ABDnin Ortadoğu barışı oyunu başlamadan bitti...
Yol haritasının ölümü
resmen ilan edildi
30 Nisan 03te göreve başlayan ABD destekli Filistin Başbakanı Mahmut Abbas istifa etti. Bu istifa, Amerikan emperyalizmi tarafından -barış adına- Filistin halkına dayatılan onursuz teslimiyetin amacına ulaşamayacağının yeni bir göstergesi oldu. Zaten Bush-Şaron katilleri tarafından Filistinlilerin önüne barış planı diye konulan yol haritası aldatmacasının sökmeyeceği, Filistin direnişinin kararlılıkla devam etmesinden de belliydi. İsrail-Filistin sorununa çözüm yolu bulma propagandası ile sunulan yol haritası planı, ABD yönetimini 4 ay geçmeden bir kez daha fiyasko ile karşı karşıya bıraktı.
Afganistanda işgal karşıtı güçlerin saldırıları yoğunlaşırken, Irakta batağa saplanan Bush yönetimi, yol haritasının ölümüyle emperyalist hegemonya saldırısının her üç cephesinde de zorlanmaya başladı. Anti-Amerikancı, anti-emperyalist içerikle işgal karşıtı direnişlerin yayılması ise, emperyalist haydutları daha da saldırganlaştırıyor. Nitekim ABD ordusu Irakın tüm kentlerinde olağanüstü hal (OHAL) uygulamasına geçişi tartışmaya başladı. Filistinde de kasap Şaron liderliğinde devam eden işgal ve katliam vahşetine en büyük desteği veren yine Bush yönetimi oldu.
Abbasın istifası emperyalistleri
endişelendirdi
Mahmut Abbasın istifa edebileceği haberi ABDde anında yankı buldu. Bush, Ortadoğu özel temsilcisi John Wolfu Filistine gönderdi. Filistin meclis başkanı Ahmed Korey (yeni başbakan) ile görüşen Wolf, ABDnin Abbas hükümetinin düşürülmesine izin vermeyeceği mesajını verdi. Arafat-Abbas arasında arabuluculuk yapan Korey, Bushtan gelen baskıya rağmen Abbasın istifasını önleyecek bir formül bulamadı. Ya da bulmak istemedi.
Abbasın istifasını kaygı verici bulan AB emperyalistleri ise, kasap Şarona destek vermeye devam ediyor. Hamasın askeri kanadını 2001de terör örgütleri listesine alan AB, Hamasın siyasi kanadını da aynı listeye alma konusunda anlaştı. ABnin ilk resmi toplantısında dışişleri bakanları söz konusu kararı resmileştirecek. Kararın resmileşmesi ile Hamasın üzerindeki baskılar artacağı gibi, AB ülkelerindeki malvarlığı dondurulacak.
Bu kararla, AB ülkelerinin ikiyüzlülüğü tüm çıplaklığı ile bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Zira bu ülkeler, her zaman siyonistlerin vahşi katliamlarına sessiz kalarak destek vermişlerdir. Demek oluyor ki, AB demokrasisinde işgale karşı direnmek terörizm, ama Filistin topraklarını onyıllardan beri işgal etmek, çocukları katletmek, evleri yıkmak, su kuyularını betonla doldurmak, zeytin ağaçlarını sökmek, narenciye bahçelerini tahrip emek vb. uygulamalar saygın devlet icraatlarıdır.
Emperyalistlerin arsızlık ve çifte standart örneği rezil anlayışı işte budur.
Abbas kabinesi yüklendiği uğursuz
rolü yerine getiremedi
20 aydır Ramallahtaki karargahında kuşatma altında tutulan Arafat, Bush-Şaron tarafından devre dışı bırakılarak tecrit edilmeye çalışıldı. Son dört ayda Mahmut Abbas muhatap alındı. Hatta Washington ziyareti sırasında Bush, Abbası özel bir ilgiyle ağırlamıştı. Abbasa gösterilen bu ilgi boşuna değildi elbet. Bush-Şaron katilleri Abbasın yardımı ile Filistin direnişini ezme/pasifize etme amaçlarına ulaşabileceklerini umuyorlardı.
Bush-Şaron gibi Filistin halkının azılı düşmanlarından destek almak bir Filistinli başbakan için hiç de onur verici değil. Mahmut Abbas işte böylesine bir onursuz desteğe sahipti. En azından görüntü öyleydi. Aslında Abbasın tutumu bu desteğin altındaki nedene işaret ediyor. Siyonistlere hiçbir baskı kurma girişiminde bulunmayan Abbas, işgale karşı direnen Filistinli örgütleri çökertmek için uğraşıyordu. Bu hedefine ulaşabilmek için tüm Filistin güvenlik güçlerinin kendi komutası altında toplanmasını istiyordu.
