22 Aralık 2006 Sayı: 2006/50 (50)
  Kızıl Bayrak'tan
   Seçimler, rant kavgası ve işçi sınıfını bekleyen seçim...
  İşçi-memur elele, mücadeleye!
  Anayasa Mahkemesi GSS Yasası’nı sadece “kamu görevlileri” yönünden iptal etti…
  Cevahir’deki işkence açığa çıktı, ya diğerleri!..
Porno operasyonlarının asıl hedefi devrimci faaliyettir...
Asgari ücret mi, askeri ücret mi? - Yüksel Akkaya
Gençlikten...
 Erdal Eren anmalarından...
  6. ayında günlük Kızıl Bayrak sitesi...
  19 Aralık katliamı unutulmadı, unutulmayacak!
  Emperyalist/siyonist güçler Filistin’de iç savaşı kışkırtıyor!..
  İran: Emperyalistler arası çekişme arenası
  “Yeni” sendikal anlayış ya da faşist hareketin yeni tuzakları - Yüksel Akkaya
  Türk-İş Başkanı Salih Kılıç patronlarla boy gösteriyor!
  Haklarımızı kazanmak için ölümüne direnmeliyiz!
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

 

Sermayenin yeni saldırı bütçesine karşı...

İşçi-memur elele, mücadeleye!

Bir saldırı bütçesi daha gündemde. Burjuvazinin meclisi bütçeyi görüşüyor, tartışmıyor. İşçi ve emekçiler ise tartışıyor ama görüşemiyor. Meclis tartışmıyor, çünkü başka pek çok konuda kavgalı olan düzen partileri, sıra işçi sınıfı ve emekçi kitlelere saldırı yasaları söz konusu olduğunda bütün kavgalarını unutup elbirliği ediveriyor. Terör yasaları nasıl sorunsuz, hatta ana muhalefet partisi CHP’nin şartsız desteğiyle çıkarıldıysa, yeni saldırı bütçesi de öylece onaylanacağa benziyor.

Bu yeni bütçede de yine, işçiden ve emekçiden alınıp soyguncuya-vurguncuya, silaha-savaşa, İMF’ye-ABD’ye akıtılacak. Yine işçiler ve emekçiler yoksullaştırılıp, kapitalistler zenginleştirilmeye devam edilecek. Daha şimdiden, bütçe onaylanmadan, pek çok kalemde vergi artırımına ilişkin genelgeler hazırlanıp yayınlandı bile. Bu da hayatın her alanında, yani iğneden ipliğe zam anlamına geliyor. Zaten yeni yılda, yeni bütçeyle birlikte bir zam yağmuru da bekleniyordu. Açılışı vergi zamlarıyla yapmış oldular.

İşçi sınıfı ve emekçiler cephesinde ise, her bütçe döneminde olduğu gibi, şuna buna değil “emekçiye bütçe” kampanyaları açıldı. Bu kampanya çerçevesinde KESK’in yürüttüğü bütçe oylamasında, beklendiği gibi ‘hayır!’ oyları baskın çıktı. Bu, sonucu etkileyici/değiştirici bir mücadele yöntemi olmamakla birlikte, en azından ilgili kesimde sorunun gündemde tutulmasına, tartışılmasına yaradı. KESK’in faaliyet gösterdiği kamu kesiminde emekçilerin bir taraf olarak saldırı bütçesini onaylamadıklarını ilan etmek anlamına geldi. Oysa işçi sendikaları cephesinde yine, genel olarak, düzen cephesiyle tam bir işbirliği halinde sınıfa ihanet durumu hakimdir. Ama, gerek sosyal güvenlik gerekse de bütçe saldırısı konusunda yaprak kımıldamasına dahi fırsat vermeyenler, sosyal güvenlik yasasının iptal gerekçesi açıklanır açıklanmaz bağırmaya başladılar.

