Emperyalist tehdit ve kuşatma sonuç verdi...
Akdenizin Don Kişotu Kaddafi tövbe ediyor!
Libya lideri Muammer Kaddafi başta ABD olmak üzere emperyalist haydutlara kafa tutan çıkışlarıyla tanınırdı. Bu yüzden geçmişte Akdenizde bir Don Kişot, Muammer Kaddafi diye şiirlere konu olmuştu. Emperyalist ülke liderlerine hakaret eden, aşağılayan konuşmalar yapmaktan kaçınmaz, ABDye meydan okurdu. Kovboy eskisi ABD başkanlarından Reaganın 1985te Trablusgarp ile Bingaziyi bombalayıp Kaddafiyi öldürmek istemesinin nedenlerinden biri bu olsa gerek. Kaddafi, Amerikan uşaklığı yapan Arap liderlerin düşkünlüklerini yüzlerine karşı ifade etmekten de kaçınmazdı. Ajitasyon ile mizahı iyi kaynaştıran bir hatip olan Kaddafinin konuşmaları Ortadoğu ve Kuzey Afrikada kitleler tarafından da oldukça beğeni toplardı.
Tabii bu tutum Sovyetler Birliğinin dağılmasına kadar sürebildi. Buna rağmen Kaddafi yönetiminin emperyalistlerle tam uyumlu hale gelebilmesi için uzun sayılabilecek bir süre gerekti.
Kaddafinin ABD ile bilinen ilk somut işbirliği geçen yaz ortaya çıkmıştı. Libya hükümeti beklenmedik bir kararla, 1989da Nijerya üzerinde düşürülen Fransız UTA havayolları uçağında ölen 170 yolcunun ailelerine tazminat ödemeyi kabul etmişti. Oysa daha önce uçağın düşürülmesiyle ilgili suçlamaları reddeden Kaddafi yönetimi, emperyalistlerden gelen yoğun baskılara karşın, iki istihbarat elemanını Belçikada bulunan bir uluslararası mahkemeye ancak uzun yıllar direndikten sonra teslim etmişti. Ajanlar mahkum edilmiş, delillerin çoğu uçağın düşürülmesi olayının CİA tarafından planlandığını göstermeye başlamıştı ki, Libya beklenmedik bir karar alarak ABD emperyalizminin bu kanlı icraatını üstlendi.
Kaddafi yönetiminin bu duruma gelmesi, elbette ABD-İngiliz emperyalizminin yıllardır devam eden ekonomik ambargo ile haydutça tehditlerden bağımsız değil. Fakat olayın bir başka boyutu var. O da, kapitalizmi aşmayan bir anti-emperyalist söylem ve duruşun sınırlarıdır. Kaddafi, İslam ile sosyalizmi kaynaştıran halk cemahiriyyesi tezinden vazgeçmekle kalmıyor, yıllardır baş düşman görüp aşağıladığı ABD emperyalizmine hizmet edebilecek noktaya savruluyor. Bu, Kaddafi gibi geçmişi olan bir lider için son derece trajik bir durum.
Kaddafi Saddamın düştüğü durumdan ibret mi aldı?
Kitle imha silahı edinme programlarını gönüllü olarak durdurmayı ve tasfiye etmeyi kabul eden Kaddafi yönetimi, bu konuda ilk somut adımı attı ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Muhammed El Baradeyi Trablusgarpa davet etti. Haydutbaşı Bush ile fino köpeği Blair bu haberin üzerine balıklama atlayıp basın toplantıları yaptılar. CİA denetiminde, Libya yönetimi ile yürütülen tehdit/işbirliği karışımı görüşmeler hesaba katıldığında, Bush-Blair ikilisinin basın karşısında yaptıkları konuşmaların önceden hazırlandığı hemen göze çarpıyordu.
Libya Başbakanı Şükrü Ganem, BBC radyosuna yaptığı açıklamada, dünya halklarının bir parçası olduklarını, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansına verdikleri sözlere bağlı olduklarını söyledi. Çatışmalara son vererek barışçı faaliyetlere yöneldiklerini de ifade eden Ganem, Bu adımımız takdir görmeli ve diğer ülkelerce de izlenmeli diye konuştu. Bu arada Baradey de, nükleer silah programına ilişkin görüşmelerde bulunmak üzere Libyaya gitmeye hazırlanıyor. Bu açıklamalardan sonra dünya gündemine giren Libya yönetimi, başta Bush-Blair olmak üzere epeyce takdir topladı.
