16 Mart 2007 Sayı: 2007/10(10)

  Kızıl Bayrak'tan
   Saldırılara karşı Newroz’da “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” şiarını yükseltelim!
  Newroz ve düzenin nevrotik krizi
  “İşçilerin birliği halkların kardeşliği!”
bilinciyle Newroz alanlarına!
Düzen medyası yine andıçlandı...
Seçim yalanları başladı
8 Mart eylem ve etkinlikleri bu hafta da ülke çapında sürdü...
 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün ardından…
  Parti programımızda ulusal sorun - 1. Bölüm
  Yurtdışında 8 Mart etkinlikleri
  Bir kitap, bir sempozyum ve
sendikacılığa dair
Yüksel Akkaya
  İşçi-emekçi hareketinden...
  “Arka bahçe”de onbinler Bush’u
protestolarla karşıladı
  Irak’a komşu ülkeler Bağdat’ta konferans düzenledi ...
  Gazi katliamı protestoları...
  ODTÜ: Baskılar bizi yıldıramaz!
  Devrimci yurtsever gençlik, durumu,
görev ve sorumlulukları/II
  Bültenlerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Füze kalkanı kim için, kime karşı?

Arap Birliği dışişleri bakanlarının Kahire’deki toplantısına gözlemci olarak katılan dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı Abdullah Gül’e, Arap Birliği genel sekreteri Amr Musa ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “İran’a bir saldırı düzenlenmesi durumunda Türkiye’nin topraklarını saldırı için kullandırıp kullandırılmayacağı” soruldu. İran’ın nükleer meselesinin barışçıl yollardan çözümünden yana olduklarını öne süren Abdullah Gül, “Türkiye’den komşularına hiçbir zaman saldırı söz konusu değildir, bu olmamıştır da” dedi.

Savaş makinesi NATO’nun ikinci büyük ordusunu beslemekle övünen, dahası bu gücü 1950’lerden beri emperyalist güçlerin emrine sunan bir rejimin bakanı tarafından sarf edilen bu sözlerin elbette hiçbir inandırıcılığı yoktur. Diğer suç otaklıkları bir yana, İncirlik Üssü’nden kalkan uçakların 10 yıl boyunca Irak halkları üzerine bomba yağdırdığını hatırlamak bile, Abdullah Gül’ün “Türkiye’den komşularına hiçbir zaman saldırı olmamıştır” iddiasını çürütmeye yeter. İşgal sırasında Irak’ı bombalayan ABD uçaklarının Türkiye hava sahasında binlerce sorti yaptığını açıklayan genelkurmay şefleri, başlarına çuval geçirildiği halde Washington’daki efendilerine sundukları bu hizmetle övünürken de Abdullah Gül dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısıydı.

Dışişleri Bakan’ının sözlerine inanılacak olursa, yakın gelecekte İran’a karşı girişilecek olası bir ABD-İsrail saldırısına Türk sermaye devleti ortak olmayacak. Güncel olan esas sorun da budur zaten. Emperyalist/siyonist güçler İran’a saldırmak için Ankara’daki işbirlikçi rejimden istedikleri desteği alabilecekler mi? Siyasi, askeri, diplomatik erkânın Beyaz Saray’da kapalı kapılar ardında yürüttüğü görüşmelerde ne tür taahhütler verildiğini tam olarak bilmiyoruz, ama Abdullah Gül bu suça ortak olmayacaklarını öne sürüyor.

Yakın geçmişi kaba bir şekilde inkar etmekten kaçınmayan başbakan yardımcısının geleceğe dair sözleri doğru olabilir mi? Abdullah Gül Kahire’de, “Türkiye’den komşularına hiçbir zaman saldırı sözkonusu değildir” iddiasını ortaya atarken, ABD’nin Türkiye-İran sınırına “füze kalkanı” yerleştirmeye hazırlandığına dair haberler ortalıkta dolaşmaya başlamıştı bile. Belirtildiğine göre sermaye devletinin açtığı ihalede Amerikan Patriot ve Rus S 300 füzeleri arasında tercih yapılacak. Ancak alımın gerçekleşmesi durumunda Patriot füzelerinin tercih edileceği söyleniyor.

