03 Haziran 2006 Sayı: 2006/21 (21)
  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıfın devrimci iradesiyle sürece yüklenelim!
  Eğitim-Sen yetkiyi kaybetti; Devrimci, militan bir kamu emekçileri
hareketi yaratmak için görev başına!
  Yüzümüzü kitlelere dönelim, fiili mücadeleyi yükseltelim!
  Danıştay’a saldırı komplosu kapatılmaya
çalışılıyor
  Savaş aygıtı NATO İran'ı hedef aldı
  “Zafer direnen emekçinin olacak!”
Desan direnişi havzada yeni bir sürecin önünü açtı!
İşçi-emekçi eylemlerinden...
Kartal Belediyesi işçileri GREV kararını
belediyeye astılar!
Muharrem Kılıçlar yeni bir satışa hazırlanıyorlar!.. Castleblair’de "D"İSK
Tekstil ihaneti sürüyor!
“D”İSK’in DİSK’e ihaneti: Sosyal diyalog! / Yüksel Akkaya
  Sosyal yıkım saldırısı ve sendikal ihanet / Orta sayfa
   Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 1. Toplantısı Sonuç
Bildirgesi
  ODTÜ; Perinçek
ve çetesine gereken yanıt verildi!
  Fransa’da gençler yeniden hareketleniyor!
  L. Amerika:Bolivarcı alternatif güçleniyor
  Filistin’de gergin günler...
  İran’dan sonra Venezüella da
avroya geçişi tartışıyor
  TMMOB Genel Kurulu’ndan
yansıyanlar
  İÜ’de saldırılar devam ediyor!
  Ulus-Devlet üzerine kısa notlar...-1-
  Eylemlerden...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Tuzla Tersane'de gözaltılar protesto edildi…

23 Mayıs günü öğle saatlerinde ücretlerini alamadıkları için direnişe geçen Desan Tersanesi işçilerinden 5 kişi dövülerek gözaltına alınmış ve 24 Mayıs sabahına kadar ifade vermedikleri için Tuzla Polis Karakolu'nda tutulmuşlardı. Tersane önünde “Tersaneler cehennem işçiler köle kalmayacak/Tersane İşçileri Birliği” pankartını açarak alkış ve sloganlarla direnişe geçen işçilere yapılan saldırı 25 Mayıs günü sabah saat 07:30'da Tuzla İçmeler Tren İstasyonu'nda yapılan basın açıklamasıyla protesto edildi.

Basın metni okunmadan önce çevrede toplanan işçilere yaşanan saldırı anlatıldı. Yapılan konuşmada bu saldırının özelde 5 işçiye yönelik olsa da genelde tüm tersane işçilerinin hak alma mücadelesine dönük bir saldırı olduğu belirtildi. Bu saldırılara karşı çıkılmadığı taktirde yarın aynı sonuçla buradaki herkesin karşılaşacağı vurgulandı. Tersane işçilerinin önlerinde örgütlenmekten ve mücadele etmekten başka bir çıkış yolunun olmadığının anlatıldığı konuşmada Tersane İşçileri Birliği Dernek Girişimi'ni sahiplenmeye dönük çağrı yapıldı.

Konuşmanın ardından saldırıya uğrayan dernek girişimi çalışanı Zeynel Nihadioğlu basın metnini okudu.

20 işçinin katıldığı “Tersaneler cehennem işçiler köle kalmayacak!”, “ Susma sustukça sıra sana gelecek!”, “ Köle değil işçiyiz örgütlüysek güçlüyüz!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganlarının atıldığı, “servis hakkı istiyoruz!”, “Sigortasız çalışmaya son!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!” dövizlerinin açıldığı basın açıklaması atılan sloganlarla son buldu.

