Uzun bir süredir siyasal gündemde önemli bir yer tutan af ve pişmanlık tartışmalarını devlet, Topluma Kazandırma Yasası ile yeni bir aşamaya getirmiş bulunuyor.
Adını ne koyarsanız koyun, pişmanlık ve ihaneti teşvik eden, özendiren ve belli ölçüde ödüllendiren yasal girişimlerin özü ve anlamı aynıdır. Topluma Kazandırma adı, pişmanlık yasasının özünü örtemediği gibi, bu adın kendisi bile onur kırıcı, aşağılayıcı bir addır. Özgür bir ulus yaratma, bağımsız bir ülke kurma, sömürüsüz bir toplum inşa etme iddiası ve özlemleriyle yola çıkıp da bugün soylu amaç ve ideallerini bir kenara koyup af dilenciliğine soyunanların, halkın bütün güç ve enerjisini bu eksene bağlayanların bu onur kırıcı ve aşağılayıcı yaklaşımdan başka bir biçimde karşılanmaları mümkün olmazdı.
Onurlu teslimiyet isteyenlerin aldıkları karşılık, daha da aşağılanmaktan başka bir şey olmamıştır. Bir kez daha görüldü ki teslimiyet ve ihanetin aşağılanmak ve utanç içine itilmekten başka bir karşılığı olmuyor.
Bu, çok utanç verici bir durum değil mi?
Her gün İmralı Partisi KADEKin sokaklara döktüğü kitlelere söylettirdiği Pişman değiliz, Apocuyuz!, Genel af istiyoruz! sloganlarının kendisi bile utanç verici değil mi? Bundan daha onur kırıcı bir şey olabilir mi?
Bir yurtsever, kendi davasının ve mücadelesinin haklılığından emin olan bir insan, kendi konumunu ve mücadelesini pişman değilim ekseninde tartışır mı? Pişman değilimi bir eylem sloganı haline getirmek, bunu af dilenciliği ile birlikte dillendirmek, teslimiyet ve ihanete onurlu bir çözüm, avuç açıp bir karşılık istemekten başka bir şey değildir.
Devam etmeden önce önemli bir noktanın altını çizmekte yarar var. İmralı teslimiyet ve tasfiyeciliğine sık sık değiniyor, değerlendirmelerde bulunuyor, belli ölçülerde gerçekleri açıklamaya çalışıyoruz. Başka bir derdiniz yok mu? diyenleri de duyuyoruz. Evet, ulusal ve toplumsal kurtuluş derdimiz var, tasfiye edilen bir devrimi ve değerlerini toparlama ve sağlıklı temeller üzerinde yeniden inşa etme sorunumuz var. Bu konudaki çabalarımızı, teorik ve pratik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ancak güncel planda bu çalışmalarımızın bir parçası olarak halkımızın gündemini ipotek altına alan, güç ve enerjisini boşa akıtan, siyasal bilincini çarpıtan İmralı tasfiyeciliğine karşı belli ölçülerde gerçekleri aydınlatma görevini de yapmak durumundayız. Günceli görmezden gelen yüksek teorik v politik çalışmaların pek bir değer ifade etmediğini bir hatırlatma biçiminde vurgulamayı gerekli görüyoruz.
Devam ediyoruz. Ortada birkaç paradoks var, taraflar açısından bir biçimiyle aşılması gereken sorunlar, çelişkiler var. Kısaca açmak gerekirse: İmralı Partisi KADEK, af, yasallaşma ve toplumsal yaşama uyum karşılığında silahsızlanmaya, teslim olmaya razı olduğunu sayısız kez açıklamıştır. Yani istediği onurlu teslimiyettir! Teslimiyetin onurlusu olur mu? itirazlarını duyar gibi oluyoruz. Doğru, olmadığı için tırnak içinde alıyoruz. Bazı kavramlar gerçekliği daha iyi kavramamıza yarıyor, onurlu teslimiyet kavramı da KADEKin TC karşısındaki duruşunu ve istemlerini çok iyi özetliyor ve kavrayışımızı kolaylaştırıyor. Dört yılı aşkın bir süredir konumları ve istemleri budur! Son pişmanlık yasası karşısındaki tutumları da böyledir. Yaptıkları son açıklamalarda, kimi kırıntılarla kamufle edilmiş onurlu teslimiyet yeniden vurguanıyor. Bizim görüşlerimizi alın, Kürt kimliğini anayasal güvenceye kavuşturun, ilkokulda Kürtçe eğitim, TV ve radyoda Kürtçe yayın ve ayrımsız genel af karşılığında silahlarımızı teslim etmeye ve teslim olmaya hazırız biçiminde özetlenebilecek bir af dilenciliğini dillendirmektedirler...
