03 Haziran 2006 Sayı: 2006/21 (21)
  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıfın devrimci iradesiyle sürece yüklenelim!
  Eğitim-Sen yetkiyi kaybetti; Devrimci, militan bir kamu emekçileri
hareketi yaratmak için görev başına!
  Yüzümüzü kitlelere dönelim, fiili mücadeleyi yükseltelim!
  Danıştay’a saldırı komplosu kapatılmaya
çalışılıyor
  Savaş aygıtı NATO İran'ı hedef aldı
  “Zafer direnen emekçinin olacak!”
Desan direnişi havzada yeni bir sürecin önünü açtı!
İşçi-emekçi eylemlerinden...
Kartal Belediyesi işçileri GREV kararını
belediyeye astılar!
Muharrem Kılıçlar yeni bir satışa hazırlanıyorlar!.. Castleblair’de "D"İSK
Tekstil ihaneti sürüyor!
“D”İSK’in DİSK’e ihaneti: Sosyal diyalog! / Yüksel Akkaya
  Sosyal yıkım saldırısı ve sendikal ihanet / Orta sayfa
   Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 1. Toplantısı Sonuç
Bildirgesi
  ODTÜ; Perinçek
ve çetesine gereken yanıt verildi!
  Fransa’da gençler yeniden hareketleniyor!
  L. Amerika:Bolivarcı alternatif güçleniyor
  Filistin’de gergin günler...
  İran’dan sonra Venezüella da
avroya geçişi tartışıyor
  TMMOB Genel Kurulu’ndan
yansıyanlar
  İÜ’de saldırılar devam ediyor!
  Ulus-Devlet üzerine kısa notlar...-1-
  Eylemlerden...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Fransa'da gençler yeniden hareketleniyor!

Zorba zihniyete isyan!

Fransa'nın Montfermeil kasabasında fiili “sıkıyönetim” uygulayan belediye başkanı, gençlerin direnişiyle karşılaştı. Biraraya gelen 100'e yakın öfkeli genç taşlar, sopalar ve molotof kokteylleriyle belediye başkanının konutuna saldırdı. Gençlere saldıran kolluk kuvvetleri, eylemi dağıtmak için plastik mermi kullandı. Ancak saldırıya karşı direnen gençler, dört saat polisle çatıştı.

Zorba zihniyetli Belediye Başkanı Xavier Lemoine, geçtiğimiz yıl Ekim ayında Fransa banliyölerinde patlak veren isyanın ardından, olası şiddet olaylarını engelleme bahanesiyle kasaba merkezinde üç kişiden kalabalık grupların biraraya gelmesini yasaklamıştı. Bu ilkel yasaklara tepki duyan gençler, tepkilerini doğrudan belediye başkanına ifade etmek amacıyla başkanın konutuna girmeye çalışırken polisin müdahalesiyle karşılaştı. 250 kişilik polis gücüne karşı direnen gençler, saatlerce kolluk kuvvetleriyle çatıştı.

Olaylarla ilgili resmi bir açıklama yapan belediye başkanlığı ise olayı çarpıttı. Açıklamada, olayların bir otobüs şoförünü taciz eden bir gencin tutuklanmasından kaynaklandığı ve Belediye Başkanı'nın getirdiği yeni kurallarla hiçbir ilgisi bulunmadığı öne sürüldü.

Bu arada Paris banliyölerinde de yeni hareketlenmeler görülmeye başlandı. Hatırlanacağı üzere geçen yıl Ekim ayında başkent Paris banliyölerinde başlayan isyan ülkenin farklı kentlerine yayılmış, ilan edilen sıkıyönetime rağmen üç hafta sürmüştü.

Siyasi önderlikten yoksun gençlerin isyanını bastırmakta fazla zorlanmayan Fransız burjuvazisi, isyana yolaçan sorunlara çözüm üretme noktasında aynı başarıyı gösteremiyor. Sorunlar yerli yerinde durduğu için, isyan her an yeniden alevlenebilir. Nitekim Paris banliyölerinde yeniden bazı hareketlenmeler görülmeye başladı. 30 Mayıs gecesi Paris'in kuzeyindeki iki banliyöde çıkan olaylarda 4 polis yaralandı, 10 kadar araç yakıldı, 5 kişi gözaltına alındı.

Fransız polisi, geçen güz çıkan ve günlerce süren isyanın merkezi Montfermeil ve Clichy-sous-Bois banliyö kentlerinde, yeni çıkan olaylar sırasında gençlerin bir karakola taşlarla saldırdıklarını, bazı polis araçlarını ateşe verdiklerini belirtti. Bölgeye takviye polis kuvvetleri ve helikopter gönderildiği kaydedildi.

