Şubeler platformunun ve sendika şube yönetimlerinin toplanamadığı, işyeri toplantılarının yapılamadığı, temsilciler kurulunun işlevsizleştiği bir süreçte eyleme ciddi bir hazırlıktan sözetmek mümkün değildir. Yerellerde düzenlenen eylemler bir avuç insanla yapıldı. Adet yerini bulsun türü eylem olmaktan öteye gidemedi. Bazı sendika şubeleri sınırlı sayıda da olsa işyeri toplantısı gerçekleştirebildi. Personel rejimi, kamu yönetimi reformu vb. yasalar konusunda paneller düzenledi.
Tüm hazırlıklar son haftaya sıkıştırıldı. Eyleme dönük bildiri, afiş vb. materyaller birimlere ya son anda ulaştırıldı ya da ulaştırılamadı. Hatta bazı birimlerin Ankara mitinginden, yola çıkmadan bir gün önce ancak haberi oldu.
Sosyalist Kamu Emekçileri olarak sürece müdahalemizi Ankara eylemi ve amaçlaştırılan toplu görüşme üzerinden değil, sınıf mücadelesinin dönemsel ihtiyaçları üzerinden yapmaya çalıştık. Bir yandan yerellikteki faaliyetleri ortaklaştırmak için çaba gösterdik. Kamu emekçilerini yerellerde işçi direnişlerine desteğe götürmeye çalışırken, öte yandan direnişteki işçileri de yerelde gerçekleştirilen eylemlere katılmaya çağırdık.
Her ortamda (kurum toplantıları, sendika temsilciler toplantısı, söyleşi, işyeri ziyareti vb.) saldırıların ortak ve sınıfın bütününe yönelik olduğunu anlatmaya çalıştık. Saldırıları püskürtmenin yolunun devrimci sınıf mücadelesinin yükseltilmesinden geçtiğini işledik. Ankara mitinginin kamu emekçileri mücadelesine sunacağı olanaklar açısından değerlendirilmesi gerektiğini anlattık ve eyleme çağrı yaptık.
Tüm çabamıza rağmen eylem öncesi pratiğimiz 3-4 birim ve 2 temsilci toplantısı, şubeler platformu toplantısına katılım ile sınırlı kalmıştır. Özel sayımızı birkaç birimde dağıttık. Sosyalist Kamu Emekçileri imzalı ve KESKin sürecini anlatan broşürü sendikalara ve birkaç işyerine dağıttık. Uzun süreli, yaygın ve planlı bir faaliyet yürütemediğimiz için bu çalışmanın alana yansıması zayıf oldu.
İzmirden yaklaşık 20 otobüs saat 22:30da yola çıktık. KESKin belirlediği güzergah çerçevesinde sabahın erken saatlerinde (07:00 gibi) Marmara kolu ile birleşilecek yer olan Sivrihisara varıldı. Herkes yarım saatlik bir moladan sonra yola çıkılacağını sanıyordu. Çünkü eyleme ilişkin verilen tek bilgi Ankara Kızılaya gidileceği idi. KESKin toplu görüşmeden çekildiği, Ankara Valiliğinin de Kızılaya girmeye izin vermeyeceği basın yoluyla bir önceki gün açıklanmıştı. Dolayısıyla herkes bu bilinçle yola çıkmıştı. Yolda barikatları aşma noktasında kararlı bir tutum sergilenmesini bekliyordu. Ancak zaman geçiyor ne şube yöneticileri, ne de merkez yöneticilerden herhangi bir açıklama yapılmıyordu. İzmir, Manisa, Uşak, Aydın, Balıkesir, Muğla vb. beklenen iller gelmişti, buna rağmen kitle beketiliyordu. Sanki hiçbir yönetici yoktu.
Sosyalist Kamu Emekçileri olarak diğer şubelerden üyeleri de yanımıza alarak merkez yöneticilerine bekletilmemizin nedenini sorduk. Yapılan açıklama, KESK Merkezi Kriz Masasının direktifi doğrultusunda hareket edildiği, oradan yapılacak çağrıya göre yola çıkılacağı şeklinde oldu. Polis, jandarma vb. hiçbir engel olmamasına rağmen burada beklemenin bir açıklaması olamayacağını belirtmemiz üzerine tartışmalar yaşandı. Kitleye açıklama yapmalarını istedik. Israrımız üzerine megafonla kısa bir açıklama yapıldı. Her taraftan yola çıkan kamu emekçilerinin belli noktalarda beklediği, Ankarada Kızılaya girme konusunda pazarlıkların devam ettiği, barikatların kaldırılmasına çalışıldığı belirtildi. Bu ilk tepkiden sonra diğer siyasal çevreler de müdahale etmeye çalıştı.
Diğer işkollarından emekçiler ile açıklama yapmaları için yöneticileri zorladık. Diğer yandan, değişik illerden gelen kamu emekçilerinin toplandığı yerlerde çağrı yaparak, Ankaradaki gelişmeleri açıklıyorduk. Kitlenin kendi eylemine sahip çıkmasını, bilgi verilmesi noktasında ısrarcı olunmasını istiyor ve hareket edilmesi için toplanmaya çağırıyorduk. Zaman zaman tartışmalar yaşıyor, ama ısrarla çağrılarımıza devam ediyorduk.
