22 Nisan 2006 Sayı: 2006/15 (15)
  Kızıl Bayrak'tan
   Sermaye ve uşaklarına karşı birlik, mücadele ve dayanışma!
  Sosyal yıkım saldırısına 1 Mayıs alanlarında yanıt verelim!
  TMY'ye geçit verme!
  Enerjide özelleştirme ve Latin Amerika örneği
  SSGSS Yasa tasarısı karşıtı eylemler
  İstanbul liseli gençlik çalışmasında yeni dönem
Güney Lise Kurultayı başarıyla gerçekleşti...
Bilmekten korkmak ya da praksis / Yüksel Akkaya
GOP'da başarılı 1 Mayıs etkinliği
1 Mayıs: Hazırlık çalışmaları ve çağrılar
  1 Mayıs devrimci sınıf mücadelesini yükseltmek için tarihsel bir çağrıdır! / (Orta sayfa)
  TKİP'nin işçi sınıfına ve emekçilere 1 Mayıs çağrısı; 1 Mayıs'ta mücadele alanlarına!
  TKİP İstanbul İl Komitesi'nin 1 Mayıs çağrısı
  Filistin halkına boyun eğdiremeyecekler!
  İran direnme kararlılığında!
  Endonezya, Bolivya ve Kore'de işçi eylemleri
  SCT Filtre işçilerinin grevi kararlılıkla sürüyor
  Gençlik çalışmalarından...
  YTÜ Toplumcu Mühendislik-Mimarlık Öğrencileri çalışması
  Özel savaş, ırkçı şoven hareket ve devrimci görevler / M. Can Yüce
  Üniversitelerde faşist saldırılar
  Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Diyarbakır'da
  Evrim (bilim) ve akıllı tasarım (din)
  Ben Avukat Behiç Aşçı; Ölüm Orucuna başlıyorum
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Endonezya işçi sınıfı iş yasasındaki değişikliklere karşı direniyor

Kapitalist sınıfların çıkarlarını korumakla mükellef olan hükümetler, pek çok ülkede işçi sınıfının kazanımlarını törpülemek, hatta eğer mümkünse ortadan kaldırmak amacıyla pervasız bir saldırı sürdürüyorlar. Faklı kılıflar altında gündeme gelen bu saldırının önemli halklarından biri, işçi sınıfının uzun yıllara yayılan mücadele ile kazanabildiği hakların gaspedilmesidir. İş yasasını değiştirmek, anayasalarda tescil edilmek zorunda kalınan bu kazanımları ortadan kaldırmanın ilk adımı oluyor.

Endonezya işçi sınıfı da “yasal güvence” altında bulunan kazanımlarını kaybetmekle karşı karşıya bulunuyor. Hükümetin, “iş kanununda değişiklikler” adı altında gündeme getirdiği saldırıyı püskürtmek için, binlerce Endonezyalı işçi iki haftayı aşkın süredir direniyor. Geçen hafta 5 bin işçi başkent Cakarta ve Surabaya'da hükümetin iş kanununda değişiklikler yapma teklifini reddetmek için sokaklara akın etti. Cakarta'da işçiler şehrin en işlek yerinde bulunan Hotel Indonesia'dan Devlet Sarayı ve devlet dairelerinin yakınlarına kadar bir yürüyüş gerçekleştirdiler.

Endonezya Devlet Başkanı Susilo Bambang Yudhoyono, endüstriyi durma noktasına getiren grev ve eylemleri durdurabilmek amacıyla, “yasayı değerlendirmeleri için beş devlet üniversitesine başvuracaklarını ve hem işçilere hem işverenlere faydalı olacak taslak bir yasa hazırlanması için fikirlerini üçlü foruma sunmalarını isteyeceklerini” söyledi.

Gerici Endonezya rejimi, Türkiye'de Ekonomik Sosyal Konsey (ESK) adıyla bildiğimiz, “hükümet-patronlar-hain sendika bürokratları” tarafından oluşturulan işçi sınıfına saldırı ittifakının bir benzerini kurmuştur. Ancak bu ihanete ortak olmayı reddederek mücadeleyi seçen sendikalar da var. Nitekim 5 bin işçinin katıldığı gösteriyi koordine eden sendikacılardan Bambang Wirahyoso, kendi örgütünün hükümetin iş kanunu taslağı üzerinde tartışma teklifini kabul eden sendikalardan biri olmadığını ifade etti. Rejimin, yasa değişikliğini üniversite hocalarına onaylatma manevrasına başvurması da bundan kaynaklanıyor. Ancak üniversite hocalarının oluşturduğu “bilim kurulu”nun Türkiye'deki kölelik yasasının hazırlanmasında önemli bir rol üstlendiği hatırlanırsa, Endonezya'da da sömürü düzenini kutsayan üniversitelerin işçi sınıfı lehine düzenlemeler önermesi beklenmiyor.

Endonezyalı işçiler, yasal düzenlemenin tamamen patronlar lehine olduğunu ve bunu kabul etmeyeceklerini söylüyor. Yasa değişikliğinin bir an önce yapılmasını isteyen patronlar sınıfı ise, bu değişikliklerin durgun ekonomiyi yeniden canlandırmak için hayati önem taşıdığını iddia ediyor.

Endonezya işçi sınıfının saldırı karşısındaki mücadele kararlılığı, sermaye işbirlikçisi sendikacılar üzerinde de bir basınç yaratmış durumdadır. Endonezya Sendikalar Meclisi (ITUC) başkan yardımcısı Khoirul Anam, “değişikliklerin üniversitelerle birlikte hazırlaması durumunda hükümetin teklifini kabul edeceklerini, aksi takdirde 1 Mayıs törenleriyle birlikte kendilerinin de diğer ana sendikalarla birlikte ülke çapındaki greve dahil olacaklarını” söylemek zorunda kalmas, bu basınçtan kaynaklanıyor.

