13 Eylül'03
Sayı: 36 (126)


  Kızıl Bayrak'tan
  Günün görevi Irak halklarıyla eylemli dayanışmayı yükseltmektir!
  Yalan ve çarpıtma kampanyası sürüyor
  Amerikancı usaklar işgal ve jandarmalığa "insani" kılıf uyduruyor
  Kamuda ücret artışları Bakanlar Kurulu'na kaldı...
  "Toplu görüşme süreci": Reformizmin ciddiyetsizlik ve iflas tablosu!
  "Yol haritası"nın ölümü resmen ilan edildi
  Kasap Şaron, kanlı icraatlarına devam ediyor
  Siyonist İsrail vahşette sınır tanımıyor
  Savaş karşıtı eylemlerden...
  Röportajlar...
  Tüm gövdemizle fabrikalara!
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Ünifil işçilerinden mektup...
  Genel-İş 3 No'lu Bölge Kongresi yapıldı...
  Japonya'da ekonomik kriz ve artan intiharlar
  Türklük ve "Türkiyelilik" üzerine
  TC'nin Irak ve Güney Kürdistan hesapları
  Yılmaz Güney: Sinemamızda dalgalanan kızıl bayrak
  Kaygan kumlarda röveşata
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Japonya’da ekonomik kriz ve artan intiharlar

Japonya resmi makamlarının açıklamasına göre ülkede geçen yıl 32.143 kişi intihar etmiş. Her 10 bin kişiden 25’inin intihar ettiği ve böylelikle batı Avrupa ülkelerinin intihar istatistiklerindeki ortalama değerin dört katına sahip olan Japonya, dünya genelinde en çok intiharların yaşandığı Macaristan’dan hemen sonra geliyor.

İntihar sayılarında bir önceki yıla göre 1.101 kişilik bir artış söz konusu. Geçen yılla birlikte Japonya’da gerçekleşen intiharlar son beş yıldır 30 bin sınırının üstünde. Yılda yaklaşık 10 bin çocuk intiharlar nedeniyle öksüz/yetim kalıyor. Şu an Japonya nüfusunda 20 yaş altında 90 bin çocuk ebeveyinlerinden birinin intiharından dolayı yetim ya da öksüz durumda.

Japonya Komünist Partisi’nin (JKP) yayın organı Akahata’ya göre intiharların başlıca sebebi gün geçtikçe ağırlaşan ekonomik sorunlar. İntihar edenlerin büyük bir bölümü, varolan önyargıların tersine, işlerinde başarısız olan menajerler değil, fakat uzun süredir işsizlik sorunu ile boğuşmak zorunda kalan ve ailelerine yük olmak istemeyen işçi ve emekçiler.

Yukarıda verilen resmi istatistiğe göre, geçen yılki 7.940 intiharın sebebi, “ekonomik nedenler veya geçim sorunları”. Bir önceki yıldan geçen yıla kadar geçen sürede, bu sebepten dolayı gerçekleşen intihar sayısındaki artış ise 1.095. Yani toplam intihar sayısındaki artışın hemen hepsi ekonomik nedenler veya geçim sorunlarından kaynaklanıyor.

Dünyanın ikinci büyük sanayi ülkesi olan Japonya’da yılda yaklaşık 8 bin, günlük istatistik ortalamaya göre ise 22 insan ekonomik nedenlerden dolayı canına kıyıyor. Tüm bu gerçeklere rağmen Japon hükümeti izledikleri politika ile, kapitalist tekelleri emekçilerin yaşam koşullarını kötüleştiren yapısal değişiklikler yapmaya özendiriyor ve işsizler için az da olsa ekonomik güvence oluşturan işsizlik yardımını buduyor. Akahata’nın haberine göre, ekonomik durumu gittikçe kötüleşenler tefecilerin tuzağına düşüyor ve böylece durumları daha da ağırlaşıyor.

Ciddiye alınması gereken diğer bir intihar sebebi de, işyerlerindeki kötü çalışma koşulları ve bundan dolayı çalışanların yaşadıkları aşırı stres. İşçiler ve emekçiler çok daha fazla çalışmaya ve birbirleriyle rekabete zorlanıyor. Bunun sebebi de şirketlerde sıkça gerçekleşen yapısal değişiklikler ve işten çıkarmalar. Birçok insan bilgisayar ve cep telefonu vasıtasıyla günde 24 saat göreve hazır bekletiliyor. Bunun verdiği sıkıntı gittikçe daha da artıyor. Akahata’nın aktardığı bir araştırmaya göre işçi ve emekçilerin %5.5’i ölmek istediğini açıklıyor. Japon burjuvazisinin izlediği politika sayesinde her ne kadar borsa hacminde bir yükseliş yaşansa da, işçi ve emekçi gelirlerinin reel düşüşü, işsizlik yardımının budanması ve benzeri ekonomik önlemlerden dolayı intihar sayılarında bir artış beklniyor.

