22 Aralık 2006 Sayı: 2006/50 (50)
  Kızıl Bayrak'tan
   Seçimler, rant kavgası ve işçi sınıfını bekleyen seçim...
  İşçi-memur elele, mücadeleye!
  Anayasa Mahkemesi GSS Yasası’nı sadece “kamu görevlileri” yönünden iptal etti…
  Cevahir’deki işkence açığa çıktı, ya diğerleri!..
Porno operasyonlarının asıl hedefi devrimci faaliyettir...
Asgari ücret mi, askeri ücret mi? - Yüksel Akkaya
Gençlikten...
 Erdal Eren anmalarından...
  6. ayında günlük Kızıl Bayrak sitesi...
  19 Aralık katliamı unutulmadı, unutulmayacak!
  Emperyalist/siyonist güçler Filistin’de iç savaşı kışkırtıyor!..
  İran: Emperyalistler arası çekişme arenası
  “Yeni” sendikal anlayış ya da faşist hareketin yeni tuzakları - Yüksel Akkaya
  Türk-İş Başkanı Salih Kılıç patronlarla boy gösteriyor!
  Haklarımızı kazanmak için ölümüne direnmeliyiz!
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

 

Haklarımızı kazanmak için ölümüne direnmeliyiz!

Tarih 19 Aralık 2000... Sabah saat 05:00’te 20 cezaevine birden girdi devlet. TV kanallarında tüyler ürperten görüntüler. Cezaevleri savaş alanlarını hatırlatıyor. Yangınlar, dumanlar, çatılarda kazmalarla jandarmalar... Cezaevi önünde dozerler, itfaiye araçları, siren sesleri... Tüm bu vahşet insanların yaşamı boyunca unutamayacağı görüntülerdi. Aynı gece birçok devrimci ve duyarlı insanın evleri basılarak gözaltına alındı. Devlet devrimcileri teslim almak istiyordu ama planları tutmadı. Devrimciler “onursuzca yaşamaktansa onurumuzla ölürüz” diyerek ölümü halaylarla karşıladılar. İçerden sloganlar yükseliyordu “bizi teslim alamayacaksınız”, “varsa cesaretiniz gelin” diye. Tutsakların bedenlerinden başka silahı yoktu. Yangınlar, dumanlar arasında dışarıya çıkarılan kadın devrimciler “arkadaşlarımızı diri diri yaktılar, 6 arkadaşımız yakıldı” diye bağırıyordu. Bizler dışarıda sanki bir savaş filmi izler gibi izliyorduk bu vahşeti. Cezaevi önleri ailelerle doluydu. Aileler bir haber alabilmek için jandarmanın üzerine yürüyorlardı; “çocuklarımızı biz doğurduk sizlere öldürtmeyeceğiz!

Devlet 19 Aralık operasyonundan önce ve sonra bir sürü yalan söyledi. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, 9 Aralık günü yaptığı açıklamada “F tipi hücrelerin açılması ertelenmiştir” demişti. Oysa 19 Aralık gecesi 20 cezaevinde katliam yapıldı ve F tiplerine nakiller başladı.

Türk, “tutuklular kendilerini yaktılar” dedi. Bayrampaşa Cezaevi’nden çıkarılan kadın tutsaklar “6 arkadaşımızı diri diri yaktılar” diye bağırıyorlardı.

Bakan Türk, “çavuş kurşunlanarak öldürüldü, teröristler silah kullandı” dedi. Oysa otopsi sonucunda doktor çavuş için “kurşunla değil kafa tramvası sonucu ölmüştür” diye açıkladı.

Yetkililer “ölüm oruçları yalan, içerde yiyorlar” demişlerdi....

Devlet, “Bayrampaşa Cezaevi’nden Bartın Cezaevi arasında telefonla konuşma yapıldı. Operasyonlar başladığında bir kişi kendini yaksın diye emir verildi” dedi. Tutuklularla görüşmeye gidenler arasında olan Zülfü Livaneli Bayrampaşa Cezaevi’nde telefonların çekmediğini, ayrıca Bartın Cezaevi’ndeki aramalarda telefon bulunmadığını söyledi.

