İnsanlığı yıkıma uğratan kapitalizmin bağrında hergün binlerce engelli insan doğuyor. İnsanların en temel gereksinimlerini bile karşılayamayan, insanca yaşama hakkını elinden alan kapitalist sistemde yoksulluk arttıkça, sefalet ve yıkım derinleştikçe, engelli insanların sayısı da durmaksızın artıyor. Yoksulluk, yetersiz ve sağlıksız beslenme ile insanları açlığa ve ölüme mahkum eden, ağır çalışma koşulları altında tükenişe sürükleyen kapitalizm nasıl ki tüm kötülüklerin kaynağıysa, engelli insanların da yaratıcısıdır. Çünkü insanların engelli hale gelmesi yaşam koşullarından bağımsız değildir. Öyle ki, yoksul ülkelerde engelli olarak doğanların sayısı daha fazladır. Açlık, yetersiz ve sağlıksız beslenme, işsizlik, stres, ağır ve yoğun çalışma, savaşlar, yoksulluk, vb. bunun nedenidir. Savaşlardadöşenen mayınların patlamasıyla kopan kollar, bacaklar; atom bombalarındaki, nükleer silahlardaki, nükleer patlamalardaki radyasyon sonucunda sakat kalan binlerce engelli insan da kapitalizmin vahşetini gözler önüne seriyor. Sağlıklı beslenememe sonucu zihinsel engelli doğan bir çocuk da bu sorunun asıl kaynağının kapitalist düzen olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.
Sefaletin dizboyu olduğu Türkiyede nüfusun % 12.9unu engelli insanlar oluşturuyor. %1.25 ortopedik, binde 60ı görme özürlü, binde 37 işitme özürlü, binde 38 dil-konuşma özürlü, binde 48i zihinsel engelliler, yüzde 9.7si ise diğer engel gruplarından oluşuyor. İnsanların içine itildiği sefalet, ağır ve kötü yaşam koşulları sağlıklı çocukların doğmasının ve sağlıklı yaşamasının da engelidir. Ülkemizde engelli insanların % 40a yakını tedavi olamıyor. Yüzlercesi en temel gereksinimlerini karşılayamıyor. 6.5 milyon engelli işsiz. Kapitalist sömürü düzeninde geleceksizlik ve umutsuzluk içinde yaşamları tükenişe sürüklenen bu insanların yaşama hakları yok.
Engelliler için altyapı, yatırım, destek vb. olmadığı gibi, kapitalizmin sömürüsü masrafları iki katına çıkarıyor. Örneğin engellilerin özel eğitimi daha pahalı. Tedavi masrafları daha fazla. Onların eğitilmeleri için açılan okullar sayıca ve nitelikçe son derece yetersiz. Örneğin Türkiyede 15 tane görme engelli okulu vardır. Onbinlerce görme engelliler olanu ülkemizde bu okullar % 50 kapasiteyle eğitim veriyor. Ulaşım, sağlık, eğitim sorunu iki kat yıkım getiriyor. Örneğin karşıdan karşıya dahi geçemiyor, bankada hesap açamıyorlar.
İşçi ve emekçilere sefalet içinde bir yaşamı dayatan bir düzenin engellilere yardım etmesi, onların toplumsal yaşama katılması için düzenlemeler yapması beklenemez. 6.5 milyon engellinin işsiz olduğu bu düzende engellilerin mesleki eğitimleri ve istihdam edilmeleri son derece yetersiz.
Bedensel ve zihinsel engellilere yardım ve bakım için mücadele sınıfın mücadelesinden ayrı ele alınamaz. Bu sistemde açlık, yoksulluk ve sefalet var olduğu sürece engelli insanların sayısı artmaya devam edecektir. Kapitalizmin yıkım üreten politikalarına karşı yaşamın her alanında mücadele etmek, yaşanılacak bir düzen kurmanın tek yoludur.