20 Mayıs 2006 Sayı: 2006/19 (19)
  Kızıl Bayrak'tan
   Düzen cephesinde iç çatışma sertleşiyor! İşçilerin ve emekçilerin yeri devrimin safıdır!
  28 Şubatlar yeni yöntem ve araçlarla gündemde
  Düzen siyasetinde kriz ve düzen cephesinde yeni arayışlar
  Polis yeni yasal zırhı beklemeden terörünü artırdı
  Sermaye sosyal yıkımda kararlı
  İstanbul İşçi Kurultayı'na giderken...
Ekonomide çöküş işaretleri
Devrimci 1 Mayıs Platformu'nun 1 Mayıs değerlendirmesi
Milletvekili kadın dövüyor, düzen seyrediyor
Ticari Eğitime Karşı Gençlik Kurultayı başarıyla gerçekleşti!
"Ticari Eğitime Karşı Gençlik Kurultayı" ve saçtığı umut
  Ticari Eğitime Karşı Gençlik Kurultayı Sonuç Bildirgesi / (Orta sayfa)
  Kürt sorunu ve AB emperyalizmi
  Bolivya yönetimi toprak reformuna hazırlanıyor
  İstihbarat örgütleri 200 milyon Amerikalı'nın telefonlarını dinliyor
  Rusya "herşeyi yiyen aç kurda" rest çekti
  Paris'te onbinler ırkçı "Göçmen Yasası"nı protesto etti.
  Trabzon'da gençlik çalışması
  TMMOB'da yeni bir döneme girerken
  TMMOB'da yaşananlar
  Öğrenci gençlik
  Bakış açısına ve zamana dayanıklılığa duyulan güven! (Parti değerlendirmelerine önsöz)
  Frankfurt'ta "71 Devrimci Hareketi ve İbrahim Kaypakkaya" sempozyumu
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

“Ticari Eğitime Karşı Gençlik Kurultayı” ve saçtığı umut

Yüksel Akkaya

13 Mayıs'ta Ankara'da gerçekleştirilen ve oldukça coşkulu geçen “Ticari Eğitime Karşı Gençlik Kurultayı” umut saçtı, geleceğe yönelik güveni artırdı. Kurultaya Türkiye'deki birçok üniversitenin yanısıra liselerden de katılım olması kuşkusuz oldukça anlamlı idi. Zira, bugün genç kuşağın en çok “etkisizleştirildiği” ve kişiliksizleştirildiği eğitim sürecinin önemli bir halkasını liseler oluşturmaktadır. Liselerden yükselecek olan direniş ve mücadele, hem üniversiteyi hem de üniversite sonrası hayatı da zincirleme olarak etkileyecektir.

Kapitalist sistem içinde eğitim hakkına yönelik talepler, aynı zamanda geniş anlamda sınıf mücadelesinin bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, kapitalizmin eğitim konusunda gerçek bir çözüm sunamayacağını ortaya koyacağı gibi, eşitsizliklerin kaynağını da daha açık gösterecek, böylece toplumsal muhalefet ve mücadele açısından önemli olanaklar sunabilecektir. Tıpkı, toplu pazarlık sürecinde yüksek ücret ve sosyal haklar istemek gibi, eğitim sürecinde de daha iyi bir eğitim ve olanaklar istenmeli, ancak bunun karşılanmayacağı da gözardı edilmemeli. Talepler, geleceğin emekçilerini oluşturan öğrencilerin ilk “eğitim” göreceği mücadele ve muhalefet konularını oluşturmalıdır. Bu nedenle, eğitim ile ilgili her talep, aynı zamanda toplumsal muhalefet ve mücadelenin de bir parçası olarak değerlendirilmeli, bu bakışaçısı ile önemsenerek, aynı zamanda kapitalist sisteme karşı da başkaldırının araçlarından birine dönüştürülmelidir.

İstemek, farkında olmanın ilk tepkisi ise, bu istemi kazanmak için hareket etmek bu sürecin ikinci ayağını oluşturmaktır. Bugün çok büyük ölçüde siyaset dışı bıraktırılmış olan öğrenciler, eğitim sisteminin olumsuzluklarını farkederek, daha iyiyi talep eden bir kitleye dönüştürülmek zorundadır. Toplumun önemli bir kesimini oluşturan öğrenciler, kendi sorunları etrafında örgütleyip, harekete geçirecekleri bir talepler demeti eksenindeki mücadele ile toplumsal muhalefetin önemli bileşenlerinden birine dönüşebilir. Tıpkı Fransa'da olduğu gibi. Ortak sorunların ön plana çıkarıldığı ve en geniş kesimleri kapsayan bir muhalefet hem öğrenciler üzerinde hem de toplumsal muhalefette önemli dönüşümlere yolaçabilecektir.

Kuşkusuz, Fransa'da olduğu gibi salt kapitalist sistem içi bir çözüm ile yetinmek, sorunun köklü çözümünden çok, geçici bir çözümüne yardımcı olur. Bu nedenle, sorunun asıl kaynağı olan kapitalist sistem, bu süreçte bilinçli olarak mücadelenin, muhalefetin önemli ayaklarından birine dönüştürülebilmelidir. Bunun için de kapitalist sistemin sınırlarını ve eğitim sistemine bakışını iyi anlamak ve anlatmak gerekir.

Kurultayın katılımcıları bunun farkında olan birer öncü/önder öğrenci olarak, suya düşen bir taşın yarattığı halkalar gibi çevrelerine yayılıp genişlemek zorundadır. Tersi durumda bu kurultayın fazla bir anlamı olmayacaktır. Süreklileştirilmiş bir kurultaya dönüştürülecek olan kurultay sonrası günler, amaca ulaşmayı da kolaylaştıracaktır. Bu nedenle, 13 Mayıs'ta suya düşen taş olan Kurultay, her kentte halka halka genişlemek zorundadır. Kurultay sonrasının çalışmaları bu temelde sürdürülmelidir. Kurultay salonuna yansımış olan coşku, böyle bir mücadele potansiyelinin olduğunu göstermektedir. Güven ve umut veren bu coşku, süreklileştirilerek kentlere taşınmalı, eğitim sisteminin sorgulandığı ve talepler ile donatıldığı bir mücadelenin kaynağı olmalıdır. Geleceğimizi olduğu kadar bugünümüzü kurtarmak da bu tutuma bağlı bulunmaktadır.

Öğrenci gençliğin büyük bir kimliksizleştirme ve karaktersizleştirme “saldırısı” ile karşı karşıya kaldığımız günümüzde, bu tür kurultaylar ve sonrasında gerçekleştirilecek olan çalışmalar, çabalar İnsan'ı korumak açısından çok önemlidir. Her sistem ancak kendi insan tipini yaratarak varlığını süreklileştirebilir. Kapitalizm de bunu çok iyi bilen sistemlerden biridir. Bu nedenle, Kurultay ve sonrası çalışmalar, kapitalist sistemin gereksindiği insan tipine karşı bir mücadeledir de. Başka bir ifade ile, eğitim sistemine yönelik mücadele aynı zamanda insanlığı korumaya yönelik bir mücadeledir. Bu nedenle, 13 Mayıs'taki Kurultay'ın emekçileri olan öğrencilerin omuzlarına yüklenmiş olan ağır yük sadece eğitimin ticarileştirilmesi ve benzeri şeylere karşı olmak değil, insanlığın kurtuluşunu da sağlamaktır. Kurultay coşkusu, bu tarihsel görevin bilincinde olunduğunu göstermektedir.