14 Haziran'03
Sayı: 23 (113)


  Kızıl Bayrak'tan
  15-16 Haziran sendika ağalarına rağmen yaratılır!
  Özelleştirmeye karşı birleşik, etkin ve militan bir mücadele için...
  Cumhurbaşkanı "kölelik yasası"nı hukuka uygun buldu!
  İzmit mitinginde işçilerle konuştuk...
  Petkim işçileri Ankara'ya yürüdü
  Sağlık işçilerinden Almanya'daki grevci metal ve çelik işçilerine...
  19 Aralık katliamı ve üstü örtülemeyen gerçekler
  BEKO'da esnek çalışma oturtuluyor
  Kamu TİS'leri devam ediyor...
  Filistin halkı "yol haritası" adlatmacasına kanmıyor...
  Haydutların maskesi düştü!
  Kölelik yasasına karşı örgütlenmeye, birleşik mücadeleye!/2
  Yolsuzluk düzeninde yosuzluk soruşturması!
  Ekim Gençliği'nden...
  Bültenlerden...
  Onurlu kavgamızın namuslu kalem işçileri: Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Orhan Kemal...
  "Genel af kampanyası"
  Ulusal kurtuluş sorunu ve çözüm seçeneği
  İşçi Kültür Evleri'nden açıklama:
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Sermaye basınının ikiyüzlülüğüne bir örnek daha...

19 Aralık katliamı ve üstü
örtülemeyen gerçekler

19 Aralık 2000’de cezaevlerinde vahşi bir katliam gerçekleştirildi. Oluk oluk devrimci kanı akıtıldı. Birçok ağır yaralı devrimci tutsak işkencelerden geçirildi, çırıl çıplak bedenleriyle F tipi cezaevlerine nakledildi. F tipi cezaevlerinde de işkence ve baskılar devam etti. Tüm bunlar olurken sermaye basını üç maymunu oynadı. Dahası yalan habercilikte birbirleriyle yarıştı. Bunlardan biri de Milliyet’di.

20 Aralık 2000 tarihli Milliyet’e göre
“Ölüm Orucu” sahteydi

19 Aralık katliamının ardından “Sahte oruç, kanlı iftar” başlığı iri puntalarla Milliyet’in manşetine çıkarılmıştı. Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan Milliyet’e özel açıklama yapmış; “Ölüm orucu yapıyoruz diye kandırdılar. Hastaneye kaldırılanları çoğu sağlam çıktı” sözleri Milliyet gazetesinin manşet haberinde yer almıştı.

19 Aralık katliamında şehit düşen devrimci tutsakların ölümünden devrimci hareketlerin sorumlu olduğu da aynı haberlerde iri puntolarla işlenmişti. Ölümlerden katliamcı devletin hiçbir rolü olmamıştı! Devlet görevini yapmış, cezaevlerini denetim altına almıştı! Bu uğurda yapılan katliamın bilgilerinin özenle saklanması rolü de sermaye medyasına düşmüştü. Bu rolü en iyi icra edenlerden biriydi Doğan Medya Grubu.

Milliyet, iki askerin kaleşnikof silahlarından çıkan mermilerin vücutlarına isabet etmesi nedeniyle ‘şehit’ düştüklerini de iri puntularla verdi. Buna mahkumların arkadaşlarınca öldürüldüğü iddiası da eklenmişti. Ulucanlar katliamının hemen ardından sermaye medyasında yer alan devrimci tutsakların arkadaşlarınca öldürüldüğü haberlerinin de baş yayıncılarından biriydi yine Milliyet.

Milliyet’in üç yıl sonra keşfettiği gerçekler!

“Hayata dönüş” katliamının hararetli alkışlayıcısı Milliyet, aradan yaklaşık üç yıl geçtikten sonra gerçekleri keşfediverdi! Nasıl olsa işçi sınıfı ve emekçilerin hafızası zayıftı. Milliyet’in üç yıl önceki 19 Aralık operasyonununa ilişkin yalan haberlerini hatırlamaları, 7 Haziran 2003 tarihli haberle karşılaştırmaları düşük bir olasılıktı.

Haber yine manşetten yayınlandı. Bu kez “Dehşet raporu” başlığı kullanılmıştı. Haberin alt başlığında şu ifadeler yeralıyordu: “Hayata Dönüş operasyonunda can veren üç hükümlünün otopsi raparona göre vücuttaki kurşun yaraları, bıçakla kesilerek genişletilmiş.”

Haberde; söz konusu raporun Eyüp 3. Asliye Mahkemesi’ndeki dava dosyasında bulunduğu, kurşun yaralarının genişletilmesi işleminin ölümden hemen sonra yapılmış olabileceğinin raporda yer aldığı, atış yapılan mesafenin tayininin yaralarını genişletilmesi nedeniyle yapılamadığı söyleniyor.

Bu haberle Milliyet şimdi sözde gerçek habercilik yapıyor! Devletin katliamcı kimliği belgelerle ortaya çıkınca, suç ortaklığı yaptığı katliama ilişkin gerçekleri haber konusu yapmakta bir sakınca görmüyor. Bu haber sadece rejimin katliamcı kimliğini değil, aynı zamanda çürümüş düzenin kokuşmuş medyası gerçeğini ortaya seriyor.

H. Ş. Can