14 Haziran'03
Sayı: 23 (113)


  Kızıl Bayrak'tan
  15-16 Haziran sendika ağalarına rağmen yaratılır!
  Özelleştirmeye karşı birleşik, etkin ve militan bir mücadele için...
  Cumhurbaşkanı "kölelik yasası"nı hukuka uygun buldu!
  İzmit mitinginde işçilerle konuştuk...
  Petkim işçileri Ankara'ya yürüdü
  Sağlık işçilerinden Almanya'daki grevci metal ve çelik işçilerine...
  19 Aralık katliamı ve üstü örtülemeyen gerçekler
  BEKO'da esnek çalışma oturtuluyor
  Kamu TİS'leri devam ediyor...
  Filistin halkı "yol haritası" adlatmacasına kanmıyor...
  Haydutların maskesi düştü!
  Kölelik yasasına karşı örgütlenmeye, birleşik mücadeleye!/2
  Yolsuzluk düzeninde yosuzluk soruşturması!
  Ekim Gençliği'nden...
  Bültenlerden...
  Onurlu kavgamızın namuslu kalem işçileri: Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Orhan Kemal...
  "Genel af kampanyası"
  Ulusal kurtuluş sorunu ve çözüm seçeneği
  İşçi Kültür Evleri'nden açıklama:
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Uydurulan yalanlar açığa çıktı...

Haydutların maskesi düştü!

E. Bahri

Amerikan-İngiliz emperyalist ittifakının Irak’a saldırısı ve işgali, Saddam Hüseyin yönetiminin “kitle imha silahları”na sahip olduğu gerekçesine dayandırılmıştı. Saldırı hazırlığı boyunca Irak’ta bulunduğu iddia edilen silahlar, bu silahların Amerika için tehdit oluşturduğu “efsanesi”, medya tekelleri aracılığıyla tüm dünyaya yayıldı. Yalan üretme/yayma makinesi haline gelen burjuva medyaya bakılırsa, Irak’ın emperyalist ordular tarafından işgal edilmesi insanlığı büyük bir tehditten kurtaracaktı.

Psikolojik savaş gereği, diğer bir ifadeyle kitlelerin aldatılması ihtiyacından kaynaklanan bu kirli icraatlar, dünya emekçileri ve gençliği üzerinde beklenen etkiyi yaratamadı. Milyonlarca insanın döne döne yapılan eylemlerle ABD-İngiliz saldırganlığını mahkum etmesi bunun göstergesidir. Yalana dayalı propaganda bombardımanının en yoğun olduğu ABD’de bile yüzbinlerin katılımı ile savaş karşıtı eylemler gerçekleştirilmişti. Buna karşın azımsanmayacak bir kesimin bu yalan kampanyasından etkilendiği de bir gerçekti.

Yalan perdesi yırtıldı, riyakâr çehreler ortaya çıktı

Kitle imha silahları yalanı kitleleri bıktırırcasına medyada işlendiği günlerde başlayan emperyalist saldırı, aynı zamanda saldırganlar tarafından uydurulan yalanların açığa çıkmasını da beraberinde getirdi. İlkin Irak ordusu işgal güçlerine karşı varolduğu iddia edilen silahları kullanmadı. Böylesi bir saldırı karşısında bile kullanılmayan silahların varlığı doğaldır ki şüphe konusu oldu.

“Kapıların suratına çarpılması”ndan sonra dili çözülen BM silah denetçilerinin şefi Hans Blix, bir dergiye verdiği demeçte, Irak’ta kitle imha silahlarına rastlamadıklarını, ABD ve İngiltere tarafından kendilerine verilen istihbaratın kalitesiz (sahte!) olduğunu açıkladı. Blix, söz konusu istihbaratın izini sürerek denetledikleri tesislerde de hiçbir şey bulamadıklarını söyledi.

