Filistin halkı yol haritası aldatmacasına kanmıyor...
Ortadoğuda barış anti-emperyalist ve
anti-siyonist mücadele ile mümkün olabilir!
Filistin direnişi tasfiye edilmeden Ortadoğuda istediği düzenlemeyi yapamayacağını bilen Beyaz Saraya hakim çete, Irak işgalinden hemen sonra bu soruna el attı. Barışa giden yol adı altında yol haritası planını sunan haydutbaşı Bush oldu. Sadece planı sunan kişiye bakarak bile yapılmak istenen işin Filistin halkının yararına olmadığını anlamak mümkün.
Bushun, Şaron ile Abbası Ürdünün Akabe kentinde biraraya getirmesi basında, barış yolunda olumlu adımlar atıldı türünden başlıklarla yeraldı. Özellikle kasap Şaronun sarfettiği kimi sözler abartılı bir şekilde yansıtıldı. İsrailin işgalci olduğunu kabul etmesi, Filistin devletinin kurulmasından yana olduğunu söylemesi, öne çıkartılan ifadeler oldu. İnkarcı siyonistlerin başını çeken Şaron daha önce bu tür açıklamalarda bulunmamıştı. Hatta Filistin devletinin Ürdünde olduğunu iddia edip bütün Filistinlileri bu ülkeye sürmek gerektiğini de açıktan savunuyordu.
Samimiyeti bir yana, Şaronun yol haritası planının başarıya ulaşması için bu tür sözler sarfetmesinde şaşılacak bir şey yok. Zira Bushun bu işi ciddiye aldığı açık. Filistin direnişi, ABD için mutlaka aşılması gerek bir engel kabul edildiği için bu soruna önem vermesi de kaçınılmaz. Bush-Şaron yakınlığı dikkate alındığında, Beyrut kasabının açıklamalarını bu yakınlıktan bağımsız düşünmek mümkün değil.
Şaronun İsrail meclisinde protesto edilmesine neden olan bu sözlerinin pratik yaşamda hiçbir karşılığı yoktur. Şaronu bile yuhalayacak kadar ırkçı kesimlere (bunların çoğu kendi partisi Likudun milletvekilleriydi) karşı kendini savunan Şaron, Hiçbir Filistinli mültecinin İsraile dönmesine izin vermeyeceklerini yineledi. Filistin Başbakanı Mahmut Abbasın militanlara karşı önlem alması gerektiğini savunan Şaron, aksi takdirde barış yolunda ilerleme olamayacağına dair meclise güvence verdi. Barış yolunda ilerlemek için Abbasın önüne Filistin direnişini kırmayı şart koşan ırkçı yaklaşımın gerçek bir barışa katkı sunması elbette beklenemez.
Yasadışı Yahudi yerleşimlerinin yıkılacağına ilişkin açıklama ile bazı yerleşimlerin yıkıldığına dair haberler de bu sorunun gerçek boyutlarını örten bir şekilde ele alınıyor. Asıl sorun, Filistini bir kalbura çeviren, içinde yüzbinlerce ırkçı Yahudinin yaşadığı resmi yerleşimlerdir. Siyonistlerin amacı az sayıda yasadışı yerleşim (bunların büyük çoğunluğu Şaronun başbakanlığı döneminde kurulmuştu) alanının yıkılması, geriye kalanların meşrulaştırılmasıdır. Bu yaklaşımdan da anlaşılacağı gibi, yol haritası, Filistin halkının yaşadığı temel sorunların çözümüne zerre kadar katkısı olmayan bir plandır.
Mahmut Abbasın içine düştüğü ikilem
Abbasın Akabe toplantısında yaptığı açıklamalar hangi noktaya savrulduğunu gösteriyor. Abbas, bu çelişkinin askeri bir çözümü olmadığını, İsraillilere yönelik terörizmi kınadıklarını, intifadanın silahlanmasını durdurmak için tüm kaynakları kullanacaklarını, bunun için herşeyi yapacaklarını söyledi. İsrail halkının çektiği acılardan da sözetmeyi ihmal etmedi. Oysa 50 yılı aşkın bir süreden beri bedel ödeyen, acı çeken, kitlesel bir şekilde katledilen, mülteci konumuna düşürülen Filistin halkı olduğu halde, ne Şaron ne de Bush bundan sözetme gereği bile duymadılar.
Abbasın Filistin halkının hiçbir somut kazanım elde etmeden, siyonist işgale karşı sürmekte olan direnişe son verilmesi anlamına gelen sözleri, Filistin direniş örgütleri tarafından tepkiyle karşılandı. Bunun üzerine Hamas, Abbasla devam eden görüşmelerine son verdi. Yeniden başlamak için Abbasın Akabede verdiği sözleri geri almasını şart koştu. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, El Fetihe bağlı El Aksa Şehitleri Tugayı ve İslami Cihad örgütleri de Filistin topraklarındaki işgal devam ettiği sürece direnişin de devam edeceğini açıkladılar.
