25 Şubat 2006 Sayı: 2006/07 (07)
  Kızıl Bayrak'tan
   Merkezi işçi kurultayı için asgari zemin
yakalanmıştır!
  Türkiye-İsrail ilişkilerinin “derin yara”
aldığı iddiaları temelden yoksundur
  Hamas heyetinin Türkiye ziyareti
  DİSK’in İzmit mitingine binlerce emekçi katıldı
Son eylemler ve gösterdikleri
  “Genel Sağlık Sigortası geri çekilsin!”
“Mezarda emeklilik istemiyoruz!”
Tersanelerde ücret gaspları artıyor...
  “Yeşil” ve çeteleşen devlet gerçeği.
  Devletin “yetkin mühendislik” saldırısı ve
TMMOB’un tutumu
Avrupa sosyal modeli: Bir, iki, üç... Daha fazla Bolkestein Yönergesi!/ Yüksel Akkaya
  Tarihten günümüze kadın ezilmişliği ve
kapitalizm (Orta sayfa)
  Bültenlerden
   8 Mart çalışmalarından...
   Güney’de bölgesel lise kampanyası...
Geleceğimiz ve özgürlüğümüz
için mücadeleye!
   Sanayi İşçileri Derneği Girişimi etkinliği
  Karikatür krizi Müslüman-Hıristiyan
çatışmasını körüklüyor...
  Irak’ta sistematik işkence!
  Almanya’da işçi-emekçi eylemleri
yayılıyor..
  Bir cinayetin ardından...
  Yeni dönem liberallerinin AKP hükümetinden beklentileri
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Karikatür krizi Müslüman-Hıristiyan çatışmasını körüklüyor...

Emekçiler emperyalist gericiliği hedef almalıdır!

Gerici çatışmaları kışkırtmak amacıyla yayınlanan ve kısmen de amacına ulaşan ırkçı karikatürleri protesto etmek amacıyla yapılan eylemler devam ediyor. Asya'dan Avrupa'ya, ABD'den Ortadoğu'ya pekçok ülkede gerçekleşen eylemlere onbinlerce kişi katıldı. Her iki taraftaki ırkçı veya dincilerin İslam dinine bağlı kitleleri kışkırtması sonucu yayılan eylemlerde şimdiye kadar onlarca kişi katledildi.

İtalya'nın Reform Bakanı faşist Roberto Calderoli, Muhammed karikatürleriyle ilgili kışkırtıcı davranışıyla yangına körükle gitti. Bu küstahlığa en sert tepki Libya'dan geldi. Calderoli'nin Müslümanlara hakaret eden iğrenç karikatürleri “tişört yapıp giydiğini” söylemesinden sonra Libya'nın Bingazi kentinde olaylar patlak verdi. Sokaklara dökülen binlerce kişi İtalya Konsolosluğu'nu yaktı. Binaya girmeye çalışanlara ateş açan Libya polisi 11 kişiyi katletti, onlarca kişiyi de yaraladı. Tepkiler üzerine istifa etmek zorunda kalan ırkçı-faşist bakan Calderoli, Papa'dan İslam dünyasına karşı haçlı seferi başlatmasını istemişti. Bu arada kökten dinci çevrelerin yönlendirdiği eylemler, Calderoli ve onun gibi ırkçı-faşistlerin yıllardır aradığı ortamı sağlıyor.

İkinci katliam haberi Nijerya'dan geldi. Bu ülkenin kuzeyindeki Maiduguri kentinde, kolluk kuvvetlerinin karikatürleri protesto gösterisine saldırmasının ardından başlayan olaylarda 15 kişinin öldüğü bildirildi. Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği kenti abluka altına alan polis, 115 kişiyi de tutukladı. Görgü tanıkları, göstericileri dağıtmak üzere polisin göz yaşartıcı gaz kullanmasının ardından şiddet olaylarının patlak verdiğini söylerken, resmi açıklamaya göre11 kilisenin ateşe verildiği kentte, göstericilerin Hıristiyanlar'ın yoğunlukta yaşadığı semtlere yöneldiği, Hıristiyanlar'a ait bazı mağazaları ve kiliseleri yağmalayıp ateşe verdikleri bildirildi.

Nijerya'daki gösterilerin polis saldırısından sonra Müslüman-Hıristiyan çatışmasına doğru evrilmesi, ırkçı-dinci çevrelerin çatışmaları istedikleri yöne çekmeyi kısmen başardığını gösteriyor. Bu eğilimin yaygınlaşması, hangi din veya inanca mensup olduğundan bağımsız olarak işçi sınıfı, emekçiler ve ezilen halklar için büyük bir yıkım olur.

Bu eylemlerin bir istisnası Endonezya'nın başkenti Cakarta'da yapılan gösterileriler oldu. Sadece bu eylemde, Müslümanlar'a hakaretin asıl sorumlusunun ABD olduğu vurgulanmış ve bundan dolayı büyükelçilik hedef alınmıştır. Eğer eylemler dünya jandarması ABD'ye yönelmiş olsaydı, kuşkusuz ki isabetli olurdu. Zira bu küstahlığın ardındaki asıl güç savaş çetesidir. Ancak ne dinci akımların böyle bir bakışı var, ne de İslam ülkelerinde egemen olan gerici rejimler böyle bir yönelime kolay göz yumar. Nitekim gerici rejimler, eylemler ABD'yi hedeflemediği halde, eylemleri yasaklamaya, hatta eylemcileri katletmeye başlamış bulunuyorlar.