Bakan Türk, “operasyonlar son çareydi” dedi. Dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan ise “bu operasyona bir yıldır hazırlanıyoruz” diye açıklama yaptı.

Başta Ecevit ve Adalet Bakanı olmak üzere “9 yıldır cezaevlerine girilemiyordu” dediler. Eski başsavcı Özdemir, eski adalet bakanı ve gardiyanlar son günlere kadar cezaevlerinde düzenli olarak sayım ve aramalar yapıldığını açıkladı.

Devlet devrimci tutsakları teslim alarak onları işçi ve emekçilerden yalıtmak istiyordu. Devrimcileri hücrelere koyarak kişiliksizleştirmek, izole etmek istiyordu. Devrimci tutsaklar ise onurlarından asla taviz vermediler, hücrelere girmediler, devletin saldırısını halaylarla karşıladılar.

Peki ya biz! Biz ne yaptık, ne yapıyoruz. Hepimiz çalıştığımız fabrikaları düşünelim. Bir hücreden (F tiplerinden) ne farkı var oraların? Yanımızdaki işçi arkadaşımızla konuşamıyoruz, sürekli hakaret ve küfürlere maruz kalıyoruz, en yakın arkadaşımız bize düşman edilmek isteniyor. Hakkımızı aradığımızda, sendikalaşmak istediğimizde, taleplerimizi kazanmak için sokaklara çıktığımızda, özelleştirmeye, kölelik yasalarına hayır dediğimizde, parasız eğitim ve sağlık hakkı istediğimizde karşımıza devletin kolluk güçleri çıkıyor. Bizleri, kendimize çok uzak sandığımız F tiplerine koyuyor.

Devrimci tutsaklar direnerek bizlere izlememiz gereken yolu gösterdiler. Onursuzca, köle gibi yaşamaktansa, haklarımızı kazanmak için birleşerek, direnerek mücadele etmeliyiz.

Çiğli’den bir işçi


İstanbul: 600 avukattan tecrit karşıtı yürüyüş...

“Tecriti kaldırın, ölümüleri durdurun!”

F tipi hapishanelerde 6 yıldır süren tecrit uygulamalarının son bulması talebiyle İstanbul Barosu 15 Aralık günü bir yürüyüş düzenledi. İstiklal Caddesi üzerinde bulunan İstanbul Barosu binasının önünde toplanan yaklaşık 600 avukat “Tecrit insan hakları ihlalidir!” pankartı açarak yürüyüşe geçti.

“Üç kapı üç kilit açılsın, tecrit kaldırılsın!”, “Tecridi kaldırın ölümleri durdurun!”, “Tecrite hayır!”, “Ölüme hayır, yaşama evet!”, “Savunma yürüyor, tecriti kınıyor!”, “Savunma haktır engellenemez!” sloganları ile Taksim Meydanı’na kadar yürüyen avukatlar, çevredeki insanlardan da alkışlarla destek aldı.

Avukatların basın açıklamasını yapmak için Taksim Anıtı’na gitmek istemesi üzerine Tramvay durakları önünde çevik kuvet polisleri tarafından önleri kesildi. Kısa süreli bir gerginliğin ardından avukatlar açıklamalarını Tramvay duraklarında yaptılar.

İstanbul Barosu Başkanlığı adına açıklamayı okuyan İstanbul Baro Başkanı Kazım Kolcuoğlu; “Çözüm güç ya da olanaksız değildir. Mevzuatta değişiklik öngermeyen, hiçbir mimari tadilat gerektirmeyen, güvenlik kaygılarından uzak bir biçimde insanca muamelenin başlatılması için talimat verilmesini talep ediyoruz. Böylece ölümler duracak, insan hakları ihlalleri sona ermiş olacaktır.” dedi.

Açıklamaya Ankara, Artvin, Diyarbakır, Sakarya, Van, Aydın, Kocaeli ve Tekirdağ baro başkanları da katılarak destek verdiler. Açıklamanın ardından Baro Başkanları Taksim Anıtı’na çelenk koyup saygı duruşunda bulundular.

