04 Ağustos 2006 Sayı: 2006/30 (30)
  Kızıl Bayrak'tan
   Ortadoğudaki güncel direnişin anlamı ve sınırları
  Lübnan'da direniş yayılıyor!
  "Bağımsız, demokratik ve sosyal tarım politikası" ancak işçi sınıfı tarafından uygulanabilir
  Bombacı paşanın itirafları
  Ortadoğu halklarıyla dayanışma eylemlerinden...
İstanbul'da yapılan dayanışma eylemine vahşi polis saldırısı
Sendikal ihanet çeteleri örgütlenmenin önünde engel
Niyet mektubundan emekçiye ölüm çıktı
MESS ve Türk Metal elele; Metal işçileri ihanete karşı harekete geçmelidir!
  Ortadoğu'da toplumsal muhalefet ve siyasal akımlar / Orta sayfa
  KİT'lerin talanına, nükleer santrallere ve sermayenin saldırılarına karşı mücadeleyi yükseltelim
  Siyonist cellatların suç ortakları Kana katliamı için timsah gözyaşları döküyor
  Chavez İsrail'in faşist zulmünü kınadı
  Dünyada Ortadoğu halklarıyla dayanışma eylemlerinden
  Hiroşime ve Nagazaki katliamlarının yıldönümünde; Kana'da öldürülen çocukların anısına!
  İsrail ve ABD zulmü devam ediyor
  Sıradan savaşın sıradan ölüleri
  Patronların kar hırsı halkın sağlığından daha önemli
  Üniversite öğrencilerinin ücretsiz sağlık hakkı gaspedildi
  Eylem ve etkinliklerden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Patronların kârı halkın sağlığından önemli!

Amsterdam limanında 7 yıldır kanserojen maddeyle kaplı olduğu için bekletilen Otopan isimli gemi Türkiye'ye geliyor.

Gemi Meksika bandıralı. İzmir Aliağa'ya söküm işlemi için üç hafta içerisinde gelmesi beklenen gemi için çevreciler eylem yapmaya hazırlanırken Çevre Bakanlığı'ndan konuyla ilgili farklı açıklamalar geldi.

Bakanlık yetkilileri daha önce izin alınmadığı için geminin Türk karasularına sokulmayacağını belirtmişti. Ancak sonrasında kaplamasında bir ton amyant (kanserojen madde) barındıran gemi için onay verildiği ortaya çıktı. İzne gerekçe olarak “geminin atık veya yük bulundurmaması” gösterildi. Gemi bir ton kanserojen madde olan amynat ile kaplı, ama bakanlık için bu hiç sorun değil. Zira bu ülkede Çernobil faciasından sonra radyasyonlu çayları “zararı yok için” diyerek halkı “teşvik” eden bir devlet var. O dönem hükümette kim olduğu da hiç önemli değil. Hangi bakanın elinde çay bardağıyla “bakın ben içiyorum” diye şov yapması da öyle. Türkiye halkı, özellikle Karadeniz bölgesinde yaşayan işçi ve emekçiler bu şovun faturasını artan kanser vakaları ve ölümlerle ödediler.

Burada önemli olan, tekellerin kârı sözkonusu olduğunda bütün hükümetlerin, düzen partilerinin ve tüm düzen kurumlarının sermayenin hizmetinde olmasıdır. O dönem kim hükümette olsaydı aynı şeyi yapacaktı. Çünkü halkın sağlığı ve canı değil çay tekellerinin kârı onlar için önemli olan.

Bu gerçeği Aliağa Gemi Söküm Sanayicileri dernek yöneticisi Nevzat Sarıaslan'ın açıklamaları da doğruluyor. Bu açıklamalar aynı zamanda bakanlığın neden önce izin vermeyip sonra verdiğini de açıklıyor. Sarıaslan, Türkiye'ye gelmesi planlanan gemideki tehlikeli atığın bir hafta içerisinde temizleneceğini savundu. Tıpkı çayların radyasyonsuz olduğu iddiaları gibi… Sarıaslan, “Biz bu ülkenin vatandaşıyız. Buraya radyasyonlu veya zehirli atık taşıyan gemiyi getirtmeyiz. Biz yurtdışında kendimizi anlattık. Ama Türkiye'de anlatamıyoruz” diyor..

Sarıaslan “Türkiye'de kendilerini anlatamadıkları” için boşuna dert ediniyor. Türkiye'deki emekçi halklar Sarıaslan'ı şahsen olmasa da sınıf kimliği nedeniyle çok iyi tanıyorlar. Daha çok kâr hırsıyla patronların neler yapabileceğini çok iyi biliyorlar. Günde 12-16 saat sefalet ücretiyle canı çıkana kadar köle gibi çalıştırılan bir işçi nasıl bilmez patronların daha çok kazanmak için kendisini nasıl acımasızca sömürdüğünü. Bu sömürücü azınlığın milyonları ilgilendiren sorunlar karşısında kendi kârından başka bir şey düşünmediğini.

Evet Türkiye'deki işçi ve emekçiler bu sömürücü asalakları çok iyi tanıyor. Sömürülen emeğinde, aç yatılan gecelerinde, okutamadığı çocuğunda, tedavi edemediği hastasında, başına yıkılan kondusunda, sırtına inen dipçikte tanıyor ve her geçen gün bu sisteme karşı öfkesi daha fazla bileniyor.

