22 Nisan 2006 Sayı: 2006/15 (15)
  Kızıl Bayrak'tan
   Sermaye ve uşaklarına karşı birlik, mücadele ve dayanışma!
  Sosyal yıkım saldırısına 1 Mayıs alanlarında yanıt verelim!
  TMY'ye geçit verme!
  Enerjide özelleştirme ve Latin Amerika örneği
  SSGSS Yasa tasarısı karşıtı eylemler
  İstanbul liseli gençlik çalışmasında yeni dönem
Güney Lise Kurultayı başarıyla gerçekleşti...
Bilmekten korkmak ya da praksis / Yüksel Akkaya
GOP'da başarılı 1 Mayıs etkinliği
1 Mayıs: Hazırlık çalışmaları ve çağrılar
  1 Mayıs devrimci sınıf mücadelesini yükseltmek için tarihsel bir çağrıdır! / (Orta sayfa)
  TKİP'nin işçi sınıfına ve emekçilere 1 Mayıs çağrısı; 1 Mayıs'ta mücadele alanlarına!
  TKİP İstanbul İl Komitesi'nin 1 Mayıs çağrısı
  Filistin halkına boyun eğdiremeyecekler!
  İran direnme kararlılığında!
  Endonezya, Bolivya ve Kore'de işçi eylemleri
  SCT Filtre işçilerinin grevi kararlılıkla sürüyor
  Gençlik çalışmalarından...
  YTÜ Toplumcu Mühendislik-Mimarlık Öğrencileri çalışması
  Özel savaş, ırkçı şoven hareket ve devrimci görevler / M. Can Yüce
  Üniversitelerde faşist saldırılar
  Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Diyarbakır'da
  Evrim (bilim) ve akıllı tasarım (din)
  Ben Avukat Behiç Aşçı; Ölüm Orucuna başlıyorum
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Emperyalist saldırganlığa, şovenizme ve kapitalist sömürüye karşı

Birlik, Dayanışma, Mücadele!

2006 1 Mayıs'ını da, emperyalist saldırganlığın hız kesmediği bir dünyada karşılıyoruz.

Afganistan, Irak, Filistin işgallerinin gölgesi, tüm insanlığın üzerinde kara bir leke gibi dolaşıyor. Emperyalist haydutlar takımı, başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki zorbalıklarına aralıksız devam ediyor. Bu zorbalığın güncel halkası, İran'a karşı nükleer silahların da kullanılabileceği yeni bir saldırı hazırlığıdır. Türkiye'yi yöneten işbirlikçiler, bu saldırıda etkin bir rol alacaklarını daha baştan ilan etmiş bulunuyorlar.

Sınıf mücadelesindeki durgunluktan, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerdeki sessizlikten güç alan emperyalizmin savaş arabası, etrafına ölüm ve yıkım kusarak, hedeften hedefe sürülüyor. Sınıf ve emekçi kitleler mücadeleyi yükseltmedikleri ölçüde, emperyalist-kapitalizm, insanlığı yokoluşa doğru sürükleme macerasını pervasızca sürdürüyor.

Bu pervasızlık, kapitalist köleliğin ağırlaştırılmasında, sömürü dozunun arttırılmasında ve daha bir dizi saldırıda açık bir şekilde görülebilir. Hâlihazırda, dünün müreffeh örnekleri olan Avrupa ülkeleri de dâhil tüm dünyada işçi ve emekçiler, kölelik yasaları, uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, güvencesiz çalıştırma, taşeronlaştırma, esnek çalışma gibi uygulamalarla adeta nefessiz bırakılıyor. Milyarlarca insanın eğitimsizliğe, hastalığa, hareketsizliğe mahkûm edilmesi pahasına tüm kamu hizmetleri uluslararası tekellerin yağmasına açılıyor. Siyasal hak ve özgürlükler birer birer budanıyor. Binbir yol ve yöntemle bilim dışı gerici düşünceler, toplumların yaşamına egemen kılınıyor. Yeni nesiller dinsel gericiliğin, şovenizmin, milliyetçilik kılıfı altında faşizmin, her türden fanatizmin, fuhuşun, uyuşturucunun kucağına itiliyor. İnsanlığa fiziki ve moral açıdan görülmemiş bir tahribat yaşatılıyor. Bütün bunlara bir de doğanın, çevrenin dizginsiz tahribatı eşlik ediyor. Öyle ki emperyalist-kapitalizm, yalnızca son yüzyıl içinde binlerce yılda yapılamayanı yapma başarısı göstererek, doğayı felaketin eşiğine getirebilmiştir.

Bu olgular, günümüzde tepesinde ABD'nin yeraldığı emperyalist-kapitalist sistemin, insanlığa barbarlık içinde çöküşten başka bir çare sunmadığının en açık delilleri değilse nedir? Her şey açıkça göstermektedir ki söz konusu olan, ancak savaşlarla, halklara yeni boyunduruklar vurularak, proleter ve emekçi kitlelerin kazanımları yok edilerek yönetilebilen, kriz ve çöküş içindeki köhne bir sistemdir!

İşçiler, emekçiler, kardeşler!

