25 Şubat 2006 Sayı: 2006/07 (07)
  Kızıl Bayrak'tan
   Merkezi işçi kurultayı için asgari zemin
yakalanmıştır!
  Türkiye-İsrail ilişkilerinin “derin yara”
aldığı iddiaları temelden yoksundur
  Hamas heyetinin Türkiye ziyareti
  DİSK’in İzmit mitingine binlerce emekçi katıldı
Son eylemler ve gösterdikleri
  “Genel Sağlık Sigortası geri çekilsin!”
“Mezarda emeklilik istemiyoruz!”
Tersanelerde ücret gaspları artıyor...
  “Yeşil” ve çeteleşen devlet gerçeği.
  Devletin “yetkin mühendislik” saldırısı ve
TMMOB’un tutumu
Avrupa sosyal modeli: Bir, iki, üç... Daha fazla Bolkestein Yönergesi!/ Yüksel Akkaya
  Tarihten günümüze kadın ezilmişliği ve
kapitalizm (Orta sayfa)
  Bültenlerden
   8 Mart çalışmalarından...
   Güney’de bölgesel lise kampanyası...
Geleceğimiz ve özgürlüğümüz
için mücadeleye!
   Sanayi İşçileri Derneği Girişimi etkinliği
  Karikatür krizi Müslüman-Hıristiyan
çatışmasını körüklüyor...
  Irak’ta sistematik işkence!
  Almanya’da işçi-emekçi eylemleri
yayılıyor..
  Bir cinayetin ardından...
  Yeni dönem liberallerinin AKP hükümetinden beklentileri
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Tersanelerde ücret gaspları artıyor...

Saldırılara karşı tersane işçilerinin birliğini sağlayalım!

Anadolu Tersanesi'nde taşeron olarak iş yapan Selçuk Gemi adlı taşeron firma çalışanı 40 işçi 4 aydır ücretlerini alamadıkları gerekçesiyle 15 Şubat günü tersaneyi terketmeme eylemi gerçekleştirdiler. Aynı gün gece saat 23:00'e kadar işyerini terketmeyen işçiler, asıl firma patronunun parayı ödeyeceğini söylemesi ve ertesi gün işçilerle patron arasında görüşme yapılacağı sözü vermesi üzerine işyerini terkettiler. 16 Şubat günü işçiler kendi aralarından seçtikleri 4 temsilciyi görüşmeye gönderdiler. Sabah saat 09:00'da belirlenen görüşme saati saat 15:00'e kadar uzadı. Patron böylece işçiyi oyalamayı, gerilim yaratmayı ve işçileri birbirine düşürmeyi hedefledi. 16 Şubat tarihli görüşmede tersane patronu sadece 4 temsilciyi çağırmış, diğer işçilerin ise tersane önünden dağılmalarını istemişti.

Limter-İş Sendikası da işçileri işyerinin önünden alarak sendikaya götürme gibi hesapsız bir tutum içerisine girdi. Bu durum geri işçilerin tutumuyla birleşince, patron işçileri oyalamayı, dolayısıyla bölmeyi başardı.

Oysa direnişin başından beri Selçuk Gemi işçilerinin yanında olan Tersane İşçileri İnisiyatifi bu noktaya ısrarla dikkat çekerek, aynı zamanda bir grup işçinin tutumunu gözönünde bulundurarak, işyeri önünü terketmeme uyarısı yapmıştır. Patronun değirmenine su taşıyan sendikanın aldığı tutumun nedeni Tersane İşçileri İnisiyatifi'nin müdahalesidir. Küçük hesaplara dayalı dar grupçu yaklaşım sonucu işçiler sendikaya hapsedilmiştir.

16 Şubat'taki 4 işçi temsilcisinin katıldığı toplantının sonucu şu oldu; işçilerin alacaklarının %55'ini 17 Şubat akşamı alması, eksik kalan işin bitmesi için ise 23 işçinin 17 Şubat sabahı işe başlaması kararlaştırıldı. Akşam saatlerinde paranın %55'ini alan 23 işçi dışarı çıktığında %55 dayatmasını kabul etmeyen işçi arkadaşlarıyla karşılaştı. Limter-İş ise ortalıkta görünmüyordu. Tüm gün işçileri sendikaya hapsedip sonra da işçileri paralarını almak için tersaneye yalnız gönderme tutumu tam bir ciddiyetsizlikti.