Kızıl Bayrak/İstanbul


 

19 Aralık protestolarından...

Frankfurt’ta 19 Aralık anması...

19 Aralık günü, Almanya’nın Frankfurt kentinde 19 Aralık katliamı ve direnişi ortak bir basın açıklaması ile selamlandı. Bir-Kar, AGİF, ATİF, ADHF ve Mücadele Birliği’nin örgütlediği eylem saat 18.00`de Frankfurt’un merkezi yerlerinden biri olan Alte Oper’de başladı. Eylemde “19 Aralık’ı unutmadık, unutmayacağız!“ yazılı pankart açıldı, 19 Aralık katliamında ve ÖO direnişinde şehit düşen devrimcilerin resimleri taşındı.

Eylem saygı duruşu ile başladı. Ardından Almanca hazırlanan ortak bildiri okundu. “Yaşasın 19 Aralık direnişimiz!“, “Katil devlet hesap verecek!“, “Yaşasın enternasyonal dayanışma!”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!“, “Tüm politik tutsaklara özgürlük!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları gür bir şekilde Türkçe ve Almanca atıldı. Eylemde, “6. yılında 19 Aralık katliamını lanetliyoruz! Zorla insanlar hücreye sığabilir, insanlık asla!” başlıklı Almanca bildiri dağıtıldı.

Bir-Kar olarak son zamanlarda Türkiye’deki devrimci kurumlara yönelik saldırılara karşı birleşik devrimci mücadeleye çağıran bildirilerimizi dağıttık.

Coşkulu geçen eyleme 40 kişi katıldı.

Bir-Kar/Frankfurt


Zürih’te 19 Aralık protestosu

Devrimci örgüt ve partiler 19 Aralık katliam ve direnişiyle ilgili ortak etkinlikler örgütlemek amacıyla biraraya gelerek ortak bir platform oluşturdular. Sürdürülen tartışmalarda Zürih Türk Konsolosluğu önünde protesto gösterisi ve 19 Aralık vesilesiyle “Emperyalist saldırganlık, devlet terörü ve birleşik devrimci mücadelenin olanakları“ konulu bir panel örgütleme kararı alındı.

Katliamın yıldönümünde katliamı protesto etmek, sergilenen devrimci direnişte ölümsüzleşen devrimcileri anmak için 19 Aralık günü Zürih Konsolosluğu önünde protesto gösterisi yapıldı. “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!“, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganlarının sıkça atıldığı eylemde ortak bildiri okundu ve Almanca pankart açıldı. Eylem TKİP, MLKP, TKP/ML ve TİKB tarafından düzenlendi.

TKİP taraftarları/İsviçre


Adana’da Behiç Aşçı ile dayanışma eylemi...

Ölüm orucunun 254. gününde olan Behiç Aşçı’yla dayanışmak amacıyla Adana Tecride Karşı Hukukçular Komitesi tarafından 14 Aralık günü bir eylem gerçekleştirildi. İnönü Parkı’nda biraraya gelen kitle meşalelerle Çakmak Caddesi’nde bulunan Çakmak Plaza önüne kadar sloganlarla yürüdü. Yürüyüş boyunca “Tecridi kaldırın ölümleri durdurun!”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Susma, sustukça sıra sana gelecek!” sloganları atıldı.

Yapılan açıklamada, “Tecrit tredman uygulamasına derhal son verilmelidir. Tecrit tredman uygulanmasından zarar gören mahkumlar ivedilikle tedavi edilmelidir. Cezaevlerindeki bütün insanlık dışı uygulamalardan vazgeçilmelidir. 19 Aralık 2000 ölüm operasyonu başta olmak üzere cezaevlerinde bugüne kadar operasyon adı altındaki katliamların sorumluları yargılanmalıdır” denildi.

İHD, BDSP, DHP, Alınteri, ÇHKM, Halkevi, Eğitim-Sen, SES, THAYD-DER, İşçi Mücadelesi, ESP ve EMEP’in katılarak destek verdiği eylem basın metninin okunmasının ardından sona erdi.

Kızıl Bayrak/Adana