İsrail ile Gazze Şeridi arasındaki Erez geçiş noktasındaki işgal askerlerine karşı gerçekleştirilen ortak saldırı (Hamas, İslami Cihad ve El Aksa Şehitleri Tugayı eylemi ortak üstlendi) direnişin devam edeceğine dair kararlılığı gösterdi. Eylem üzerine Abbasa yüklenen İsrail yönetimi, Abbasın bir an önce harekete geçmesini, yani direnişçilere karşı saldırıya geçmesini istedi. Zira İsrail her fırsatta Filistinlileri birbirine düşürmek için çaba harcıyor. Şiddeti durdurmak için elimizden gelen herşeyi yapacağız demesine rağmen Abbas, bu yönde atılacak bir adımın iç savaşa kadar varabileceğinin farkında. Bu konuda ihtiyatlı davranan Abbas, Şiddete başvurmayacağını, hiç kimsenin kendilerini iç savaşa sürüklemesine izin vermeyeceklerini açıklayarak, direnişçi örgütlerle göruml;şmelere devam edileceğine işaret etti. Zira Filistinde iç çatışma, en uzlaşmacı kesimlerin bile kolay göze alabileceği bir şey değildir. Bu aşamada Abbas, birkaç kırıntı karşılığında siyonistlere teslim olma noktasına varacak uzlaşma arayışına girerek, İsrail baskısı ile Filistin direnişi arasına sıkışmış durumda
Bushun çizdiği yol haritası
fiyaskoyla sonuçlanmaya mahkum!
4 işgalci askerin ölümüyle sonuçlanan Erez saldırısı ile Akabe toplantısına meydan okuyan Filistinli direnişçiler, Bush-Şaron patentli onursuz dayatmalara boyun eğmeyeceklerini gösterdiler (bu arada, işgal ordusu askerlerini hedef alan başka eylemler de oldu). Ayrıca eylemin üç örgüt tarafından üstlenilmesi de daha önce rastlanmayan bir durum. Bu da direnişi sürdürmekte kararlı olan örgütlerin ortak hareket etme yönünde bir eğilim taşıdıklarına işaret ediyor. Eylemle ilgili bir değerlendirme yapan Hamas sözcüsü El Rantisi, eylemin, Filistin halkının direniş kararlılığının bir göstergesi olduğunu söyledi. İslami Cihad lideri Muhammed El Hindi de, Bu operasyon Akabe propagandasına rağmen, işgal sürdükçe direnişin de devam edeceğini gösteriyor diye açıklama yaptı.
Abbas yönetiminin direnişçilere karşı saldırıya geçmemesi üzerine katliamlarına devam eden siyonist ordu, Hamas sözcüsü Abdülaziz El Rantisiyi hedef alan bir füze saldırısı gerçekleştirdi. Saldırıdan yaralı kurtulan El Rantisi, yatağından yaptığı açıklamada bu saldırının intikamının mutlaka alınacağını söyledi. Cebelye mülteci kampına da Apaçi helikopterleri ile füze saldırısı gerçekleştiren işgalci ordu, bir günde 6 Filistinliyi katletti, onlarcasını da yaraladı. Siyonist ordunun kuşatma ve ev yıkımları da devam ediyor.
Gelişmeler üzerine bir açıklama yapan haydutbaşı Bush, İsraile daha ihtiyatlı hareket etme tavsiyesinde bulunarak, Ne olursa olsun barış sürecine devam edeceğiz dedi. Filistin direnişini barışın düşmanı diye nitelendiren Beyaz Saray sözcüsü Scott McClellan ise, Terörist altyapıyı yıkmak için ellerinden gelen herşeyi yapmaları gerektiğini söyledi.
Görüldüğü gibi Filistin halkı iki tescilli katil -Bush ve Şaron- tarafından dayatılan teslimiyet tuzağına düşmedi. Öte yandan ise ne Şaron, ne de siyonistler vahşi icraatlarına göstermelik de olsa ara vermek niyetinde değiller. (Kudüste gerçekleşen son intihar eyleminin ardından tüm Filistinde estirilen katliamcı terör bunun böyle olacağını daha şimdiden göstermiş bulunuyor). Bu da barış için yol haritası planın bir aldatmacadan ibaret olduğunu gösteriyor.
Buna rağmen Teksaslı Bush, bu planın uygulanmasını çok yakından izleyeceğini söylüyor. Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice, yakınlarda basına verdiği bir demeçte, siyonistlere duyduğu derin hayranlığı ifade edecek söz bulmakta güçlük çekerek, Dışişleri Bakanı Colin Powelldan yol haritasının öncelikli konu olarak ele alınması gerektiğini belirtti. Kendisinin de bir sığır çobanı kadar hassas bir şekilde süreçle yakından ilgileneceğini söyledi.
Teksaslı kovboyların sığır çobanlığında uzman oldukları bir gerçek, ancak haydutbaşı, Ortadoğuda barışı inşa etmenin sığır çobanlığıyla bir ilgisi olmadığını hesaba katamıyor.
Ortadoğu halkları onlarca yıldır barışa hasret yaşıyor. Emperyalist siyonist hesaplar/politikalar ise bir asırdır bu özlemin önündeki en büyük engeldir. Bu tarihsel özlemi gerçekleştirmek, ancak aradaki engelleri ortadan kaldırmakla mümkündür. Bu da bölge işçi ve emekçilerinin emperyalist/siyonist güçleri Ortadoğudan söküp atmasını zorunlu kılıyor.
|