16 Mart 2007 Sayı: 2007/10(10)

  Kızıl Bayrak'tan
   Saldırılara karşı Newroz’da “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” şiarını yükseltelim!
  Newroz ve düzenin nevrotik krizi
  “İşçilerin birliği halkların kardeşliği!”
bilinciyle Newroz alanlarına!
Düzen medyası yine andıçlandı...
Seçim yalanları başladı
8 Mart eylem ve etkinlikleri bu hafta da ülke çapında sürdü...
 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün ardından…
  Parti programımızda ulusal sorun - 1. Bölüm
  Yurtdışında 8 Mart etkinlikleri
  Bir kitap, bir sempozyum ve
sendikacılığa dair
Yüksel Akkaya
  İşçi-emekçi hareketinden...
  “Arka bahçe”de onbinler Bush’u
protestolarla karşıladı
  Irak’a komşu ülkeler Bağdat’ta konferans düzenledi ...
  Gazi katliamı protestoları...
  ODTÜ: Baskılar bizi yıldıramaz!
  Devrimci yurtsever gençlik, durumu,
görev ve sorumlulukları/II
  Bültenlerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

“Arka bahçe”de onbinler Bush’u protestolarla karşıladı

Ortadoğu halklarını köleleştirmek amacıyla başlattıkları “haçlı seferi”nin beklenenden uzun sürmesi, savaş kundakçılarının “arka bahçe” olarak gördükleri Latin Amerika kıtasına gerekli “ilgiyi” göstermelerine engel oldu. Gerçi kıta büsbütün ihmal edilmiş sayılmaz. Dikkatler Ortadoğu üzerinde yoğunlaşmasına rağmen Hugo Chavez’e karşı askeri darbe girişiminde bulunuldu, devrimci gerilla hareketi ve işçi emekçilere karşı kirli savaş yürüten Kolombiya’daki kontra rejime gerekli olan askeri ve mali destek sağlandı. Yanı sıra Bolivya’da Evo Morales yönetiminin iş yapmasını engelleyen asalak burjuvalara destek verilerek, Peru, Meksika gibi ülkelerde Amerikancı adayların başkan seçilmesi için dolarlar harcandı. Ancak 1970-80’li yıllarda CIA’nın onlarca askeri faşist darbe tezgâhladığı göz önüne alındığında, son yılda yeterli ölçüde ilgi gösterilemediği açıktır.

Latin Amerikalı işçiler, emekçiler, kent yoksulları, köylüler, yerliler, yani asalaklardan oluşan bir azınlık dışında kıta halkları ilgisizlikten yakınmıyordu. Tersine, Amerikancı rejimleri, kimi zaman ayaklanma boyutuna varan meşru-militan mücadelelerle alaşağı etmekle meşgullerdi. Böylece birkaç yıldır devlet başkanı seçilebilmenin yolu, ABD emperyalizmine, neoliberalizme karşı bir söylemden, işçi ve emekçilerden yana vaatlerden geçmeye başladı. Nitekim peşpeşe birkaç ülkede “solcu/sosyalist” adaylar devlet başkanlığı seçimlerini kazandı.

Haydutbaşı Bush liderliğindeki Yankiler’in bu gidişe uzun süre ilgisiz kalması beklenemezdi elbet. Gerçi Irak bataklığından henüz çıkış yolu bulabilmiş değiller ama, düşmanları dahil birçok ülkeyi Bağdat konferansında bir araya getirerek bir umar arayışına girmiş bulunuyorlar. Arayışların İstanbul Konferansıyla devam edeceğini söylüyorlar. Bu şartlarda artık “şefkatli kolları”nı yeniden kıtaya uzatmaya karar verdiklerini ilan eden Yankiler, şefleri Bush’u “arka bahçe çıkartması” için Brezilya’dan Meksika’ya uzanan bir kıta turuna gönderdiler.

