Amerikancı uşaklar işgal ve jandarmalığa insani kılıf uyduruyor
Seçim öncesinde sosyal adalet demagojisini kullanarak işbaşına gelen AKP hükümeti işçi sınıfına, emekçilere, ezilen halklara ve gençliğe daha fazla açlık, yoksulluk, sosyal yıkım ve işsizlik dayattı. Henüz bir yılını bile doldurmayan AKPnin tüm icraatları, kendinden önceki sermaye partileri gibi sermaye sınıfının çıkarlarını korumak, ekonomik krizin maliyetini emekçi kesimlerin üzerine yıkmak oldu.
Bugün bu faturaya savaşın faturası da eklenmiş durumda. 1 Mart tezkeresinin meclisten geçmemesinin acısını ve faturasını 15.7 katrilyonluk ek istikrar tedbirleri paketleriyle emekçilerin sırtına yıkan AKP, böylelikle savaşa hayır diyen halk kitlelerine barışın maliyetini ödettirmiştir. Hükümet, bu sefer 1 Mart krizinden çıkarttığı dersle Irak batağında debelenen ABDnin jandarmalığını yapmak için son hız çalışmaktadır.
İşgalci güçlerin her gün birkaç kayıp verdiği Irakta piyonluğa soyunan sermaye devleti medyayı da arkasına alarak insani yardım propagandasına girişmiş durumda. Ama tüm çaba ve manipülasyonlarına rağmen üzeri örtülemeyen gerçekler ve çelişkili haberler yansıyor basına. İşgalci güçlerin yanında Irak halkının haklı direnişini ezmek için jandarmalık misyonuna soyunmanın geçerli ve haklı hiçbir nedeni bulunmadığı için işi görüntüde kurtarmak niyetindeler. Bir taraftan insani yardım amacıyla Iraka gidileceğini ifade eden yetkili ağızlar diğer taraftan riskli bölgeleri tespit etmek için heyet yolluyor, risk analizleri yapıyor. Iraktaki risk, işgalci güçlere karşı halkın gösterdiği direniştir. ABD için Irakı batağ çeviren de zaten bu riskin kendisidir. Amerikan emperyalizmi de bu riske karşı kendisine piyon aramakta ve satın almaktadır.
ABD kaynakları, Iraktaki güçlerinin ülkeyi istila için hazırlandığını, ama barışı yerleştirme ve muhafaza için eğitilmediklerini söylüyorlar. Bir halkın iradesi ve direnişine rağmen ülkeyi işgal eden haydutların amacı da zaten Irakta barış ve demokrasi tesis etmek değil. Bu noktada Türkiye gibi ülkeleri satın alma, rüşvet verme, tehdit etme yoluyla batağa çekmek istemeleri de barışçıl niyetlerle değil.
İşgal ortaklığına ve ABD piyonluğuna
insani yardım kılıfı
İMF ve ABDnin direktiflerinden milim sapma şansı olmayan işbirlikçi bir sınıfın hükümeti olan AKP, ne kadar kılıf geçirmeye çalışırsa çalışsın Iraka işgale ortak olarak kırıntı kapmak, ABDye maşalık yapmak, halkın direnişini ezmek için gitmeye hazırlanıyor.
Dışişleri Bakanı A. Gül, bir TV programında asker gönderme işinin finans boyutu hakkında sorulan soruya şu yanıtı veriyor, Hayır, bu konuları hiç konuşmadık. Bunlar, doğrusu bizim için daha az önemli konular. Daha önemli konularda karar verdikten sonra, o konular daha az önemli.
İMFden üç kuruş kredi almak için kırk takla atan, ülkeyi boydan boya emperyalizmin yağmasına açan, 8.5 milyar dolarlık ABD kredisi için gençlerin kanını ABD emperyalizmine satan bir hükümetin bakanı şimdi kalkmış bizim için az önemli konular diyor. Ancak birkaç soru sonra bakla ağızdan çıkıyor, Şu anda işadamlarımız, büyük bir faaliyet içerisinde. Karşılıklı ortaklıklar kurulacaktır, Iraklı işadamlarıyla Türk işadamlarının ortaklıkları olacaktır. Ortak yatırımlar olacaktır ve refah da bu bölgede hızlı bir şekilde yükselecektir. Şu bir gerçek ki, güvenlik sorunlarını halledemeyen bölgelerde ekonomik kalkınma, refah söz konusu olmaz. Gülün güvenlik sorunu olarak işaret ettiği Irak halkının değil ABD askerinin güvenliğidir. Yoksa Irak nüfusunun yüzde 60ından fazlasını oluşturan Şiilerin önde gelen liderlerinden Muktada Es Sadr başta olmak üzere pek çok Iraklı grubun, Türkiyeyi asker göndermemesi için uyarmasına rağmen işgale ortak olmaya can atmazdı. Felluce halkı Türk askerine direniriz, derken Din Uleması Başkanı Şeyh Abdullah El Cenabinin ise ABD askerlerinin boğazını önden kesiyoruz, Türk askerini ise enseden keseriz. ABD askerlerine kim hizmet ederse, u Felluce halkı da olsa katli helaldir demesini duymazdan gelmezdi.
TSK Iraka sağlık, hizmet,
demokrasi ve aş götürecek(miş)!