Basın açıklamasının olduğu anda gözaltıların yaşandığı Desan Tersanesi önünde de Limter-İş Sendikası'nın eylemi vardı. Desan Tersanesi'nde Montesan adlı taşeron firmadan ücretlerini alamayan işçiler tersane giriş çıkışlarını zincir oluşturarak trafiğe ve geçişe kapattılar. “Zafer direnen tersane işçisinin olacak!/ DİSK Limter-İş” pankartını açan işçiler sloganlar ve alkışlarla eylemlerine devam ettiler. Zincirden geçip içeriye girmek isteyen bir arabayı sokmayan işçilerle buna müdahale edenler arasında kısa süreli bir arbede yaşandı. Arbede sırasında arabayı tekmeleyen işçiler yatıştırılarak eyleme devam edildi. Patronun ise dışarıda arkadaşlarına destek veren işçileri başka bir kapıdan içeriye almak istemesi gözlerden kaçmadı. “Gemileri yaktık geri dönüş yok!”, “Tersane işçisi köle değildir!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganlarını atan işçilerin bekleyişi sürüyor.

Kızıl Bayrak/Kartal

--------------------------------------------------------------------------------------

Sermaye kıdem tazminatını gaspetmeye hazırlanıyor!

TOBB'un geçen hafta düzenlediği Genel Kurul toplantısında Başbakan ve muhalefet liderlerinin salona girerken kameralar karşısında el ele tutuşarak verdikleri poz, aralarındaki tüm ağız dalaşlarına ve kavgalara karşın, sözkonusu sermayenin çıkarları olduğunda nasıl da el ele verip birlikte hareket ettiklerini tüm açıklığıyla ortaya koyuyordu.

Genel Kurul'un işçi ve emekçiler açısından önem taşıyan diğer ayırdedici bir yanı ise, TOBB Genel Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun yaptığı konuşmada dile getirdikleriydi. 2001 krizi sonrası makro ekonomik reformlarla önemli başarılar elde edildiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, şimdi sıranın mikro ekonomik tedbirlere geldiğini belirtirken şu noktaların altını çizdi:

Büyüyen dış açığın her ne kadar finanse edilebileceği söylense de önemli bir risk arz etmesi ve bunun aynı zamanda dış bağımlılığın artışına da dolaysız bir kanıt teşkil etmesi; özel sektörde yaşanan büyümenin devam ettirilebilmesi ve özel sektörün rekabet edebilirliğini artırabilmesi noktasında mikro ekonomik tedbirlerin uygulanması; reformlar çerçevesinde zarar gören sermaye sahiplerine yeni fırsatların tanınması; bilgi ulaşım olanaklarının sınırsızca ve daha ucuza sunulması; çeşitli yatırımlar çerçevesinde stratejilerin oluşturulması; piyasaların ihtiyaç duyduğu kalifiye elemanların daha rahat istihdamı doğrultusunda eğitim reformunun yapılması; bürokratik tedbirlerin azaltılması vb…

Bu başlıklar altından özellikle şirketlerin rekabet edilebilirliliğinin artırılması noktasında mikro ekonomik tedbirlerin alınması talebi üzerinde durulması gerekir. Zira bu talep işçileri doğrudan hedef almakta ve sermayenin sınıfa karşı yeni saldırılarının da işaretlerini vermektedir. Özelleştirmeler, sosyal güvenlik yasaları vb. saldırılarla makro ekonomik reformlarda önemli başarıların elde edildiğini belirten Hisarcıklıoğlu, hiç durmadan sıranın mikro ekonomik tedbirlere geldiğini hatırlatıyor. Yani işçi ve emekçilerin elinde ne kaldıysa artık son kırıntısına kadar hepsinin alınmasına işaret ediyor. Bu saldırıların hedefinin başta Kıdem Tazminatı olmak üzere çalışma koşullarının daha da esnetilmesi olduğunu söyleyebiliriz.