---------------------------------------------------------------------------------------

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Topbaş:

“Herşeyi özelleştireceğiz”!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İGDAŞ'ı satmayı düşündüklerini, İDO ve KİPTAŞ'ı da “halka açacak”larını bildirdi.

Topbaş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi şirketlerinin özel sektör tarzında çalıştıklarını ifade ederek şunları söyledi: ‘'Bu çalışmalarda yurtdışı ile de temas halindeyiz. Gittiğimiz seyahatlerimize şirketlerimizi götürüyoruz. Sayın Başbakanımızın Makedonya ve Bosna-Hersek seyahatlerine de katıldılar. Orada görüşmelere girdiler. Bunu yapıyoruz, çünkü daha sonradan İGDAŞ'ı satışa çıkarttığımız zaman ‘iyi para alalım' diye uluslararası boyutta olmasını istiyoruz. İDO'yu da halka açacağız. Aynı şekilde KİPTAŞ'ı da halka açmayı düşünüyoruz daha ileride. Ama İGDAŞ'ı da satmayı düşünüyoruz.”

Ülkeyi satışa çıkarmakla övünen Tayyip'in ardından Kadir Topbaş hızlı bir özelleştirmeci, iyi bir “satıcı” olduğunu, belediyeye ait henüz özelleşmemiş şirketleri de “özel sektör” tarzında çalıştırdıklarını ifade etmiş oldu.

Bunun anlamı, başta doğalgaz ve vapur ulaşımı olmak üzere belediyeye ait ne türden hizmet varsa “özel sektör” mantığıyla satılacağı, daha da pahalı hale getirileceğidir. İlan edilen özelleştirmeleri İETT otobüslerinden çöp toplama hizmetine, kanalizasyondan suya, cenaze işlerinden park-bahçelere kadar belediyenin yapmakla yükümlü olduğu her türden kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi izleyecektir. Bundan en ufak kuşku duymamak gerekiyor. Zira daha fazla pahalılık, işsizlik, işgüvencesizlik, kölelik anlamına gelen özelleştirmeleri “göğsünü gere gere” savunmaktan çekinmeyen Tayyip ve Topbaş gibi sermaye uşaklarının ne kadar pervasız oldukları biliniyor.

--------------------------------------------------------------------------------------

Asbestli gemilerin gelişine tepki

Kansorejen madde içeren Asbest kaplı Fransız uçak gemisi “Klemenso” ile Meksika bandıralı “Otopan” gemisinin söküm işlemi için Türkiye'ye gelişine tepki gösteren Doğa Savaşçıları Çevre Örgütü ile birçok su ürünü kooperatifi biraraya geldi.

Gemilerin Türkiye'ye gelişini engellemeye çalışacaklarını ifade eden Doğa Savaşçıları Çevre Örgütü Başkanı, “Bizim balıkçımız, halkımız ucuz değildir, halkımızın zehirlenmesine göz yumamayız” dedi. Su Ürünleri Kooperatifler Birliği Başkanı ise, “İki-üç sanayici para kazanacak diye sektör tüketilmek isteniyor ama biz Hatay'dan itibaren İskenderun'da hatta Ege'de telsizlerle her gelişmeyi izliyoruz, buna izin veremeyiz” dedi.

---------------------------------------------------------------------------------------

Bergama'da Valilik altın şirketinin yanında!

Bergamalılar siyanürle altın arayan Koza Altın İşletmeleri A.Ş'ye karşı yıllardır hem hukuksal hem de fiili mücadele yürütüyorlar. Çevreye ve insan sağlığına zararlı olan siyanür kullanan altın madeninin imar izinlerini iptal eden yerel mahkeme kararı aleyhine Danıştay'a açılan davada, mahkeme yürütmenin durdurulması talebini reddetti. Yerel mahkemenin altın madeninin kapatılması kararına karşı Valilik ve altın şirketi temziye gitmişti. Kapatmanın iptalı istemi Danıştay tarafından reddedildi, ancak halkın ve çevrenin sağlığına zarar veren altın şirketiyle birlikte temyize giden Valilik emperyalist tekellerinin hizmetinde olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Koza Altın İşletmeleri patronlarına karşı mücadele edenlerin avukatlarından Senih Özay, İzmir 4. İdare Mahkemesi'nin Bergama Ovacık'taki altın madeninin imar izinlerini iptal etmesinin ardından, İzmir Valiliği ve Koza Altın Şirketi tarafından Danıştay'a yapılan temyiz başvurusunda ara kararın çıktığını bildirdi.

Danıştay 6. Dairesi tarafından görüşülen davada, mahkemenin yerel iptal kararının yürütmesinin durdurulması talebini, bunu gerektirecek bir neden olmadığı'' gerekçesiyle reddettiğini belirten Özay, “Bu aşamadan sonra mahkeme kararının uygulanması konusunda bir engel bulunmamaktadır. Artık İzmir Valiliği'nden ve devletten beklenen bu mahkeme kararının uygulanmasıdır. Bergama'nın köylüleri, toprağı, suyu, bitkileri, hayvanları herkes dört gözle ve umutla mahkeme kararının bu kez uygulanmasını bekliyor” dedi.