30 Ağustos '03
Sayı: 34 (124)


  Kızıl Bayrak'tan
  Tezkereyi çıkarabilmenin riski ortada kaldı
  Kürt-Türkmen çatışması mı, Ortadoğu'yu Balkanlaştırma girişimi mi?
  Kapitalizm savaş demektir!
  ABD Irak'ta uluslararası güç istiyor...
  23 Ağustos Ankara eylemi..
  Reformist barikat devrimci mücadele programıyla aşılacak!
  Devrimci önderlik boşluğunu dolduralım!
  Colin's direnişi üzerine...
  Colin's direnişi ile ilgili zorunlu bir açıklama
  Fabrikalardan...
  Genel grev için hazırlanmlıyız!
  Direnişteki Pirelli-Ekolas işçileri: "Direnişimiz tüm işçi sınıfının direnişidir"!
  Direnişçi Pirelli-Ekolas işçileriyle konuştuk...
  Emperyalist savaş karşıtı platform çalışmaları üzerine...
  Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
  Kölelik yasası uygulamaları...
  ABD'nin Liberya fiyaskosu
  Filistin direnişi emperyalist-siyonist planları boşa çıkarıyor
  ABD, Güney, Türkmenler ve TC...
  ABD bataklığa saplanıyor
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Doğu Sanayi Sitesi işçileriyle kölelik yasası üzerine konuştuk...

“Toplum olarak direnmemiz gerekiyor!”

- Kaç yıldır bu sitede çalışıyorsunuz?

1. işçi: 2 yıldır.

2. işçi: ‘95’ten beri.

3. işçi: 6 aydır.

- Hangi sektörde çalışıyorsunuz?

1. işçi: Etiket sektörü.

2. işçi: Otomotiv sektörü.

3. işçi: Kozmetik.

- Çalışma koşullarınız nasıl?

1. işçi: Çok büyük olmayan bir firmada yaklaşık 10-15 işçi zincirleme çalışıyoruz.

2. işçi: Günde 10 saat çalışıyoruz. Asgari ücret alıyoruz. Arada bir fazla mesai oluyor.

3. işçi: 260 milyon maaş alıyorum. Ben depocu olarak çalışıyorum. Sabah 08:30’dan akşam 18:00’e kadar çalışıyoruz. Fazla mesai bu aralar durdu zaten. Sadece depocu arkadaşlar var şu anda çalışan. Diğer işçiler ücretsiz izne çıkarıldılar. 15 kişiydik, şu an 3 kişiyiz.

- Meclisten geçen 4857 sayılı yeni iş yasası hakkında ne düşünüyorsunuz?

1. işçi: Ne olduğunu bile bilmiyoruz ki! Haberleri falan da pek dinleyemiyoruz.

2. işçi: Hiç bilgim yok.

3. işçi: Kölelik yasası falan diyorlar, o mu? Bence kötü bir yasa, ama iyi yönleri var gibi gösteriliyor. Ama yine de pek bilgim yok. Sanki işvereni de zor duruma sokuyor gibi.

- Fazla mesailerin yerine telafi çalışması getiriliyor ve böylece mesai ücretleri gaspediliyor; kıdem tazminatları bir fona aktarılıyor ve 15 yıl çalışmadan alınamıyor; 30 kişiden az işletmelerde işgüvencesi yasası geçerli değil; diğer firmalara çalışmak için ödünç işçi olarak gönderilebiliyorsunuz. Bu şekilde zaten uygulanan esnek çalışma koşulları yasal bir dayanak buldu. Bu sizi nasıl etkiler?

1. işçi: Etkileri çok fazla. Tazminatımı alamazsam tabii ki beni çok etkiler. Farklı bir firmaya gönderilmek de beni etkiler. Çalıştığım firmanın beni başka firmaya göndermesine razı olunamaz. Peki ben tazminatımı nereden alacağım? Olur mu böyle uygulama? Bir şeyler yapmamız gerekiyor.

2. işçi: Herhalde çok kötü etkiler. Başka firmaya ödünç olarak gönderilsem işi bırakırım.

3. işçi: Kötü olur mutlaka. Başka bir dayanağımız olmadıktan sonra çok kötü olur. Memleketimden buraya çalışmak için geldim. Bu durumda çok kötü olacak. Eğer ben 260 milyona çalışırsam, mesai de alamadığım vakit ev kirası mı vereceğim, yemeye-içmeye mi bakacağım? Bir de yemek-içmekle bitmiyor. Genciz aynı zamanda, gezmesi falan da var.

