04 Ağustos 2006 Sayı: 2006/30 (30)
  Kızıl Bayrak'tan
   Ortadoğudaki güncel direnişin anlamı ve sınırları
  Lübnan'da direniş yayılıyor!
  "Bağımsız, demokratik ve sosyal tarım politikası" ancak işçi sınıfı tarafından uygulanabilir
  Bombacı paşanın itirafları
  Ortadoğu halklarıyla dayanışma eylemlerinden...
İstanbul'da yapılan dayanışma eylemine vahşi polis saldırısı
Sendikal ihanet çeteleri örgütlenmenin önünde engel
Niyet mektubundan emekçiye ölüm çıktı
MESS ve Türk Metal elele; Metal işçileri ihanete karşı harekete geçmelidir!
  Ortadoğu'da toplumsal muhalefet ve siyasal akımlar / Orta sayfa
  KİT'lerin talanına, nükleer santrallere ve sermayenin saldırılarına karşı mücadeleyi yükseltelim
  Siyonist cellatların suç ortakları Kana katliamı için timsah gözyaşları döküyor
  Chavez İsrail'in faşist zulmünü kınadı
  Dünyada Ortadoğu halklarıyla dayanışma eylemlerinden
  Hiroşime ve Nagazaki katliamlarının yıldönümünde; Kana'da öldürülen çocukların anısına!
  İsrail ve ABD zulmü devam ediyor
  Sıradan savaşın sıradan ölüleri
  Patronların kar hırsı halkın sağlığından daha önemli
  Üniversite öğrencilerinin ücretsiz sağlık hakkı gaspedildi
  Eylem ve etkinliklerden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kanlı ordudan kirli manzaralar sergilenmeye devam ediyor...

İtirafçı paşa hırsızlık ve rüşvet suçlarından yargılanıyormuş

MHP MYK üyesi emekli korgeneral Altay Tokat, Kürdistan'da çalışan memurları hizaya getirmek için, evlerinin civarına bomba attırdığını anlattı. İyi de etti. Çünkü devlet devrimcilerin ve PKK'nin, halkı “hizaya getirmek” için bomba kullandığını propaganda ederdi. Meğer devlet kendi adamlarını hizaya getirmek için bu yöntemi uyguluyormuş. Böylece bu gerçek açığa çıkmış oldu.

Gerçi yakın süreçte, örneğin hükümeti hizaya getirmek için Cumhuriyet gazetesinin bombalanması gibi bir olay da var, o biraz daha karışık bir durum. Henüz itiraf eden de yok. Ancak Tokat efendinin anlattıkları üzerinden değerlendirildiğinde, kimsenin burnunun dahi kanamaması falan, Cumhuriyet bombalarının da “eğitim malzemesi” olması ihtimali güçleniyor. Bu arada kontr-gerilla eğitim faaliyetlerinin kapsamı hakkında da fikir edinmiş oluyoruz.

Kimileri, “hiç öyle şey olur mu, yasadışı değil mi, emekli de olsa bu paşa hakkında soruşturma açılmaz mı?” diye feveran ededursun, paşa eskisi gayet rahat. Bir suçu itiraf etmekten ziyade, askeri “başarı”larıyla övünme havasında anlatıyor bunları.

“Bunda ne var. Bunların hepsi eğitim amaçlı, harekât planlarının bir parçası. Bu bir suç değil, nitekim bunların sonucunu da aldık, Alnım ak.”… “Bizim bu nedenle eğitim bombalarını kullandığımızı hakim de bilir. Ayrıca OHAL bölgesinde komutana bu yetki veriliyor. OHAL Kanunu'nu biliyor musunuz? Personel eğitiminde bu planlar etkili olmuştur” sözleriyle, aslında, itirafları bomba attırmanın da çok ötesine geçiyor. Belki OHAL kanunu derken tam olarak OHAL kanununu değil de kontr-gerilla talimnamesini kastediyordur. Ya da, yaşlılık işte, ikisini karıştırmış da olabilir. Son tahlilde, onları asıl bağlayan kanun kontr-gerillanınki olduğuna göre!..