Zaten istifa gerekçesi de bu talebinin karşılanmamasına dayanıyor. Filistin halkından aldığı destek %3le sınırlı iken, ABD-İsrail tarafından direnen örgütlere karşı harekete geç baskısı ile bunaltılan Abbas, istifadan başka yol bulamaz hale geldi. Mahmut Abbasa umut bağlayan siyonistler ise, istifa etmesine rağmen, Filistin tarafından tek muhatabımız Abbastır türünden açıklamalar yapmaya devama ediyorlar.
Arafat ile Ahmed Karey emperyalistlerden
medet ummaya devam...
Bilindiği üzere siyonistler, neredeyse İsraile karşı gerçekleşen her eylemden Arafatı sorumlu tutma taktiği izlerler. Oysa Arafatın uzlaşmacı çizgiye geçmesinin üzerinden yıllar geçti. Öyle bir uzlaşmacı ki, zamanında Filistin Özerk Yönetiminin güvenlik kurumlarını CİA ile koordineli bir şekilde inşa etmekten bile kaçınmamıştı. Birinci intifadayı bitirerek siyonistlere soluk aldıran da ekibiyle beraber Arafattan başkası değildi. Filistin polisini direnişçi örgütlerin üstüne saldığı dönemler de olmuştur. Ama Arafat bu hizmetlerine karşılık, iradesiz de, kukla da olsa bir Filistin devleti umuyordu. Filistini bütünüyle ele geçirmek isteyen siyonistler, Arafatın bu yöndeki beklentilerinin karşılık bulmasını önlediler. Dolayısıyla Arafat, Filistin direnişini desteklememekle beraber, direnişin İsrail üzerinde yaratcağı basıncın kendisini güçlendireceğini hesaba katarak direnen örgütler üzerindeki baskıyı gevşetmişti. Elbette Arafat, işgal devam ettiği sürece direnişin polisiye önlemlerle kırılamayacağını da biliyor.
Mahmut Abbasın istifasından sonra yol haritasının öldüğünü, bunun tek nedeninin İsrail saldırganlığı olduğunu söylerken, ABDyi de barış planını canlı tutmak için yeterli çabayı göstermemekle suçlarken de, Arafat aynı uzlaşmacı tavrını sürdürüyor. Zaten Arafat, ABD ile İsraili suçlarken, emperyalist güçlerden barış beklemeye, bu yönlü açıklamalarda bulunmaya da devam ediyor.
Arafata yakın isimlerden olduğu söylenen yeni Filistin Başbakanı Ahmed Korey de, barış umudunu emperyalistlere bağlayanlardan. Yeni kabineyi oluşturması FKÖ ve El Fetih tarafından onaylanan Koreyin, başbakanlığa başlamadan önce yaptığı açıklama söz konusu tutumu yansıtıyor. Korey, Henüz başbakan değilim, Amerikalıların ve Avrupanın ne tür güvence vereceğini görmek istiyorum... diyerek kimlerden beklentisi olduğunu açıkça dile getirdi. Yani Abbas gibi Korey de, İsrail siyonizmine tam destek veren ABD/AB emperyalistlerinden çözüm bekliyor. Bu trajik duruma düşmek, sorunun asıl kaynağı olan emperyalistlerden umut bekleyenlerin makus kaderidir.
Filistin Başbakanı sıfatıyla yeni hükümeti kurma çalışmalarına başlayan Ahmed Korey, (ABD-AB haydutlarından güvence alıp almadığını henüz bilmiyoruz) Şaron yönetimine taleplerini sundu. Korey, İsrail, Filistinli eylemcilere yönelik nokta saldırılarına son vermeli, işgal edilen topraklardaki barikatları kaldırmalı, Filistinli mahkumları serbest bırakmalı, birliklerini Batı Şeriadan çekmeli ve Yaser Arafata dolaşım özgürlüğü vermeli diyor.
Siyonistlerin bu istekleri dikkate almayacakları açıktır. Önceki Başbakan Abbasın Filistinli direniş örgütleriyle ateşkes ilan etmeleri için anlaşma yapmasına rağmen, İsrail sözü geçen talepleri karşılamak yönünde hiçbir ciddi adım atmadı. Siyonist ordunun bilinen zorbalıklarını azami noktaya vardırdığı bugünlerde günübirlik gerçekleştirdiği katliamlardan görülebilir. İzlenen politika budur.
Filistini gerçek barışa kavuşturarak katliamlara son vererek, diğer bir ifadeyle siyonist işgale son vererek, emperyalistlerin derdi olmadığı gibi harcı da değildir. Bu amaca ulaşmak, enternasyonal dayanışma ile güçlendirilen Filistin halkının anti-emperyalist, anti-siyonist direnişi ile mümkün olacaktır.
|