- Sendikaların yasa karşısındaki tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce yasaya karşı gereken tavrı gösterebildiler mi?

2. işçi: Göstermediler. Gösterselerdi eğer bir şeyler olurdu.

3. işçi: Aslında gösterirler. Ben sendikalı çalışmak istiyorum, ama hangi koşullarda, nerede, nasıl çalışırlar onu bilmiyorum.

- İşçi sınıfını köleleştiren bu yasaya karşı nasıl mücadele edilmelidir?

1. işçi: Bireysel olarak ne yapabilirsin? Toplum olarak direniş yapmamız gerekiyor. Ufak bir işletme sınırlarında olacak iş değil. Sendikalı olmak istiyoruz, ama bu sanayi sitesinde çok zor görünüyor. Bizim diğer firmalarda çalışan işçilerle bir bağlantımız yok. Aynı sanayi sitesinde olmamıza rağmen işçiler arasında bir sosyal ortam yok. Şu anda işyerinde birkaç arkadaşız. Sadece onlarla görüşebiliyorum.

3. işçi: Daha fazla işverenlerin üzerine gidilmeli. 30 kişinin altında çalışan yerler mağdur durumda bırakılıyor. İşçi sınıfı resmen köle olacak. Buna karşı nasıl önlem alınır, çok bilgim yok. Mitingler yapacağız, tepkimizi dile getireceğiz... Başka çare göremiyorum.



MAKTEK işçileriyle savaş üzerine konuştuk...

“Bu sistem varoldukça gerçek bir barışın
geleceğine inanmıyoruz!”

- Şu an gündemde ABD’nin sefil çıkarları için Irak’a asker gönderilmesi var. İşçi ve emekçi çocuklarını “ulusal çıkarlar” adına Irak halkını öldürmeye gönderecekler. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

1. işçi: Biz askerlerin gitmesinden yana değiliz. Yarın öbür gün benim kardeşim de askere gidecek. Bizi yönetenler kendilerini düşündükleri için bunu istiyorlar. Ne de olsa onların evlatları gitmiyor askere.

2. işçi: Niye asker gönderilsin ki! Şimdi gidecek olan askerlerimiz, basından takip ettiğime göre, en tehlikeli ve kötü bölgelere gönderilecek. Amerikan askerinin yapamadığını bizim askerler yapacak yani. Ama oranın halkı kendi topraklarını işgal eden Türk askeri de olsa başka bir ulusun askeri de olsa gereken direnişi gösterecektir.

- 1 Eylül Dünya Barış Günü yaklaşıyor ve dünyamızda savaş var. Sizce barış bu sistemde gerçekleşebilir mi? Gerçek bir barışın sağlanması için ne yapılmalı?

1. işçi: Günden güne işsizlik çoğalıyor ve sürekli krizler yaşanıyor. Kısacası bu sistem varolduğu sürece biz gerçek bir barışın geleceğine inanmıyoruz.

2. işçi: Gerçek bir barışın sağlanması için de insanların örgütlenmesi gerekiyor. Herşey örgütlü mücadeleden geçiyor. Örneğin biz de bir takım haklarımızı alabilmek için burada örgütlü bir mücadele veriyoruz. İşçi ve emekçiler örgütlü olduğu sürece her saldırıya göğüs gerebilirler.

(Yaklaşık bir ay önce sendikaya üye oldukları için işten atılan MAKTEK işçileri işverenle yapılan anlaşma sonucu tekrar işbaşı yaptılar.)

SY Kızıl Bayrak/İzmir



Ağartıoğlu deri işçileriyle dayanışma faaliyeti...

Yaşasın sınıf dayanışması!

İzmir Menemen Organize Sanayi’de sendikaya üye oldukları için işten atılan Ağartıoğlu deri işçilerinin direnişi 3. ayını dolduruyor. Sermayenin işçi ve emekçilere çok yönlü saldırısı ise sürüyor.

Saldırılarında sınır tanımayan, emperyalizme göbekten bağımlı olduğunu açık seçik ortaya koyan sermaye iktidarı, işçi sınıfını açlığa, yoksulluğa, işsizliğe mahkum ederken, hakları için sokaklara çıkan memurunu da copluyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi işçi ve emekçi çocuklarının kanını ABD emperyalizmine pazarlamak için masaya oturuyor.

