Hatice Yürekli yoldaşa...
1 Mayısta seninle birlikte kızıl bayraklarımızı alanlarda dalgalandıracağız
Bu ülkede zor dönem devrimcileri her zaman varolmuştur. Onlar saldırılara hiç tereddüt etmeden göğüs gerebilmişlerdir. Bu durum zindan cephesinde daha şiddetlidir, hiçbir tereddüte yer bırakmadan...
Sınıflar mücadelesinde örgütlü siyasal yaşamı seçenler aynı zamanda kişilikleri ile örnek olmuşlardır, adları hep anılagelmiştir. Hatice Yürekli de bunlardan birisidir.
1990larda başlayıp 22 Nisan 2001e kadar süren örgütlü yaşamına birçok şeyi sığdırabilmiştir. Soluk soluğa geçen 11 yılda, devrimci iradenin pratiğini kendi şahsında somutlamasını bilmiştir. Partisine sarsılmaz sadakatini proleter bir kimlikle, devrime ve bilimsel sosyalizme olan inancını uzlaşmaz bir tutumla ispatlamıştır.
İnsan olma güzelliğinin tüm yetilerini üzerinde toplayan yoldaşımız, seni bir kez daha saygı ile anmak için yanı başında toplandık.
Seveceğin bir şiirle devam edelim:
Yoldaşlar kuşanıp giderken
infazlar mevsimi ilkbahardı
mor bulutlara tutunmuş
şahinler ağladı
hani sığ suların öfkesinde
coşkulu bir direnmeydik biz
savrulamazdık örgütsüz ufuklara
demem o ki sana
düşlerin kuşatıldığı an
ölümden beterdir yaşanan
bırakma kendini öyle bezgin
çık sokaklara bağır
uyanmaz gibi görünen
uyandıkça düşmanı kahreden
emeği uyandır
Yaşanılası bir dünya için yola çıkanların işleri her zaman zordur. Ama inancını hiçbir zaman kaybetmeyenler için bu zorluklar nedir ki? Eğer yaşam bize sunulan bir armağansa, yaşadık doya doya. Kah bir fabrika dumanının yükseldiği yerde, kah bir konduda, kah bir direnişte, kah bir grevde... Titiz bir şekilde ördük ilmek ilmek. Ve tarihe kaydedildi bir kez daha Zafer direnenlerindir! diye. O doyumsuz sevdaya tutulmuşken, ölüm dediğin nedir ki?
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın. Sığmazsın nehirlere, denizlere. Katıldın mı kavganın seline bir kez, geriye yoktur dönüşün. Yeni ufuklara yelken açarsın. Belirledin mi hedefini, sektirmezsin adımlarını. Makinaların şıkırdısında tavına gelmiş demiri vurursun. Çekinmeden korkmadan... Bir daha, bir daha... Bitmeyen bir türkü gibi. Dökülürsün yollara. Sel olup yürürsün arkana hiç bakmadan.
Habip yoldaşın eğilerek yaşamaktansa kırılmayı yeğlemesi, Ümit yoldaşın uğruna tereddüt etmeden ölünecek davası ve senin direnişimiz milyonlara işçi ve emekçinin geleceğine ışık tutacaktır sözün... Bunlar aslında partinin köşe taşlarını tamamlıyor. Fazla bir söze gerek bırakmıyor.
Parti nedir? Sadece bilimsel sosyalizmle işçi sınıfının birliği mi? Tanım olarak doğrudur. Ama bu maddi yaşamda ete-kemiğe büründürülemezse eğer sadece doğru bir söz olarak kalır. Parti, kimi zaman bildiri dağıtmaktır fabrikada, cadde ve sokaklara afiş asmak, kimi zaman bir direnişi örgütlemek, kimi zaman fabrika hücrelerini oluşturmak... Ve yeri geldiğinde kitlelerin nabzını elinde tutup, bölükler halinde hareketlendiğinde önüne düşebilmektir. Ve bu hedefe ulaşabilmek için bu çalışmaların içinde yeralabilmek...
