Son günlerde işverenler işçi çıkarmakta iyice pervasızlaştılar, hem de bunu kendi yasalarına dayanarak arsızca yapıyorlar. Kriz bahanesiyle nakarat haline getirdikleri, palavralarla yazdıkları senaryolara bir yenisi daha eklendi: SAVAŞ! Krizin de, savaşın da faturası biz işçi-emekçilere çıkartılacak. Kriz diyecekler sigorta yapmayacaklar, savaş diyecekler verdikleri sefalet ücretlerini ya geç ya da eksik verecekler. Kriz, savaş diyecekler, yirmi kişinin aylığını bedavaya getirecekler. Bizleri 200 milyona mahkum edecekler. Nedeni kriz, nedeni savaş...
Ama bizler ne bu krizin sorumlusu, ne de savaşın sebebiyiz.
O zaman tüm bunların bedelini neden bizler ödüyoruz? Her geçen gün açlığa, yoksulluğa itiliyoruz. Patronlar bir araya gelerek bizlerin üzerine türlü oyunlar planlıyorlar. Diledikleri gibi oynuyorlar. Artık onları koruyan bir de yasaları var. Biz Menemen Deri Organizeden üzerimize oynanan oyunlara artık dur denmesi gerektiğini düşünen deri işçileriyiz. Bir araya geldiğimizde, konuştuğumuzda anlıyoruz ki, sorunlarımız ortak. Hepimiz bir gün yataklarımızdan işten atılma korkusuyla uyanıyoruz. Akşam eve ekmek götürememe kaygımız var. Hepimizin çocuğu, bakmakla sorumlu olduğumuz yakınlarımız, ailelerimiz var. Yoksa deri fabrikasında yaşanan sorunlar tahammül sınırını aştı, insanlıktan çıktı. Onurumuz ayaklar altına alınıyor, tehditlere, tacizlere maruz kalıyoruz. Gözümüzün önünde arkadaşlarımız işten atılıyor. Yarın sıranın biz de geleceğini bile bile sessiz kalıyoruz. Birbirimize sahip çıkamıyoruz. Oysa haklarını savunan arkadaşlarımız işten atıldıklarında başka fabrikalarda iş bulamıyorlar. Çünkü patronlar örgütlü ve sürekli birbirleriyle iletişim halindeler. Onlar düzenli olarak bir araya geliyor, sorunlarını konuşuyorlar. Bir araya geliyorlar, çünkü korkuyorlar. Korkuyorlar işçi ve emekçilerin birlikte hareket etmesinden! Onlar çok ii biliyorlar ki, işçi-emekçilerin fısıltıları bir gün çığlığa dönüşecek.
Evet! Bizler Menemende işverenler için sömürü cenneti, bizler için cehennem olan koşullarda çalışıyoruz. Her günümüz bir öncekinden daha ağır geçiyor. Her gün biraz daha köleleştiriliyoruz. Bedenimize, beynimize hükmediyorlar. İş güvencesinden yoksun, yarınımızın ne olacağını bile bilmeden çalışıyor, beş kişinin işini tek kişi yapıyoruz. Sağlığımızı hiçe sayıyor, iş maskesini bile çok görüyorlar. Kuru tıraşlarda, zımparalarda dünyanın tozunu yutuyor, boya tozlarını soluyor, kimyasal maddelerin içinde ciğerlerimiz eriyor, hastalanıyoruz. Ama viziteye çıkamıyoruz. Çünkü sigortamız yok. Kaygan zeminde çalışıyoruz, suratımıza asit sıçramış, gergilerde belimiz kiriliyor, kimin umurunda? Bunların acısını sadece biz yaşıyoruz.
Ne zamana kadar susacağız ve ne kadar inanacağız yalanlarına bu asalakların. Bu korku, bu sinmişlik ne zaman bitecek? Yetmedi mi içilen kanlarımız, yitirilen canlarımız, kaybettiğimiz arkadaşlarımız. Yetmedi mi? Bizler onurumuzla, alınterimizle gece-gündüz çalışırken, bize dayatılan bu aşağılık çalışma koşullarına dur demenin zamanı gelmedi mi?
Tüm bu yaşananlara son verebiliriz. Sorunlarımızı birlikte aşabiliriz. Birbirimize güvenerek, herşeyden önce emeğimize sahip çıkarak, yarına umutla bakarak, mücadele bayrağına sarılarak değiştirebiliriz. Her şeyi değiştirebiliriz!..
