14 Haziran'03
Sayı: 23 (113)


  Kızıl Bayrak'tan
  15-16 Haziran sendika ağalarına rağmen yaratılır!
  Özelleştirmeye karşı birleşik, etkin ve militan bir mücadele için...
  Cumhurbaşkanı "kölelik yasası"nı hukuka uygun buldu!
  İzmit mitinginde işçilerle konuştuk...
  Petkim işçileri Ankara'ya yürüdü
  Sağlık işçilerinden Almanya'daki grevci metal ve çelik işçilerine...
  19 Aralık katliamı ve üstü örtülemeyen gerçekler
  BEKO'da esnek çalışma oturtuluyor
  Kamu TİS'leri devam ediyor...
  Filistin halkı "yol haritası" adlatmacasına kanmıyor...
  Haydutların maskesi düştü!
  Kölelik yasasına karşı örgütlenmeye, birleşik mücadeleye!/2
  Yolsuzluk düzeninde yosuzluk soruşturması!
  Ekim Gençliği'nden...
  Bültenlerden...
  Onurlu kavgamızın namuslu kalem işçileri: Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Orhan Kemal...
  "Genel af kampanyası"
  Ulusal kurtuluş sorunu ve çözüm seçeneği
  İşçi Kültür Evleri'nden açıklama:
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Sağlık işçilerinden Almanya’daki
grevci metal ve çelik işçilerine:

Enternasyonal ruhla direnişinizi destekliyoruz!

Almanya’daki grevci metal ve çelik işçisi sınıf kardeşlerimiz;

2 Haziran’da başlatmış olduğunuz grev kavganızı coşkuyla ve enternasyonal ruhla selamlıyoruz.

Değerli sınıf kardeşlerimiz hiç süphe yok ki işçi sınıfının sermayeye ve onun kölelik düzenine karşı kavgasında en önemli silahlarından birisi de grev ve genel grevdir. İşçi sınıfının üretimden gelen gücünü kullanması haklı ve meşrudur. Bu haklı ve meşru kavganızda sizlerin yanındayız. İşçi sınıfının kazanacağı her kavga dünya işçi sınıfının kazancı olacaktır. Kavgaya atılan diğer işçilere cesaret ve moral verecektir.

Bugün dünyayı kendi çiftliği haline getirmek için halkları katleden, işçileri her türlü haktan ve güvenceden yoksun çalışmaya mahkum eden, emperyalist-kapitalist sistemin daha fazla yağma ve kâr mantığıdır. Almanya’nın yiğit metal işçileri olarak sizler de biliyorsunuz ki bugün dünyada azgın bir sömürü yaşanmakta. Kapitalistler daha kolay sömürmek için hemen her ülkede işçi sınıfının haklarını gaspediyor, yasalar çıkartıyor. Farklı ülkelerde olsak bile saldırıların özü aynı olduğu gibi planlayıcıları da aynıdır: İMF, Dünya Bankası, G-8’lerdir...

Değerli sınıf kardeşlerimiz, bizler emeğin kutsallığına, yaratıcılığına ama illa da özgür olmasına inanan sınıf kardeşleriniz olarak şunun farkındayız; işçi sınıfının, hangi ülkede olursa olsun, başlattığı kavgadan zaferle çıkması için sınıf dayanışması ve enternasyonal dayanışma şarttır. Ve işçi sınıfının gerçek kurtuluşu ise ancak ve ancak kendi iktidarıyla mümkün olacaktır. Almanya’nın işçi sınıfı bu birikime, mirasa ve geleneğe sahiptir. Karl ve Rosa’nın yaşamları dahi bu mücadele için yeterli örnekler sunmaktadır. Karl Marks 150 yıl önce kapitalizm için “Kölesini dahi besleyemecektir” demişti. Bilimsel temellere dayanan bu tespit bugün doğrulanmıştır. İşçiler aç, işçiler evsiz, işçiler geleceksizdir...

8 Martlar’ı, 1 Mayıslar’ı yaratan sorunlar bugün daha da ağırlaşarak devam etmektedir. Ülkemizde de birçok hak gaspı yaşanmakta ve yasal güvenceye alınmaktadır. Ama sınıf mücadelesi devam ediyor. Almanya, Avusturya, Fransa, İtalya vb. Avrupa ülkelerinde gelişmekte olan sınıf hareketi bizlere de moral vermekte, yeni bir dünya özlemimizi daha sıcak ve canlı kılmaktadır.

