Sultanbeyli PSA Şubesinde
gerici-şovenist yönetim!
Yüzyıllardır devlet tarafından her fırsatta ezilen, katledilen Aleviler bundan kaynaklı duyarlı olmuş, mücadeleci bir gelenek yaratmış ve bunun sonucu olarak daima örgütlü durmaya çalışmıştı. Gelinen yerde ve bugün için onların en ileri ve demokrat örgütü, PSA Kültür dernekleridir. Diğer sözde Alevi örgütleri (Cem Vakfı, Ehli-beyt Vakfı, vb.) ise Alevi halkının öfke ve tepkisini düzenin sınırları içinde tutmak ve Alevileri devletin destekçisi bir konuma getirmek için çalışan gerici burjuva kurumlardır.
PSA Kültür Dernekleri kurulduklarından beri devletin resmi ideolojisiyle uzlaşmamış, ona karşı tutum almıştır. Emekten ve ezilenlerden yana olmuş, demokrasiyi savunmuştur. Emekten, ezilenlerden ve mücadeleden yana taraf olmuştur.
Sermaye devleti ise kurulduğundan beri, işçi ve emekçilere olduğu kadar mazlum Kürt halkına ve belli mezheplere karşı da her zaman düşmanca bir tutum almıştır. Alevi emekçiler de devlet için her zaman tehlikeli görülmüş ve her defasında baskıyla, katliamlarla susturulmaya çalışılmıştır. Maraşda, Çorumda, Sivasta ve en son Gazide katledilen hep Alevi halkı ve emekçiler olmuştur. Devlet Alevi emekçilerini düzenle barıştırmadığı yerde katletmiştir.
***
Sultanbeyli PSA Şubesi son iki yıldır, PSA Kültür Derneği tüzüğünü hiçbir şekilde işletmemiş ve gerici şoven bir tutum içinde olmuştur. Son yaşanan olaylar ve gelişmeler ise bunun tehlikeli bir boyuta vardığını göstermektedir.
Gerici-şovenist bir güruhu arkasına alan yönetim, adım adım PSA Kültür Derneğinin içini boşaltmaya, salt bir ibadethane haline getirmeye çalışmıştır. Her defasında devletle kol kola olan bir başkanla, ilerici-demokrat devrimci insanların önünü kesmeye çalışmıştır. Alevi olmayan insanlar gerici-şoven güruh ve yönetim tarafından kovulmuş, Kürt halkına karşı aynen devletin aldığı gibi şovenist tutumlar alınmış, emekçilerin toplantı ya da panelleri engellenmiş ve hatta bir işçi toplantısının yapılacağı saatte, tam bir gerici zihniyetle PSA derneğinin kapısına kilit vurulmuştur. Öte yandan polisle elele mahalle gençleri arasındaki futbol turnuvası organize edilmiş, 29 Ekim ve 23 Nisanda insanlar devletçi yürüyüşlere çağırılmıştır. Bu liste uzatılabilir, ancak bu kadarı bile yeterli açıklığı sağlamaktadır.
Ve son olarak, yeni seçilen yönetime daha önce PSAyı polise ihbar eden bir karakol bekçisi emeklisi alınmıştır. Kendi mahallesindeki işçilere, emekçilere, gençlere düşmanca davranan yönetim, öte yandan devletle içli dışlı ve kolkoladır. Tüm bunlar onların kimden yana olduklarını gösteriyor.
BDSP olarak, bu gidişe bir dur demek ve bu gerici yönetimi defetmek için, 22 Aralıktaki PSA Şube Genel Kurulunda alternatif bir liste çıkarılması gerektiğini savunduk. Bu çerçevede mahalledeki ilericiler ve devrimcilerle bir muhalif kanat oluşturduk. Bir çok kez yapılan toplantılarda kurulda alternatif bir liste çıkarılması gerektiğini savunmamıza rağmen, bir takım hesaplarla davranan EMEP ve DEHAPlar, ilkesizce aynı grupla birlikte bir yönetim oluşturulmasını savundular. Ve bu tutumu da muhalif kanadın güçsüzlüğüne ve örgütsüzlüğüne bağladılar. Yerel seçim hesapları yapan EMEP ve DEHAP, genel kurul gününe kadar bu yolu denediler.
BDSP ve Ekmek ve Adalet olarak, en son toplantıda alternatif bir listenin zorunlu olduğunu bir kez daha vurguladık. EMEP ve DEHAP bunu reddettiler ve çalışmadan çekildiler. Böylece muhalif kanat fiilen dağılmış oldu. EMEPliler ise son güne kadar gerici yönetimin peşinden ayrılmadılar. Sonuçta kongrede gerici liste yönetimi kazandı.
Kendini devrimci-demokrat olarak tanımlayan genel Merkezin de bu sonuçta payı var. Muhalif kanadın çağrılarını geçiştirmeye çalışan Genel Merkez yönetimi, olaylara sessiz kalarak, gerici yönetime dolaylı destek vermiş oldu.
Bundan sonra yapılması gereken, gerici yönetimi baskı altında tutmak, rahat hareket etmelerini engellemektir. Mücadeleyi onları PSA derneğinden sürüp atmak olarak sürdürmek gerekmektedir. PSA kültür dernekleri devrimcilerin ve Alevi emekçilerin ödedikleri bedellerle, emeklerle kurulmuş ve bugüne kadar getirilmiştir. Bu mevziler devletle içiçe olan gerici-şovenist çevrelere bırakılamaz.
BDSP çalışanları/Sultanbeyli
Uyuşturucuya, fuhuşa ve
çeteleşmeye karşı mücadeleye!