* İnsana yaraşır çalışma koşullarını yaratmak için,
* İş güvencesi ve emeğimiz üzerinde söz sahibi olabilmek için,
* Demokratik hak ve özgürlüklerin çiğnenmediği bir ülke için,
* Çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için,
* 7 saatlik iş günü, 35 saatlik çalışma haftası için,
* İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret için,
* Her türlü fazla mesainin yasaklanması için,
* 14 yaşından küçük çocukların çalıştırılmasının yasaklanması için,
* İş güvenliğine ve sağlıklı çalışma ortamına ilişkin teknik ve sıhhi düzenleme ve önlemlerin alınması için,
* Esnek üretim, prim, parça başı, akort vb. çalışma sistemlerinin ve taşeronlaştırmanın yasaklanması için 1 Mayısta alanlara çıkacağız!
Cins, din, dil, ırk, inanç, ulus ve kültür farklılıklarının ölçü olmadığı sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya için 1 Mayısta alanlara!..
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!
- Emperyalizmin Ortadoğu ve Irak halkına karşı yürüttüğü saldırılar hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Emperyalist saldırgan ve işgalcilerin amacı sadece Irakı ele geçirmek değil, Ortadoğuya hakim olmak ve petrol yataklarını ele geçirmektir.
- Bu savaşın biz işçi ve emekçilere yansıması sizce nasıl olacak?
- Genel olarak bakıldığında insanlar katlediliyor, bu kirli savaşın ezilen masum insanlar üzerinde olumsuz etkisi oluyor.
Bizim şu anda toplusözleşme görüşmelerimiz sürüyor. İşverenler savaş var bahanesiyle daha az ücret vermeye çalışıyorlar. Örneğin sendika %70 isterken işveren %10da diretiyor.
- Önümüz 1 Mayıs ve sonrasında yeni iş yasa tasarısı yasallaştırılmak isteniyor. İşçiler bu yasa tasarısına karşı ne yapmalı?
- Bu yasa tasarısına karşı mücadeleyi 1 Mayısta alanlarda tam bir direnişe dönüştürmeliyiz. Bu yasa tasarısının işçilerin çıkarına olabilmesi için mücadele edilmesi gerekiyor. Mevcut yasa tasarısı işçilerin değil işverenlerin çıkarlarına bir tasarıdır. Biz de bu amaçla 1 Mayısta alanlara gitmeyi ve coşkuyla 1 Mayısı kutlamayı düşünüyoruz.
- Yakın geçmişe kadar siz de bir tutsak yakınıydınız. F tipi cezaevleri hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
- Devlet başından beri Ölüm Oruçlarının altını boşaltmaya çalışıyor. Cezaevleri ve Ölüm Oruçları ile ilgili basından hiçbir haber alınamıyor. Cezaevleri normale dönmüş gibi gösteriliyor. Cezaevleri sürecini ve Ölüm Oruçlarını gündemden uzaklaştırdılar.
- Önümüzde 1 Mayıs var. 1 Mayısa ilişkin düşüncelerinizi alabilir miyiz?
- 1 Mayıs işçi sınıfı ve emekçilerin hakim sınıflarla hesaplaşma günüdür. Bu misyonu tarihten kazanmış ve geleceğe taşıyacaktır. Günümüzde sendikal ve siyasal mücadelede 1 Mayıs eylemlilikleri bir göstergedir. Sınıfın durumunu ve tutumunun ne olduğunu sermayeye gösterebileceğimiz bir gündür. Diğer pek çok özel günden daha anlamlı ve önemlidir. Bir sonraki 1 Mayısa kadarki pek çok ekonomik, siyasal ve sosyal konuda bu eylemlerin etkisi olduğu düşüncesindeyim.
- Sendika ve konfedarasyon bazında 1 Mayısa yönelik herhangi bir hazırlık var mı? Sizce nasıl bir hazırlık yapılmalı?
- KESK cephesinde şöyle bir durum var. Son süreçte 1 Mayısı Ankarada KESK üstlenmiş durumda. Bunu da kendilerini temize çıkartan bir etken olarak görüyorlar. Oysa biliyoruz ki hiçbir samimi çalışma yok. Bildik KESK tutumundan öte bir şey görünmüyor. Olması gereken yapılanın tam tersidir. Tabana devrimci sınıf çizgisiyle gidilmeli ve bu bilinçle etkili, sistematik bir kitle çalışması yapılmalıdır. Bunu ise mevcut yönetimlerden beklemek hayalcilik olur. Reformist anlayışların 1 Mayısı ileriye götürme şansları yoktur. Görev bir kez daha devrimci kamu emekçilerine düşüyor.