22 Aralık 2006 Sayı: 2006/50 (50)
  Kızıl Bayrak'tan
   Seçimler, rant kavgası ve işçi sınıfını bekleyen seçim...
  İşçi-memur elele, mücadeleye!
  Anayasa Mahkemesi GSS Yasası’nı sadece “kamu görevlileri” yönünden iptal etti…
  Cevahir’deki işkence açığa çıktı, ya diğerleri!..
Porno operasyonlarının asıl hedefi devrimci faaliyettir...
Asgari ücret mi, askeri ücret mi? - Yüksel Akkaya
Gençlikten...
 Erdal Eren anmalarından...
  6. ayında günlük Kızıl Bayrak sitesi...
  19 Aralık katliamı unutulmadı, unutulmayacak!
  Emperyalist/siyonist güçler Filistin’de iç savaşı kışkırtıyor!..
  İran: Emperyalistler arası çekişme arenası
  “Yeni” sendikal anlayış ya da faşist hareketin yeni tuzakları - Yüksel Akkaya
  Türk-İş Başkanı Salih Kılıç patronlarla boy gösteriyor!
  Haklarımızı kazanmak için ölümüne direnmeliyiz!
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

 

İran: Emperyalistler arası çekişme arenası

Tümü birer nükleer silah deposu olan BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi ülkeler, dünyadaki silahlanma yarışının başını çekiyorlar. Geliştirdikleri silah teknolojileri arasında nükleer başlıklı bombaların/füzelerin önemli bir yer tuttuğu biliniyor. Dünyanın geleceği açısından en ciddi tehditlerden birini oluşturan bu güçler, yanlarına Almanya’yı da alarak, güya İran’ın nükleer silah üreterek yaratacağı tehlikeyi önlemeye çalışıyorlar.

Bu işin başını, İran’ı “şer ekseni” listesine alan ABD emperyalizmi çekiyor. Her konuda ABD ile suç ortaklığına giren Britanya emperyalizmi, İran’a karşı tutumda da üstüne düşeni yaparak ABD’nin izinden gidiyor. Ancak Güvenlik Konseyi’nin diğer üç üyesi -Fransa, Rusya, Çin- ile Almanya’nın tutumları pek net değil. ABD-İngiltere tarafı doğrudan yaptırım, ekonomik ambargo gibi etkili bir saldırı önerirken, diğer emperyalist güçler, İran ile geliştirdikleri çok yönlü ilişkilerini zedelemeyecek bir formül arayışındalar. Bunlar, hem İran ile işbirliğinin sürmesini, hem de bu ülkenin nükleer programını vesayet altına alacak bir yol izlenmesini istiyor.

Emperyalist çıkar çatışmaları, Güvenlik Konseyi üyeleriyle Almanya’nın İran gündemli toplantılarda bir anlaşmaya varmalarını şimdiye kadar engelledi. Bu ise hiçbir tarafın iradesini diğerine dayatmayı henüz başaramadığını gösteriyor.

İran’a yaptırımlar uygulanmasını sağlayacak bir karar tasarısı hazırlanması amacıyla Fransa’nın başkenti Paris’te yapılan son toplantıya ABD, İngiltere, Çin, Fransa ve Rusya’dan oluşan BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri, Almanya’dan gelen diplomatlar ve AB Dış Politika Şefi Javier Solana katıldı. Dünyadaki gericiliğin başını çeken bu güçler, İran’a nükleer programı nedeniyle yaptırımlar öngören karar tasarısı konusunda tam anlaşmaya varamadı.

Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Yaptırımların alanı ve yayılmaya duyarlı faaliyetleri hedef alması konularında önemli bir gelişme elde edildiği” bildirildi. Ayrıca “Halen çözümlenmemiş durumda kalan konular hakkında gelecek günlerde düşüneceğiz. Hepimiz, etkili bir kararın uygulanmasının gerekliliği konusunda anlaşmaya vardık. Şimdi bu sürecin sonuçlandırılmasına yakınız” ifadeleri yer aldı.

Fransa Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy da, İran’ın nükleer programı nedeniyle yaptırımlarla karşı karşıya kalacağını, ancak bunun boyutu konusunda bir anlaşma sağlanamadığını söyledi.

Paris toplantıları ardından yapılan bu açıklamalar, ABD dayatmalarının kısmen etkili olduğu izlenimi yaratıyor. Ancak diplomatik kaynaklara göre, Paris’teki toplantılardan “ambargo” kararı çıkmasını ümit eden ABD ile Fransa, Rusya’yı, Tahran’a yönelik yaptırımlar konusunda ikna edemedi. Zira, toplantılardan önce Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İran’a yönelik geniş ölçekli yaptırımların, “sorumsuzluk” olacağını belirtmişti. Fakat Lavrov’un, “Rusya’nın hassas teknolojiler ve nükleer malzemelerin İran’a satışının engellenmesine yönelik yaptırımlara karşı olmadığını belirtmesi”, Rusya’nın ABD karşısındaki duruşunda kısmi bir gerileme olduğu izlenimini güçlendiriyor.

İran-Rusya Parlamentoları Dostluk Grubu Başkanı Kâzım Celâli’nin, “İran’ın Buşehr nükleer santralini yapmayı taahhüt eden Rusya’nın bu santrali geciktirmesinin, İran’ın Rusya’ya olan güveninin azalmasına neden olduğunu” dile getiren açıklaması, Rusya’nın tutumunda bazı değişiklikler olduğunu gösteren bir başka gelişmedir.

