Sınıf savaşını yükseltelim!
Emperyalist savaş değil topyekûn bir saldırıdır yaşadığımız. Iraka yönelik emperyalist saldırganlıkla hedeflenen bellidir. Sömürüsünü kolaylaştırmak için dünyayı dikensiz gül bahçesi yapma isteğidir. Ambargoların yıkıma uğrattığı Irak halkını bu sefer yağma, talan ve katliamlarla teslim almaktır.
Irakta bu süreç yaşanırken ülkemizde de durum pek iç açıcı değildir. Biz emekçilere karşı azgın bir saldırı vardır. Ülkemizdeki emekçilere yapılan saldırı ile Irak, Afganistan, Vietnam, Yugoslavya emekçilerine yapılan saldırılar arasında pek fark olmadığını düşünüyorum. Nasıl ki Amerikada yaşayan emekçilere yönelik saldırılarda da bir fark yoksa. Yapılmak istenen sömürüyü biraz daha arttırmak, mengene dişlilerini biraz daha sıkmaktır.
Globalleşme, tek kutupulu dünya vb. safsataları, bireysel düşünen bir kültür yaratma çabalarıdır. Aslında bu savaşta taraflar bellidir; sermayedarlar ve üretenler. Yani savaş emperyalistlerle emekçiler arasında olmaktadır.
Ülkemizde emperyalistler onyıllardır istedikleri gibi at oynatıyorlar. Uygulanmaya konulmak istenen iş yasası, personel rejim yasası biz emekçiler nezdinde Irak halkına yağdırılan bombalardan pek farklı değil. Bizleri köleleştirmeyi yerel yönetenlerle birlikte yapıyorlar. İş yasası ve personel rejim yasası özelleştirme ve ucuz işgücünü yaratma hesabıdır.
Emek örgütleri günümüzde kazanılan hakları koruma noktasında zaafiyet içerisine düşmüşlerdir. Sendika patronları emperyalistlerin işini kolaylaştırıcı bir rol oynamaktadırlar. Nasıl ki ABD Iraka saldırıdan önce kendilerine müslümanlık misyonu yüklemiş AKPyi iktidar yapmışsa, aynı anlayış biz emekçilerin örgütlendikleri sendikalarda da kukla yöneticiler tabakası oluşturmuştur.
İşçilere yönelik saldırının boyutu ile diğer emekçilere yapılan saldırının boyutu aynı. Bu saldırılara yeter demediğimiz, burjuvazinin oyunu olan işçi-memur ayrımını ortadan kaldırmadığımız sürece bu tür saldırılar hep olacaktır. Saldırının şiddeti ne olursa olsun bizler bu saldırganlara sessiz kalmamalı, gücümüze güç katarak karşı duruşu örmeliyiz. Bu saldırılar yalnızca karşı saldırı ile püskürtülebilir. Ancak ve ancak emperyalist saldırganlara ve işbirlikçilerine karşı sınıf savaşını yükselterek yaşam haklarımızı elde edebiliriz.
Saldırılara karşı 1 Mayısta alanlara!
İşgüvencesi yasası, 15 Martta yürürlüğe girdi. Sermaye bu göstermelik yasayı bahane ederek harekete geçti. Birçok işyerlerinde işçi kıyımları başladı. İşten çıkartmak için kimi işverenler krizi bahane ediyorlar. Fabrikalarda çalışan sendikasız ve taşeron işçilerden başladılar ilk önce. Sonra emekliliklerine az bir süre kalan işçiler atıldı. Yasa mecliste görüşülürken işçilerin yararına olacak dediler. Sendika ağaları ise yasanın meclisten geçmesi için ellerinden geleni yaptılar. İşçilere yasa sizin kurtuluşunuz için çıkıyor diyerek onları kandırmaya çalıştılar.
Yanı sıra 1475 sayılı yasada yapılacak değişiklikler gündemde. İşçi sınıfı ise bu yasaya karşı henüz ciddi ve örgütlü bir karşı koyuşu gerçekleştirememektedir. Sınıf devrimcileri bu noktada güçlü bir örgütlülük yaratabilmek ve sınıfı seferber etmek için yoğun ve ısrarlı bir çaba sarfetmelidir. 1 Mayısta emperyalizme, savaşa ve sermayenin sınıfa yönelik kölelik yasasına karşı alanları doldurmalıdır.
Mücadelemizde ilerliyoruz!
Merhaba sevgili SY Kızıl Bayrak emekçileri,
Bir okurunuz olarak öncelikle sizlere teşekkür etmek istiyorum. İçinde bulunduğumuz zor günlerde gündemi sizin aracılığınızla takip edebilmek büyük bir şans. Kavgaya yeni giren biri olarak zaten kavganın içinde olduğumun farkına sizin sayenizde vardım. Bu sizinle ilk yazışmam olacak, umarım son olmaz.
Görünürde biten kirli bir savaş, tüm şiddetiyle devam eden ekonomik kriz, öğrencilere yönelik çağdışı uygulamalar vb. sorunlar devam ediyor. Tabii ki mücadele de onurlu bir şekilde devam ediyor. Önümüzde yoğun günler bizi bekliyor. 1 Mayıs bunlardan sadece biri. 1 Mayısta alanlarda büyük bir görev bizleri bekliyor.
Devrimci harekete yakışır bir şekilde, şehitlerimizin bize bıraktıkları tarihe leke düşürmeden üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz. Ölüm Orucu şehidimiz Hatice Yürekliyi ve tüm şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Emin adımlarla ilerleyen mücadelede hepinize yürek dolusu başarılar. Bir kez daha MERHABA!..
SY Kızıl Bayrak okuru bir öğrenci/Trabzon
SARS hastalığının düşündürdükleri
TV ve gazetelerde sık sık konu edilen SARS hastalığı dikkat edilirse sadece bir takım ülkelerle sınırlı (Çin, Malezya, Japonya vb.). Peki bu hastalık neden sadece bu ülkelerle sınırlı?
Hastalığın ilk ortaya çıktığı ülke Çin. Çin ekonomik olarak dışa pek bağımlılığı olmayan, ucuz işgücüne, çeşitli yeraltı zenginliklerine sahip bir ülke. Bizzat Amerikalı ekonomistler Çini 2015 yılına kadar Amerikan emperyalizminin tahtına aday bir ülke olarak gösteriyorlar. Bu gelişme, kriz içinde debelenen ABD başta olmak üzere diğer emperyalistleri tedirgin ediyor. Bu ülkenin belini bükebilmek için neden bir takım entrikalar düzenlemesinler?
Bu SARS vakası yüzünden Çinin dış pazarlara yönelik ticareti felç olma ve üretim durma noktasında. Bu, ülkede ekonomik krizin patlak vermesine, bununla beraber bu ülkenin İMFye ve benzeri kanemici odaklara avuç açmasına neden olabilir.
SARS hastalığıyla sarsılan bir diğer ülke ise Malezyadır. Bu ülke İMFnin yıkım politikalarını uygulamamakta direnmektedir. Malezyayı da İMFye muhtaç hale getirebilmek için neden böyle bir entrikaya ihtiyaç duyulmasın? Şimdiden onlarca insan yaşamını yitirdi. Bu durum elbette uluslararası ilaç tekellerinin işine de yarayacak.
Bu asalak kan emici odakları vahşi sistemleriyle birlikte tarihin çöplüğüne gömmek, işçi ve emekçilerin devrim ve sosyalizm mücadelelerini zaferle taçlandırmalarıyla gerçekleşecektir.
Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!
SY Kızıl Bayrak okuru/Antakya
|