İntihar istatistiğinde daha alt sıralarda yer alan diğer bir kalem ise üniformalı askerlerin intiharı. İstatistiğe göre son on yılda her yıl ortalama 60 asker intihar etmiş. Japon hükümetinin olaylı geçen bir meclis oturumunda aldığı Irak’a asker gönderme kararı ile bu sayının artması bekleniyor. Japonya olaylı meclis oturumunda yaklaşık 1.000 askerini Irak’a gönderme kararı almıştı. Japonya, aldığı bu kararla, ikinci emperyalist bölüşüm savaşından bu yana ilk defa bu kadar kapsamlı bir askeri harekata girişiyor. Hukukçulara göre bu karar, siyasi amaçlı askeri harekatları yasaklayan Japon anayasasının ihlali anlamına geliyor.

Hükümetin asker gönderme kararında yer verilen askerlerin savaş alanı dışında tutulması şartı ise Irak’taki gelişmeler gözönünde bulundurulduğunda tam bir aldatmaca. Irak’ta savaşa taraf orduları birbirinden ayıran bir savaş cephesinden sözetmek mümkün değil. Savaş Irak’ın geneline yayılmış durumda ve çatışma veya bir saldırı her an her yerde yaşanabilir. Bundan dolayı olsa gerek ki, Japon ordusu kendi “öz savunmasını” gerçekleştirebilmek için her türlü silah ve mühimmatla donatılarak görev bölgesine gönderilecek.

İçte yoğun ekonomik krizle boğuşmak zorunda olan Japon burjuvazisi işçi ve emekçileri aldığı ekonomik tedbirlerle sefalete sürükler ve kapitalistlerin refahını güvenceye alırken, dışta saldırganlaşarak mazlum bir halkın üzerine ordularını gönderiyor. Bunu da bizzat kendi anayasasını çiğneyerek ve yığınların bilincini demagojilerle bulandırarak gerçekleştiriyor.

M. Coşkun



Kapitalizmde verimlilik artışı, işsizliğin artışı
anlamına geliyor...

ABD’de işsizlik büyüyor

Resmi açıklamalara göre ABD, 2001 yılında içine girdiği krizden aynı yılın Kasım ayında çıktı ve ekonomisi canlandı. Ama buna rağmen işsizlik sorununu henüz aşamamış durumda. ABD ekonomi bakanlığının verilerine göre ABD ekonomisi bu yılın ikinci üç ayında %3.1 oranında büyümüş, böylece uzmanların beklentisi olan %2.4’lük büyüme oranı aşılmıştır.

Bu trendin 2004 yılında da devam etmesi bekleniyor, fakat bu ekonomik büyüme iş piyasasında karşılığını bulmuyor. Resmi kayıtlara göre 2001 yılından bu yana ABD’de çalışanların sayısı yaklaşık bir milyon düşmüş, işsizlik oranı %5.6’dan % 6.2’ye yükselmiş durumda. Bununla birlikte çalışan nüfus oranındaki gerileme, iş piyasası istatistiğinin hazırlandığı 1939 yılından bugüne kadar görülmemiş bir boyuta ulaşmıştır. İş sahibi olanların sayısı, ekonomik krizin bittiğinin açıklanmasından 20 ay sonra, 2000 yılındaki ekonomik durgunluk sonrası rakamın bile 2.7 milyon altında kalıyor. Kamu sektörü göz önünde bulundurulmadığı taktirde aradaki fark 3.2 milyona çıkıyor. Ortalama işsiz kalma süresi ise, 1983 yılındaki azami 21 haftanın yalnız bir hafta altında kalıyor.

Uzmanlar bu gelişmeyi şirketlerin verimliliği arttırmasına bağlıyor. Öyle ki, son rakamlara göre şirketlerin verimliliği %5.7 arttırılmış. Bu rakamlara ulaşmak için kuşkusuz işverenler maliyeti ve bunun en önemli kalemi olan ücretleri düşük tutmak zorundalar. Bu hedefe ulaşmak için, ABD’de de kiralık işçi kullanma, işçi başına iş yoğunluğunu arttırma, modern teknoloji kullanma gibi bildik önlemler alınıyor. İnsanlar verimliliği arttırma politikası üzerinden kâr hırsı uğruna sefalete sürükleniyor. Verimlilik artışı kapitalizmde refaha ve kısaltılmış işgününe değil, fakat işsizliğe ve sefalete yol açıyor.

Bağımsız araştırma şirketi High Frequency Economics iktisatçısı Ian Shepherdson’a göre 2003 yılı ekonomik büyümesi %3 oranında gerçekleşecek, fakat bunun sonuçları iş piyasasına yansımayacak. Shepherdson’a göre şirketler yeni teknoloji kullanarak maliyeti düşürmeye devam edecek ve böylece işsizlik oranı %6.2’den %6.6’ya yükselecek.