Irak işgalinden sonra emperyalist ordular tüm aramalarına rağmen, Bush-Blair haydutları tarafından varolduğu iddia edilen silahlar, yine bulunamadı. Bunun üzerine Bush yönetimi bin kişiden oluşan bir ekip oluşturarak kitle imha silahı aradı ama olmayan silahlar doğal ki yine bulunamadı. Silahların Suriye’ye kaçırıldığına dair ortaya atılan masala (ki bu iddianın bir diğer nedeni Suriye’yi tehdit etmekti) kimsenin inanması zaten beklenemezdi. Ülkesi işgal edilen bir ordunun sahip olduğu silahları başka bir ülkeye kaçırması akıl/mantık dışı bir şeydir.

Bu gelişmeler katillerin etrafındaki çemberi daraltırken, yalan makinesi medyanın da söz konusu silahlara dair kullanabileceği uydurma haberleri tüketti. Psikolojik savaş propagandasına inanarak emperyalist saldırıya destek verenler, ortaya çıkan gerçekler karşısında ciddi rahatsızlıklar duymaya başladılar. Zira haydutlar onları aldatarak istedikleri yönde hareket etmelerini sağlamışlardı. Gelinen noktada onlar da bunun hesabını sormaya çalışıyorlar. Bu arada insanlığı Saddam tehdidinden kurtardığını iddia edenlerin, gözü dönmüş katiller sürüsü olduklarının üstü örtülemez bir şekilde ortaya serildi.

Savaş kundakçılarının itirafları

Bush-Blair haydutlarının savaş için ortaya attıkları kanıtların sahte olduğu ortaya çıkınca, savaş çetesi ve medyadaki kalemşörleri bazı gerçekleri itiraf etmeye başladılar. Kirli icraatlarını itiraf ederken bile saldırgan, küstah tutumlarını elden bırakmayan bu modern katiller, halen, “Irak’a saldırmak için bir bahaneye ihtiyacımız vardı, en uygunu kitle imha silahlarıydı” deme cüretinde bulunabiliyorlar. Siyonist lobinin sözcüsü, salya-sümük savaş çığırtkanlığı ile öne çıkan Wolfowitz, kitle imha silahlarının savaş kararı alınmasının ardındaki nedenlerden sadece biri olduğunu itiraf ederken, “bürokratik nedenlerle bir konu üzerinde yoğunlaştık, o da kitle imha silahlarıydı, çünkü herkesin üzerinde uzlaşabileceği tek neden buydu” diyor. Yani üzerine uzlaşabilecekleri tek neden kitle imha silahları olduğu i&edil;in bu silahların varolduğunu “kanıtlayan” sahte istihbarat belgelerini BM ve basına sunmuşlar. Söz konusu belgeleri hazırlayan istihbarat biriminin - “çete” diye tabir ediliyor- doğrudan Wolfowitz’e bağlı olduğu, aynı zamanda CİA’yi fiilen devre dışı bırakarak Irak saldırısına -sözümona- gerekçe olabilecek raporlar hazırladığı ortaya çıktı.

Bush yönetiminin yarı resmi organı gibi yayın yapan New York Times gazetesinin bir yazarı da aynı günlerde yayınlanan bir makalesinde Amerikan emperyalizminin Irak’a saldırmasının “öcü silahlarla” bir ilgisi olmadığını açıkça dile getiriyor. Savaşın gerçek nedeni ile açıklanan nedeninin farklı olduğunu yazmakta bir sakınca görmeyen yazar, “Çünkü bizi tehdit eden kitle imha silahları hiçbir zaman Saddam’ın bombaları olmadı. Asıl tehdit eden silah... ABD’den nefret eden Arap gençlerinin yetişmesidir... Saddam’ı vurmamızın basit bir nedeni vardı. Bunu başarabilirdik ve o bunu haketmişti” diyebiliyor. Bu ve benzer açıklamaların, ortaya çıkan yalanlara, sahte belgelere bir gerekçe bulmak amacıyla yapıldığı açık. Yine de bu açıklamalar saldırganların hiçbir geçerli nedene sahip olmadıklarını da kanıtlıyor. Yani asıl ger&ccedl;ek, sık sık tekrarladığımız gibi, ABD emperyalizminin dünyayı yeniden paylaşmak amacıyla başlattığı vahşi bir emperyalist savaşla karşı karşıya olduğumuzdur.