Dünyanın büyük haydutları, İran’a uygulanacak yaptırımın çapı ve niteliği konusunda anlaşmaya varmak için toplantılara devam edecek. Zira Irak bataklığına saplanan ABD emperyalizmi, diğer güçleri yok sayarak İran’a karşı harekete geçecek güçten yoksundur. Bu durum, Güvenlik Konseyi’nin onay vereceği bir karara varılmasını zorunlu kılıyor. Demek oluyor ki, İran, emperyalist güç odaklarının çekişme arenası olmaya önümüzdeki günlerde de devam edecektir.


Neo-faşist çetenin taşeronu Blair’in Ortadoğu gezisi...

İngiltere Başbakanı Tony Blair, Irak Çalışma Grubu’nun, işgal ordularının bataklıktan çıkarılması için öneriler sunan raporunu açıklanmasından hemen sonra Washington’a gitti. Bush’la Beyaz Saray’da yaptığı özel görüşmelerden sonra Ortadoğu turuna çıkan Blair, üstlendiği uğursuz rolü oynayabilmek için yoğun görüşmelerde bulundu.

Neo-faşist çeteden aldığı direktifler üzerine Irak, Filistin, İsrail ve Körfez ülkelerini ziyaret eden Blair, gerici rejimleri direniş karşıtı bir cephede birleştirmek için özel çaba harcadı. Gezi boyunca çeşitli açıklamalarda bulunan İngiliz başbakan, direnen halklara saldırdı, soysuz Amerikan işbirlikçisi rejimlere ise açıkça destek verdi.

Bağdat’ta kukla hükümete, Filistin’de yozlaşmış Abbas ve ekibine, İsrail’de kasap Şaron’un selefi Ehud Olmert’e destek veren Blair, Hizbullah-Hamas direnişleri ile Suriye ve İran yönetimlerini ise hedef alan açıklamalarda bulundu. Direniş odaklarının tasfiyesi için gerici bölge rejimlerinin ABD-İsrail-İngiltere güdümünde çalışmasını sağlamak, “fino köpeği”nin temel gündem maddeleri arasındaydı.

Aynı günlerde savunma bakanlığı görevine başlayan eski CIA şefi Robert Gates, ülkesinin Irak’taki başarısızlığının felaket olacağı uyarısında bulundu. Gates başarısızlıklarının Amerika Birleşik Devletleri’ni çok zor durumda bırakacağını, itibarlarına zarar vereceğini, Amerikalılar’ın hayatını da uzun süre tehlikeye atacağını söyledi. Blair’in üstlendiği vazifeye de ışık tutan bu açıklama, haydut takımının Irak bataklığından “onurlu” bir çıkış yolu bulmak için her araca başvurmaya hazır olduğunun da göstergesidir.

Son günlerde tekrarlanan “İran tehdidi”, “Şii etkiye karşı Sünni cephe” gibi sahte argümanlar, Blair’in konuşmalarında da öne çıktı. Zira yüzbinlerce askeri seferber eden savaş makinesinin, kaçıp gitmek dışında Irak bataklığından çıkış yolu bulunmuyor. Bundan dolayı gerici bölge rejimlerinin işgal ordularının hizmetine koşulmasının özel bir önemi var. Bu hazırlık, hâlihazırda, Şii-Sünni çatışmasını körükleyecek tarzda sürdürülmektedir. Göründüğü kadarıyla Blair’in gezisi de buna hizmet ediyor.

ABD hizmetine girmeye hevesli görünen gerici rejimlerin başını çeken Suudi Arabistan monarşisi, Blair’in sahte söylemlerine katkıda bulunmak için, ABD’de yayımlanan The Washington Times gazetesi aracılığıyla bir rapor yayınladı. Suudi rejimince hazırlandığı söylenen 40 sayfalık “güvenlik raporu”nda, İran’ın, Irak’taki Şii silahlı gruplara “lojistik, sosyal programlara ise maddi destek” verdiği iddia edildi. Mart ayında hazırlandığı söylenen ve ne hikmetse bugünlerde yayınlanan raporda, Tahran yönetiminin, İran yanlısı Iraklı politikacıları etkin biçimde desteklediği, Amerikalıların ise İranlıları engellemekte başarısız olduğu öne sürülüyor. Blair’in söylemini pekiştiren ifadeler içeren raporun ısmarlama olduğu, her halinden bellidir.

İngiltere Başbakanı, Ortadoğu turu kapsamında gittiği Dubai’de yaptığı konuşmada, “radikal” olarak nitelendirdiği akımlara karşı harekete geçmek için çok geç olmadığını, ancak bu yönde acilen adım atılması ve “ılımlı” rejimlerin ise desteklenmesi gerektiğini belirtti.

Bilindiği üzere “radikaller”, emperyalist/siyonist saldırganlığa karşı direnişi savunanlardır. “Ilımlılar” ise ABD ile işbirliği yapanlardır. İşte Blair, radikallere karşı ılımlılar ittifakı kurma hazırlığına katkıda bulunmak için Ortadoğu turuna çıkmıştır.

Hangi kavramlarla ifade edilirse edilsin, emperyalist güçlerin amacı, halkları birbirine kırdırarak, bölgeyi egemenlik altına almaktır. ABD-İngiltere-İsrail üçlüsünün yanısıra, bölgedeki bazı gerici rejimler de bu suça ortak olma yolunda ilerliyor.

Onların ölümcül planı böl-parçala-yönet denklemine dayanıyor. Bölge ülkelerindeki işçi ve emekçilerin planı ise, anti-emperyalist/anti-siyonist birleşik direnişi yükseltmek olmalıdır.