BDSPnin de içinde yeraldığı, yozlaşmaya, çürümeye, çeteleşme ve uyuşturucuya karşı bir çalışma yürüten Eyüp Yerel Platformu 21 Aralık günü bir panel gerçekleştirdi. Uyuşturucuya, fuhuşa ve çeteleşmeye karşı mücadele adı altında hazırlanan etkinliğe 120 kişi katıldı. Yaklaşık bir hafta süren yoğun bir çalışması sonucu yapılan panele bir doktor, bir avukat ve bir sosyolog konuşmacı olarak katıldı. AMATEMde görevli Doktor Cem Tüz, Türkiyede yaklaşık 200 bin uyuşturucu bağımlısı bulunduğunu ve bunun 50 bininin İstanbulda yaşadığını söyledi. Uyuşturucu ve alkol bağımlılığının etkilerinden ve tedavi olanaklarından bahseden Tüz, insanların toplumsal yetersizlikler nedeniyle bağımlılığa zorlandığını belirtti.
Sosyolog Muzaffer Kaya ise, bağımlılığın kaynaklarını kapitalizmin dayattığı ekonomik sorunlar, işsizlik, aile içi şiddet ve kültürel yozlaşma olarak tanımladı. Sistemin özellikle Gazi, Alibeyköy gibi muhalif bir kimlik taşıyan işçi ve emekçi mahallelerde değerleri yozlaştırmak, gençliği uyuşturmak amacıyla bu ortamın olanaklarını kullanılmasına dikkat çekti. Devletin, kendi eliyle insanları çürütme yolundaki bu uygulamaları, gençleri apolitikleştirmenin bir aracı olarak kullanması ve medyanın da desteğiyle yabancılaşmayı dayatması önemle vurgulandı.
Avukat İlhami Sayan ise, sokak çocuklarının toplumun ve sistemin bir ürünü olduğu ve her bireyin bu konuda üzerinde belli bir sorumluluk hissetmesi gerektiğini anlattı ve sokak çocuklarıyla paylaşımlarını aktardığı bir konuşma yaptı.
Mahalle sakinlerinin soruları ve aktarımlarıyla oldukça verimli bir etkinlik gerçekleştirilmiş oldu. Panel sırasında eski bir bağımlının kendi deneyimlerini ve şu anki durumunu anlatması oldukça ilgi çekiciydi. Etkinlik Şafak İşçileri Müzik Grubunun türküleriyle sona erdi.
Özellikle sokak çocukları arasında yaygın olan tiner ve bali kullanımı, sokaklarda binlerce çocuğun bulunması ve her geçen gün bu sayının artması, kapitalizmin çirkin yüzünü gözler önüne seriyor. İşsizlik, açlık ve sefaletin yanı sıra düşkünlük, hırsızlık ve çeteleşme de kapitalizmin ürünüdür. Sokaklarda uyuyan, yiyecek ekmeği olmayan, hırsızlık, gasp ve fuhuşa sürüklenen çocuklar da kapitalizmin ürünüdür.
Emekçilerin ve işçilerin çocuklarını kapitalizmin bu çirkin oyunlarından uzak tutma, çeteleşme ve hırsızlığı önleme mücadelesin veren Eyüp Yerel Platformu çalışmalarına devam edecektir.
OSB-İMESte dağıtım çalışmaları
Ücretlerin asgari, sömürünün azami olduğu Dudullu Organize Sanayi Bölgesinde asgari ücretle ilgili BDSP imzalı bildirilerimize işçilerin ilgisi oldukça iyiydi. En az 10-11 saat çalışan işçiler aldıkları ücretle bırakın aile geçindirmeyi, temel ihtiyaç maddelerini bile karşılayamaz durumdalar. Bu da işçilerin kendi sorunlarına doğru müdahale edildiğinde hiç de ilgisiz kalmadıklarını gösterdi bizlere.
Toplam 2 bin adet bildirinin 1500 kadarını 10 fabrika ve semtlerden kalkan çeşitli işçi servislerine dağıttık. Yanı sıra OSB-İMES İşçi Bültenini de çeşitli işletmelere ve servislere dağıttık. Geri kalan bildirilerimizi ise bir işçi semtine dağıttık.
Büyük bir fabrikada bir işçinin bülten bürosunu arayarak bültende yazılanların doğru olduğunu, aynı sömürünün kendi işyerlerinde de yaşandığını söylemesi ve ilişki kurmak istemesi, emekçilerin bir arayış içinde olduğunu gösteriyor. Yine bülten dağıtımı esnasında sadece İMES için değil diğer yerler için de bülten olmalı diyen işçiler oldu.
Bir işçi servisinde yaşanan olay ise şöyle: Bülteni dağıttıktan sonra bir işçi bülteni okumadan atmaya kalkmış, diğer işçiler ve şoför ise onu uyararak, yazılanlar senin sorunların, önce oku sonra at diyerek atmasını engellemişler. Bunlar elbette anlamlı yansımalar.
Türk-Metal Sendikasının örgütlü olduğu bir fabrikaya yaptığımız dağıtım esnasında, sendika temsilcisi (siz patronun ajanı anlayın!) bizi polise ihbar etti. Zaten aynı fabrikada, Türk-Metal temsilcileri ile faşist bir güruh geçtiğimiz aylarda dağıtım yapan EMEPlilere de saldırmışlardı. Konuştuğumuz işçiler bu durumdan oldukça rahatsız olduklarını ve birşeylerin yapılması gerektiğini belirtiler.
Bildiri ve bültenlerimizden sonra afişlerimizle Organize Sanayi Bölgesini donatmaya başladık. İmza kampanyası, etkinlikler, basın açıklamaları vb. gibi araçları da devreye sokmak durumundayız.
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
|