Haydutlar günden güne sıkışıyor

Uydurma haberler, sahte belgeler, yalan beyanatlarla kendi kamuoylarını aldatan Bush-Blair yönetimleri foyaları ortaya çıkınca sıkışmaya başladı.

İngiltere başından beri savaş karşıtı muhalefetin en güçlü olduğu ülkelerden biriydi. Londra’da yapılan eylemlere milyonlarca işçi, emekçi, genç katılmış emperyalist saldırganlık ve savaşı protesto etmişti. Blair’in kabinesinden birkaç bakan istifa etmiş, 150’ye yakın İşçi Partili milletvekili savaşa onay vermemişti. Buna rağmen Blair, ABD savaş çetesine sonuna kadar destek verdi. Bunun sonucunda İngiltere onbinlerce asker göndererek emperyalist işgale fiilen katıldı. Blair’in böylesine gözü kara bir tutum alması, sırtını Britanya burjuvazisine dayamasından, onun çıkar ve tercihlerini esas almasından kaynaklanıyordu kuşkusuz.

Blair, emperyalist savaşa verdiği desteği her zaman kitle imha silahlarının varlığı ile gerekçelendirmişti. Dolayısıyla yalan ve sahte belgelerin ortaya çıkması, Blair’in sonunu hazırlayabilecek düzeyde tepkilerin ortaya çıkmasına yol açmış bulunuyor. “Yalancı Blair” manşeti atan İngiliz basını, Blair’i, söylediği yalanların hesabını vermeye çağırıyor. Bu arada İngiliz Avam Kamarası Dışilişkiler Komisyonu da, hükümetlerinin savaşa girmek kararıyla ilgili soruşturma açılacağını açıkladı.

Bush ve çetesi de sıkışmış durumda. Son günlerde Amerikan basınında yer alan bir belge haydutbaşı Bush’un yalanlarını üstü örtülemez bir şekilde ortaya sermiş bulunuyor. Pentagon’a bağlı Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) Eylül ayında hazırladığı raporda, “Irak’ın kitle imha silahı ürettiği ya da depoladığı veya Irak’ın kimyasal silah üretmek için tesisleri olduğu ya da bu tesisleri kuracağı konusunda güvenilir bilgi yok” deniliyor. Buna rağmen Bush 26 Eylül’de, “Irak rejimi biyolojik ve kimyasal silahlara sahip ve bunlardan daha fazlasını üretmek için gerekli tesisler inşa ediyor” demişti. Bir başka açıklamasında ise, “Bağdat ve Tikrit kentlerinde bu silahlar var biz bunu biliyoruz” gibi ifadeler de kullanmıştı.

Açığa çıkan bu tiksinti verici tabloya karşın Bush, Blair kadar güçlü tepkilere maruz kalmadı. Amerikan halkının yönlendirilmeye açık olması ile Bush yönetimini sıkıştıracak düzeyde bir muhalefetin olmaması şimdilik savaş kundakçılarını rahatlatıyor. Ama herşeye rağmen Bush ve çetesi Amerikan kamuoyu nezdinde bile inandırıcılığını yitirmiştir.

Dünyanın farklı bölgelerinde insanları kitlesel bir şekilde katleden Amerikan emperyalizminin, bu barbar suçu yıpranmış bir diktatör olan Saddam’a yıkma girişimleri fiyasko ile sonuçlandı. Yeniden görüldü ki, kitle imha silahlarına sahip olan, bu silahları defalarca kullananların başında bizzat ABD emperyalizmi bulunmaktadır. Dünyada Amerika, bölgede siyonist İsrail tam birer kitle imha silahı deposudurlar. Bu silahlar hem bölge, hem de dünyanın, demek oluyor ki insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu silahların imha edilmesi için mücadele, anti-emperyalist mücadelenin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.