03 Haziran 2006 Sayı: 2006/21 (21)
  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıfın devrimci iradesiyle sürece yüklenelim!
  Eğitim-Sen yetkiyi kaybetti; Devrimci, militan bir kamu emekçileri
hareketi yaratmak için görev başına!
  Yüzümüzü kitlelere dönelim, fiili mücadeleyi yükseltelim!
  Danıştay’a saldırı komplosu kapatılmaya
çalışılıyor
  Savaş aygıtı NATO İran'ı hedef aldı
  “Zafer direnen emekçinin olacak!”
Desan direnişi havzada yeni bir sürecin önünü açtı!
İşçi-emekçi eylemlerinden...
Kartal Belediyesi işçileri GREV kararını
belediyeye astılar!
Muharrem Kılıçlar yeni bir satışa hazırlanıyorlar!.. Castleblair’de "D"İSK
Tekstil ihaneti sürüyor!
“D”İSK’in DİSK’e ihaneti: Sosyal diyalog! / Yüksel Akkaya
  Sosyal yıkım saldırısı ve sendikal ihanet / Orta sayfa
   Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 1. Toplantısı Sonuç
Bildirgesi
  ODTÜ; Perinçek
ve çetesine gereken yanıt verildi!
  Fransa’da gençler yeniden hareketleniyor!
  L. Amerika:Bolivarcı alternatif güçleniyor
  Filistin’de gergin günler...
  İran’dan sonra Venezüella da
avroya geçişi tartışıyor
  TMMOB Genel Kurulu’ndan
yansıyanlar
  İÜ’de saldırılar devam ediyor!
  Ulus-Devlet üzerine kısa notlar...-1-
  Eylemlerden...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kürdistan'dan mektup...

Safları netleştirmenin zamanı

Sevgili Z...,

Garip duygular içindeyim şimdi. Sanki dün burda yoktum, ilk gelişim. Bir savaş atmosferinde buldum kendimi. Herkes tedirgin. Herkes ilk hamleyi bekliyor artık ve her ses silah sesi gibi geliyor.

Bana yabancı olan herşey şimdi bana daha da yakınlaşıyor. Etrafıma bakıyorum; sanki dağlarda birileri var, senin masallarındaki insanlar bunlar. Artık karşılaşmak istiyorum inan. Duyduğumdan öte bir şey olsa gerek. Bu coğrafyaya gelip böyle bir durumla karşılaşmamak olamaz zaten tabii, biliyorum.

Savaş başlamadan esintileri başladı ama. Yoğun kimlik kontrolleri, damlardaki keskin nişancılar, patlayan mayınlar... Askerler kırsal alanda yolu kullanmıyorlar artık. Okulun manzarasındaki karakola helikopterle geliyor yiyecekler. Birileri rahatça, karakol kontrolündeki bölgelerden başka bölgelere geçiyor. Ya çocukları kim geçirecek geleceğe...

Neyse duygusallığın sırası değil sanırım, genelde duygusal biri olsam da. Savaş ürkütüyor insanları gerçekten. Kime sorsan savaş olmasın diyor.

Nedenini bilmediği bir savaşa hazırlanıyor şimdi insanlar. Ya da sadece savaşa hazırlanıyorlar. Sırdan bir şey gibiymiş gibi hazırlanıyorlar. Nerdeyse düğüne gider gibi... Bir de içlerindeki çocukları var, netleşmeyen safları var...

Savaşın iyi bir yanı olsaydı keşke çocuklar için. Ya da gelinlik kızlar için. Ne yazık ki yok. Savaşta yaşam olmuyor. Kahredici bir yalnızlık yalnızca elde kalan. İnsanlar sürekli bir şeylerini yitiriyorlar, gülümsemelerini, aşklarını, yüreklerini ve de bazen inaçlarını... Kalanlarsa yetmiyor insanı yaşatmaya. Giden ağır basıyor gene. Ve biz onlara bakıp, savaşın çocukları diye içleneceğiz yalnızca belki; savaşın çocuğı, savaşın çocukları...

Yaşam nasıl sürer ki silahların gölgesinde. Tasavvur etmeye çalışıyorum. Edemiyorum. Benim için imkansız gibi geliyor. İlk kurşunla yaşam felç olacakmış gibime geliyor. Ama burdakiler için öyle değil, sanki savaşta yüreklerini bir kenara bırakıyorlar. Silahlar en yakın dostları gibi oluyor. Yatarken başuçlarında duruyor silahları. Çocuğuna götermediği ilgiyi gösteriyorlar silahlarına.

Savaş burda sıradan bir şey. Çatışma sesleri ninni gibi geliyor çocuklara. Silahlar da birer oyuncak gibi kucaklarında. Öyle ki bir helikopter geçtiğinde bizden başkası dönüp bakmıyor bile. Ya da top, tüfek sesine kimse aldırmıyor.

Savaş alışkanlık yapar mı? Yapıyor işte. Safları netleştirmenin zamanı şimdi, savaş başlıyor; bana ise hala bir oyunmuş gibi geliyor.

Coğrafya bilgilerimi unutup sınırları değiştirmeliyim belki, savaş başlamadan. Tüm gücümü toplayıp coğrafya bilgilerimi değiştiriyorum şimdi. Nafile yenik düşüyorum gene savaşa/silahlara. Oysa güçlü diye bilirdim kendimi. Demek buraya kadarmış dayanma gücüm. Ötesine geçemiyorum senin gibi. Önüme çıkacak ilk engele takılıp yığılıveriyorum yere. Silahlar yendi beni; savaş.