Geleceği ABD'ye ipotek edilen Türkiye'de de durum pek parlak değil. Burada bir yandan işçi ve emekçilerin, Kürt halkının ve gençliğin canına okuyan sermaye iktidarı, diğer yandan da kamuoyunu İran'a yönelik olası bir saldırıya hazırlıyor. En yetkili sermaye çevreleri, koro halinde ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nde yer almak gerektiğini, İran'ın Türkiye için ciddi bir tehdit olduğunu propaganda ediyorlar.

Kısacası sermaye iktidarı hararetle ABD uşaklığının gereklerini yerine getirmeye çalışıyor. Türkiye'yi çevreleyen bölgedeki gelişmelerin ve belirsizliklerin egemenleri ittiği derin korku ve kaygılar, bu konudaki her sınırı yıkmıştır. ABD uşaklığı öyle bir düzeye ulaşmıştır ki, bugün bu ülkenin başbakanı kendini kullandırmak için danışmanlarını pazarlığa yollayabilmektedir.

Sermaye iktidarının ABD uşaklığı uğrundaki manevralarına, kardeş Kürt halkını hedefleyen iğrenç bir düşmanlık kampanyası eşlik ediyor. Özellikle 2005 Newroz kutlamalarından beri, “vatan, millet, bayrak” demagojisi ile faşist kudurganlığın ve şovenist histerinin önü alabildiğine açılmış durumdadır. Bu süreç buyunca bizzat Genelkurmay tarafından “sözde vatandaş” diye hedefe çakılan Kürt halkına karşı, faşist sürülerin etkince kullanıldığı sayısız linç girişimi tezgâhlanmıştır. Devletin kontra faaliyetleri Şemdinli'de olduğu üzere “terör eylemi” süsü verilerek halkın bombalanmasına kadar vardırılmıştır.

Bu yılki Newroz kutlamalarının ardından yaşananlar ise, sermaye devletinin kirli savaşta sınır tanımadığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Kürt silahlı güçlerinin kimyasal silahlarla katledilmesine karşı tepkisini sokaklara dökülerek ifade eden Kürtler'e acımasızca saldırılmış, başbakanın hedef göstermesiyle çocuklar bile acımasızca kurşunlanmıştır. Erdoğan ve partisi AKP, sermayeye hizmette sınır tanımazlığı, “çocuk ve kadın katili” olmaya kadar vardırabilmişlerdir.

Kürt halkına karşı çözümsüz bir şekilde imha ve inkâr politikasıyla saldıranlar, diğer yandan topluma enjekte edilen şovenizm zehrinin dozunu da her geçen gün arttırıyorlar. Şovenist-faşist kudurganlık, bugün faşist sürülerde cisimleşmiş olarak, devrimcilere, gençliğe ve Kürt halkına yönelik linç saldırıları biçiminde sürüyor. Bunun yayılması sermaye iktidarının emperyalizme uşaklığını engelsizce yerine getirebilmesini sağlayacaktır. Zira şovenizm ve faşizmle zehirlenmiş bir halk, yalnızca başka halklara düşman olmakla kalmaz, gerici boğazlaşma ve savaşlara da kolayca alet edilir.

Şüphesiz emperyalizme uşaklığın gerekleri çok boyutludur. Yıllardır “demokrasi” diye terör devletini, “reform” diye kapitalist köleliği tahkim eden egemenler, iktisadi, sosyal, siyasal kazanımlarımıza da var güçleriyle saldırıyorlar. Bu saldırıların en önemli parçasını teşkil eden özelleştirme, bugün sosyal güvenlik tasfiye edilerek, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası adıyla sürüyor. Bu düzenlemelerle emekçi kitleler, sağlık, eğitim, belediye hizmetleri gibi kamu hizmetlerinden mahrum edildiği gibi, emeklilik de kesin bir şekilde mezara gömülmektedir. Keza bugünlerde siyasal hak ve özgürlüklerimiz de Kürt halkının meşru ve haklı mücadelesi bahane edilerek, yeni TMY tasarısı ile bir kez daha hedefe çakılıyor.

Kardeşler!

Bu gidişatı, ancak, bağımsız devrimci sınıf kimliğini kuşanmış işçi sınıfı ile onun önderliğinde kenetlenmiş emekçi ve ezilen kitlelerin devrimci mücadelesi durdurabilir. Zira yeryüzünü cehenneme çevirenleri cehenneme göndermek dışında bir çözüm, sosyalizm dışında bir kurtuluş yolu yoktur.

Öyleyse 1 Mayıs'ta emperyalist barbarlığa ve sermaye iktidarına karşı, uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele geleneğinin izinden yürüyelim! 117 yıllık büyük geleneğin çağrısına uyarak devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütelim! Sermayeye hak ettiği güçlü yanıtı vermek için iş bırakarak alanlara çıkalım! Şovenizme ve faşist kudurganlığa karşı “İşçilerin birliği hakların kardeşliği” şiarını her zamankinden daha gür haykıralım!

Yaşasın 1 Mayıs!

Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

Yaşasın devrim! Yaşasın sosyalizm!

TKİP İstanbul İl Komitesi

(tkip.org sitesinden alınmıştır...)