Füze kalkanı durduk yerde bir ülkeye yerleştirilmez. Füze kalkanına ihtiyaç duyanlar, ya başka bir ülkeye saldırı hazırlığı içindeler, ya da gerçekleşecek olası bir saldırının üssü olmayı kabul etmiş olmalılar. Eğer Türkiye bir füze saldırısı tehdidi altında olsaydı böylesi varsayımlara gerek kalmazdı. Ancak böyle bir tehditin olduğunu hiçbir taraf iddia edemediğine göre, füze kalkanı yerleştirme girişimini İran’a saldırı hazırlığının dolaysız bir parçası saymak gerekir.

Füze kalkanı yerleştirme tartışmalarının gündeme gelmesi, dahası füze alımları için ihalenin açıldığına dair haberler, Abdullah Gül’ün gerçeğin üstünü örtmeye çalıştığını gösteriyor. Türkiye toprağı, havası, suyu ile emperyalist/siyonist güçlerin saldırı üssü haline getirildikten sonra, komşu halklara yönelik saldırıya fiilen katılmasa bile tetikçilik rolünü yerine getirmiş olacaktır. Füze kalkanı yerleştirme hazırlığı da bu utanç verici rolün provalarından başka bir şey değildir.

Bu durumda, ABD’nin başını çektiği emperyalist saldırganlık ve savaş politikasına karşı direnen ilerici-devrimci güçlerin, füze kalkanı yerleştirme hazırlığını boşa düşürecek şiarları da yükseltemeleri gerekiyor.


Meslek örgütlerinden çağrı:

“20 Mart’ta savaşa dur de!”

DİSK, KESK, TMMOB, TDHB, TEB, İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası, İstanbul Barosu ve İstanbul Veteriner Hekimler Odası’nın aralarında bulunduğu çeşitli sendika, dernek ve meslek odaları Irak’ın işgalinin 4. yılında, 20 Mart günü akşam saat 20:00’de, Taksim’den Dolmabahçe’ye düzenleyeceği yürüyüşün çağrısı için 12 Mart günü saat 12:00’de Gezi Parkı’nda bir basın açıklaması düzenledi.

Eylemde “20 Mart’ta 20’de savaşa dur de!” pankartı açıldı, “Savaşa, işgale karşı yürüyoruz!”, “Ortadoğu halkları yalnız değildir!” ve “Savaşa ve işgale karşı barış, eşitlik ve adalet istiyoruz!” yazılı dövizler taşındı.

Basın açıklamasını kurum ve sendikalar adına DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi yaptı. Çelebi şunları söyledi:

“Bugün ABD eperyalizmi ile hesaplaşmak gerekiyor.

Ya vicdan ya cüzdan demek gerekiyor.

Irak’a özgürlük ve demokasi getireceğini söyleyen işgalciler Irak’ta 650 bin kişiyi katlettiler.

Biz gücün terörüne ve terörün gücüne karşı çıkıyoruz. ABD ve işbirlikçilerinin bir an önce Ortadoğu’yu terk etmesini istiyoruz.

9 emek ve meslek örgütü olarak, milyonlarca yurttaşımız ve farklı ülkelerden milyarlarca kardeşimiz gibi ‘savaşa dur’ diyoruz. Irak’ta öldürülen 650 bin kişinin hesabını sormak için, insanlık için, insanlık borcumuzu yerine getirelim, milyonlarca savaş karşıtını harkete geçirelim.

Ev kadınları, öğrenciler, emekliler, işçiler, kamu emekçileri, doktorlar, diş hekimleri, mimarlar, mühendisler, eczacılar, avukatlar ve muhasebeciler... ve siz ve biz... Tüm dünya ile beraber ‘savaşa ve işgale hayır’ diyeceğiz ‘savaşa dur’ diyeceğiz. ‘Savaşa bir daha asla’ diyeceğiz... İnanıyoruz biz bu savaşı durduracağız.”