Yadırgama ne olursun. Savaş için güç bulamıyorum senin gibi kendimde. Belki biraz daha ince düşünmeliyim. Sana yakın olduğu kadar bana yakın değil savaş, biliyorsun. Belki ondandır yanılgım. Benim masallarımda ne silah vardı, ne de ölüm. Ama korkma, silahlı bir masala da dayanacak gücüm yok değil. Farkındayım bunların hiçbiri masal falan değil. Tamamı gerçek ve dünyanın çoğu yerinde yaşanıyor, adları farklı olsa da.

Ne diyeceğimi bilemiyorum gerçekten. Seni kırmaktan çekiniyorum. Bir tek bunu kendi adıma diyebiliyorum: Silahların ve haritaların olduğu bir dünyada yaşamaktan bıktım. Bu konuda da üzerime düşen görevi yapmaya canı gönülden hazırım.

(Az önce bir şeyler patladı yakınlarda. Dün gece de patladı, sanırım yarın da patlayacak artık. Gök gürlemesi gibi oluyor birkaç tanesi ardarda patlayınca. Ben bile alıştım bu birkaç günde. Burda yaşayanlar ne yapsın. Olağan artık silah sesleri. Tek fark buradakiler silahın markasını ve menzilini söyleyebiliyor duyduğu sesten. Ve içlerindeki ürpertiyi saklıyabiliyorlar artık. Bense silah sesleri arasında silahsız bir dünya hayalindeyim.)

Ölüm gelecekse böyle gelmeli diye düşünüyor olabilirsin sen. Hayır yarını güzelleştirmeyi düşünmenin bedeli ölüm olmamalı diye düşünüyorum. Yarını yaşamanın, yarın olmasının bedeli ölüm olmamalı. Özgürlüğün de elbette. Belki tutsaklıktan kopuştur ölüm. Eksik anlatımdır, olmayan kelimelerin hüznüdür ölüm. Evet benim için de ölmek değerlidir. Hatta ölümle alay edilmesi gerekir....

Selamlar...

2005 Baharı

Hakkari'den bir kamu emekçisi

--------------------------------------------------------------------------------------

Frankfurt BİR-KAR'dan Has Alüminyum işçilerine destek...

Yaşasın sınıf dayanışması!

Frankfurt BİR-KAR olarak Has Alüminyum işçisi sınıf kardeşlerimizle dayanışmak üzere mütevazi de olsa destek kampanyası yürüttük. Destek faaliyeti içerisinde bir yandan direniş hakkında çevremizdeki işçileri bilgilendirirken diğer yandan da maddi destek toplamaya çalıştık. İçinde Rüsselheim Opel işçilerinin de bulunduğu birçok işçiden 310 euro maddi destek sağladık.

Bu son derece mütevazi bir katkı olsa da, üç bin kilometre ötedeki işçilerden toplanmış olması anlamlıdır.

Topladığımız 310 euroyu Has Alüminyum işçisi sınıf kardeşlerimize iletiyor, direnişlerini selamlıyor, dayanışma çabalarımızın devam edeceğini bilmelerini istiyoruz.

Yaşasın sınıf dayanışması!

Yaşasın Has Alüminyum direnişimiz!

İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!

BİR-KAR/Frankfurt

-------------------------------------------------------------------------------------

DTCF'de yasaklı şenlik!

İki yıldır yasaklanan DTCF şenliği, bu yıl yasaklara rağmen yapıldı. Dekanlık geçen yıl da faşist saldırıları okuldaki gergin ortamı bahane etmiş, şenliğe izin vermemişti. Olayların büyümesi nedeniyle fiili bir şenlik yapılması kararından vazgeçilmişti. Bu yıl da DTCF öğrencilerinin ortak inisiyatifi ile bir şenlik yapılması kararlaştırıldı. Dekanlık geçen yılki olayları bahane göstererek, şenliğe izin vermeyeceğini ifade etti. Bunun üzerine tüm bileşenler, ortak bir şenlik örgütlediler.

Şenliğin yasaklara karşı yapılması anlamlıydı. Zira dekanlık, geçen yılki faşist saldırıların yarattığı ortam sayesinde, okulda devrimci-demokrat öğrencilere yönelik bir dizi saldırı gerçekleştirdi. Özellikle soruşturma terörü ve okuldan uzaklaştırma saldırılarını, her vesileyle kullandı. Tabii bugüne kadar, öğrencilerin fiili ve meşru mücadeleler sayesinde kazandığı alternatif şenliği yasaklamayı da ihmal etmedi.

İşte bu koşullarda ve yasaklara rağmen şenliği örgütleme iradesi gösterilmesi anlamlıdır.

Şenlik 25 Mayıs günü tulum dinletesi ve horonlarla başladı. Ardından İdilcan Müzik Topluluğu'nun marş ve türküleriyle devam etti. Halat çekme, yumurta ve çuvalla yürüme yarışları yapıldı. Son olarak halaylarla şenlik bitirildi.

Yasaklara rağmen yapılan şenliğin en büyük eksikliği politik içeriğinin zayıf olmasıydı. Özellikle rektörlüğün ve dekanlığın siyasal faaliyeti her ne pahasına olursa olsun engellemeye çalışması, bu şenlik vesilesiyle teşhir edilebilirdi. Ayrıca şenlik vesilesiyle bir dizi akademik-demokratik ve siyasal sorun ve gündem kitlelere taşınabilirdi. Ne yazık ki bu fırsat kaçırılmış oldu.

Yine de geleceğe bir birikim bırakması açısından anlamlı bir etkinlik olduğunu söyleyebiliriz

DTCF'den bir öğrenci