30 Ağustos '03
Sayı: 34 (124)


  Kızıl Bayrak'tan
  Tezkereyi çıkarabilmenin riski ortada kaldı
  Kürt-Türkmen çatışması mı, Ortadoğu'yu Balkanlaştırma girişimi mi?
  Kapitalizm savaş demektir!
  ABD Irak'ta uluslararası güç istiyor...
  23 Ağustos Ankara eylemi..
  Reformist barikat devrimci mücadele programıyla aşılacak!
  Devrimci önderlik boşluğunu dolduralım!
  Colin's direnişi üzerine...
  Colin's direnişi ile ilgili zorunlu bir açıklama
  Fabrikalardan...
  Genel grev için hazırlanmlıyız!
  Direnişteki Pirelli-Ekolas işçileri: "Direnişimiz tüm işçi sınıfının direnişidir"!
  Direnişçi Pirelli-Ekolas işçileriyle konuştuk...
  Emperyalist savaş karşıtı platform çalışmaları üzerine...
  Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
  Kölelik yasası uygulamaları...
  ABD'nin Liberya fiyaskosu
  Filistin direnişi emperyalist-siyonist planları boşa çıkarıyor
  ABD, Güney, Türkmenler ve TC...
  ABD bataklığa saplanıyor
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
ABD Irak’ta uluslararası güç istiyor...

Büyüyen direniş karşısında
tam bir acz içindeler

Kendi canlarını koruma derdine düşmüş işgalcilerden başkalarını korumaları beklenemez

ABD önderliğinde yürütülen emperyalist saldırganlığı meşrulaştırma, uluslararası yasallık görüntüsü kazandırma işini Birleşmiş Milletler yıllardan beri yürütüyor. Bir başka ifadeyle, BM emperyalist barbarlığa onay veren noter konumunda. Son Irak işgaline onay vermemesi Irak halklarını düşünmesinden değil, ABD’nin diğer emperyalist güç odaklarını dışlamasından dolayıdır. Nitekim BM’nin Irak’a karşı kararlılıkla uyguladığı 12 yıllık ambargo sonucu bir milyon Iraklı çocuk katledilmiştir.

ABD ordusunun “koruması” altında bulunan Bağdat’taki BM merkezi bombalı bir saldırıyla yerle bir edildi. Aralarında BM Genel Sekreteri’nin Irak özel temsilcisi Sergio Vieira de Mello’nun da bulunduğu 23 kişi hayatını kaybetti. 107 kişi de yaralandı. Güvenlikten işgal güçlerinin sorumlu olduğunu dile getiren BM yetkilileri olaydan dolayı ABD’yi sorumlu tuttular. BM yıllardır Amerikan saldırganlığına kalkan oluyor. Buna rağmen Amerikan ordusu, Bağdat’taki BM karargahını bile korumayı yük saymış.

Saldırıdan sonra BM çalışanları çareyi Ürdün’e taşınmakta bulurken, Kızılhaç çalışanları da can güvenliklerinin sağlanamadığı gerekçesiyle Irak’ı terketmeye hazırlanıyorlar. “İnsani yardım” kuruluşlarının Irak’ı “asayiş sağlanamadığı” gerekçesiyle terketmeleri, işgalci orduların içine düştükleri acze işaret ediyor. Kendi canlarını koruma derdine düşmüş işgalci askerlerin BM, Kızılhaç gibi kuruluşların çalışanlarını korumaları beklenemez.

Savaş çetesi BM’yi hedef alan saldırıdan yarar umuyor

BM’nin Bağdat’ta aldığı darbe, savaş çığırtkanı Amerikan medyası tarafından adeta sevinçle karşılandı. Saldırı sonrasında asıl tartışılan konu bu saldırıdan ne tür faydaların sağlanabileceği oldu. İç kamuoyunda günden güne sıkışan Bush ile çetesi BM çalışanlarının ölümünden yararlanmak için kolları sıvarken, CNN gibi medya kuruluşları, ortada hiçbir delil yokken, saldırının, “El Kaide bağlantılı Arap mücahitler” tarafından yapıldığını yaymaya başladılar. Hatırlanacağı gibi Irak işgalinin temel gerekçelerinden biri “Saddam yönetimi-El Kaide bağlantısı” idi. Ancak halen bu iddiayı kanıtlayacak bir delile rastlanabilmiş değil. New York Times gazetesine göre ise, “Bu saldırı, Amerikan politikasına yönelik eleştirileri susturabilir. ABD’nin Irak’ta yaptıklarına karşı çıkan, savaşa girmemizeitiraz eden BM içindeki çevreler çok zor durumda kalabilirler (...) Bombacılar, BM’ye saldırarak, Bush’un Avrupa ve Arap ülkelerini ikna etmesini kolaylaştırmış olabilir” vb. Görüldüğü üzere Amerikan medyası; BM iyi ki vuruldu, sıkışan Bush yönetimi bu sayede belki soluklanacak bir fırsat yakalayabilir, demeye getiriyor.

ABD’nin sadık kuyrukçusu İngiltere’den de aynı mantık ürünü iddialar ortaya atıldı. İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw’ın saldırıya dair değerlendirmesi ise tam bir kara mizah örneği. Straw, “saldırının, ABD ve İngiltere’nin Saddam Hüseyin’i devirme konusunda ne kadar haklı olduklarını gösterdiğini” iddia ediyor. İşgalci emperyalist haydutlar, sorumlu oldukları bir saldırıyı alıp, barbarca icraatlarının haklı gerekçesi haline getirmeye çalışıyorlar.