Altay Tokat'ın ifadeleri, kontr-gerillanın ordu merkezli fakat sivilleri de içeren bilinen klasik örgütlenmesinin ötesinde, Türkiye'de orduyu hemen tümüyle sarıp sarmaladığını da gösteriyor. Daha doğrusu, Türk ordusunun tümüyle kontralaştığını. Bu derece küstahlaşmasını, faşist darbeler başarısının yanı sıra, biraz da buna bağlamak gerekiyor. Ordunun küstahlığı ve pervasızlığı, işçi ve emekçilerin her kıpırdanışında tepesine binmek şeklinde hemen her gün tezahür ediyor. En son örneği, fındık üreticilerinin mitingine yönelik saldırıda çıktı karşımıza. Bu kez bomba atmadılar ama, Karadeniz köylüsünü hizaya getirmek için kullandıkları şiddette onlarca yaralı olduğunu bildiriyor haberler.

Altay Tokat'ın açıklamalarını veren basın, aradan iki gün geçmeden, bu pek kahraman paşanın rüşvet, kaçakçılık gibi suçlardan yargılanmakta olduğunu farketti. Gebze Başsavcılığı, Tokat'ın eski Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve AKP'nin kurucularından Kemal Albayrak'la birlikte “Devlet memurlarına intisap iddiasıyla menfaat temin etmek” suçlamasıyla dava açmış. Bu ikili dışında, İbrahim Taşdelen, Esat Kurucu, ZRG firması sorumlusu Didem Çevikus ve Ozan Derya'nın da bulunduğu 24 kişi hakkında, “cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak, resmi evrakta sahtecilik” türünden suçlamalar yöneltilen dava sürüyormuş. Aynı dosya kapsamında, Gebze'deki 5 gümrük müdürü ve memuru hakkında ise “görevi kötüye kullanmak” suçundan dava açılmış.

“Kahraman” asker Altay Tokat hakkındaki suç ithamları sürüp gidiyor. Bilindiği gibi Tokat, bu tür suçlardan yargılanan ilk omzu kalabalık değil. Daha çok kısa süre önce bir eski kuvvet komutanı hakkında da böyle “yüz kızartıcı” suçlardan dava açılmıştı. Ve bu tür davalar ordunun kendini aklama operasyonu olarak da kullanılıyor. Bakın, diyor düzen medyasındaki apoletsiz çavuşlar, ordumuz kendini nasıl da temizliyor!..

Bu tür davaların son dönemlerde artmış olması, ordunun gerçekten de elini pisliğe bulaştıranlar hakkında (hele de açığa çıktıysa) tahammülsüz olduğunu gösteriyor. Fakat eli kana bulaşanlar konusunda durum tam tersi. Onlar madalyalarla, tazminatlarla, terfilerle ödüllendiriliyorlar. Ellerindeki kanın kimin kanı olduğunun çok fark etmediğini de görüyoruz. PKK'dir, “terör”dür, hepsi hikaye. Şemdinli bombacılarının havaya uçurduğu kitabevinde ölen gencin PKK ile ilişkisinden kimse tek kelime bahsetmedi örneğin. En küçük bir ihtimal görse, düzen medyası aylarca bunu işler, peşini asla bırakmazdı. Bombalanan, yakılıp yıkılan köylerde üç günlük bebeklerin kanı var ellerinde örneğin. Dahası, kurşunlanan Yargıtay üyelerinin kanı var.

Grevci işçilerin, miting yapan fındık üreticilerinin, Zonguldak'ta direnişçi kömür işçilerinin kanı var. Kanlı 1 Mayıs'ta katlettikleri işçilerin, Maraş'ta anne karnında süngüledikleri bebeklerin, Madımak Oteli'nde diri diri yakmaya kalktıkları aydınların, her darbede onlarca idamla, işkenceyle katlettikleri devrimcilerin kanı var.

Tokat'ın itirafları ve kirli tarihi, ordunun ve kontr-gerillanın pisliğin her türlüsüne boğazına kadar gömüldüğünün itirafıdır aynı zamanda. Ordu kaynaklı her kahramanlık hikayesinin satır aralarında, hırsızlık, dolandırıcılık, rüşvet, adam kayırma gibi pislikleri de okuyabilmek gerekiyor bundan böyle.

