22 Nisan 2006 Sayı: 2006/15 (15)
  Kızıl Bayrak'tan
   Sermaye ve uşaklarına karşı birlik, mücadele ve dayanışma!
  Sosyal yıkım saldırısına 1 Mayıs alanlarında yanıt verelim!
  TMY'ye geçit verme!
  Enerjide özelleştirme ve Latin Amerika örneği
  SSGSS Yasa tasarısı karşıtı eylemler
  İstanbul liseli gençlik çalışmasında yeni dönem
Güney Lise Kurultayı başarıyla gerçekleşti...
Bilmekten korkmak ya da praksis / Yüksel Akkaya
GOP'da başarılı 1 Mayıs etkinliği
1 Mayıs: Hazırlık çalışmaları ve çağrılar
  1 Mayıs devrimci sınıf mücadelesini yükseltmek için tarihsel bir çağrıdır! / (Orta sayfa)
  TKİP'nin işçi sınıfına ve emekçilere 1 Mayıs çağrısı; 1 Mayıs'ta mücadele alanlarına!
  TKİP İstanbul İl Komitesi'nin 1 Mayıs çağrısı
  Filistin halkına boyun eğdiremeyecekler!
  İran direnme kararlılığında!
  Endonezya, Bolivya ve Kore'de işçi eylemleri
  SCT Filtre işçilerinin grevi kararlılıkla sürüyor
  Gençlik çalışmalarından...
  YTÜ Toplumcu Mühendislik-Mimarlık Öğrencileri çalışması
  Özel savaş, ırkçı şoven hareket ve devrimci görevler / M. Can Yüce
  Üniversitelerde faşist saldırılar
  Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Diyarbakır'da
  Evrim (bilim) ve akıllı tasarım (din)
  Ben Avukat Behiç Aşçı; Ölüm Orucuna başlıyorum
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Enerjide özelleştirme ve Latin Amerika örneği

Geçen yıl bir dizi büyük özelleştirme uygulamasını hayata geçiren hükümet özelleştirme saldırısını 2006 yılında da aynı hızda sürdürme kararlılığı içinde. Hükümetin özellikle de elektrik dağıtım tesislerinin özelleştirilmesine büyük önem verdiği görülüyor.

Özelleştirme idaresi bu konudaki hazırlıklarını Mart ayı içerisinde bitirmişti. Elektrik dağıtım tesislerinin özelleştirmelerinin önünü açacak yasal düzenlemelerin Mart ayının son günlerinde meclisten geçirilmesi planlanıyordu. Fakat öngörülmeyen bir gelişme yaşandı. Sayıştay'ın bundan iki yıl önce meclise gönderdiği enerji raporunun henüz görüşülüp karara bağlanmadığı son anda ortaya çıktı. Sözkonusu raporda 2004 yılından önce yap-işlet-devret ve yap-işlet yöntemleriyle özelleştirilen 18 santral özelleştirmesinden dolayı kamunun 2 milyar 185 milyon dolar zarara uğratıldığı ifade ediliyordu.

CHP milletvekilleri bu raporun henüz görüşülmemiş olmasını gerekçe göstererek Plan ve Bütçe Komisyonu'na itirazda bulundu. Bunun üzerine yasal düzenleme, raporun görüşülmesi sonrasına ertelendi. Buna göre Sayıştay'ın söz konusu raporu şu günlerde mecliste görüşülecek. Enerji dağıtım tesislerinin özelleştirilmesiyle ilgili yasal düzenleme ise bunun ardından meclisin gündemine alınacak.

Sermayenin önündeki tek engel bundan ibaret de değil. Rant büyük olunca kavgası da büyük oluyor. Yürüyen tartışmalar nedeniyle enerji sektöründeki özelleştirmelerin nasıl yapılacağı üzerine sermaye cephesinde bir mutabakat sağlanmış değil. Çünkü özelleştirmelerin yöntemi ve kapsamı bu büyük yağmadan kimlerin pay alacağını da büyük ölçüde belirlemiş olacak. Yani bu alandaki yağma savaşı bir yöntem ve kapsam belirleme mücadelesi olarak çoktan başlamış durumda. Sonucu da güç dengelerini belirleyen grup ve şirketler belirleyecek.

Fakat ne olursa olsun bu tartışmalar yakın zaman içinde bir sonuca bağlanacak. Gerekli yasal düzenlemeler de haftalarla ölçülen bir süre içinde bitirilmiş olacak. Yani kısa bir zaman sonra enerji özelleştirmeleri somut bir saldırı başlığı olarak gündeme gelecek.

Enerji özelleştirmelerinde Latin Amerika dersleri

Enerji özelleştirmeleri Türkiye'de nispeten erken bir zamanda, Özal hükümetinin başta olduğu 1984 yılında gündeme geldi. Fakat hükümetler enerji özelleştirmeleri tam olarak hayata geçirme noktasında pek de başarılı olamadılar.

Enerji, su, telekomünikasyon ve ulaştırma gibi sektörlerde özelleştirmenin Türkiye'den çok sonra gündeme geldiği bazı ülkelerde ise süreç çok daha hızlı işledi. Örneğin bazı Latin Amerika ülkelerinde bu alanlar hızla özel sektöre açıldı.