Gerici rejimin manevralarının boşa düşürülerek saldırının püskürtülebilmesi için, Endonezya işçi sınıfının uzun soluklu ve kararlı bir direniş sergilemesi gerekiyor.

-----------------------------------------------------------------------------------

Bolivya'da grevci işçilere polis saldırısı

Seçimlerde “Sosyalist” lider Evo Morales'e “ihtiyatlı destek” veren Bolivyalı işçi-emekçiler, başkanın kim olacağından bağımsız olarak neo-liberalizme karşı mücadelenin süreceğini tok bir şekilde ifade etmişlerdi. Zira temel işletmelerin kamulaştırılmasını isteyen emekçiler, Morales'in bu talepleri savunmaktan geri durduğunu, dolayısıyla beklentilere karşılık vermesinin zor olacağını önceki mücadele deneyimlerinden biliyordu.

Morales, Bolivyalı işçi ve emekçilerin neo-liberalizme karşı mücadelesindeki daha ilk çatışmada, safını tekellerden yana koydu. Bolivya'nın en büyük havayolu şirketi Lloyd Aereo Bolivyano'da (LAB) çalışan işçilerin, şirketin kamulaştırılması talebiyle sürdürdükleri grev, Morales'in gönderdiği ordu ve polis güçlerinin saldırısıyla bitirildi.

Hükümetin yolsuzluk batağındaki şirkete müdahale ederek kamulaştırmasını talep eden işçiler, 31 Mart Perşembe günü iş bırakarak Cochabamba ve Tarija havaalanında uçak pistlerine barikatlar kurdular. Ama Cumhurbaşkanı Evo Morales kısmen özelleşmiş olan şirketin ağır bir çürüme içinde olduğunu söylese de kamulaştırma talebini ve iddialarını kabul etmedi. Morales güvenlik güçlerine, Cochabamba, Santa Cruz, La Paz merkezindeki havaalanlarının “güvenliğini sağlama” emri verdi. Bunun ardından gaz bombaları ve coplarla işçilere yapılan saldırı grevi fiilen sonlandırırken, çok sayıda işçinin de yaralanmasına yolaçtı. Polis saldırısıyla havaalanlarında kontrol kuran hükümet, bunu “yolcu güvenliğini sağlamak ve kazaları önlemek” gerekçesiyle yaptığını savundu.

Büyük umutlarla başkan seçilen ancak uzlaşmacı tutumu nedeniyle COB ve FEJUVE gibi önemli toplumsal muhalefet örgütlerinin eleştirilerini alan Evo Morales'in, geçmiş neo-liberal hükümetleri aratmayan saldırı emri hayal kırıklığı ve tepki yarattı.

Morales yönetimi, işçi ve emekçilerin kamulaştırmaya dönük acil talepleri ile tekellerin neo-liberal dayatmaları ve emperyalist müdahale arasında sıkışmış durumda. Öte yandan British Gas başta olmak üzere, büyük petrol tekellerinin hükümeti sıkıştırma kampanyasıyla da karşı karşıya bulunuyor. Morales'in iki zıt kutup arasındaki hassas dengeyi uzun süre koruyabilmesi mümkün görünmüyor. Bolivyalı işçilerle yoksul emekçilerin mücadeledeki kararlığı göz önüne alındığında, bu ülkenin yakında sert sınıf çatışmalarına sahne olması kaçınılmaz görünüyor. “İktidara kim gelirse gelsin neo-liberalizme karşı biz savaşacağız” sözü veren emekçiler, taleplerini karşılamayan başkanları koltuklarından etmekte kararlı olduklarını daha önce de kanıtlamışlardı.

------------------------------------------------------------------------------

Kore'de onbinlerce işçi ve emekçi ABD'yle serbest ticaret anlaşmasına karşı alanlara çıktı

Güney Kore'nin başkenti Seul'da alanlara çıkan onbinlerce işçi ve tarım emekçisi, ABD ile yapılması planlanan serbest ticaret anlaşmasını protesto etti. Gösteriye katılan 20 bin civarındaki emekçi, gerici Kore rejimi ile ABD arasında yürütülen serbest ticaret anlaşması görüşmelerinin bir an önce durdurulmasını istedi.

Seul Parkı'nda meşaleler yakarak gösteriye başlayan emekçiler, ABD ve serbest ticaret karşıtı sloganlar attı, aynı içerikte şiarlar içeren pankartlar taşıdı. Serbest ticaret anlaşmasının Amerikan şirketleri ile Koreli ortaklarının çıkarına hizmet edeceğini dile getiren emekçiler, başta tarım olmak üzere bazı yerli sanayi kollarının da felce uğrayacağını vurguluyor.

Kore burjuvazisi adına çalışan Seul hükümeti, Şubat ayında başlayan görüşmelerin daha ilk adımında, Beyaz Saray'ın talebi üzerine, sinema salonlarına koyduğu yıllık yerli film kotasını düşürerek Hollywood yapımlarının payını artırmıştı. Bundan dolayı işçi ve köylülerin yanısıra sinema emekçileri ile yazarlar da eylemlere destek veriyor.

Gerici Güney Kore yönetimi, serbest ticaret anlaşmasıyla ilgili görüşmeleri 2007 Haziran ayında tamamlamayı öngörüyor. Ancak Fransa gençliğiyle işçi sınıfının sermaye iktidarına geri adım attırmasından da ilham alan Koreli işçi ve emekçiler, Fransız kardeşlerinin izinde gidebilirlerse eğer, ABD emperyalizmi ile işbirlikçilerinin bu saldırısını püskürtmekte güçlük çekmeyeceklerdir.