22 Aralık 2006 Sayı: 2006/50 (50)
  Kızıl Bayrak'tan
   Seçimler, rant kavgası ve işçi sınıfını bekleyen seçim...
  İşçi-memur elele, mücadeleye!
  Anayasa Mahkemesi GSS Yasası’nı sadece “kamu görevlileri” yönünden iptal etti…
  Cevahir’deki işkence açığa çıktı, ya diğerleri!..
Porno operasyonlarının asıl hedefi devrimci faaliyettir...
Asgari ücret mi, askeri ücret mi? - Yüksel Akkaya
Gençlikten...
 Erdal Eren anmalarından...
  6. ayında günlük Kızıl Bayrak sitesi...
  19 Aralık katliamı unutulmadı, unutulmayacak!
  Emperyalist/siyonist güçler Filistin’de iç savaşı kışkırtıyor!..
  İran: Emperyalistler arası çekişme arenası
  “Yeni” sendikal anlayış ya da faşist hareketin yeni tuzakları - Yüksel Akkaya
  Türk-İş Başkanı Salih Kılıç patronlarla boy gösteriyor!
  Haklarımızı kazanmak için ölümüne direnmeliyiz!
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

 

Asgari ücret mi, askeri ücret mi?

Yüksel Akkaya

Asgari ücret belirlenirken katılımcı, demokratik bir ortamda her şeyin kararlaştırıldığı izlenimi verilmektedir. Hükümet, işçi ve işverenden oluşan üçlü bir yapı aralarında görüşerek, tartışarak, belirlenen ücretleri oylayarak bir karara varmış gibi yaparak, bir orta oyunu sergilemektedir. “Asgari Ücret Yönetmeliği”nin 8. maddesine göre Asgari Ücret Komisyonu şunlardan oluşmaktadır:

Komisyon; Bakanlığın tespit edeceği üyelerden birinin başkanlığında;

a) Bakanlık Çalışma Genel Müdürü veya yardımcısı,

b) Bakanlık İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü veya yardımcısı,

c) Devlet İstatistik Enstitüsü Ekonomik İstatistikler Dairesi Başkanı veya yardımcısı, (İşgücü, Hizmetler, Fiyat İstatistikleri ve İndeksler Dairesi Başkanlığı)

d) Hazine Müsteşarlığı temsilcisi,

e) Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığından konu ile ilgili dairenin başkanı veya yetki vereceği bir görevli,

f) Bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi kuruluşunun değişik işkolları için seçeceği beş temsilci,

g) Bünyesinde en çok işvereni bulunduran işveren kuruluşunun değişik işkolları için seçeceği beş temsilciden,

kurulur.

Komisyon, en az on üyenin katılımı ile toplanır ve oylarının çoğunluğu ile karar verir. Oyların eşitliği halinde, Başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır.

Komisyonun ücretin belirlenmesine ilişkin kararı kesindir. Bu kararın, toplanan bilgi ve belgelere göre hazırlanacak bir gerekçeye dayandırılması zorunludur.

Komisyonun üye kompozisyonuna bakıldığında hükümet, işçi ve işveren kesimlerinin beşer kişi ile temsil edildiği görülmektedir. Bu dağılım sermaye cephesinin on kişi, işçi cephesini de beş kişi ile temsil edildiğini göstermektedir. Ancak işçi cephesinin ne kadar işçi tarafından temsil edildiği ise tartışmalıdır. Zira, sendikalara üye işçiler asgari ücretin üzerinde bir ücret almaktadırlar. Bu nedenle, asgari ücretin temsili bu ücreti almayan işçilerin üye olduğu sendikalardan çok, asgari ücret alan işçilerin kendi temsilcilerince yerine getirilmelidir. Bu sayı da emek ile sermaye cephesi dağılımına göre belirlenmelidir. Asgari ücretli işçilerin temsilcilerinin yanı sıra sendika temsilcilerine ayrıca temsil hakkı verilmelidir. Bunun tersi her durumda, asgari ücretin belirlenmesi katılımcı, demokratik bir ortamda değil, tersine otoriter, askeri bir ortamda yapılmış olacaktır. Bugüne kadar otoriter, askeri bir ortamda asgari ücret belirlendiği içindir ki Yönetmeliğin 9. maddesine göre “Komisyondaki görüşmeler ve komisyonun çalışmaları gizlidir. Başkan, üyeler ve raportörler ile bu maddenin kapsamına giren kişi ve kuruluşlar bu görevleri dolayısıyla öğrendikleri her türlü bilgi ve belgeleri gizlemekle yükümlüdür”. Saklanacak bir şey olmasa bu gizliliğe niye gerek duyulsun ki?

Her asgari ücret tespit dönemi, asgari ücretlilerin temsil haklarını talep ettikleri, bu yönde güçlü eylemliliklere başvurulduğu bir dönem olmalıdır. Böylece, grev ve benzeri işçi eylemleri ile tanışmamış olan işçiler asgari ücret tespit süreçlerini grev benzeri eylemlerle sınıf bilinci edindikleri, sınıf arasındaki dayanışmayı yükselttikleri bir dönem olarak yaşayarak siyasallaşma yönünde, toplumsal muhalefet ve mücadele açısından önemli mesafeler kat edebileceklerdir. Bu nedenle asgari ücret sorunu basit bir ücret sorunu değil, işçi sınıfının sınıf bilinci edinmedeki önemli olanaklarından biri olarak değerlendirilmeli, dayanışmanın önemi önplana çıkarılmalıdır.

Mevcut hali ile asgari ücretin tespiti asgari ücretlileri pasif bir beklentiye itmekte, asgari ücret ile çalışan emekçiler ne verileceği ile ilgilenmektedirler. Oysa, bu süreç beklemenin ötesinde, talep etmenin ön plana çıkarılması gereken bir süreçtir. Bu nedenle asgari ücretli emekçileri bizatihi kendi ücretlerinin belirlenmesine davet etmek gerekir.

Asgari ücretin merkezi olarak belirlenmesi, hedefe doğrudan işverenleri değil de onların temsilcisi olan hükümetleri koymaktadır. Bu nedenle asgari ücretli emekçiler, sorunu emek ile sermaye arasındaki bir sorun olmaktan çok, işverenlerle hükümet arasındaki bir sorun olarak algılamaktadır. Kuşkusuz, bu durum tek tek her işvereni rahatlatmaktadır. Bu yanılsamaya son vermek için, asgari ücretli emekçilere gerçek çok açık olarak gösterilmeli, hükümetin kendi patronlarının temsilcisi olduğu anlatılmalıdır.

Askeri, otoriter, asgari ücretli emekçilerin gerçekten temsil edilmediği bir asgari ücret belirlenmesi yerine, emekçilerin çoğunlukta temsil edildiği ve asgari ücretlilerin doğrudan kendi temsilcilerinin yer aldığı bir ücretin belirlenmesi talebi daha politikleşmiş bir talep olacak, böylece basit bir ücret artırımı talebinin ötesine geçecek, toplumsal muhalefet ve mücadeleyi bir kaldıraç gibi yükseltebilecektir. Zira, Türkiye’de en büyük örgüt yasal olarak kurulmamış olan, ama fiili olarak hep varolan “Asgari Ücretliler Birliği/Derneği/Sendikası”dır. Asgari ücret ile ilgili verilen mücadele nihayetinde bu en büyük örgütün kurulması ile taçlanmalıdır.