Her zaman işçi ve emekçilerin yanında olan biz Kırşehirli emekçiler bir kampanya başlatmıştık. Direnişe destek olabilmek için neler yapabiliriz diye düşündük. İlk önce Ağartıoğlu deri işçilerinin yaşadığı maddi zorlukları düşünerek bir kampanya başlattık. Kart postallarımızı hazırlayarak satışa başladık. Direnişe aynı zamanda manevi destek sağlamak için bu onurlu direnişi herkese duyurmaya çalıştık. Bire bir insanlarla sohbet ettik, kafeleri, sendikaları vb. dolaşarak herkese ulaşmaya çalıştık.

Direnişçi Ağartıoğlu deri işçilerini Hacı Bektaş Şenlikleri’ne davet etmiştik. Böylece direnişin sesini buraya taşımayı düşünmüştük. Direnişçi işçilerin gelemeyeceği duyumu üzerine destek ve dayanışma amaçlı çıkarılan kalemlerden talep ettik. Şenlikler süresince karayolları işçilerinin de desteğiyle bir sınıf dayanışması örneği sergilendi. Karayolları işçileri Hacı Bektaş’ta dükkan dükkan dolaşarak kalem satışı yaptılar. Ayrıca İşçi Kültür Evleri ve Kızıl Bayrak standlarında da kalem satışı yapıldı. Arkadaşlarımız da ellerinde kalemlerle Hacı Bektaş’ın sokaklarında satış yaparak Alevi işçi ve emekçilere direnişi anlattılar.

Ayrıca şu noktayı hatırlatmakta fayda var. Direnişçi işçilerden birkaçının şenliklere gelerek kendi direnişlerini anlatması daha anlamlı olacaktı. Yine de biz ve karayolları işçileri bu boşluğu doldurmaya çalıştık.

Ağartıoğlu işçilerinin direnişinin kazanımla sonuçlanacağı, işçi sınıfının kurtuluşunun kendi eseri olacağı ve özgür yarınları kuracağı inancıyla bir kez daha bu haklı mücadelenin yanında olduğumuzu söylüyoruz.

Kartpostal satışlarından topladığımız 90 milyon ile kalem satışlarından topladığımız 220 milyonu Ağartıoğlu işçilerine gönderdik.

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Yaşasın sınıf dayanışması!

SY Kızıl Bayrak okurları/Kırşehir



“Direnişi fabrika içerisinde sürdürmeliydik”

Bizler Bakırcılar Sanayi Sitesi’nde bulunan bir metal fabrikasında çalışıyoruz. Yaptığımız onca ağır işe rağmen düşük ücret alıyoruz. Birçoğumuzun sigortası bile yok. Üstelik işveren bize Temmuz ayı zammını vermeyeceğini açıkladı. Gerekçe olarak ise zarar ettiğini söyledi. Oysa biz işçiler olarak biliyoruz ki işyeri zarar etmiyor. İşler her zamanki gibi yoğun olarak devam ediyor. Patronun tek amacı haklarımızı gaspederek kârına kâr katmak.

Bizler bunu kabul etmeyerek ücretlerimizin arttırılmasını talep ettik. Toplanarak kendi aramızda konuştuk. Şartlarımız kabul edilmediği koşullarda iş durdurma kararı aldık. Üretimi durdurduktan sonra imalat müdürü geldi. Taleplerimizin kesinlikle kabul edilmeyeceğini söyledi. Biz aramızda konuşsak da bu duruma karşı bir karar birliği oluşturamadık. Sonunda arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu öyle istediği için işten çıkma kararı aldık.

Sonuç olarak eylem kararımız doğru bir karardı. Ama bazı eksiklikleri vardı. Birincisi günler öncesinden hazırlık yapmadık. Herkesi ikna etmek için yeterli zamanımız olmadı. İkincisi işten çıkmak yerine iş durdurmalı ya da yavaşlatmalıydık. Çünkü bu tür küçük fabrikalarda işyerini terkettiğiniz koşullarda işverenin yerinize işçi bulması çok zor olmuyor. Bu yüzden fabrikayı terk etmemeli ve direnişi fabrika içerisinde sürdürmeliydik.

Beylikdüzü’nden bir grup metal işçisi



Altınyağ Fabrikası’nda sendikal mücadele...

Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu bulunan Altınyağ Fabrikası’nda uzun zamandır DİSK Gıda-İş Sendikası tarafından sendikal örgütlenme çalışması yürütülmekteydi. Bir süre önce sendika üyesi bir işçinin işten atılmasıyla işçiler, iş yavaşlatma eylemi ve yemek boykotu yaptılar. Sendikal mücadelenin sürdüğü fabrikada iş çıkışlarında sendikacılar tarafından işçilere açıklamalar yapılıyor.

(SY Kızıl Bayrak/İzmir)