Hatice yoldaş da bunu başarmıştır. Örgütlü yaşamı boyunca, tüm heyecan ve coşkusu ile varetmiştir kendisini. Onun içindir ki, kısa bir ömre çok şey sığdırabilmiştir.
Yaklaşan 1 Mayısta seninle birlikte kızıl bayraklarımızı alanlarda dalgalandıracağız. Zamanı geldiğinde yokedeceğiz insanın insana kulluğunu.
And olsun sana, böyle olacak!
Kardeşinin anlatımından Hatice Yürekli yoldaş...
Zeki, güçlü ve inatçı...
Aslında sizler onu bizden daha iyi tanıyorsunuz. Zeki, güçlü ve inatçı... Onun hatırlayabildiğim bazı özellikleri bunlar. Sevecenliği, cana yakınlığı, samimiyeti ise ailemizin ortak özellikleriydi. Bana göre ailemizin en cesuruydu. Çünkü doğru bildiğini yaparken kimseye hesap vermedi. Haklı olduğunu söylemekten asla çekinmedi.
Aslında ablamın evden ayrılması ailemize çok zor gelmişti. Bir türlü kabullenemiyorduk. Bizi nasıl bırakır giderdi, bizden nasıl ayrılırdı, bunu nasıl yapardı? Onca zorluğu, yoksulluğu beraber yaşamıştık ve artık durumumuz eskiye göre daha iyiydi. Ailemizin, bundan sonra beraber olursa, aşamayacağı engel yoktu. Yani kardeşlerimizi okutup, geçimimizi sağlamamız yeterliydi. Bu bize yeterli görünse de, emeğimizin karşılığını alamadığımız gerçeğini gören tek kişi oydu. Bu bizimki gibi birçok ailenin de gerçeğiydi.
Emeğin, alınterinin karşılığının bu kadar ucuz olmaması gerekiyordu. Bu sömürüye dur demek gerekiyordu. İnsanlara bu sorunu aşabilecekleri gerçeğini onlara anlatabilmek için elini taşın altına koyanlardan sadece biriydi.
Onun böyle bir mücadele içerisinde şehit düşmesinin onurunu ve gururunu taşıyorum.
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!
Anısını ve düşlerini yaşatacağız!..
Dinmeyen bir hüznün buğusu sarmış tüm bedenimi, yapayalnız ve soğuk bir gecenin karanlığında. Adımlarımda tutuşturduğum anılarını bırakırken ardımda, yüzüme vuran rüzgarın asiliği sarıyor tüm benliğimi. Gri bir sevdanın burukluğunu taşıyor kalbimin atışları...
Düşlerime sarılan bir yıldız daha kaydı şimdi aydınlatmak için karanlığı. Kocaman bir boşluğun ortasında maviye kesmiş oysa, ayın hüznü. Sıradan bir gecenin tutkusunu hissederek kayan yıldızların saçtığı ışık kalmış, gecenin kuytusunda ışıldayan!..
Haticemizi, canımızı yitireli iki yıl oldu. Anısını ve düşlerini yaşatacağız.
Umutla, dirençle kalın. Sevgilerimle...
Güneş olanların aydınlığını söndürtmeyeceğiz!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
ölülerimizin başlarına basarak
yükseliyoruz
güneşe doğru!
Uğrunda tereddütsüz ölünecek davada yaşamlarıyla bizlere örnek olan Hatice Yürekli yoldaş ve onun şahsında tüm devrim şehitleri adına bir anma düzenledik. Anmada sermaye sınıfının hücrelere neden ihtiyaç duyduğu, ÖO Direnişinin anlamı ve devrimci kimlik üzerine kısa bir konuşma yaptık. Şiirlerimiz, tiyatro gösterimiz ve türkülerimizle anmamızın içeriğini güçlendirdik. Saygı duruşuyla anmamızı bitirdik.
SY Kızıl Bayrak okurları/Trabzon
|