Bizler Tersane İşçileri İnisiyatifi olarak işçilerle birlikte tersane önündeydik. İşçiler %55'i kabul edenler-etmeyenler şeklinde bölünmüştü. Bu durumdan kaynaklı ciddi gerginlikler yaşandı. İnisiyatif olarak gerginliği önlemeye çalıştık, herşeye rağmen ortak bir tutum alınabileceğini vurguladık. Bunun için kısa bir toplantı önerdik. Toplantıda yapılan tartışmalarda paraların ya patronun suratına fırlatılması, ya da paranın % 55'inin kabul edilmesi yönünde iki seçenek öne sürüldü. Ancak uyum sağlanamadı. Parasını alan işçiler eve dönünce, alacaklı işçiler tersane önünde kalacaklarını ifade ettiler.

Aynı saatlerde işçiler patronun arabasının önünü kesti. Patron buna fiziki saldırı, küfür ve hakaretle karşılık verdi. Bu saldırıyı göğüslemede de Tersane İşçileri İnisiyatifi öncülük yaptı. Tersane önündeki işçilere bir öneri götürdük; patrona verilecek en iyi yanıtın tersanede üretimi durdurmak olduğunu, bu yüzden de ertesi gün tersane önünde zincir oluşturarak tek bir işçiyi bile tersaneye sokmamamız gerektiğini ifade ettik. Bu öneri alacaklı işçilerin tamamı tarafından kabul edildi. Bu nedenle ertesi gün konuyu netleştirmek üzere bir toplantı yapma kararı alarak tersane önünden ayrıldık. Bu arada sendikadan telefon geldi ve işçiler sendikaya çağrıldı. İşçilerin talebi üzerine biz de sendikaya gittik. Bizi kapıda karşılayan sendikacı “sendika hakkında anti propaganda yapanları alamayız” diyerek sadece işçileri toplantı salonuna aldı. Biz de soğukkanlılıkla, sınıfa karşı duymuş olduğumuz sorumluluk bilinciyle, zaten moralleri yıpranan işçilerin önünde sorunu çok tartışmadık. Mutfağa geçtik ve toplantının bitmesini bekledik.

Toplantının sonunda işçilerle sendikadan ayrıldık. Reformizmin peşinden yürüyen Limter-İş yöneticileri “alacağımızı yasal yollardan alırız” diyerek ve ertesi gün saati belli olmayan bir basın açıklaması kararı alarak işçilerin tepkisini büyük bir ustalıkla kırmayı başarmışlardı.

18 Şubat sabahı bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamaya Tersane İşçileri İnisiyatifi 13 kişiyle katıldı. Basın açıklamasından sonra fabrika önünde beklemeye başladık. Bu arada tersane patronlarıyla sendika arasında birçok görüşme oldu, hatta gerginlikler yaşandı. Patron Limter-İş Genel Başkanı'na “kuş kadar beyninle bana yasaları öğretme” diyerek işi hakaret etme noktasına kadar vardırınca, İnisiyatif olarak araya girerek patrona haddini bildirdik.

Aynı saatlerde paranın tamamını işçilere ödeyeceğini söyleyen patron iki temsilci istedi. Temsilciler içeride %55'i almayı kabul etti. İşçilerin geri yanlarına seslenen ve buradan politika yapan sendikacılar daha sonra da bu geri eğilime yaslanarak durumu onaylayan bir açıklama yaptılar.

Tersane İşçileri İnisiyatifi

-------------------------------------------------------------------------------------------

Deri-İş Sendikası'na yönelik saldırılar protesto edildi...

“Yaşasın Çorlu, Gönen, Tuzla direnişimiz!”

19 Şubat günü Deri-İş Sendikası son dönemde kendisine yönelik saldırıları protesto etmek amacıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Gönen, Tuzla ve Çorlu'da direnişte olan deri işçileri sendikaya üye oldukları için çeşitli baskılara maruz kalmaktadırlar. Çorlu'da bir yılı bulan, Gönen'de 2005 Temmuz ayından beri süren direnişlere devletin kolluk güçlerince saldırılar yapılmaktadır. Tuzla Deri Organize Bölgesi'nde ise sendikaya yönelik yoğun saldırılar yaşanmaktadır. Kantar Deri Fabrika işçisi Hamit Kökçü'nün silahlı saldırı soncu yaralanması, Deri-İş Tuzla Şube Başkanı Hasan Sonkaya'nın kaçırılmak istenmesi gibi bir dizi saldırıya maruz kalan deri işçilerinin sorunlarına değinilen açıklamada “Gözü doymazlar sınırsız sömürü, sınırsız hak gaspı ve mutlak itaat istiyorlar. İstiyorlar ki, işçi köle olsun. Ama deri işçisi köle değildir. Deri işçisi susmadı, susmayacak” denildi.

Basın açıklamasına yaklaşık 80 kişi katıldı. Eylemde “Yaşasın Çorlu, Gönen, Tuzla direnişimiz!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “ İşçiye kalkan eller kırılsın!”, “Yaşasın sendikal mücadelemiz!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İzmir