5 Temmuz'03
Sayı: 26 (116)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yalana, demagojiye, devlet terörüne ve aldatmaya dayalı sahte çözümler çökmeye mahkumdur!..
  Ne pişmanlık yasası ne de af! Çözüm devrimde!
  İhanetin hesabını soralım!
  PETLAS grevi Bakanlar Kurulu kararı ile yasaklandı...
  Yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet bu çürümüş düzenin karakteridir...
  Irak halkının direnişi işgalcileri açmaza sürüklüyor...
  Amerikan emperyalizmi "yol haritası" için bastırıyor
  Sivas katliamı protestolarından...
  Katliamların hesabını işçi ve emekçiler soracak!
  Sivas katliamının yıldönümünde katillere ödül gibi af projesi
  Hava-İş Örgütlenme Uzmanı Munzur Pekgüleç ile TİS süreci üzerine konuştuk...
  KESK'in evrimi: Fiili-meşru mücadeleden yasaların ardına/1
  Toplu görüşme oyunu değil, devrimci sınıf mücadelesi!
  Anadolu Yakası BDSP çalışmalarından...
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Irak'ın yeni bir Vietnam'a dönüşmesi savaş çetesinin de sonu olacak...
  İtalya'da yeni sosyal saldırı paketleri hazırlanıyor!
  Almanya'da metal grevi...
  "Topluma kazandırma..."
  Bültenlerden...
  Küçük sanayi siteleri
  İsrail ve BBC
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Deride işçi kıyımı devam ediyor...

İzmir’de sendikasız, örgütsüz olan deri işkolunda sendika üyesi olan deri işçileri örgütsüzlükten güç olan deri işverenleri tarafından işten atılmaya devam ediliyorlar. Menemen Serbest Bölge’deki Ağartıoğlu işçilerinin sendikasızlaştırma ve işçi kıyımına karşı serbest bölge girişinde direnişleri sürerken, bu saldırı dalgasına son olarak Karabağlar’da kurulu olan Dönmez Dericilik işçileri de maruz kaldı. Yaklaşık iki hafta önce de 9 işçiyi işten atan Dönmez Dericilik patronu Kemal Dönmez 90 kişiyi daha işten atarak, sendikal örgütlülüğe tahammülsüzlüğünü bir kez daha gösterdi.

Bu saldırı üzerine işçiler fabrika önünde beklemeye başladı. Gerek Ağartıoğlu gerekse de Dönmez Deri patronunun bu tahammülsüzlüğü bir kez daha göstermiştir ki, İzmir’de sendikasız ve örgütsüz olan deri fabrikalarının sahipleri bu işletmelere sendika sokmama konusunda kararlılar. Sendika üyeliği için her girişimi işçileri işten çıkararak boşa çıkarmaya çalışmaktalar. Ancak işten çıkarmalar yine de çözüm olmamakta, fabrikalarından atılan işçiler fabrika önlerinden atılamamakta, direnişler bitirilememektedir.

Bu noktada İzmir’in birbirinden uzak iki bölgesindeki deri işçileri tarafından ayrı ayrı sürdürülen mücadele, “ortak komite, ortak direniş!” perspektifiyle bir üst platforma taşınmalı, güçler birleştirilmedir. Ağartıoğlu ve Dönmez patronlarının sendikayı işyerine sokmama konusunda ortak hareket ettiği görüldüğüne göre, sendikal hakkı kazanmak için Ağartıoğlu ve Dönmez işçisinin de ortak hareket etmesi gerekmektedir. Ayrıca işçilerin üyesi olduğu Deri-İş sendikası daha aktif ve mücadeleci davranma konusunda zorlanmalıdır.

Kazanmanın yolu mücadeleden geçmekte. Hele hele günümüzde Türkiye sanayisindeki bütün kritik işletmelerin (Petkim, Tekel, Tüpraş vb.) satışa çıkarıldığı düşünülürse en küçük bir hakkkın dahi nasıl dişe diş bir mücadeleyi gerektirdiği daha iyi anlaşılır. Dönmez ve Ağartıoğlu işçisinin önünde eylemli sınıf dayanışmasını daha etkin örmek için önce kendi eylemli birlikteliklerini kurma zorunluluğu durmakta.

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Zafer direnen emekçinin olacak!

SY Kızıl Bayrak/İzmir



Ateşli yürek halen davasına emek harcıyor!

İzmir’e gelişimin en güzel olayı seni ziyaret etmek oldu Hatice yoldaş. ÖO sürecinde seni alnından öpememiştim, bu kez öptüm.