Yağmadan pay kapan şirketler bu özelleştirmelerden büyük paralar kazandılar. Fakat işçi ve emekçiler için tam tersi oldu. Özelleştirme İdaresi eski başkanvekillerinden Süleyman Yaşar, 14 Nisan'da Radikal gazetesinde yayınlanan makalesinde bu konuya değiniyor. Süleyman Yaşar makalesinde, Dünya Bankası'nın bir danışmanının yaptığı araştırmaya dayanarak Latin Amerika'da özellikle enerji ve su özelleştirmelerinin yolaçtığı yıkıcı sonuçları ortaya koyuyor. Buna göre Latin Amerika'da devletten enerji ve su şirketlerini satın alan özel firmalar, zaman içinde fiyatları çok yükselttiler. Kâr amacıyla çalıştıkları için de kaliteyi giderek düşürdüler. Enerji ve su fiyatlarının yükselmesi, buna karşılık kalitelerinin düşmesi, bu iki girdiyi kullanarak üretim yapan birçok işletmenin çalışmasını olumsuz yönde etkiledi. Bu durum yeni yatırımların önünde de bir engel oldu. Ekonomik büyümenin durmasında bunun da rolü oldu. Ekonomik büyümenin durması ise her zaman olduğu gibi emekçileri vurdu. Hem gelir dağılımı bozuldu ve ücretler düştü, hem de yatırımlar azaldığı için işsizlik büyüdü. Süleyman Yaşar benzer bir sürecin hemen hemen aynı şekilde Rusya'daki özelleştirmeler sırasında da yaşandığını kaydediyor.

Süleyman Yaşar, bu durumu sözkonusu ülkelerde kurumsal yapının zayıf olmasına, özelleştirilen tesisleri alan şirketlerin yeterince etkin bir biçimde denetlenememesine bağlıyor. Türkiye'de de kurumsal yapının zayıf olmasından hareketle, benzer sonuçlara yolaçacağı için enerji özelleştirmelerine karşı çıkıyor.

Özelleştirmelerin yarattığı tahribat konusunda gerçekçi saptamalarda bulunan Süleyman Yaşar, devletin etkin denetimiyle yağmanın önüne geçilebileceği görüşünde ise fena halde yanılıyor. Çünkü özelleştirme bir sermaye politikasıdır. Özelleştirmelerin amacı toplumun bundan faydalanması değil, sermaye sınıfının sömürü ve yağma imkanlarının artmasıdır. Ve bu politika, temel görevi sermayeye hizmet olan kurumlar ve hükümetler eliyle hayata geçirilmektedir. Yağmanın denetlenmesi ve sınırlanması, hükümetlerin ve ona bağlı kurumların esas derdi değildir. Bu nedenden dolayı da oluşturulan denetim mekanizmaları yağma ve sömürüyü sınırlamak değil, işçi ve emekçilerin gözünü boyamak için çalışırlar.

Bunun daha farklı olabildiği durum, sınıf ve emekçi hareketinin güçlü olduğu ülkelerdir. İşçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesinin belli bir yaptırım gücünün olduğu ülkelerde ve bizzat onların süreçlere müdahalesiyle yağma ve sömürüyü sınırlayacak mekanizmalar oluşturulabilir. Ancak bu da kalıcı bir çözüm değildir. Asıl yapılması gereken, özelleştirme ve benzeri yağma politikalarına karşı cepheden tutum almak, örgütlü mücadelenin gücünü bu saldırı politikalarını püskürtmek için seferber etmektir. Bunun bir adım ötesi ise sömürü ve yağmanın gerçek kaynağına yönelmek, bizzat kapitalist sistemi hedef tahtasına oturtmaktır.

Çözüm birleşik militan mücadele!

Özelleştirme söz konusu olduğunda Latin Amerika'dan öğrenilecek tek şey yukarda aktardıklarımızla sınırlı değil kuşkusuz. Latin Amerika ülkelerindeki işçi ve emekçiler hızla hayata geçirilen özelleştirme saldırıları nedeniyle büyük kayıplara uğradılar, büyük sosyal bedeller ödediler. Fakat aynı süreç, başta enerji ve su kaynakları olmak üzere doğal zenginliklerine göz diken özelleştirmeci emperyalist tekellerin ve onlara hizmette sınır tanımayan işbirlikçi yönetimlerin gerçek yüzlerini görmelerini de sağladı. Zamanla bu ülkelerin bir kısmında sömürü ve yağmaya karşı ülkeden ülkeye farklılıklar gösteren militan bir mücadele geleneği gelişti. Sert mücadeleler yaşandı. Tekellerin hizmetindeki yöneticilerin bir kısmı kitle mücadelesinin etkisiyle koltuklarını yitirdiler, bazıları çareyi ülkelerinden kaçmakta buldular.

Latin Amerika ülkelerinde yaşanan son gelişmeler sıranın yavaş yavaş işçi ve emekçilere gelmekte olduğunu gösteriyor. Bugüne kadar büyük acılar çeken, büyük bedeller ödeyen Latin Amerikalı işçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesi giderek güçleniyor ve yağmacı tekellerin korkulu rüyası haline geliyor. Latin Amerika'dan bu yönüyle de öğrenilmesi ve yıkıma karşı örgütlü militan mücadelenin yükseltilmesi gerekiyor.