Anayasa mahkemesi ilgili yasayı devlet memurları lehine bozunca, “ayrımcılık yapılıyor” yaygaraları yükseldi. Fakat, tüm çalışanları en düşük statüde eşitlemeye odaklı yasa hazırlanırken, görüşülürken, onaylanırken sesleri çıkmıyordu. Yapmaları gereken, temsil ettikleri kesimlerin haklarını geliştirici/genişletici, daha yüksek statüdekilerle eşitleştirici talepleri yükseltmek, hak gasplarıyla yüklü yasanın çıkarılmasını engellemek için sınıfın üretimden gelen gücünü harekete geçirmek olduğu halde, tıpkı şimdi, bütçe konusunda yaptıkları gibi, konunun tabanda tartışılmasına yönelik bile davranmadılar. Bugünkü tutumlarıyla ise, işçi-memur rekabeti/düşmanlığı körükleyici tavır sergiliyorlar. Sınıfı böyle içten parçalamaktan öte ihanet mi olur. Sınıf bilinçli işçi ve emekçilerin, “işçi-memur elele” bilinciyle bu sendikal ihanet oyununu bozması, hazır bazı maddeleri iptal edilmiş, yürütmesi durdurulmuşken, yasanın tümden iptalini sağlayıcı bir mücadele hattında birleşmek ve harekete geçmek için çaba göstermesi gerekiyor.

Yeni bütçenin de bir saldırı bütçesi olarak onaylanması ve uygulanmasını engellemenin yolu da buradan geçiyor. Sermayenin saldırılarına karşı bir sınıf barikatı oluşturma görevini, iş başındaki sendika yönetimlerinden beklemek tam bir aymazlık olacaktır. Ancak, yönetimler böyledir, sendikalar işlevsizleştirilmiştir diye oturup seyretmek de, sınıf bilinçli işçi ve emekçilere yakışmaz. Sınıf bilinci eylemsiz bir seyirciliği değil, müdahaleyi gerektirir.

Susmak onaylamaktır. Sessizlikle seyredilen her saldırı yeni saldırılara kapı aralamaktadır. Tıpkı, asgari ücretin düşük tutulması, sınıfın tüm kesimlerinde ücretlerin düşürülmesine fırsat olarak kullanıldığı gibi, sınıfın belirli kesimlerine yönelik hak gasplarına ses çıkarmamak da, gaspların tüm kesimlere yayılmasına yol açar. Sınıfın bilinçli ve örgütlü kesimleri -sayılarının artık ne kadar azaldığı bahane edilmeden- yeni bütçeyle gelen hak gasplarına karşı mücadelenin başını çekmeli, örgütsüz kesimlere önderlik ederek genel ve daha kitlesel bir mücadele için yolu açmalıdır.

Üstelik, sadece sınıfın örgütsüz kesimleri değil, emekçilerin en geniş kesimleri, yoksul köylülük ve kent yoksulları da gözünü örgütlü işçi sınıfına dikmiş, umutlarını onların yükselteceği sese bağlamış durumdadır. Yeni saldırı bütçesiyle yoksulluğu katmerlenecek olan tüm emekçi katmanlar, birleşik bir mücadele için işçi sınıfının yol göstermesini bekliyor.


Hükümet elektrik zammı için gün sayıyor

Meclisteki bütçe tasarısında yer alan düzenlemeler ve bunun dışında yapılan bir takım hazırlıklar yeni yılın emekçiler için hiç de hayırlı olmayacağını gösteriyor. Buna göre birçok vergi oranı arttırılırken pek çok mal ve hizmetin fiyatına da zam yapılması planlanıyor.

Hükümet bundan bir süre önce doğalgaz fiyatlarına zam yapmıştı. Devlete bağlı kurumlar arasındaki fiyat düzenlemeleri nedeniyle de elektriğe zam yapılacağı beklentisi epeyce güçlenmişti.

Son günlerde bu beklentiyi daha da güçlendiren, daha doğrusu elektriğe zam yapılacağını ayan beyan gösteren gelişmeler yaşanıyor.