Irak’a asker gönderenler paniklediler

Ankara’daki uşaklar Irak’a asker gönderebilmek için didine dursunlar, Irak’a asker gönderen Polonya, asker göndermeye hazırlanan Japonya gibi ülkeler işgal karşıtı direnişten duydukları korkuyu artık gizlemiyorlar. Polonya, Bağdat civarındaki “yüksek risk taşıyan” bölgeden çekileceğini açıkladı. Türkiye Irak’a asker gönderirse, Amerikalılar aynı bölgeyi Türk ordusuna devredecekler. Bu arada Japon politikacılar da, BM’yi hedef alan saldırıdan sonra, Irak’a asker göndermenin çok zor olduğu konusunda birleştiler. Geçen ay Irak’a asker yollama kararı alan Japon hükümeti, bu kararını erteleme yoluna gidebilir. Yani ABD’nin içinde debelendiği bataklığa başkalarını çekmesi de gittikçe zorlaşıyor.

Bu gelişmeler üzerine sıkışan Beyaz Saray’daki savaş kundakçıları, Irak işgalini savunmak için bir kampanya başlatmış bulunuyorlar. Şimdiye kadar dış politikası tartışmasız kabul gören Bush yönetimi, artık işgalci politikasını savunmak zorunda kalıyor. Bush konuyla ilgili yaptığı açıklamada işgali cepheden savunarak, Irak’tan çekilmeyi düşünmediklerini söyledi. Her zamanki gibi “teröre karşı savaş” teranesini yineleyen Bush’un böyle bir açıklama yapma gereği hissetmesi bile, içinde bulunduğu sıkışmanın bir göstergesi. Ancak bu kampanyanın beklenen sonucu vermesi pek olası değil. Muhalifler Bush’un iddialarını inandırıcı bulmadıklarını açıkladılar.

ABD Irak’ta uluslararası güç istiyor

BM karargahına düzenlenen saldırıyı ABD, BM’yi işgale katmak için gerekçe yapmaya çalışıyor. Güvenlik Konseyi’ne sunulmak üzere yeni bir karar tasarısı hazırlayan Bush yönetimi, eğer tasarıyı kabul ettirebilirse, BM ülkeleri Irak’ta “güvenliğin sağlanması” için asker göndermek durumunda kalacaklar. Tasarı, ABD ordusunun Irak’a gönderilebilecek her ülkeden ordunun üzerinde yer almasını da garanti altına alıyor. Kendilerine yeni suç ortakları arayan savaş kundakçıları, buna rağmen Irak’taki denetimin tamamen kendilerinde kalabileceğini umuyorlar.

ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile görüşen BM Genel Sekreteri Kofi Annan, tasarıya destek vererek, Amerikan emperyalizminin sadık uşağı olduğunu yeniden kanıtladı. Annan, “Irak kaos içinde. Savaştan önce görüş ayrılıkları olduğu biliniyor. Fakat şimdi biraraya gelerek, Irak halkına yardım etmek mecburiyetindeyiz” sözleriyle işgalcileri rahatlatacak bu tasarıya destek istedi. Böylece Irak halkına karşı işlenen cinayetlerin birinci dereceden suç ortağı olduklarını bir kez daha tescil etmiş oldu.

Ancak, söz konusu tasarının bu haliyle Güvenlik Konseyi’nden geçmesi beklenmiyor. Batılı bir diplomatın sözleriyle, “Eğer BM’ye -yani ABD ve İngiltere dışındaki emperyalist ülkelere- Irak’taki güvenlik durumu üzerinde belli ölçüde otorite, sorumluluk veya denetim tanınmazsa, bu tasarı geçmez”. Demek oluyor ki, emperyalist güç odakları arasında Irak’ın yağması üzerine yeniden kirli paylaşım dalaşı baş gösterecek. ABD’nin, bu tasarının geçmesini sağlamak için, Irak’ta Rus ve Fransız şirketlerine “daha fazla pay” tanımayı kabul edebileceğine dair söylentiler –tasarı henüz sunulmadığı halde- ortalıkta dolaşmaya başladı bile. Fransa, Rusya, Çin ve Almanya’nın yaklaşımını, Fransa’nın BM Temsilci Yardımcısı Michel Duclos gayet açık olan şu sözlerle ifade etti, “ABD, Irak’a asker g&oum;nderilmesini istiyorsa hassas bilgileri ve askeri komutayı da paylaşmak durumundadır. Eşit ve egemen devletlerden oluşan bir dünyada, yükü ve sorumluluğu paylaşmak, bilgi ve yetkiyi de paylaşmak anlamına gelir”.

Amerikan emperyalizminin Irak’ta diğer güç odaklarına söz hakkı tanıyıp tanımaması, ya da genel ifade ile, BM ile sorumluluğu paylaşıp paylaşmaması, Irak işgalinin emperyalist niteliğini zerre kadar değiştirmez. İster tek uluslu ister çok uluslu olsun, işgal işgaldir. Bunun farkında olan Irak halkı, Irak’taki tüm işgal güçlerini hedef alan direnişini sürdürüyor. Basına yapılan çok sayıda açıklamada, Irak’a ABD’ye yardım etmek için gelecek tüm askerlerin –hangi ulustan ve dinden olursa olsun- Amerikan askerleriyle aynı muameleyi göreceği altı çizilerek dile getiriliyor.

Irak halkının işgale karşı yükselttiği direniş Ortadoğu halklarının kaderini yakından ilgilendiriyor. Bu direniş, bölge açısından taşıdığı öneme uygun bir ilgi görmeli, güçlü bir enternasyonal destek ve sahiplenmeye konu edilmelidir.