03 Haziran 2006 Sayı: 2006/21 (21)
  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıfın devrimci iradesiyle sürece yüklenelim!
  Eğitim-Sen yetkiyi kaybetti; Devrimci, militan bir kamu emekçileri
hareketi yaratmak için görev başına!
  Yüzümüzü kitlelere dönelim, fiili mücadeleyi yükseltelim!
  Danıştay’a saldırı komplosu kapatılmaya
çalışılıyor
  Savaş aygıtı NATO İran'ı hedef aldı
  “Zafer direnen emekçinin olacak!”
Desan direnişi havzada yeni bir sürecin önünü açtı!
İşçi-emekçi eylemlerinden...
Kartal Belediyesi işçileri GREV kararını
belediyeye astılar!
Muharrem Kılıçlar yeni bir satışa hazırlanıyorlar!.. Castleblair’de "D"İSK
Tekstil ihaneti sürüyor!
“D”İSK’in DİSK’e ihaneti: Sosyal diyalog! / Yüksel Akkaya
  Sosyal yıkım saldırısı ve sendikal ihanet / Orta sayfa
   Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 1. Toplantısı Sonuç
Bildirgesi
  ODTÜ; Perinçek
ve çetesine gereken yanıt verildi!
  Fransa’da gençler yeniden hareketleniyor!
  L. Amerika:Bolivarcı alternatif güçleniyor
  Filistin’de gergin günler...
  İran’dan sonra Venezüella da
avroya geçişi tartışıyor
  TMMOB Genel Kurulu’ndan
yansıyanlar
  İÜ’de saldırılar devam ediyor!
  Ulus-Devlet üzerine kısa notlar...-1-
  Eylemlerden...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

“Anadolu Güneşi 2006” tatbikatı Antalya açıklarında yapıldı...

Savaş aygıtı NATO İran'ı hedef aldı

Savaş kundakçılarının Akdeniz'de tatbikat düzenleyeceğini duyuran Amerikan medyası, tatbikatın İran'a gözdağı vermek amacıyla planlandığını da dile getirmişti. ABD emperyalizmi bölge ülkelerini de tatbikata dahil etmek istemiş, ancak bu yönde yaptığı girişimler karşılık bulmamıştı. Bölgeden sadece Türk sermaye devleti ABD'nin çağrısına olumlu yanıt vererek uşaklığını bir kez daha tescil etmişti.

Geçen hafta Antalya açıklarında gerçekleşen tatbikata katılan 4 NATO üyesi ülke, “kitle imha silahı ele geçirme” senaryosu uyguladılar. ABD, Türkiye, Fransa ve Portekiz'den savaş gemileriyle helikopterlerin katıldığı tatbikat, NATO güvenlik uzmanları ve 31 ülkeden gözlemciler tarafından takip edildi. İcra edilen senaryo uyarınca, nükleer silah yapımında kullanılabilecek hayali bir kargoyu adı açıklanmayan bir ülkeye taşıyan sivil bir gemi saptandı, ardından operasyonla ele geçirildi.

Antalya açıklarında düzenlenen tatbikatla ilgili olarak gazetecilere bilgi veren Tuğamiral Tuncay Erilmez, “Böylesi bir senaryoyla karşı karşıya kalmak istemeyiz, ancak bu tatbikat, yaşanması halinde hazır olmamızı sağlayacak” diyerek, kitle imha silahlarının yayılmasının “küresel bir endişe” haline geldiğini öne sürdü.

ABD medyasında çıkan haberler üzerine Türk Dışişleri yetkilileri, hiçbir ülkeyi hedef almadıklarını iddia etmişlerdi. Ancak yapılan tatbikatın İran'ı hedef alan bir hazırlık olduğu açıktır. Zira tatbikatın senaryosunda geçen “Sivil gemilerle nükleer silah yapımında kullanılacak malzeme taşıyan bilinmeyen ülke” ile İran'ın kastedildiği herkesin malumudur.

Bu tatbikat, Amerikan emperyalizmi ile suç ortaklığına hazırlık çerçevesinde atılan yeni bir adımdır. Amerikan uşakları da bunun böyle yorumlanacağını biliyor olmalı ki, medyada tatbikata dair haberlere pek yer vermediler.

-------------------------------------------------------------------------------------

İncirlik'teki nükleer silahlar imha edilsin...

Emperyalistlerle yapılmış gizli-açık tüm anlaşmalar iptal edilsin!

Milliyet gazetesinden Derya Sazak ile röportaj yapan Greenpeace Uluslararası Genel Direktörü Dr. Gerd Leipold, “İncirlik'te ABD'ye ait 90 tane nükleer silah bulunduğunu ve bu silahlar Balıkesir'den Adana'ya taşınırken hiç kimsenin haberi olmadığını” söylüyor. Aslında, ABD'nin İncirlik'te nükleer silahlar bulundurduğunun, 2005 Şubat'ında Hans Kristensen adlı bir uzman tarafından açıklandığı da bu vesileyle hatırlatılmış oldu. Greenpeace yöneticisi Dr. Gerd Leipold, Milliyet “Sohbet Odası”nda bu raporun internet adresini de vererek, ABD'de bu tür bilgilere ulaşmanın zor olmadığını, bilgi edinme haklarının bulunduğunu, sorunun Türkiye'de konunun halktan gizlenmesinden kaynaklandığını savundu. Dr. Leipold'a bu son konuda hak vermemek elde değil. Yalnız bilgisinde biraz eksiklik var, Türkiye'de bu tür konulardan sadece halk değil, meclisteki zevatın çoğunluğu bile bihaberdir.