Eylemlerin yaygınlık ve kitleselliği, emperyalist küstahlığa duyulan tepkinin dışavurumu olmakla birlikte, bu anlayış ve sınırlar içinde kaldığı sürece, emperyalistlerle gericilerin işine yarayacaktır. Dahası, emekçilerin biriken tepkisini boşaltarak gerici rejimleri rahatlatacaktır. Oysa işçi ve emekçilerin eylemlerinin hem emperyalistleri hem de gerici despot rejimleri aynı anda hedef alması gerekiyor.

-----------------------------------------------------------------------------------------

Dünyada işsizlik artarken tekellerin kârları yükseliyor...

Bu düzen nasıl işler?

Şubat ayı içerisinde ekonomik duruma ilişkin iki ayrı veri gündeme geldi. İlk olarak Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) Küresel İstihdam Eğilimleri Raporu açıklandı. Buna göre, dünya çapında işsizliğin 2005'te de yükselmeye devam ettiği görüldü. ILO “geçtiğimiz yıl dünya genelindeki işsiz sayısının bir önceki yıla göre 2.2 milyon artarak 191.8 milyona yükseldiğini” açıkladı. Buna göre, genç işsizlerin sayısı giderek büyümekte ve dünyadaki işsizlerin yarısından çoğunu gençler oluşturmakta. Diğer bir deyişle yeni istihdam edilmesi gereken, işgücüne yeni katılan kişilere iş bulunamıyor. Türkçesi, “yeni mezun diplomalılara iş yok!” Hele ki Türkiye gibi genç nüfusu yüksek olan bir ülkede yaşıyorsanız, sermayedarlar halihazırda çalışmakta olanları işten çıkarmaya çalışırken, gençlere “iş yaratacak” durumda değiller.

Dahası, “geçtiğimiz yıl dünyadaki yüzde 4.3'lük Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) artışına karşın, tüm dünyada aşırı yoksulluk içindeki 500 milyonu aşkın insandan yalnızca 14.5 milyonunun, kişi başına günde 1 dolarlık kazanç olarak belirlenen açlık sınırının üstüne çıkabildiği” belirtildi. Ekonomiler büyüyor, ancak işsizlik ve yoksullaşma artıyor. Dünya ekonomisi büyüyor, ama daha uzun saatler boyu ve daha zor şartlar altında çalıştırılan işçiler sayesinde. İşte “işgücü/emek verimliliği” denilen şeyi patronlar tam da buradan sağlıyorlar. Sonrasında ise düzen bekçileri ekonomide büyüme olduğunun, işlerin yoluna girdiğinin propagandasını, giderek daha çok sömürdüğü o aynı emekçilere yüzsüzce yapıyorlar.

Madalyonun bir de öbür yüzü var: Başka bir veri setinde ise petrol şirketlerinin para bastığı açıklandı. Buna göre, dünyanın en büyük petrol şirketi Exxon Mobil geçen yıl kârını yüzde 43 artışla 36.1 milyar dolara çıkarırken, Shell'in kârı da yüzde 37 artışla 25.3 milyar dolara ulaştı. Buna sebep ise petrol fiyatının yükselmesi ve şirketlerin bu sayede tekelci kâr elde edebilmesi. 36.1 milyar dolarlık dev bir kâra ulaşan Exxon Mobil şirketinin günlük kârı ise 100 milyon dolara yaklaşıyor. Bu şirketin kârı petrol kaynaklı, hani Irak'ta binlerce sivilin ölümüne sebep olan; 1974'te fiyatlarının yükselmesi yüzünden kriz çıkmasıyla binlerce işçiyi işsiz bırakan; ancak özünde yalnızca yakacak, sanayi girdisi ve enerji kaynağı olan petrol.

Bunlar bir yana, Exxon Mobil'in toplam kârı birçok ülkenin milli gelirinden (GSMH) fazla. Yani şu “kişi başına düşen GSMH'nın arttığı, dolayısıyla toplumsal refahın yükseldiği” savındaki GSMH'ler kimi ülkeler için bir şirketin kârından daha az bir tutarı ifade ediyor Bırakınız o gelirin ülke içindeki bölüşüm sorununu, salt dünya çapındaki bölüşümüne dahi baktığınızda karanlık tabloyu, bu düzenin işleyiş kurallarını görmek mümkün.

Bu düzen nasıl işler? Exxon Mobil örneğinde olduğu gibi, kapitalizmin en yüksek aşaması olan emperyalizm yoluyla diğer ülkelerin işgücünü (emekçisini) sömürerek, bu sayede sermayedara daha fazla para kazandırarak işler. Gelir uçurumlarını büyüterek işler. ILO'nun verilerinde görüldüğü gibi, işsiz kitleler yaratarak, bu sayede daha az ücret ödeyerek, sürekli kâr marjını yükseltme çabasıyla işler. Özetle bizleri açlığa, sefalete mahkum ederek işler.

Peki, daha önemlisi bu kara düzen nasıl yıkılır? Yerine kızılını kurmak üzere, işçi ve emekçilerin mücadeleleriyle, örgütlenmesiyle… Yıkılacaktır, çünkü bu düzen emekçiler için geleceksizliktir, çürümedir, ölümdür. Elbet yıkılacaktır, çünkü bu düzen kendi mezar kazıcılarını kendisi yaratmıştır. Sınıfsız, sömürüsüz yeni bir dünya ise ancak o mezar kazıcılar, işçi ve emekçiler tarafından yaratılacaktır.