Bir yoldaşın küçük kızı, senin için “kız Habip” diyordu. Şirin kızın bu sevimli gafı aslında bir gerçekliği de ifade ediyordu. Habip ve Ümit yoldaşlarla birlikte sizlerin zor dönem devrimcileri olduğunuzu ifade ediyordu. En azından karşısındakilere hissettirdiği duygu buydu. Zor bir dönemden geçerken zor dönem devrimcileri ayrı bir önem kazanıyor. Bu dönemde sizi anmakla değil yaşatmakla yükümlüyüz. Bu yüzden senin yanına gelmek, şirin kızın sevimli gafı hep bu yükümlülüğü çağrıştırıyor.

Sürekli düşünüyorum, sizleri zor dönem devrimcisi kılan özellik neydi diye? Sonunda buldum... Sende, Habip ve Ümit’te, siz şehit yoldaşlarımızda belirgin bir misyon duygusu vardı. Parti misyonu sizin için bir apolet değil derin bir sorumluluktu.

Sizi yaşatmak için aynı misyon duygusuna sahip olmak gerekiyor. Uğruna tereddütsüzce öldüğünüz davayı güçlendirmek için de misyon duygusuyla, yani partili olma onuru ve sorumluluğuyla hareket etmek gerekiyor. Misyon duygusundan yoksunluk her zaman olduğu gibi içinde bulunduğumuz zor dönemde de öldürücü bir virüstür. Bu virüsün hakim olduğu bünye ne sizi yaşatabilir, ne de uğruna öldüğünüz davaya bir şey katabilir. Bu virüsle malul kimse yok olur gider.

Misyonun altı emekle doluyor. Misyonla atalet asla bir arada bulunmazlar. Sorunlar karşısında çözücü olmak bir yana, okumak yazmak dahi bir emek sorunudur. Sizi güçlü kılan ve parti misyonuyla donatan, atalete uzak oluşunuz ve emek harcamaktan hiçbir zaman kaçınmamanızdır.

Özcesi yoldaş senin yanında atalet içinde kaldığım anlardan dolayı kendimden utandım. Ve sarsıldım... Kendime gelmeye çalışıyorum. Yani etkileyici devrimci yaşamınızla hala partimiz için emek harcıyorsunuz.

Sizlerle, uğruna ölümü kucakladığınız davayla kazanacağız!..

TKİP davası 1. Ekip ÖO gazisi



Aliağa Petkim Petrokimya
kompleksinde 10 işçi zehirlendi

Aliağa Petkim Petrokimya kompleksinde klor alkail ünitesinde geçtiğimiz hafta bir arıza meydana geldi. Klor Alkail ünitesi devreden çıkınca bölüme klor gazı buharı yayıldı. Burada bakım çalışması yapan on işçi buhardan zehirlendi. Zehirlenen işçiler hastahanede tedavi altına alındı. (SY Kızıl Bayrak/İzmir)



Sivas katliamının 10. yılı paneli

2 Temmuz Platformu, 28 Haziran günü Fuar DİSK Kültür Salonu’nda Sivas katliamının 10. yıldönümü dolayısı ile bir panel düzenledi. Ön hazırlığın zayıf olması katılımı da etkiledi. Panele yaklaşık 50 kişi katıldı.

Ali Rıza Arslan, Ali Haydar Aktaş, Asım Eren ve Selahattin Özer’in panelist olarak katıldığı etkinlikte 15-20 dakikalık konuşmaların ardından soru-cevap bölümüne geçildi. Konuşmalar neden Sivas, neden Pir Sultan etkinlikleri ve neden bu aydın, sanatçı ve yazarlar hedef alındı çerçevesinde yoğunlaştı. Prof. Asım Eren, “Sistem kendi varlığını sürdürebilmek için bu tür katliamları ya teşvik ediyor, ya da bizzat kendisi yapıyor” diyerek sorunun özünü ortaya koydu.

Diğer panelistler ise Osmanlı despotizminden alınan mirasın cumhuriyet döneminde de devam ettiğini, başta devrimci ve sosyalistler olmak üzere Alevilere, Kürt halkına ve diğer milliyetten halklara baskı, zulüm ve katliam uygulamalarından sözettiler. 12 Eylül despotizm döneminde ise cezaevlerinde insanlık dışı işkencenin yoğun bir biçimde devam ettiği, tüm toplumun zapt-u rapt altına alınarak kazanılmış hakların gaspedildiği belirtildi. Egemenlerin kendi bekası için muhalif güçleri baskı altında tutarak bugünlere geldiği, gerici ve faşist odakların maşa gibi kullanılarak halkın terörize edildiği, bugünlerde de değişik yöntemlerle “demokrasicilik”, “insan hakları”, “AB’ye uyum süreci” adı altında çeşitli aldatmacalarla baskı ve zorun devam ettiği vurgulandı. Tüm bu baskılar karşısında asıl sorun olarak başt işçi sınıfı olmak üzere emekten yana güçlerin anlamlı bir karşı koyuşunun olmadığı vurgulandı. Panel soru-cevap kısmından sonra bitirildi.

SY Kızıl Bayrak/İzmir