Bilindiği gibi Türkiye’de kamuya ait elektrik üretim tesisleri TETAŞ’a bağlı durumda. TETAŞ geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamayla, dağıtım şirketlerine satacağı elektriğin fiyatını yüzde 8 oranında arttırdığını duyurdu. Konunun uzmanları, yılbaşından itibaren yürürlüğe girecek bu zammın tüketici fiyatlarının da yüzde 5-8 oranında arttırılmasını zorunlu hale getirdiğini söylüyorlar.

Bu kararın ilk açıklandığı günlerde Enerji Bakanlığı tüketici fiyatlarına zam yapılmasının kesinlikle söz konusu olmadığını iddia ediyorlardı. Bakanlık yetkililerine göre bu karar enerji KİT’leri arasındaki dengesizliği ortadan kaldırmaya dönük bir “düzeltme”den ibaretti, bunun tüketiciye yansıtılması söz konusu dahi değildi.

Aynı günlerde açıklama yapan Enerji Piyasaları Denetleme Kurulu Başkanı Yusuf Günay’ın söyledikleri ise daha gerçekçiydi. Yusuf Günay elektriğin tüketici satış fiyatına zam yapılması olasılığını yok saymıyor, fakat bunun için dağıtım şirketlerinden kendilerine bir talep gelmesi gerektiğini belirtiyordu. “TETAŞ’ın satış fiyatındaki artış dağıtım şirketlerinin maliyetlerini de mutlaka etkileyecek ve nihai tüketici fiyatlarına bir yansıması olacaktır. Ancak biz dağıtım şirketlerinden herhangi bir zam talebi gelmeden onlar adına hesap kitap yapıp tarifeleri doğrudan arttıramayız. Biz lisans sahibi dağıtım şirketlerine ve ÖİB’ye TETAŞ’ın fiyatlarındaki değişimi bildirdik. Hesaplarını kitaplarını yaparlar, eğer zam talepleri varsa bunu bize bildirirler, biz de karara bağlarız.” diyerek de zammın ne zaman geleceğini haber vermiş oluyordu.

Bütün işaretler yakında elektriğe zam yapılacağını göstermesine rağmen hükümet ve Enerji Bakanı ısrarla böyle bir şeyin olmadığını söylüyordu. Fakat bundan birkaç gün önce bu durum değişti. Daha doğrusu Enerji Bakanı ağız değiştirdi. Bakan Hilmi Güler bu konuyla ilgili yaptığı son açıklamada “doğalgaza zam yok, elektrik olayını ise çok yakından takip ediyoruz” diyerek bir anlamda elektriğe zam yapacaklarını açık bir biçimde ifade etti.

Bakan Güler, Türkiye’de elektriğin diğer ülkelerden çok daha ucuz olduğunu, Avrupa’da konutlar için elektrik fiyatı ortalamasının Euro üzerinden 23,6 cent iken Türkiye’de sadece 8 cent olduğunu öne sürerek de yapacakları zammı mazur göstermeye çalıştı.

Öne sürdükleri gerekçeler ne olursa olsun, önemli olan elektriğe zam yapılacağının artık en yetkili ağızlar tarafından da itiraf edilmiş olması. Yakın bir gelecekte elektriğe muhtemelen yüzde 8-10 oranında zam yapılacak. Ve bu zammı, diğer mal ve hizmetlerin fiyatlarında yapılacak yeni düzenlemeler takip edecek. Yani emekçiler 2007 yılına yaşam koşulları daha bir ağırlaşmış olarak girecekler. Çektikleri sefalet daha da derinleşecek. Ücretlerin yerinde sayması, hakların budanması bu durumu daha da çekilmez bir hale getirecek.

Yapılması gereken vergi ve zamlardan şikayet etmek değildir. Yapılması gereken bu sömürü ve yağma düzenine karşı işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesini yükseltmektir.