Kıta turuna çıkmadan önce “fetva”lar veren Bush iki önemli mesaj veriyordu. İlki, “Fidel Castro öldüğünde Küba’da komünizmin sona ermesi gerektiği” şeklinde özetleniyor. Diğeri ise, “Kıta’nın ABD için büyük bir önem taşıdığı” dolayısıyla “Latin Amerika’da eğitim, barınma ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesinde kullanılmak üzere milyonlarca dolarlık yardım programlarının uygulanacağı” müjdesi... Tabii “yolsuzlukla mücadele” de vaatler arasında yeralıyor. Bush güya bu “müjdelerle” kıta haklarının gönlünü yeniden fethedecek. Beyaz Saray sözcüleri ise Bush’un, Latin liderleri, Chavez’in “sahte popülizm vaatlerine sırtlarını dönmeye” ikna etmeye çalışacağını açıkladılar.

Bir kez daha görüldü ki, Washington’daki hesaplar Latin Amerika’ya uymuyor. Zira protestolar Bush’un kıta çıkartması başlamadan iki gün önce başlamıştı bile. Brezilya’dan Arjantin’e, Guatemala’dan Uruguay’a, Arjantin’den Kolombiya’ya, yani kıtanın her yanında haydutbaşı Bush’a, ABD emperyalizminin Irak işgaline, Brezilya ile etanol karteli oluşturma çabalarına karşı çıkan onbinler alanlara indiler.

Gezinin ilk durağı Brezilya’da, ülkenin en büyük kenti Sao Paulo’da 30 bin kişi sokaklara döküldü. Sao Paulo’da, “Bush Avı” adıyla düzenlenen gösterilerde, ABD bayrakları ve Bush’un kuklaları yakıldı. Bush’un gideceği Kolombiya, Uruguay, Guatemala ve Meksika’da da sokak gösterileri aynı günlerde başladı.

Brezilya’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yürüyüşü de Bush’u protestoya dönüştü. Çoğunluğunu işçiler, sendikacılar ve çevrecilerin oluşturduğu 30 bin eylemci, 4 bin polisin konuşlandığı ana caddede “Bush Irak’tan defol!”, “Bir numaralı teröriste ölüm!” gibi şiarların bulunduğu pankartlarla yürüdü.

8 Mart eylemini Bush karşıtı protestolarla birleştiren Brezilyalı topraksız kadınlar ise ABD’li gıda tekeli Cargill’e ait bir araziyi ve Sosyal ve Ekonomik Kalkınma Bankası’nın Rio de Janerio kentindeki merkez şubesini işgal ettiler.

Chavez önderliğinde Arjantin’de gerçekleştirilen 20 bin kişilik gösteride de haydut başı Bush protesto edildi. Kitleye hitap eden Chavez, “Bu eylem, Güney Amerika’nın kahraman topraklarında emperyalist patronun varlığına hayır demek için düzenlendi” diye konuştu. Bush’un, Brezilya ve diğer Güney Amerika ülkelerinde etanol üretimini teşvik planını akıl dışı ve ahlak dışı olarak nitelendiren Chavez, ABD Başkanının kıtaya yönelik yolsuzlukla mücadele planınıysa “kuzu postuna bürünmüş kurt” olarak nitelendirdi.

Onbinlerin protesto ettiği Bush’u ilk ağırlayan kişi Brezilya’nın “solcu” başkanı Lula da Silva oldu. Benzini destekleyici olarak kullanılan etanolün bir numaralı üreticisi Brezilya ile iki numaralı üreticisi ABD’nin başkanları, etanol üretimi ve kullanımını teşvik anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşma, birkez daha Lula da Silva yönetimi ile emekçilerin zıt kutuplarda bulunduğunu gözler önüne serdi. Uruguay’da da benzer bir tablo oluştu. Binlerce emekçi haydutbaşını protesto ederken, koalisyon hükümetinin şefleri Bush’la anlaşmalar imzalıyordu. Uruguay solunu temsil eden Frente Amplio 2004 yılından beri koalisyon hükümetinde yer alıyor. Kolombiya, Guatemala, Meksika halen Amerikancı başkanlar tarafından yönetiliyor. Ancak bu ülkelerde de işçiler, emekçiler ve gençlik Bush’u militan eylemlerle protesto ettiler.

