji savunucuları tarafından bile saptanan bu yasa tasarısıyla seçimler öncesinde yeni bir rant kapısı açılmaya çalışıldığını vurguladı.

“Hükümetin meşruiyeti sorgulanacak bu uygulamalardan vazgeçmesini talep ediyor, kamuoyunda tepki yaratan konularda erken seçim gölgesinde yasa yapılmaması konusunda uyarıyoruz” dedi.


 

Aksu’dan 1 Mayıs açıklaması…

“Bu tedbirleri almasaydık ne olacağını düşünemiyorum!”

İçişleri  Bakanı Abdülkadir Aksu 1 Mayıs’ta ortaya çıkan polis terörünü olağan ve yasaya uygun bulduğunu ifade eden bir açıklamada bulundu. İstanbul halkı başta olmak üzere oldukça geniş ölçekte tepki çeken, İstanbul’da fiili bir sıkıyönetim atmosferi yaratan olaylar karşısında Aksu’dan gelen açıklama, polis terörünün gerisinde bir bütün olarak devletin olduğunu gösterdi.

Aksu yaptığı açıklamada, izinsiz toplantı, gösteri ve yürüyüş yapanların, polis tarafından gerekirse zor kullanılarak dağıtılabileceğini ifade ederek, Polis Disiplin Yönetmeliği’nin çok açık olduğunu vurguladı. Ardından zor kullanmada ölçüsünün aşıldığının tespiti halinde ise gerekli işlemlerin başlatılacağını söyledi.

Taksim Meydanı’nın toplantı ve gösteri yeri olmadığına dikkati çeken Aksu, şunları söyledi: “Toplantı, yürüyüş ve gösteri yapılacak alanlar ilan edilmiş. Taksim Meydanı’nın yürüyüş ve gösteri alanı olmadığını defalarca söyledik. Buna rağmen ‘Burada yapalım’ diyorlar. Anıta çelenk konulmasında, ‘Bu sefer tolerans tanıyalım’ dedik. ‘Tüm sendika temsilcileri gelsin, bin kişi gelsin’ dedik. 40-50 bin kişiyle çelenk koyma, anma olmaz; bu, toplantı ve yürüyüş olur.” Açıklamasının devamında sürekli olarak aslında provokasyonların önlendiğini belirten Aksu, İstanbul’u fethedilmekten kurtarmış bir edayla binlere o gün reva görülen şiddeti meşru gördüğünü açıklamış oldu.

Aksu’nun açıklaması esasında 2007 1 Mayıs’ının anlam ve önemini dışavurmaktadır. Sermayenin sözcülerinden biri olan Aksu, kendi ağzıyla duydukları korkunun kökenini anlatmaktadır. Korkuyu yaratan bugün gerçekten de meydanlara çıkabilecek onbinlerin olmasıdır. Taksim’in yasak olmasının gerisinde ise bu onbinlere karşı iradi bir üstünlük sağlamak ve mücadeleye güven duymalarını engellemek yatmaktadır.

Ancak sermaye düzeninin çırpınışları boşadır. 1 Mayıs 2007’de rüzgar tersten esmiştir. İşçi ve emekçiler Aksu’ya göre yerinde uygulanan polis terörüne rağmen Taksim’i kazanmışlardır!


Küçük Armutlu’da yıkım gerginliği…

Tekno-Kent Projesi kapsamında yaşam alanları yok edilmek, evleri yıkılmak istenen Sarıyer’e bağlı Küçük Armutlu halkı, 8 Mayıs günü yol genişletme ve kavşak yapım çalışması nedeniyle bölgeye gelen ekiplere karşı çıktı. Ekipleri mahallelerinde istemeyen Küçük Armutlu halkıyla ekipler arasında yaşanan tartışmalar büyünce polis saldırdı. Ara sokaklarda uzun süre boyunca mahalle halkı ve polis arasında çatışmalar yaşandı. Saldırı sırasında polis, çok sayıda gaz bombası kullandı. Polisin bu tavrını mahalle halkı tepkiyle karşıladı. Polisin gaz bombalı saldırısına mahalle halkı taşlarla karşılık verdi. Çatışma ara sokaklarda gün boyunca devam etti. Çatışma sonrasında ara sokaklara barikatlar kuruldu. Yoğun gaz bombası kullanılması sonucunda Küçük Armutlu Cem Evi’nin de camları kırıldı. Mahalle halkı 1 Mayıs günü yaşanan polis saldırısına da değinerek saldırıyı protesto etti.

Kızıl Bayrak/İstanbul