22 Nisan 2006 Sayı: 2006/15 (15)
  Kızıl Bayrak'tan
   Sermaye ve uşaklarına karşı birlik, mücadele ve dayanışma!
  Sosyal yıkım saldırısına 1 Mayıs alanlarında yanıt verelim!
  TMY'ye geçit verme!
  Enerjide özelleştirme ve Latin Amerika örneği
  SSGSS Yasa tasarısı karşıtı eylemler
  İstanbul liseli gençlik çalışmasında yeni dönem
Güney Lise Kurultayı başarıyla gerçekleşti...
Bilmekten korkmak ya da praksis / Yüksel Akkaya
GOP'da başarılı 1 Mayıs etkinliği
1 Mayıs: Hazırlık çalışmaları ve çağrılar
  1 Mayıs devrimci sınıf mücadelesini yükseltmek için tarihsel bir çağrıdır! / (Orta sayfa)
  TKİP'nin işçi sınıfına ve emekçilere 1 Mayıs çağrısı; 1 Mayıs'ta mücadele alanlarına!
  TKİP İstanbul İl Komitesi'nin 1 Mayıs çağrısı
  Filistin halkına boyun eğdiremeyecekler!
  İran direnme kararlılığında!
  Endonezya, Bolivya ve Kore'de işçi eylemleri
  SCT Filtre işçilerinin grevi kararlılıkla sürüyor
  Gençlik çalışmalarından...
  YTÜ Toplumcu Mühendislik-Mimarlık Öğrencileri çalışması
  Özel savaş, ırkçı şoven hareket ve devrimci görevler / M. Can Yüce
  Üniversitelerde faşist saldırılar
  Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Diyarbakır'da
  Evrim (bilim) ve akıllı tasarım (din)
  Ben Avukat Behiç Aşçı; Ölüm Orucuna başlıyorum
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

ABD ve müttefiklerinin dize getirme operasyonu sürürüyor...

İran direnme kararlılığında!

Büyük Ortadoğu ve İsrail projesi önünde aşılması gereken bir engel olarak görülen İran, ABD-İsrail önderliğinde ve AB desteğinde devam eden kuşatma/dize getirme saldırısına karşı direnişini sürdürüyor. Son günlerde Tahran'dan gelen açıklamalar, direnmenin de ötesinde meydan okuma niteliğindeydi. Washington'da yaşanan hareketlilik ise, İran'a nükleer silahların da kullanılacağı askeri saldırıyı savunanlar ile bu ülkeye saldırmanın ağır bir bedeli olacağı için, bundan kaçınmayı savunanlar arasında ciddi görüş ayrılıkları oluştuğunu gösteriyor.

Ahmedinecad'ın meydan okumaları

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın son günlerde yaptığı iki açıklama, Tel Aviv, Washington ve Londra'da anında sert tepkilerle karşılandı. Meşhed kentinde yaptığı konuşmada, nükleer santrallerde yakıt için ihtiyaç duyulan uranyumu zenginleştirmeyi başardıklarını ve dünyadaki nükleer ülkeler kulübüne girdiklerini söyleyen İran lideri, televizyondan canlı yayınlanan konuşmasında da “Nükleer yakıt üretim çarkı laboratuvar düzeyinde tamamlanmıştır. Nükleer santrallerde ihtiyaç duyulan uranyumu zenginleştirme, 9 Nisan itibariyle gerçekleşmiştir” ifadelerini kullandı. Ahmedinecad, bütün dünya için adalet, barış ve huzur istediklerini, barışçıl amaçlı nükleer teknolojilerinin bütün dünyanın hizmetinde olacağını ekledi.

Bu açıklamayı bazı çevreler “blöf” olarak nitelendirdi. Farklı ülkelerden nükleer alanda uzmanlar da İran'ın bu teknolojiye henüz sahip olmadığını öne sürdüler. Buna karşın batılı emperyalistler ile siyonist İsrail kaynaklı tehditkar açıklamalar birbirini izledi. BM'yi bir an önce harekete geçirmekten Tahran yönetimine karşı yaptırımlar uygulamaya, hatta İran'a karşı “önleyici vuruş”un gerekliliğini savunmaya kadar faklı seçenekler üzerinde duruldu.

Ancak bu tehditler İran üzerinde pek etkili olmadı. Tahran'da 3. Kudüs ve Filistin Halkına Destek Konferansı'nda konuşan Ahmedinecad, İsrail'in bölgede kalıcı bir tehdidinin her zaman varolması için kurulduğunu, bundan dolayı da siyonist rejimin yokolması gerektiğini söyledi. Filistin'de 60 yıldan bu yana soykırım yaşandığını ifade eden Ahmedinecad, İsrail'i kurumuş çürük bir ağaca benzetti ve “Bu ağaç bir fırtınayla devrilecek. İsteseniz de istemeseniz de İsrail yokolmaya doğru gidiyor” yorumunu yaptı.

Bir hafta içinde iki defa emperyalist/siyonist güçlere meydan okuyan Ahmedinecad tüm baskı ve tehditlere karşın geri adım atmayacağını yinelemiş oldu. Bazı batılı medya organları, Tahran yönetiminin olası bir askeri saldırıya karşı yoğun bir hazırlık içinde bulunduğu, bu şartlarda İran'a saldırmanın ciddi bir hata olacağı konusunda uyarılar yapmaya başladı.