TC, Kürt sorunundaki inkarcı konumundan geri adım atmama kararlılığını her defasında vurguluyor. AB uyum yasaları çerçevesinde yapılan kimi yasal düzenlemeler bu gerçeği değiştirmiyor. TC, Öcalan ve KADEKin durumunu, konumunu çok iyi biliyor. Dört yıldır yaşanan iradesizleştirme, çürütme ve yozlaştırmanın ne düzeyde derinleştiğini de... Kendisini zorlayacak politik bir mücadele varsa, ihaneti teşvik ediyor, ihaneti ödüllendiriyor. Geleneği bu. Bugün bir kez daha pişmanlık yasasını çıkarıyor. Ama ihanet de etseler üst düzey yöneticileri kapsam dışında tutuyor, diğerlerini de kategorilere ayırarak düzeylerine göre ihaneti teşvik ediyor, ihaneti bir yaşam tarzı haline getirmeye çalışıyor. Onurlu teslimiyete şans tanımayarak tümden burun sürtme, aşağılama ve bir daha toplum içine çıkamz duruma getirme, daha geniş kapsamlı olarak tüm toplumu itirafçı haline getirerek direniş, onur, yurtseverlik gibi yaşamsal değerleri ayaklar altına alma tutumunda ısrar ediyor. Topluma Kazandırma Yasası ile yapılmak istenen, teslimiyet, ihanet ve pişmanlığı toplumsallaştırmak, böylece toplumun bilincinde, daha da önemlisi ruhunda onulması zor yarılmalar yaratmaktır. Pişman değilize verilen karşılık budur! Aslında demek istediklri, pişmanız, ama onurumuz da fazla incitilmesinden başka bir şey değildir. TC, hala teslimiyet ve tasfiye sürecini derinleşerek yaşayan KADEKi bu tür yasalarla tümden devre dışı bırakmayı düşünüyor ve umuyor. O nedenle hala pişmanlık yasalarında ayak diretiyor. Bu yasanın beklentilerini ne kadar karşılayacağı ayrı bir tartışma konusudur, ama hala bunda ısrar etmesi boşuna değildir.
Öte yandan altı çizilmesi gereken diğer bir nokta da şu: ABD, Kürdistan sorununda artık doğrudan bir taraf konumundadır. Irakta siyasal ve askeri otoritesini kurumlaştırmaya bağlı olarak Güneyde konumlanan KADEKi gündemine alacağı kesindir. KADEKin tasfiyesi konusunda TC ile belli bir diyalog içinde olduğu da biliniyor. Hatta son çıkarılmak istenen pişmanlık yasasının hazırlanmasında ve çıkarılmasında ABDnin de katkılarının olduğu belirtiliyor. ABDnin KADEK politikasının somut olarak nasıl şekilleneceğini önümüzdeki haftalar veya aylarda göreceğiz.
Ama her koşulda kendisi de kapkara bir konumda olan KADEKi kara günler bekliyor. Onurlu teslimiyet ve bu temelde düzenle bütünleşme, düzenin yasal bir bileşeni haline gelme istemi ve çabaları, son dört yılı özetleyen sürecin kendisi oluyor. Ama defalarca kanıtlandığı gibi, TC onurlu teslimiyete şans tanıma eğiliminde değil. Topluma Kazandırma Yasası ile tümden içini boşaltarak, utanç içinde bırakarak, pişmanlık ve utancı bir yaşam biçimine dönüştürerek KADEK tasfiyeciliğini finale götürmek, Kürdistan değerlerini ve dinamiklerini onun eliyle kontrol altında tutmak ve çürütmek istiyor... Son pişmanlık yasasının amacı budur!
Bu sonucun ortaya çıkmasında hiçbir iradesi ve politik etkisi kalmamış KADEKin pişmanlığa çanak tutan, onurlu teslimiyet eksenli kampanyalarının da rolü küçümsenmemelidir!
Bir kez daha kanıtlandı ve doğrulandı ki Mazlumların, Hayrilerin, Kemallerin bir yaşam ve eylem çizgisi haline getirdikleri,
Teslimiyet ihanete, direniş zafere götürür!
İmralı ihanetinin getirdiği nokta ise, "Topluma Kazandırma Yasası denilen onur kırıcı ve aşağılayıcı yaklaşımdır!
Kürt halkı ile, devrimci ve yurtsever güçlerle bu kadar alay edildiği bir dönemi hatırlıyor musunuz?
Anma:
Sivasta 10 yıl önce 37 aydınımızı diri diri yakan faşist-sömürgeci güçleri lanetliyor, 37 canımızı saygıyla anıyor, mücadelemizde yaşatma sözümüzü bir kez daha tekrarlıyoruz.