TBMM Genel Kurulu'nun 25 Mayıs'taki oturumunda bu gizliliği “açıklığa” kavuşturacak bir olay yaşandı. Türkiye ile ABD arasında “Yayılmanın Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Anlaşmasının Onaylanması” hakkındaki yasa tasarısı görüşülürken (Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Sözleşmesi çerçevesinde ABD ile imzalanan yeni bir piyonluk anlaşması), AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, Meclis'te görüşülen anlaşma metninin TBMM üyelerine gönderilmediğini açıkladı. Çömez ek olarak kendi partisinin hükümetine; “Acaba biz yıllardır nükleer ve radyoaktif maddelerin Türkiye'ye girişiyle ilgili denetimini yapamıyor muyduk da, şimdi İran'ın nükleer programı dünya gündemine geldiği zaman böyle bir sözleşme ortaya çıktı?” sorusunu yöneltti. Ancak hükümet cephesinden sorusunun yanıtını bilen biri bulunmuyordu. Anlaşmanın imzalandığı dönemde Dışişleri Bakanlığı'na Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç vekalet ettiği halde, o da bir yanıt veremedi.

Aslında, hiç kuşkusuz, dünya alemin bildiği bir konuda soru soran Çömez'in de, yanıtlayamayan Koç'un da sorunu (bu cenahın cehalet seviyesi bilinmesine rağmen) cehalet değildir. Büyük ihtimalle Çömez'in partisiyle bir sorunu var, Koç da bunu bildiği için soruyu yanıtlamadı. Bilinen yanıtı biz tekrar edelim; evet, denetim yapamıyorsunuz, yapılan anlaşmalar denetiminize izin vermiyor. Esas olarak, emperyalizme köleliği seçmiş hiçbir devletin anlaşması izin vermez. Kölelik ilişkileri dediğimiz tam da budur.

Denetim şöyle dursun, hükümetleri haberdar etme ihtiyacı bile duymuyor emperyalistler. Fakat bunda tek suç emperyalistlerin değil. Bu son anlaşmada da olduğu gibi (ki bu mecliste görüşülen, dolayısıyla ‘açık' bir anlaşmadır, bunların bir de gizlileri var) sorgusuz sualsiz imzalama emrini yerine getiren sizin gibi vekillerin suçu daha büyük. Çünkü emperyalistler kendi çıkarlarını gözetirken, sizler vatana ihanetle iştigal ediyorsunuz. Kendinizin, kendi ülkenizin, kendi halkınızın çıkarları yerine emperyalistlerin çıkarına hizmet ediyorsunuz.

Anlaşmanın elbette İran meselesiyle ilgisi var. Başka türlü olması da düşünülemez. İncirlik'e yerleştirilen nükleer silahlar da özelde İran, genel olarak da ABD'nin büyük Ortadoğu projesiyle ilgili. Yani ihanetiniz sadece Türkiye halklarına karşı değil tüm komşularımıza, tüm Ortadoğu halklarına karşıdır. Emperyalizmin hizmetinde halk düşmanlarının safında hazırola geçmiş durumdasınız.

Emperyalistlerin, gerek açık-gizli anlaşmaları, gerekse şifai tahakkümüne yaslanarak yürüttüğü faaliyetlerden meclisteki zevatın haberi olmayabilir (elbette haberi olanlar da var) ancak ordunun tepesinde her şeyin bilindiği bir gerçektir. Özellikle gizli anlaşmalar onlarla kotarılır. NATO'ya katılmaya da, ‘derin NATO'nun Türkiye'de örgütlenmesine de onlar karar verdi. Gerçi onların da ‘denetim' yetkisi yok, fakat bilgilendirildikleri kesin. Ne de olsa onlar ABD'nin ‘oğlanları'dır. Türkiye halkına karşı açık faşist darbeleri de, her türlü kirli-kanlı kontra faaliyetlerini de el birliğiyle yürütmüşlerdir. Kanlı 1 Mayıs'ta işçilere omuz omuza kurşun sıkanlar onların katilleridir.

Şimdi yine elbirliği ile İran halklarına karşı saldırıya hazırlanıyorlar. Bu hazırlık son derece açıktan yürütülüyordu, ancak nükleer hazırlık bilinmiyordu. Artık o da açığa çıktı. Emperyalizme uşaklıklarını, emperyalist savaşlarda piyonluk derekesine düşürmeye kararlıdırlar. Ortadoğu'da bir iç savaşı tetiklemek, halkları birbirine kırdırmak planında emperyalistlerin hizmetine gönüllü koşuyorlar. Bu ihanetlerini de ‘İran'ın rejim ihracı tehlikesi', ‘laik-demokratik düzenin korunması' sosuyla süsleyerek sunmaya çalışıyorlar. Hatta bu konuda ifrata varan faaliyette bulunabileceklerini, sosu kanla renklendirmekten bile çekinmeyeceklerini, son Danıştay saldırısıyla bir kez daha kanıtlamış oldular.

Kitlelerin suskunluğu/seyirciliği devam ettiği sürece, bu hainlerin ihanetinin de devam edeceği açıktır. Kitleler bu ihanetin sonuçları hakkında sürekli bilinçlendirilmek, ihanetin karşısına dikilecek bir örgütlülükle mücadeleye sevkedilmek zorundadır. Emperyalist faaliyetlerin denetimi/önlenmesi, emperyalizmin uşakları tarafından değil, mezar kazıcısı işçi sınıfı ve emekçi kitleler tarafından gerçekleştirilebilir. Halklar arasında barış ve kardeşliği tesis edebilecek tek güç işçi sınıfıdır.