Basın açıklamasından sonra İstiklal Caddesi’nde bildiri dağıtımı yapıldı. Eyleme 60 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul



Adana’da Irak işgali protestosu

12 Mart günü İnönü Parkı’nda biraraya gelen sendikalar, devrimci gruplar reformist çevreler Amerikan emperyalizminin Irak işgalini protesto ettiler. Eylemde “Dünyada ve bölgemizde barış, işgale son! Yaşasın halkların kardeşliği” pankartı açıldı. Yapılan basın açıklamasında, Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’dan derhal çekilmesi gerektiği vurgulandı. Savaş sırasında yaklaşık 600 bin kişinin yaşamını yitirdiği ve Amerikan emperyalizmin gücüne dayanarak sürdürdüğü bu teröre dur demek gerektiği belirtildi. Açıklamanın sonunda 20 Mart’ta yapılacak olan savaş karşıtı meşaleli yürüyüşe çağrı yaptı.

KESK, DİSK, TMMOB, Adana Tabip Odası, Alevi Birlikleri, ÖDP, SDP, DTP, EMEP, İHD, ESP, Halkevleri, ÇHKM, İşçi Mücadelesi tarafından düzenlenen eylem basın metninin okunmasının ardından sona erdi.

Kızıl Bayrak/Adana


“Beyaz Eylem” mitingi...

“Sağlık haktır satılamaz!”

Türk Tabipleri Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, SES, Türk Eczacılar Birliği, Dev Sağlık-İş’in örgütlediği “Beyaz Eylem” mitingi 11 Mart günü il dışından gelenlerin sabah saatlerinden itibaren Ankara Garı’nda toplanmasıyla başladı. Toplanma sırasında kitledeki coşku yürüyüş sırasında yerini durgunluğa bıraktı.

Yürüyüş kolunun en önüne “Sağlık haktır satılamaz!” şiarlı imzasız pankart açıldı. Arkasından TTB ve ona bağlı odalar, Diş Hekimleri Birliği, Türk Eczacılar Birliği, SES ve Dev Sağlık-İş yer aldılar. Yürüyüş kolunda, SES İstanbul Şubeleri’nin yanısıra TTB ve İstanbul Tabip Odası kitleselliğiyle göz doldurdu. Fakat aynı örgütlerin Ankara şubeleri oldukça zayıftı, İzmir ve Adana’nın katılımı daha güçlü oldu. Diğer illerin katılımı ise ortalama bir sayıyı tutturmuştu. TMMOB, DİSK Emekli-Sen ve KESK Ankara Şubeler Platformu’nun katılımı ise temsili düzeyde gerçekleşti.

Kortej sıralamasında meslek örgütleri ve sendika şubelerinden sonra Halkevi geliyordu. Ardından siyasal örgütlenmeler, öğrenci kortejleri ve devrimci gruplar yürüdü. Sırasıyla Alınteri, Mücadele Birliği Platformu, Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği, Hacettepe Öğrenci Derneği, DTCF Öğrenci Derneği, HÖC yeraldı.

Komünistler mitinge “Herkese parasız, nitelikli ulaşılabilir sağlık!/BDSP” imzalı pankartla katıldılar. Toplanma esnasında Kızıl Bayrak gazetesinin satışını gerçekleştirdiler. Sağlık emekçilerine Sosyalist Kamu Emekçileri imzalı bildiri dağıttılar.

Yürüyüş kolu ESP, Kaldıraç ve Emek Partisi, SDP, ÖDP’nin kortejleriyle devam etti.

Yürüyüş sırasında “Sağlık haktır satılamaz!”, “Herkese parasız sağlık!”, “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek!”, “İMF’ye değil sağlığa bütçe!”, “Sağlıkta tasarruf ölüm demektir!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları atıldı.

Yürüyüşe10 bin civarında bir katılım gerçekleşti.

Sıhhıye’ye varıldığında tüm kitlenin alana girmesiyle miting başladı. Mitinge gelen her örgüt kürsüden selamlandı. Ardından Füsun Sayek ve bugüne kadar kaybedilen tüm sağlık çalışanları ile demokrasi şehitleri için bir dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi. Saygı duruşunun bitiminde konuşma yapmak için TTB Başkanı Prof. Dr. Gencay Gürsoy çağrıldı.

Gürsoy’dan sonra Diş Hekimleri Birliği, Eczacılar Birliği, SES ve Dev Sağlık-İş başkanları da birer konuşma yaptılar. Konuşmalar yapılırken kitlenin sayısında azalma yaşandı. Konuşmaların ardından Suavi bir konser verdi.

Kızıl Bayrak/Ankara