Aslında bu saldırının başlatılacağına dair ilk işaretleri, Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu, Mayıs ayının başında İSO'nun düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmada vermişti. Toplantıda, istihdamın artırılmasında sanayicilere “ayak bağı” olan konuların farkında olduğunu ve bu konularda onlara “yerden göğe kadar hak verdiğini” belirten Başesgioğlu, bu sorunların en kısa sürede halledilmesi için çalışmalara başladıklarını müjdelemişti. Bu noktada istihdam maliyeti, zorunlu istihdam, kıdem tazminatı, İşsizlik Sigortası Fonu ve “işgücü piyasasının yasal katılıkları” konularının, paket çalışmalarının temel başlıkları olduğunu ifade etmişti. Emekçilerin prim yükü altında daha fazla ezilmelerine neden olacak olan SSGSS Yasası'nın mimarlarından biri olan Çalışma Bakanı, sıra patronlara gelince vergilerin ve primlerin çok yüksek olduğunu belirterek şunları söylemişti:; “Sadece SSK primlerinde bir indirim yapsak, bu, derde deva olmaz. Bunun yanında zorunlu istihdam, kıdem tazminatı var. 50'yi aşan işletmeler üzerindeki belli yükler var”. Bu konularda diğer bakanlıklarla beraber ayrıntılı bir çalışmayı ortak bir şekilde sürdürdüklerini, Kıdem Tazminatı'nda neler yapabileceklerine, İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken kaynağın “en efektif” şekilde nasıl değerlendirilebileceğine ilişkin açıklamaları en geç bir ay içinde duyuracaklarını belirtmişti.

Görüldüğü üzere, hükümet ve patronlar yeni saldırılar için kolları sıvamış durumdalar. Bu saldırıyı nasıl hayata geçirmeyi planladıklarına dair bir fikir edinilmek istenirse, yine aynı dönemlerde Türk-İş Başkanlar Kurulu toplantısında Salih Kılıç'ın yaptığı açıklamalara bakılabilir. Kıdem tazminatı konusunda Kılıç; “Çalışanlar için tam güvence sağlayacak bir düzenleme yapılıncaya kadar Türk-İş, kıdem tazminatı hakkının özüne dokunulmasının ve çalışan işçilerin haklarının geriye götürülmesinin karşısında olacaktır” diyordu. Yani sözde karşı çıkma görüntüsü altında, çalışanlar lehine yapılacak bir düzenlemeyle Kıdem Tazminatı'nın fona devredilmesine onay vereceklerini ifade ediyordu.

Buradan da anlaşılacağı üzere sendika ağaları, sınıfa karşı yeni bir ihanetin kapısını aralamışlardır. Salih Kılıç' ın yaptığı açıklamalar bu ihanetin startı niteliğindedir. Her zamanki gibi konu önce emekçilerin gündemine sokulup nabız yoklanması sürecine tabi tutulacak, daha sonra ihanetin altına imza atılacaktır.

Bugün TOBB Genel Kurulu'nda “mikro ekonomik tedbirler”in alınması çerçevesinde bu konu gündeme getiriliyorsa, bir süre sonra TİSK'inden TÜSİAD'ına kadar birçok sermaye kurumu bu talepleri daha gür ve yüksek bir şekilde dile getirecekler demektir. Aynı şekilde “piyasalarda yaşanan dalgalanma” ve “artan Çin tehdidi” vb. argümanlarla bu konu sermaye medyasında çok daha genişçe işlenecektir.

Nasıl ki bu güne kadar kölelik yasası başta olmak üzere işçi ve emekçilere karşı ağır saldırılar içeren yasalar sendika ağalarının yardımıyla çıkarıldıysa, kıdem tazminatının gaspı ve çalışma koşullarının daha da esnetilmesini içeren saldırılar da aynı şekilde gerçekleştirilmek istenmektedir. Sermayenin plan ve hesapları bu yöndedir. TOBB Genel Kurulu'ndaki tablonun eksik kalan yanlarını Salih Kılıç gibileri tamamlamaktadır. Bugün bu pozları aleni bir biçimde veremedikleri için kapalı kapılar ardında ihanetlerini sürdürüyorlar.

Sermayenin bu “aile fotoğrafını” yırtıp çöpe atmak işçi ve emekçilerin boynunun borcudur.