Önden hazırlandığı belli olan bu gösterinin şimdilik Bush-Blair haydutlarının işine yaradığına kuşku yok. Bir yandan Irak bataklığında çırpınan, öte yandan iç kamuoyları nezdinde teşhir olan savaş kundakçıları, Saddamın yakalanmasının hemen ardından Kaddafinin aldığı tutum üzerinden prim toplamak için seferber olmuş durumdalar. Kendilerine sunduğu hizmet karşılığında Libya yönetimine, bundan sonra uluslararası topluluğun normal bir üyesi olacağına dair müjdeyi de hemen verdiler.
Bush, Libyanın diğer ülkelere örnek olmasını umduklarını belirterek, Kitle imha silahlarını bırakan ülkeler bizimle daha iyi ilişkilere sahip olacak dedi. Bush, Iraktaki savaş ve Kuzey Korenin nükleer silah programının durdurulması yolunda sarf ettiğimiz çabalar, Libya gibi ülkelere, kitle imha silahlarını bırakmaları gerektiği yönünde açık bir mesaj vermiştir. Umarım diğer liderler de Libyanın kararını örnek alacaklardır diye konuştu.
İngiliz halkı nezdinde günden güne destek kaybeden Blair de, prestijini bir nebze düzeltebilmek için çaba harcarken, İngiliz sermaye basını da yanındaydı. Kaddafinin gözü korktu, Saddam gibi olmaktan çekindi türünden haber-yorumlarla, Bush-Blair tarafından izlenen saldırgan savaş politikalarının kabul görmesi için uğraşıyorlar. Bu arada emperyalistlerin militarist saldırgan paktı NATO da savaş kundakçılarının yardımına koşmakta gecikmedi. Emperyalist paktın sözcülerinden Jaime Shea, yaptığı açıklamada, NATOnun, bu tip silahların yayılmasının önlenmesine büyük bir önem verdiğini belirterek, Libyanın bu olumlu kararı alması yönünde çaba gösteren ABD ve İngiltereye teşekkür etti.
Libya yönetiminin açıklamasının Saddamın yakalanmasının hemen ertesine getirilmesi bir rastlantı olmasa gerek. CİA, İngiliz istihbarat örgütü M16 ve Libya istihbaratı arasında uzun süreden beri gizli görüşmeler yapıldığına dair basında yer alan haberler de işbirliğinin boyutu hakkında bir fikir veriyor. Konuyla ilgili diğer haberlerde, Afrika ve Ortadoğuda çok yaygın bir istihbarat ağına sahip olan Libya yönetiminin, İngiliz dış istihbarat servisi M16 ile CİAin üst düzey yetkililerine, El Kaide örgütünün faaliyetleri ve yönetici kadroları hakkında hayati önem taşıyan çok gizli bilgiler verdiği iddia ediliyor. Demek ki, Saddamı görüp onun gibi olmaktan çekinen değil, uzun süreli tehdit ve kuşatma sonucu işbirliği yapmaya yönelen bir Kaddafi gerçeği ile karşı karşıyayız.
Hedef bir kez daha Suriye ve İran!
Haydutlar zaman geçirmeden, başka ülkelerin de Libyayı örnek alması gerektiği yönünde açıklamalar yaptılar. Elbette hedeflenen, doğrudan Suriye ve İran. Oysa bölgeyi cehenneme çevirebilecek silahların düğmesi kasap Şaronun eli altında bulunuyor. Bu gerçeği herkes bildiği halde doğrudan dile getirme cesaretini gösteremiyor. Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, nihayet, Libyanın kararından sonra, doğrudan İsraili işaret ederek, siyonist devletin silahsızlanmaya yönelik tüm düzenlemelere uyması gerektiğini açıkça dile getirebildi.
Kitle imha silahı geliştirme programı olup olmadığı bile belli olamayan Libyanın, emperyalist merkezlerin tehditleri eşliğinde aldığı karar örnek gösterilerek, Suriye ve İran üzerinde uzun süredir var olan baskı daha da yoğunlaştırılacak. Özellikle siyonist İsrailin son günlerde her iki ülkeye karşı saldırgan açıklamalar yapması, bu kirli planlardan bağımsız değil.
Irak halkının direnişinin zora soktuğu emperyalist-kapitalist barbarlığın Ortadoğu projesi, görüldüğü kadarıyla farklı yöntemler eşliğinde uygulanmaya çalışılacaktır. Ancak, ekonomik, siyasi, diplomatik, askeri zorbalığa dayalı bu vahşi proje, Filistin ve Irak halklarının yolunu izleyen bölge halklarının direnişi ile parçalanacaktır!
|