Birçok işçi eylemine saldıran ordu, görev bölgesinde aş evleri kuracak, su ile elektrik sistemini elden geçirecekmiş. Iraka sadece polis görevi yerine getirmek amacıyla gitmemek için imar hizmetlerine ağırlık verecek, görev bölgesinde 50 ibadethane ve okulu onaracak, 5 hastane ile 5 idare binası da elden geçirecekmiş. Burjuva medyanın haberi veriş tarzı asıl niyeti açığa çıkarıyor. Haberlerde sıkça kullanılan kelimelerden biri Iraka sadece polis görevi için gitmemek ifadesidir. Bu, Iraka polis gücü olarak gidiyoruz ama böyle algılanmaması için gerçeğe insani yardım kılıfı giydiriyoruz demektir.
Gecekondu yaptı diye yoksul halkı katleden, kondusunu başına yıkan polis ve ordu güçleri Iraka nasıl bir imar hizmeti götürebilir ki? Korktuğu için panzere taş atan 6 yaşındaki bir çocuğu öldüresiye döven, cezaevlerindeki çocukları baskı, dayak, işkence ve tecavüzle yola getirmeye çalışan bir anlayış kime demokrasi götürebilir ki?
Iraka su ve elektrik götüreceğiz, sağlık sorunlarına çözeceğiz, seyyar mutfaklar aracılığıyla yemek dağıtacağız diyen siyasi iktidar önce dönüp kendi halkına yaşattığı sosyal yıkımın hesabını versin. Halen ülkede toplam nüfusun yüzde 10u susuz ve tuvaletsiz. 1990 yılında yüzde 8 olan işsizlik oranını 2002 yılında yüzde 10.6ya çıkaran sermaye iktidarının Irakta istihdam alanları açma yalanları ne kadar gerçekçi? Kendi halkına eğitim hizmetini parayla satan, bütçeden eğitime ve sağlığa ayırdığı payı sürekli kısan hükümet, Iraka sağlık ve eğitim hizmeti götürebilir mi? Devletin harcamalarında eğitim payı 1990 yılında yüzde 17.9 iken 2001 yüzde 8.7ye gerilemiştir. Sefalet ücretleriyle milyonlarca kamu emekçisini yokslluk sınırında, milyonlarca işçiyi asgari ücretle açlık sınırının da altında yaşamaya mahkum eden hükümet Irak halkına mı aş dağıtacak?
Elektriğe gelince, işkence tezgahlarından geçen onlarca devrimci, aydın, muhalif güç devletin elektriği nereye, nasıl ve hangi amaçlarla götürdüğünü çok iyi biliyor.
Iraka barışçıl niyetlerle insani yardım götürmek ve Irakta istikrarı sağlamak için gideceğini iddia eden, işgalin bitmesini istiyoruz diyen sermaye devleti, ne ilginçtir ki Türkiyeli işçi, emekçi ve gençlik kesimlerini savaş karşıtı eylemlere katıldıkları için suçlu ilan ediyor, DGMlerinde yargılıyor. KESK üye ve yöneticilerinden sonra geçtiğimiz hafta içinde liseli gençler de savaşa hayır dedikleri için DGMde yargılandılar.
Kendi halkına ihanet eden, komşu halkları katletmeye hazırlanan sermaye iktidarının asıl niyeti birkaç kırıntı karşılığında Türkiyeli emekçilerin kanını ABD emperyalizmine satmaktır. Türk askerinin Iraka gönderilmesi durumunda görev bölgesinde biri ana, toplam beş karargah kurulması planlanıyor. ABDnin Iraktaki karargahlarını şehir içine kurması nedeniyle hata yaptığını söyleyen TSK, bu karargahların yerleşim bölgeleri dışında oluşturulmasını planlıyor. Irak halkına hizmet, istikrar, huzur götürmek isteyen TSK, hangi akla ve niyete hizmetle yerleşim yerlerinin dışında karargah kurmayı düşünüyor?
Türk askerinin Iraktaki görev bölgesine ulaştırılacağı lojistik koridorun üzerinde karakollar kurulması da Türk egemenlerinin talepleri arasında. TSK, Irak halkının talebi doğrultusunda Iraktaki direnişi desteklemek için girmek niyetinde olmadığına göre bu karakollar ne işe yarayacaktır?
Yapılan değerlendirmelerde 10 bin asker için aylık 20 milyon dolar harcama yapılacağı belirtiliyor. Ankara, Washingtona bu miktarı 6 ile 9 ay boyunca Türkiyenin karşılayabileceği mesajını verdi. Faiz ve borç ödemeleri dışında bütçeden emekçi halka pay ayırmayan hükümet şimdi buna savaşı eklemiş durumda. Emekçi halk çocuklarını piyon olarak batağa sürdüğü yetmiyormuş gibi savaş ve saldırganlığın maddi yükünü de yine emekçilere ödetmeye hazırlanıyor. İşçi, emekçi, gençlik, küçük üretici istediğinde bütçeden pay ayıramayan hükümet ABD maşalığına gelince ülke şartlarını unutuveriyor.
Savaşın faturasını ödemeyelim!
Görüldüğü gibi kirli ve haksız savaşlarda kanı akacak olanla savaşın maddi faturasını ödeyecek olanlar işçi sınıfı ve emekçilerdir. ABD emperyalizminin emrinde, kendi halkına ihanet eden işbirlikçi iktidarın hesaplarını bozmak için savaş karşıtı mücadeleyi yükseltmekten başka yol yoktur.
Savaş karşıtı mücadele, kan pazarlığı yapan işbirlikçi iktidara karşı mücadele ile birleştirilmelidir. İşçi ve emekçiler haksız ve kirli savaşların piyonu değil direnen halkların destekçisi olmalıdır.
|