Ankaradaki saldırı haberlerini aldık. Yöneticiler ise ısrarla bunu açıklamamaya, kitleyi yerinde tutmaya çalışıyordu. Sonunda ısrarımız karşılığını gösterdi ve duyarlı kamu emekçileri toplanmaya başladılar. Yöneticiler sıkışmıştı. İkinci açıklamayı kitlenin baskısıyla yapmak zorunda kaldılar. Ancak birinci açıklamadan çok farklı değildi. Merkezden gelen haberde 25 dakikalık süre isteniyordu. Bazı sendika yönetimlerinden de tepkiler gelmeye başladı. Kitle bekletilmişken pazarlık yapılamayacağı, görüşmelerden çekilen KESKin pazarlık yerine barikatlara yüklenmesi ve bekletilen kitlenin yola çıkması gerektiği seslendirilmeye başlandı.
KESK Merkez Temsilcisi bu kez şube başkanlarını toplanmaya çağırdı. Şube başkanlarına seslenen GYK yöneticisi, herkesin kendi sendikasına ve üyelerine sahip çıkmasını, kargaşa çıkmaması için kitlenin arabalarda yarım saat bekletilmesini istiyordu. Bu tutumu teşhir etmeye çalışırken tartışmalar büyümeye başladı. Eğitim-Sen 1 Nolu Şubeden bir arkadaş bürokrat yöneticilerin yandaşları tarafından sıkıştırılıyor ve polisiye bir tutumla provokatörlükle suçlanmaya çalışılıyordu. Tartışmalar polemiğe dönüşmeye başlamıştı. Hukuk içerisinde hukuk üretilmemesi, merkez yöneticilerin kararına uyulması gerektiği vb. söylemler devam ediyordu. Saatler bir hayli ilerlemişti. Ankarada Kızılaya girmek isteyen kamu emekçilerine saldırıldığı yaralı ve gözaltı olduğu haberine rağmen GYK yöneticisi büyük bir pişkinikle yalan söylemeye devam ediyordu.
KESK yöneticileri tarafından bilmem kaç dakika içerisinde olumlu haber alınmazsa yolu kesmek... vb. ajitatif konuşmalar yapılmaya başlandı. Yolu kesiyoruz açıklaması yapıldığı anda yine müdahale etmeye çalıştık. Bunun doğru bir taktik olmadığını, önümüze barikat oluşturulduğu anda yolun kapatılması ve barikatın aşılması için var gücümüzle yüklenilmesi gerektiğini vurguladık. Bunu kitleye anlatmaya çalıştık. Müdahalemiz o anda sonucu değiştirmeye yetmedi. Yöneticilerin ve bir çevrenin de dahil olduğu megafonlu çağrılar, yöneticiler tarafından doğru olmayan beyanatlar vb. kitlenin yola taşmasını sağladı. Kitle coşkuluydu. Sloganlar atılıyor, trafiğin tıkanması ve oluşan araba konvoyu kitlede heyecan yaratıyordu.
Ancak saatler geçmesine rağmen yola çıkılmıyor, yapılan açıklamalar da doğruyu yansıtmıyordu. Saatlerce güneş altında oturulurken ilgili yönetici şu açıklamayı yapıyordu; Ankarada saldırı pozisyonu, Hipodromda saldırı hazırlıkları var vb. Bunun doğru olmadığını, Ankaradaki arkadaşlarla görüştüğümüzü, kamu emekçilerine saldırıldığını, yaralılar olduğunu, gözaltılar yaşandığını bağırarak kitleye duyurmaya çalıştık. Bu bilgi başkaları tarafından da doğrulandı. Artık gizleme şansı kalmamıştı. Zaten yolun kapatılması işe yaramamış, trafik açılmıştı. 1 km kadar uzaklıkta bir yoldan akış sağlanıyordu. Bunun üzerine arkadaşlarımıza yönelik bir saldırı var, otobüslere biniyor, onları almaya gidiyoruz açıklaması yapıldı. Büyük bir coşku ile kitle arabalara yöneldi.
Hiçbir engelle karşılaşmadan Ankara-Hipodroma vardık. Hipodromda diğer illerden gelen kamu emekçileri ile Kızılaya doğru yürüyüşe geçtik. Kızılaydaki barikatın kaldırıldığı söylense de Sıhhiyeye gelince polis barikatıyla karşılaştık. Saat 17:00ye gelmesine rağmen KESK yönetimi ses aracından doğru dürüst hiçbir açıklama yapmadı. Kitle barikatı yarma hazırlığında idi. Ancak sabah saatlerinden itibaren devletin izin verdiği yoldan kitleyi alana doğru yürüyüşe geçirdiler. Yaralılar ve gözaltı olmasına rağmen gözaltılar geri alınmadan eylem bitirildi.
KESK yönetimi iktidarla uzlaşma içinde hareket etmiş, tüm taktikler buna göre geliştirilmiştir.
Kamu emekçilerinin artık uyarı eylemine ihtiyacı yok, hak alıcı eylemlere ihtiyacı vardır. Toplu görüşme oyununa değil, devrimci bir mücadele programına ve önderliğe ihtiyacı vardır. Kamu emekçileri önüne genel grev-genel direniş hedefini koymak zorundadır.