Savaş kundakçıları arasında anlaşmazlık

Bush yönetiminin saplandığı Irak bataklığından çıkabileceğine dair herhangi bir emarenin bulunmadığı koşullarda İran'a saldırıyı gündeme getirmesi, Amerikalı egemenlerin bir kesimi tarafından tepkiyle karşılandı. Bill Clinton ve George W. Bush yönetimlerinde ABD Ulusal Güvenlik Konseyi'nin terörle mücadele birimlerinde görev yapan Richard Clarke ve Steven Simon, İran'a yapılacak bir saldırıda ABD'nin ağır bedeller ödeyeceğini söyledi. Emekli iki uzman İran'ın misilleme olarak ilk önce Fars Körfezi'ndeki petrol tesislerine ve tankerlere saldıracağı, bunun da 1 varil petrol fiyatını 80 dolara yükselteceği uyarısında bulundular. Ayrıca, “Irak'taki Bedir Tugayları ve diğer Şii gruplar ABD ve İngiltere'ye karşı çok daha ölümcül saldırılar düzenleyebilir. İran'ın çok etkili bir misilleme planladığına ve buna hazır olduğuna inanmak için çok sebep var” diyerek, savaş kundakçılarını uyardılar.

Öte yandan ABD'de sayıları giderek artan üst düzey emekli generallerin, Irak savaşındaki hatalarından dolayı Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in görevden alınmasını talep etmesi, ülkede son 55 yılda hükümetle ordu arasındaki en büyük çatışma olarak nitelendirildi. Clinton döneminin etkili isimlerinden Richard Holbrooke, Rumsfeld'in görevden alınmasına yönelik olarak emekli generallerin yaptığı çağrının, Kore savaşından bu yana Washington'da yönetim-asker ilişkilerinde meydana gelen en büyük çatışma olduğunu yazdı. Holbrooke, sözkonusu emekli generallerin hiçbirinin muhalif Demokrat Parti'li veya ‘'siyasi güvercin'' olmadığını belirterek, Rumsfeld'e yöneltilen eleştirilerin haklı gerekçelere dayandığını savundu. Ancak neo-faşist çete Rumsfeld'e sahip çıkarak, savaş hazırlığına devam ediyor.

ABD İran'ı nükleer silahla vurabilir

Gazeteci Seymour Hersh, New Yorker dergisinde yayınlanan son makalesinde, Bush yönetiminin, nükleer silah ürettiğinden şüphe edilen tesisi imha için İran'a karşı nükleer silah seçeneğinin de aralarında bulunduğu yoğun bir bombardıman planladığını yazdı. Makaleye göre, Pentagon'dan isminin açıklanmasını istemeyen bir danışman, Beyaz Saray'ın sorunun çözümü için tek yöntem olarak İran'da iktidar değişikliğini gördüğünü, bunun da savaş anlamına geldiğini söylüyor. Bir eski istihbarat yetkilisi de, ABD tarafının hazırlıklarını, ‘geniş çaplı, hummalı ve operasyonel' olarak niteliyor. Bush'un da son haftalarda İran'la ilgili planlar konusunda senatörler ve Temsilciler Meclisi üyeleriyle bir dizi gizli görüşmelerde bulunduğu da gelen haberler arasında. Bu arada Türkiye'de kurma hazırlığı yapılan üsler ve Azerbaycan-İran sınırından yeni kurulan radar üsleri de İran'a askeri saldırı hazırlığı çerçevesinde gündeme gelmiştir. Öte yandan basına yeni yansıyan bilgiler, İran'ı işgal etme planının yıllar önce hazırlandığını ortaya koydu. Amerikalı askeri uzman William Arkin, ABD'nin Mart 2003'te Irak'a müdahalesinden önce İran'a askeri bir operasyon planladığını açıkladı.

Rusya ile Çin'den İran yönetimine yapılan çağrılar, ABD-İsrail-AB güçlerinin askeri saldırı seçeneği üzerinde durduğunu gösteriyor. Ahmedinecad'ın meydan okumalarının ardından Moskova ve Pekin yönetimleri, tüm tarafların diyalog yoluyla bir çözüm bulunması için birlikte çalışması gerektiğini savunarak, İran'a, uranyum zenginleştirme faaliyetlerine son verme çağrısı yaptı.

İran pazarlığının sonuç vermesi kolay görünmüyor

Bu arada BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi (ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere) ile Almanya'nın katılımıyla, İran gündemli toplantıların ikincisini Moskova'da yapılıyor.Ancak bu toplantıdan da İran'a karşı ortak bir tutum çıkması beklenmiyor. Çünkü Çin ve Rusya ekonomik yaptırım veya askeri saldırı seçeneklerini halen reddediyor. Kuşkusuz bu toplantılar pazarlık amacıyla yapılıyor. Ancak İran üzerinde farklı çıkarları bulunan bu güç odaklarının ortak bir notada buluşması, en azından şimdilik zor görünüyor.

Bu arada Tahran'a giden Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEA) Başkanı Muhammed el Baradey'in de İran'dan eli boş ayrıldığı bildirildi. Görünen o ki, artık ne ABD-İsrail ve batılı müttefiklerinin kuşatması, ne de BM yaptırımlarının demoklesin kılıcı gibi İran'ın tepesinde sallandırılması, Tahran yönetimini sindirmeye yetecektir.

Dış baskıdan dolayı İran halklarından aldığı desteği pekiştiren molla rejimin direnme gücü artmaktadır. Olası bir savaşı önleyecek olan da, emperyalist güç odakları arasındaki çıkar çatışmaları değil, bu direnme gücünün pekişmesidir.