Bush’un Latin Amerika turu bazı “solcu” yönetimlerin Amerikancılıktan vazgeçmediğini ortaya koydu. Ama ortaya koyduğu daha önemli bir başka gerçek daha var. O da kıtadaki işçiler, emekçilerle kent ve kır yoksullarının emperyalizme ve neoliberalizme karşı mücadeledeki kararlılığıdır.



Ekvador devlet başkanı reformlar için destek istedi

ABD karşıtı söylemi ve neo-liberal politikaların reddi propagandasıyla Ekvador devlet başkanlığına seçilen Rafael Correa’nın yapmak istediği düzenlemeler, mecliste çoğunluğu oluşturan sağcı milletvekilleri tarafından engellenmek isteniyor. İki tarafın tutumlarında ısrar etmesi ortamın kısa sürede gerilmesine yol açtı.

Seçim vaadlerine bağlı kalmaya çalışan Correa, Nisan’da referandum yaparak kurucu meclis oluşturmak istiyor. Kurucu meclis oluşturmak için ise meclisin feshedilmesi gerekiyor. Meclisteki koltukların çoğunu işgal eden sermaye temsilcileri Correa’nın bu girişimine karşı çıktı. Bunun üzerine Ekvador Yüksek Seçim Mahkemesi, Correa’nın yeni bir anayasa düzenlemek için aldığı referandum kararına karşı çıkan 57 kongre üyesinin üyeliğini iptal etti.

Mahkeme kararını reddeden kongre üyeleri, mahkemenin 100 kişilik üye yapısını yok sayma yetkisinin olmadığını iddia ettiler. Kongre Başkanı Jorge Cevallos, mahkeme kararının yasa dışı olduğunu öne sürerek gerekirse savaşacaklarını söyledi. Cevallos’un tehditlerine rağmen seçim mahkemesi, anayasayı çiğnedikleri ve seçim kararlarını hiçe saydıkları gerekçesiyle 52 kongre üyesi hakkında bir yıl politikadan uzaklaştırma kararı aldı.

Mahkeme, Rafael Correa’nın isteği yönünde karar almakla birlikte, kararları hayata geçirmek kolay değil. Durumun farkında olan Correa emekçilere çağrıda bulunarak destek istedi. Haftalık radyo konuşmasında, kendisine oy verenlerin hafta başında sokaklara dökülmesini isteyen Correa, gösterilerin sükunet içinde yapılması çağrısında bulundu. Çağrı karşılık bulursa, Correa’nın muhaliflerini etsizleştirmesi zor olmayacak. Zira kamuoyu yoklamaları halkın yüzde 70’inin sözkonusu reformlara destek verdiğini gösteriyor.

Çatışmanın sonucunu önümüzdeki günlerde görmek mümkün olacak. Çıkacak sonuç Correa’nın bundan sonraki adımlarını da etkileyecek.

Devlet başkanı tarafından desteğe çağrılan emekçiler, 10 yılda neo-liberal politikalarda ısrar eden 7 devlet başkanını kovmuştu. Şimdi Correa, planladığı düzenlemeleri hayata geçirebilmek için kendisinden önceki başkanları kovan emekçilerin desteğine muhtaç.

Emekçilerin Correa’nın çağrısına olumlu yanıt verme ihtimali yüksek. Çünkü emekçiler de seçim öncesinde dillendirilen vaadlerin yerine getirilmesini istiyor.

Ekvador örneği bir kez daha, burjuva devlet aygıtının başına geçmenin yetmediğini, ancak emekçilerin örgütlü mücadelesinin basıncıyla bazı reformların yapabileceğini gösteriyor. Daha önemlisi ise, tüm dünyada olduğu gibi Ekvador işçi sınıfı ve emekçilerinin sorunlarına kalıcı çözümler üretebilmeleri için burjuvazi ve onun devlet aygıtından tamamen kurtulmaları gerekiyor.