--------------------------------------------------------------------------------------

Bombacı paşa, ardında 383 ölü, 125 kayıp bıraktı

Görev yaptığı Hakkari Dağ Komando Tugay Komutanlığı ve Diyarbakır'daki Asayiş Kolordu Komutanlıkları sırasında, “bazı memurları hizaya getirmek için” evleri ve lojmanlarının yanına bomba attığını açıklayan MHP'li emekli Korgeneral Altay Tokat, gittiği yerde iz bırakıyor. Altay Tokat, o dönemde merkezi Diyarbakır'da bulunan Asayiş Kolordu Komutanlığı döneminde, 3 yıl içinde ardında 383 faili meçhul ve yargısız infaz, 87 yaralı, 125 ‘de kayıp bıraktı.

Hakkari Dağ Komando Tugay Komutanı iken Hakkari-Yoncali köyünde 18 Temmuz 1989'da 3 köylünün kuru otların içine atılarak yakılması olayında adı geçen MHP'li emekli Korgeneral Altay Tokat, görev yaptığı bölgelerde kanlı iz bırakıyor. General Tokat'ın, Asayiş Kolordu Komutanı olarak görev yaptığı 1995-1997 yılları arasında bölgede 383 faili meçhul ve yargısız infaz ile 125 kayıp olayı yaşandı. Bu rakamlar sadece İnsan Hakları Derneği kayıtlarına geçen bilgiler. Bunun dışında General Tokat'ın görev yaptığı 3 yıl içinde Asayiş Kolordu Komutanlığı görev sahasını kapsayan il ve ilçelerde yaşanan onlara faili meçhul cinayet, kayıp ve köy yakma olayları da mevcut.

MHP Merkez Yürütme Kurulu üyesi ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Başdanışmanı olan General Tokat, 1995 yılında karargahı Diyarbakır'da bulunan Asayiş Kolordu Komutanlığı'na atandı. Ve Tokat burada kaldığı 3 yıl boyuncu bölgenin tek askeri yetkilisi olarak görev yaptı. Bölgede yapılan tüm operasyonlarda emir verme yetkisine sahipti ve Kürt illerine kendi inisiyatifiyle operasyonel güç gönderebiliyordu. General Tokat'ın 1995-97 yılları arasında görev yaptığı üç yıl boyunca bölgede daha önceden de yaşanan faili meçhul ve kayıp olayları durmadan devam etti. Kayıplar ve faili meçhul cinayetler konusunda herhangi bir soruşturma açılmazken, dosyalar “faili meçhul” denilerek bir kenara bırakıldı.

General Tokat'ın Asayiş Kolordu Komutanı olarak görev yaptığı yıllar arasında çoğu Diyarbakır'da olmak üzere, 1995 yılında 61 kayıp, 1996 yılında 19 kayıp, 1997 yılında ise 45 kayıp olayı yaşandı.

Yine aynı yıllarda faili meçhul cinayet ve yargısız infazlara kurban gidenler ise 1995 yılında 97 ölü, 49 yaralı, 1996 yılında 190 ölü, 14 yaralı, 1997 yılında da 96 ölü, 24 yaralı şeklinde kayıtlara geçti.

İHD kayıtlarına yansıyan faili meçhul cinayet, yargısız infaz ve kayıpların bilançosu şöyle

 

1995 yılı:

Diyarbakır: 52 ölü, 49 yaralı

Mardin: 15 ölü

Urfa: 4 ölü

Şırnak: 11 ölü

Batman: 6 ölü

Bingöl: 2 ölü

Siirt: 2 ölü

Hakkari: 4 ölü

Elazığ: 1 ölü

 

1996 yılı

Diyarbakır: 81 ölü, 11 yaralı

Batman: 8 ölü

Mardin: 17 ölü, 2 yaralı

Van: 8 ölü

Urfa: 1 ölü, 1 yaralı

Şırnak: 18 ölü

Adıyaman: 7 ölü

Bitlis: 4 ölü

Hakkari: 39 ölü

Dersim: 7 ölü

 

1997 yılı

Diyarbakır: 29 ölü, 12 yaralı

Mardin: 7 ölü

Urfa: 4 ölü, 9 yaralı

Batman: 10 ölü

Bingöl: 5 ölü

Hakkari: 8 ölü

Dersim: 5 ölü

Şırnak: 6 ölü

Muş: 1 ölü

Adıyaman: 1 ölü

Siirt: 15 ölü, 3 yaralı

Bitlis: 5 ölü

 

Taylan Esmer

(ANF NEWS AGENCY, 2 Ağustos '06)