Sizler orada sermayeye ve onun ücretli kölelik düzenine karşı direniştesiniz. Karşınızda olan gerçekte sadece kendi patronlarınız değil, fakat bir bütün olarak burjuva sınıfıdır. Ve sizler de dünya işçi sınıfı adına mücadele etmektesiniz. Fiziken yanınızda olamasak bile yüreğimizle ve enternasyonal coşkumuzla sizin yanınızdayız.

Bugün işçi sınıfının en temel sorunu Marks, Engels ve Lenin’in teori ve pratiğinin örgütlü ifadesi olan öncü komünist partilerin olmayışıdır. Bu doğru bir tarzda başarılır ve sınıf siyasal olarak da örgütlenirse, kapitalizm denilen barbarlık sisteminin de sonu gelmiş demektir. Başka bir yolun olmadığı da artık anlaşılmıştır. Karl ve Rosa’nın uğradığı ihanet bunu doğrulayan anlamlı bir örnektir.

“Proletarya enternasyonalizmi” yürümemiz gereken yolu göstermektedir. Kavganızı coşkuyla selamlıyoruz. Kazanan sizler ve işçi sınıfı olacaktır!

Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

Sağlık işçileri/İstanbul



İSDEMİR’de grev başlamadan bitirildi

Kadro ve aday kadro kapsamındaki yaklaşık 7 bin İSDEMİR işçisini kapsayan 20. Dönem TİS’de anlaşma sağlanamayınca geçen hafta işçilerin örgütlü bulundukları Özçelik-İş sendikası grev kararı almıştı. Ancak sendika şube başkanı A. Cengiz Gül, TİS talepleri için oldukça muğlak olan ifadeler kullanmıştı. Zaten kamuoyuna yaptığı açıklamalarda TİS görüşmelerinden “umutlu” olduğunu, İSDEMİR işvereninin “makul teklifi” olursa TİS’in tıkanmayacağını açıklamıştı. İşçiler, oldukça muğlak, talepler konusunda herhangi bir netliğin olmadığı TİS görüşmelerinden kuşkusuz umutlu değillerdi. Bu yüzden İskenderun’daki genel kanı grevin olmayacağı yönündeydi. (İskenderun yerel basını da sonradan “zaten grev olmayacaktı ki” şeklinde ifadeler kullandı).

Yaklaşık 1 hafta önce sendika adına A. Cengiz Gül, yaptığı açıklamada talepleri şu şekilde ifade etmişti: İlk 6 ay için %60, ikinci 6 ay için enflasyon oranında zam. Ancak görüşmeler sırasında bu talepler yıllık baza çekilerek, İsdemir yönetiminden “makul” bir artışın yapılmasını, ayrıca taşeron geçişli aday işçiler için de asgari ücretin %90’ı oranında artış talep etmişti. İşveren bu talepleri kabul etmediği için de grev kararı alınmıştı. Ancak greve bir gün kala, TİS görüşmeleri işverenin dayattığı gibi, yani sendikanın bir kez daha ihanetiyle sonuçlandı.

Kuşkusuz bu ihanetin yaşanmasının en önemli nedeni, İsdemir işçisinin geri bilinci, örgütlenmeden ve önderlikten yoksun oluşudur. Son bir kaç yıllık dönem içerisinde yaşadıkları İsdemir işçisinde bir yenilmişlik ruh hali yaratmış durumda. Sendika seçimlerinde yaşanan yenilginin yanı sıra geçen yıl işten atılan taşeron kapsamındaki işçilerin sonuçsuz kalan direnişi bu yenilgi ruh halini güçlendiren bir işlev gördü. Sözkonusu direniş sürecinde şu an TİS’lerde ihanete uğrayan işçiler ortak mücadele komiteleri kurmuşlardı. Ancak programsız, hedefsiz ama en önemlisi de tutarlı bir önderlikten yoksun kurulan bu komiteler, işlevini yerine getirmeden kısa bir süre içerisinde dağılmışlardı.

Böyle olumsuz deneyimlerin yaşandığı süreçlerin günümüzdeki yansımasıydı sendikanın bu ihaneti. Zaten öncü işçilerde de grevin sendika tarafından ihanetle sonuçlanacağına dair görüşler egemendi. Ancak bu noktada öncü işçilerin hiçbir ön hazırlığı olmamıştı. Dolayısıyla bütün herşey sendikaya bırakıldı.

Yenilginin sebeplerinden biri de işçilerin birlik olamama sorunudur. İşçiler birlik olmalı ve en öncelikli görevleri ihanette sınır tanımayan hain sendika bürokratlarını ezip geçmek olmalıdır.

SY Kızıl Bayrak/İskenderun