--------------------------------------------------------------------------------------

Onbinlerce Uruguaylı, işkenceci katillerin yargılanması talebiyle alanlara indi

CIA patentli askeri faşist cuntaların Uruguay versiyonu bu küçük Latin Amerika ülkesinde tam 14 yıl boyunca hüküm sürmüştü. 1971'deki sıkıyönetim uygulamalarının ardından inisiyatif giderek ordunun elinde toplanmış, yönetim1972'den itibaren faşist askeri diktatörlüğe evrilmişti. 1985 yılına kadar devam eden faşist cunta döneminde Uruguay, bu sürede nüfusuna oranla cezaevinde bulunan siyasi tutsak sayısı en yüksek Latin Amerika ülkesi olmuştu.

Askeri cunta tarafından ipleri çözülen ölüm mangaları, işkenceci/katil sürüleri pervasızca kan akıtmış, cinayet ve katliamlar gerçekleştirmişti. Bugünkü rakamlarla bile nüfusu 3.4 milyonu ancak bulabilen bu küçük Latin ülkesinde katledilen, işkence tezgahlarından geçen, zindanlara kapatılan ilerici-devrimci insanların sayısı onbinleri bulmuştu. Dönemin güçlü gerilla hareketi Tupamarolar'ın etkisi, ancak azgın devlet terörü sayesinde -o da belli bir dönem için- zayıflatılabilmişti.

Aynı dönemde Arjantin'de hüküm süren faşist askeri rejim, bu ülkede yaşayan Uruguaylı devrimcilerin kendi polisleri elinden işkence görebilmesi için bazı yasadışı yeraltı karakollarını Uruguaylı ekiplere tahsis etmişti. Öyle ki, Uruguay'daki faşist diktatörlük yıllarında en fazla insan kaybı Arjantin'deki bu işkence merkezlerinde gerçekleşmişti.

Daha önce yürürlüğe giren bir yasa ile gerici Uruguay rejimi, faşist diktatörlük döneminin işkencecileriyle katillerine dokunulmazlık hakkı tanımıştı.

20 Mayıs akşam saatlerinde başkent Montevideo'daki “Latin Amerikalı Tutuklu ve Kayıplar Meydanı”nda buluşan 75 bini aşkın Uruguaylı, askeri diktatörlük dönemindeki işkenceci ve katillerin derhal yargılanmasını talep etti. “Dokunulmazlık yeter! İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar için adalet!” pankartı arkasında toplanan kalabalık, 1985'ten önce işlenmiş cinayetlerin katillerini yargı kapsamı dışında tutan af kanununun iptali yönünde taleplerde bulundu.

“Sessiz Yürüyüş” olarak bilinen bu geleneksel eyleme Uruguay yönetiminin üst düzey temsilcileri de katılıyor. Örneğin geçen yılki eyleme Cumhurbaşkanı Tabare Vazquez, bu yıl ise Eğitim Bakanı Felipe Michelini katılmıştı. Ancak “solcu” Uruguay rejimi, üstelik askeri faşist rejim döneminde en büyük zülme uğrayan Tupamarolar bugünkü koalisyon hükümetinde önemli bir yer tuttukları halde, işkenceci katilleri yargılamaya niyetli görünmüyor. Fakat Uruguay halkı faşist canilerden hesap sorulması talebinde ısrarlı olduğunu defalarca ortaya koymuştur. Son eylem bunun yalnızca son bir halkası olmuştur.

---------------------------------------------------------------------------------------

Bangladeş'te tekstil işçileri söke söke hak alıyor!

Geçtiğimiz günlerde “haftasonu tatili” ve “daha iyi ücret” talebiyle eylem yapan Bangladeşli tekstil işçileri, bir arkadaşlarının katledilmesi üzerine isyan etmişti. Sokaklara çıkan onbinlerce işçi 300 civarında fabrika yakmış, 200 özel aracı tahrip etmiş, bazı banka, sigorta, mağaza ve iş merkezlerine de saldırmıştı. Olayın üzerinden henüz bir hafta geçmeden, başkent Dakka'da bir giyim fabrikasının işçileri, ücretlerinin artırılması ve geçmişte ödenmeyen ücretlerin ödenmesi talebiyle fabrikanın üst düzey yöneticilerini saatlerce fabrikaya hapsettiler.

Yabancı sermayeli bu giyim fabrikasının patronları, 1600 işçisi bulunan fabrikada 300 işçinin ücretlerinin artırılacağını, geriye kalan 1300 işçinin ise ücretlerinde bir artış olmayacağını açıkladı.

Bu açıklamayı duyan işçiler anında eyleme geçtiler. 1500'ü aşkın işçi önce iş bıraktı, ardından fabrikanın pencerelerini ve kapılarını kapatarak üst düzey yöneticileri fabrikaya hapsettiler.

İşçilerin saatlerce süren bu eylemi üzerine patronlar, problemin çözüleceğine dair garanti vermek zorunda kaldı. Garantinin alınmasının ardından giyim işçileri fabrikanın üst düzey yöneticilerini serbest bırakarak eylemlerini sonlandırdılar.